Royal Caribbean ile Denizlerde Yolculuk: St. Maarten - 3. Bölüm

Royal Caribbean Allure of the Seas gemimiz ile iki günlük keyifli bir yolculuk sonrası gemimizin 5. gününde St. Maarten’in Philipsburg şehrinin limanına yanaşıyoruz. Gemideki organizasyon o kadar iyi ki limana iniş işlemlerimiz hiç kargaşa yaşanmadan gerçekleşiyor. Kolay değil gemide 6.000’den fazla yolcu var.

Gemiden iniyoruz, adayı dolaşacağız. Adayı isterseniz tur satın alarak isterseniz de kendi imkânlarınızla dolaşabilirsiniz. Tur satın almadan dolaşma imkânınız olmasına rağmen İngilizcemiz çok yeterli olmadığından ve de daha önce buraya gelen kardeşim kendi imkânı ile adayı gezdiğini ve dönüş yolunda trafik nedeniile gemiye yetişmede ciddi sorun yaşadığını söylediğinden biz tura katılma kararı aldık. Tura katılmanın Türkçe rehberlik hizmeti alma ve gemiye yetişme konusunda daha garantili olma gibi bir lüksü var. Önce sizlere bu ada hakkında rehberimiz Birol Bey’den aldığım bilgileri aktarmakla başlayayım. Gelmeden önce edindiğim bazı bilgileri de birleştirerek şöyle güzel bir özet yapayım.

St. Maarten Adası, Karayip Denizi’nde 88 kilometrekarelik bir ada. Ada Hollanda ve Fransızlar arasında paylaşılıyor. 11 Kasım 1493 yılında Kristof Kolomb tarafından bulunan adada o dönemde Arawakyerlileri yaşıyormuş. Bu dönemde adada tuz çıkartan Arawak yerlilerinin çıkarttıkları tuz sayesinde, İspanyollar Avrupa’nın hemen hemen tüm tuz ihtiyacını karşılıyorlarmış. Daha sonraki zamanlarda endüstriyel tuz geliştikçe tuz alanları giderek azalmış. Günümüzde adanın ekonomisi turizm ve kumara dayanıyor.

Ada, ismini “fakirbabası” olarak bilinen Aziz Martin’den almış. 1630 ila 1815 yılları arasında ada 18 defa el değiştirmiş. Fransız ve Hollandalılar güç birliği yaparak adayı ele geçirmiş. Bir rivayete göre adanın bölünmesi şöyle olmuş:

Adanın kuzey ve güneyinden 2 asker (Biri Fransız biri Hollandalı) aynı zamanda yürümeye başlamışlar. Birleştikleri nokta sınır kabul edilmiş. Fransız biraz daha hızlı yürümüş olsa gerek çünkü adanın %60’ıFransa’ya, %40’ıHollanda’ya ait, ancak en önemli kısımlar Hollanda tarafında kalmış. Bir de mesela Fransa tarafında elektrik 220 volt, Hollanda tarafında 110 volt.

2009 nüfus sayımına göre Hollanda tarafında 40.900, Fransa tarafında ise 36.800 kişi yaşamaktaymış.

2017’nin eylül ayında Irma Kasırgası burada büyük hasara neden olmuş. Kasırgalar genelde 12 saat sürermiş ancak Irma Kasırgası 36 saat sürmüş. Yaklaşık 4 ay adaya deniz ve hava yolu ile irtibat sağlanamamış, havaalanı sular altında kalmış. Uçaklar Ocak 2018 tarihinden itibaren çalışmaya başlamış, yani ada yeni yeni toparlanmaya başlamış.

Bir de adada taksi plakalarına dikkat etmenizi öneririm, çünkü plakalarda “The Friendly Island” yani “arkadaş canlısı ada” yazıyor.

Gelelim seyahatimize. Gemimiz Hollanda tarafındaki Philipsburg Limanı’na yanaşıyor. Philipsburg, Hollanda tarafının baş şehri. 1763’te Hollanda donanmasında görev yapan İskoç kaptan John Philips tarafından kurulmuş.

Philipsburg’tan yaklaşık 15 dakikalık bir yolculukla sınıra geliyoruz. Sınırda basit bir dikilitaş ve iki ülke bayrağı var.

Sınırı geçip dünyaca ünlü Orient Beach’e geliyoruz. Yol boyunca kasırganın yaptığı tahribatı, yıkık dökük evleri ve yan yatmış tekneleri fotoğraflıyoruz.

