Sabah erken saatte uyandık. Artık 22 gündür seyahat ettiğimiz gemimiz Divina ve personeli, gemide tanıştığımız dostlarımız ve güzel anılarımız ile transatlantik seyahatimize veda etme vakti geldi çattı. İlk olarak gece yarısı, kabinlerimizin önüne bıraktığımız valizlerimizin toplanıp toplanmadığını kontrol ediyorum. Gece dolu olan koridorlar şimdi bomboş ve valizlerimiz bizi artık limanda bekliyor. Yine gece yatarken ayırdığımız ve valize koymadığımız, bugün giyeceğimiz kıyafetlerimizi giyip kahvaltı salonuna son defa çıkıyoruz. Bu kıyafet giyme meselesi, bazıları için sorun oluyor. Çünkü insanlar akşamdan valizlerini toplarken kıyafetlerini de valize koyabiliyor ve sabah kalktıklarında kahvaltıya pijamaları ile gidebiliyorlar. Buna dikkat çekmek için gemi bülteninde uyarı notu bile var. Uymazsanız, artık kıyıda pijama partisinde görüşürüz! Kahvaltıdan sonra güverteye bir defa daha çıkıyorum. Aman Allahım, bizi uğurlamak için martılar bile selam durmuşlar. İşte size bu pozu özellikle çektim. Ne kadar hoş değil mi?
Şimdi valizlerimize taktığımız etiketlerdeki rengimizin, gemiden çıkış işlemleri için anons edilmesini bekliyoruz. 4 bin küsur kişinin 7-8 bin valizinin nasıl kargaşa olmadan tahliyesinin yapılacağını bir düşünsenize… Sistem kurulmuş. Aynı havalimanındaki gibi, terminalde 10 konveyor banttan valizlerinizi etiket renginize göre gidiyor ve teslim alıyorsunuz. Bu kadar basit…
Valizlerimizi aldıktan sonra bir taksiye atlıyoruz ve daha önceden yer ayırttığımız South Beach’teki otelimizin yolunu tutuyoruz. Starlite Otel, deniz kıyısında Ocean Drive yolu üzerinde ve tam eğlencenin merkezinde bir otel… Burası, South Beach’in Art Deco dedikleri 2-3 katlı eski rengârenk binalarının bulunduğu ve turizmin merkezi olan bölgesi… Otelimiz de renkli boyanmış. Kaldırımların hepsi, restoran ve kafelerin masa ve sandalyeleri ile dolu… Sizi 20 saat yemek ve eğlenceye davet ediyorlar. 4 saat uyuyorlar herhalde! Otelimiz çok lüks değil, eski bir bina olduğu için koruma amacıyla zorunlu bazı yenilikler yapılmaya çalışılmış. Sonuçta zaten 1 gece kalacağız. Gemideki kabinimizden sonra tabii ki hayal kırıklığı var. Neyse, biz hemen valizleri bırakıp etrafı keşfetmeye çıkıyoruz. Önce Ocean Drive denilen ön caddede bir yürüyüş yapıyoruz, o meşhur Miami plajlarına bir göz atıyoruz.
Hava sıcaklığı 20-23 derece civarında ve parçalı bulutlu… Pek denize giresim yok, zaten denize girenler de çok az. Arka sokaklara, daha doğrusu caddelere giriyoruz bu sefer. Sakin dükkânlar ve nazik çalışanları bizim dikkatimizi çekiyor. Hem öğlen vakti olması ve hem de sezonun daha başlamamış olması bize gezmek için iyi bir fırsat veriyor. Epey bir dolaştıktan ve meşhur dev otelleri de gördükten sonra artık dinlenme zamanı geldi. Bir internet kafe buluyoruz ve işte kahve molasını burada veriyoruz. Türk olduğumuzu öğrenen kafe sahibi bize eski karısının da Türk olduğunu ve İstanbul’a 3-4 defa gittiğini anlatarak, sıcak dostluk kuruyor. Daha sonra sahilde koşan insanların arasında da kendisiyle karşılaşıyoruz ve dünya ne kadar küçük diye şakalaşıyoruz. Evet, burada 2 tip insan var galiba… Sporu yaşam tarzı kabul edenler ki bunlar bilhassa sahilde sıkı koşular yapanlar ve tembeller; hamburgercide yiyip akşamları kendilerini içkiye verenler, obezler yani. Ama öğle yemeğinde biz Five Guys denilen bir hamburgerciyi ziyaret ettik ki burada gerçekten çok güzel ve lezzetli hamburger yapıyorlar. Zaten bu da meşhur bir markaymış. Buraya kadar gelip hamburger yemeden yapamam açıkçası…
Yavaş yavaş otelimize doğru yöneliyoruz ve o da ne oğlum Arda bizi kapıda bekliyor. Sarılıyor, hasret gideriyor ve sohbet ediyoruz. Zaten bugün onun doğum günü olduğundan, artık akşam sahilde bir yerde kafaları çekmek şart oldu.
Biraz dinlendikten sonra arka sokakları tekrar dolaşmaya çıkıyoruz. Burası zaten dolaşa dolaşa bitmez. İşte size Lincoln, Washington yolları ve Collins Bulvarları’ndan fotoğraflar...
Akşam karanlığı artık kendini hissettirmeye başladı. Nasıl mı? Rengârenk ışıklar yandı ve sokaklar doldu. Demek ki burada gece yaşanıyor. Oturduğumuz mekânın önünden gelen geçen herkes gülümsüyor ve bence bu insanların hepsi mutlu galiba… Hatta herkes selam veriyor. Dün gemideki dostlarımızla bile burada dolaşırken karşılaştık. Hoş bir tesadüf…
Yemekten sonra arka caddelerin gece halini görmeye tekrar gidiyoruz. İşte size Espanola Way diye bir yerden manzaralar… Sokaklar kapatılmış; eğlence, müzik burada sakin seyrediyor ve insan ne konuştuğunu anlayabiliyor. Huzurlu ve renkli bir gece için burasını seçebilirsiniz.
İşte sevgili okuyucularım, South Beach böyle bir yer… Deniz, kum, spor, yeme, içme ve eğlence… Böyle bir tatil arzularsanız Miami South Beach’i görmeniz gerek.
Sizleri yarın Everglades’e götüreceğim. Amerika’nın 3 büyük doğal parkından birisi olan bu parktaki doğal yaşamı ve airboatlar ile sazlıkların üzerinde kayarak dolaşmayı anlatacağım.
Sevgiyle kalın…
H. Oğuz Esen