Royal CarribeanAllure of the Seas (Denizlerin Cazibesi) ile 10 günlük Doğu Karayipler gezimize başlıyoruz. 26 Mayıs 2018’de THY ile 11 saatlik direkt uçuş sonrası Miami’deki otelimize yerleşiyoruz. Gemiye binmeden önce sabah Miami içinde 4-5 saatlik bir zamanımız var. Gemimiz saat 16.30’da Ford Lauderdale Limanı’ndan hareket ederek Doğu Karayipler’de St. Maarten, Porto Riko ve Haiti’ye uğrayıp tekrar bu limana dönecek. Akşamüzeri gemiye giriş işlemleri de zaman alacağından gemiye yetişme riskini göze alamayıp rehberimiz Birol Günay Bey’in düzenlediği Miami şehir turuna katılıyoruz.
Öncelikle Florida-Miami hakkında biraz genel bilgiler verelim. Buradaki halkın %75’i İspanyolca konuşuyor. Bölgenin altı ise su, bu nedenle evler ve gökdelenlerkazıklar üzerine kurulu. Florida eyaleti hepinizin bildiği gibi kasırgalarla anılıyor. 2017 yılının eylül ayında yaşanan Irma Kasırgası pek çok tahribat yapmış, bu nedenle sigortacılık burada çok gelişmiş. Sigorta alanlarına çöküntü ve kasırga sigortaları eklenmiş. Irma Kasırgası 36 saat sürmüş. Normal kasırgalar 12 saat sürermiş. Kasırga gelmeden günler önce halk uyarılıyormuş. Örneğin kasırga gelmesine 36 saat kaldı, 24 saat kaldı gibi uyarılar yapılıyormuş. Irma Kasırgası zamanında Miami’de camlara tahta çakmak için yevmiyesi 1.000 dolara bile eleman bulunamamış, hatta kasırga döneminde bir şişesuyun 42 dolara kadar yükseldiğinden bahsetti rehberimiz.
Florida’nın amblemi portakal, araba plakalarında da portakal resmi var. Bu bölgeye portakalı Julia Tuttle getirmiş. Miami’nin kurucusu olan Julia Tuttle, Ohio eyaletindeki evini satıp Miami’ye yerleşmiş. Bugünkü Downtown’un bulunduğu yerde 26 kilometrekarelik geniş bir arazi almış. O dönemde Miami’nin hiçbir cazibesi yokmuş. Bölgenin her anlamda gelişmesi için en önemli şey demir yoluymuş, bu nedenle dönemin demir yolları işletmecisi Henry Flagler’i Miami’ye demir yolu getirmesi için pek çok defalar ikna etmeye çalışmış. Çok zor da olsa zaman içinde ikna etmiş ve 1896’da şehre demir yolu gelmiş. İşten ondan sonra da Miami hızla gelişerek bugünkü durumuna gelmiş. Miami, Julia Tuttle’a çok şey borçlu.
Gelelim bizim Miami gezimize. Miami’ye bu üçüncü gelişimiz. Şansımıza hava yine yağışlı. Hızlı şehir turumuza Miami şehir merkezine 9-10 kilometrelik bir mesafede olan Coral Cable’dan başlıyoruz. Coral Cable, İspanyolların buraya ilk geldiklerinde yerleştikleri bölge imiş. Buradaki tüm sokak ve cadde isimleri Granada, Sevilla, Malaga gibi İspanyol şehirlerinin ismi. Meşhur Biltmore Oteli de Granada Caddesi’nde.
Rehberimizden aldığımız bilgilere göre otel 1925 tarihinde yapılmış. Otel; spa, sağlık merkezi, 18 delikli golf sahası, tenis kortları gibi olanaklara sahip. Aynı zamanda otele evcil hayvan da kabul ediliyor internetteki kaynaklara göre. Burada bir önemli bilgi de rehberimizin ifadesine göre 1920’lerin dünya yüzme şampiyonu, yüzme ve su topu alanlarında 6 altın madalyaya sahip, Maymun İnsan filmlerinin meşhur Tarzan’ı Johnny Weissmuller’in bu otelin havuzunda cankurtaran olarak çalışması imiş. Meşhur Tarzan bu otelde keşfedilmiş. Biltmore Oteli’ni biraz geçince Venetian Pool’a geliyoruz.
Buranın da yapım tarihi 1920’li yıllara dayanıyor. Rehberimizin ifadesine göre buradaki lüks villaların yapımı için çıkarılan kireçtaşları çukurları, zamanla havuza dönüştürülmüş. Gemi turlarının avantajları yanında dezavantajları da zamanın kısıtlı olması. Bu havuz halka açık, tabii ki belirli bir ücret karşılığı bu tarihî havuzda yüzebilme imkânı var ancak bizim böyle bir lüksümüz yok, o yüzden fotoğraf çekmekle yetiniyoruz.
Coral Cable bölgesi oldukça lüks. Buraya ilk yerleşen İspanyollar bölgeyi zamanla zengin Amerikalılara terk etmiş. Miami Üniversitesi ve geniş Botanik Bahçesi de yine bu bölgede geniş bir alana yayılmış.
Banyan ağaçları arasında gezerken bir deniz feneri görüyoruz. Kara üzerinde bu deniz feneri ne anlama geliyor derseniz, Birol Bey’in anlattığını size aktarayım. Anlattığına göre fener, İspanyolların denize olan tutkusunu simgeliyor. Buradaki deniz fenerinin bir eşi de Sevilla’da bulunuyor. Maalesef düzgün bir fotoğrafı yok ancak fikir vermesi amacıyla bu fotoğrafı sizlerle paylaşıyorum.