Orient Beach; bembeyaz kumları, rengârenk şemsiyeleri, turkuaz denizi, masmavi gökyüzü ile çok güzel. Plajın sol bölümü çıplaklar kampı. Burada fotoğraf çekerken dikkat edin, fotoğraf makinanızı mutlaka denize çevirin çünkü bu sol tarafı fotoğraflamak yasak, en azından etik değil.

Daha sonra Fransa tarafının (Yani Saint Martin’in) başşehri Marigot’ya geliyoruz. Marigot’da fazla bir şey yok. Rue de la République yani Cumhuriyet Caddesi’nde 1700’lerden kalma kolonyal evler ve alışveriş mağazaları var.

Sahil boyunca kurulan alışveriş tezgâhlarında hediyelik bir şeyler bulabilirsiniz. Benim tavsiyem rotanızda varsa hediyelik alışverişi Haiti’ye saklamanız. Hem yerel halk çok fakir hem de fiyatlar daha makul.

Gelmeden okuduğum notlarda Marigot’da Fort Louis Kalesi’ne çıkıp panoramik fotoğraflar çekebileceğimizi okumuştum. Bir de yine Fransız tarafında Kelebekler Vadisi’nin mutlaka görülmesi gerektiği yazıyordu. Maalesef buraları göremedik. Zamanımız kısıtlı. Yine sınırdan geçerek Hollanda tarafındaki Macho Beach’e geliyoruz.

Bu plajın özelliği adanın tek havalimanı olan Prenses Juliana’nın (dünyanın iniş ve kalkışı en zor olan havaalanlarından biri) sahilin yanı başında yer alması. Bu plajda yüzerken havaalanına inen uçaklar hemen üzerinizden geçiyor. Yüzlerce insan büyük uçakları fotoğraflamak için burada. Plajda denize girip üzerimizden geçen uçakların fotoğraflarını çekmek keyifli bir deneyimdi.

Ayrıca buradaki restoran ve kafelerde hareketli müzik ve danslar da ilgi çekici ve keyifli zaman geçiriyorsunuz.

Sinop’ta da havaalanı deniz kenarında burada da. Uçaklar denizde yüzenlerin üzerinden geçiyor. Hatta Sinop’ta 2 adet trafik ışığı var. Bir tanesi Atatürk Devlet Hastanesi’nin girişinde diğeri de havaalanı ile deniz arasındaki yolda. Uçağın inişine yakın trafik duruyor. Uçak geçince yeşil yanıyor ve trafik akışına açılıyor ama Sinop’ta bir-iki uçak seferi var. Burada neredeyse on dakikada bir uçak indi. Sinop’ta yaşayan biri olarak bu bilgiyi de vermek istedim.

Neticede uçaklı fotoğraflarımızı da çektik. Büyük uçaklar 11.00-11.30’dan sonra inmeye başlıyor, aklınızda bulunsun. Burada deniz de nefisti. Panoramik görüntü alıyoruz.

Daha sonra gemimize yürüme mesafesinde olan plaja geliyoruz.

Burada 20 dolar karşılığı şezlong ve şemsiye alabilir veya gemiden aldığınız havlunuzu kumun üzerine serip güneşlenebilirsiniz. Buranın da denizi çok güzel, sahil boyunca hediyelik eşya satan dükkânlar var.

Sahilin bir arka paralelinde de birçok alışveriş mağazası sizi bekliyor olacak. Burada içki, saat ve mücevher alınabilir. Vergisiz olduğu için daha ucuz olduğu söyleniyor. Mücevher mağazaları, gemiyle mağaza arası yolculara taşıma hizmeti de veriyorlar. Ancak biz 4 kişilik bir grubuz ve çok şanslıyız ki hiçbirimiz alışveriş tutkunu değiliz. Mağaza veya dükkânlarda geçireceğimiz zamanı, etrafı gözlemleyerek geçirmeyi tercih ediyoruz. Tabii yöreye has otantik bir-ikiobje de almadan duramıyoruz ama alışveriş bizim için her zaman son sıralarda. Burada denizin keyfini çıkardıktan sonra 10-15 dakikalık bir yürüyüşle yüzen evimize geliyoruz. Bu gece de gemi şovları çok güzel.

Yarın Porto Riko’da görüşmek üzere…

Yazı dizisinin birinci bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Miami - 1. bölümYazı dizisinin ikinci bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Allure of the Sea içinde 2 gün - 2. bölüm
Yazı dizisinin dördüncü bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Porto Riko / San Juan - 4. bölümYazı dizisinin beşinci bölümü: Royal Caribbean ile denizlerde yolculuk: Haiti / Labadee - 5. bölüm

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.