Bu güzel kareleri fotoğrafladıktan sonra Little Havana’ya geliyoruz.
Burası Kübalıların yaşadığı çok renkli ve sevimli bir bölge. Dominik asıllı Kübalı özgürlük savaşçısı General Maximo Gomez’in (1836-1905) büstünün bulunduğu park oldukça renkli.
Burada domino oynayan Kübalılarla sohbet edip fotoğraf çektirebilirsiniz.
Kübalılar buraya önce uçaklarla sonra da gemilerle gelmişler. Daha sonra Küba’dan çıkış yasağı konulunca araba lastikleri ve botlarla göç etmişler. İşte Little Havana buraya en son kaçak olarak gelen göçmen Kübalıların yaşadığı yer. Little Havana’nın sembolü ise horoz. Tabii ki bunu da fotoğraflamak gerek.
Bu renkli bölgede dolaşırken kaldırım üzerindeki ünlülerin isimlerinin yazıldığı, Hollywood benzeri yıldızları da fotoğraflamadan olmaz.
Burayı da dolaştıktan sonra birer Küba kahvesi içip arabamıza binerek Bay Side’a doğru yola devam ediyoruz. Küba kahvesi nasıldı derseniz, bize çok şekerli geldi. Az şekerli isteme şansımız varmış ancak biz bilemedik. Şekerli espresso tadında bir kahve, bu arada benim de pek kahve kültürüm yoktur. Yine de buraya geldiğinizde denemenizi öneririm.
Hava halen yağışlı. Yağmur bize müsaade etseydi buradan daha güzel fotoğraflar paylaşabilirdik ancak bu kadarı ile yetinmek zorunda kalıyoruz. Bay Side’a giderken yolda büyük gökdelenlerin bulunduğu Downtown bölgesini görüyoruz.
Ne kadar ilginizi çeker bilemem ama Sibel Can’ın da burada dairesi varmış ve son zamanların fenomeni Kebapçı Nusret’in de yeri buralardaymış.
Sonunda Bayside Marketplace’e geliyoruz. Burada Marina ve ilerideki Downtown bölgesini fotoğraflıyoruz. Hava halen yağışlı. Bayside’da yapılabilecek en iyi şey, zamanı olanlar için, buradaki kafelerde oturup manzaranın keyfini çıkarmak ve tekne turu yapmak. Tekne turunun çok keyifli olduğunu kardeşim de teyit etti. Bir önceki gelişinde bu turu yapmış ve pek çok ünlüye ait lüks villalar arasında yapılan bu turdan çok memnun kalmış. Yine ilgi duyar mısınız bilemiyorum ama Acun Ilıcalı’nın villası da buralarda imiş.
Miami; tatlı su anlamına geliyor. Yazının başında da bahsettiğim gibi burada bölgenin 1 metre altındasu varmış. Bu nedenle gökdelenler kazıklar üzerine oturtulmuş, dolayısıyla binaların alt kısmına otopark yapılamıyor. Gökdelenlerin 1. ve 6. katlarına kadar olan kısımları otopark yapılmış. Dışarıdan da çirkin gözükmesin diye daire süsü verilmiş, hatta bazı gökdelenlerde dairenize kadar araba ile çıkabiliyormuşsunuz. Her dairenin veya birkaç dairenin müşterek kullandığı araba asansörleri varmış, zaten bazı Amerikan filmlerinde bunu gördüğümüz oluyor. Tüm bu bilgileri Miami’de yaşayan rehberimizden öğreniyoruz. Aklımda kalabilenleri sizlerle paylaşmak istedim.
Biz de Bayside Marina’dan arkamıza bu gökdelenleri alarak gördüğünüz fotoğrafları aldık.
Daha sonraki durağımız Ocean Drive. Burası cadde boyunca art deco evlerin sıralandığı, kafe ve restoranların bulunduğu keyifli bir cadde. Ünlü modacı Versace’nin evi de burada.
Bu ev de Venetian Pool’dan çıkarılan kireçtaşları ile yapılmış. Zamanımız kısıtlı ancak önünde yine de fotoğraflarımızı alıp Miami Beach’e doğru ilerliyoruz.
Miami Beach, bembeyaz kumların, rengârenk gözetleme kulelerinin bulunduğu 130 kilometrelik bir sahil. Bu güzel sahilde de yalnızca birkaç fotoğraf çekebiliyoruz.
Sahil dönüşü Miami Beach’e geliş tarihinizi ölümsüzleştirmek için fotoğraflarımızı çekerek gemiye giriş yapmak üzere arabamıza doğru yöneliyoruz.
Bugün gemimize yerleşiyoruz. 16.30’da hareket edeceğiz ve 2 tam gün denizde seyir halinde olacağız. Bir sonraki yazımda size Royal Caribbean’ın Allure of the Seas yani Denizlerin Cazibesi gemisini anlatacağız. Gemi seyahati sevenler bu gemiye mutlaka binmeli, çünkü gerçekten mükemmel ötesi.
Sağlık ve huzurla kalın.
Yazı dizisinin ikinci bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Allure of the Sea içinde 2 gün - 2. bölümYazı dizisinin üçüncü bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: St. Maarten - 3. bölüm
Yazı dizisinin dördüncü bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Porto Riko / San Juan - 4. bölümYazı dizisinin beşinci bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Haiti / Labadee - 5. bölüm