Romanya’ya ilk taşınmamız ve buradaki motorumuzu almamız ile birlikte hangi yollar var, nerelere gidebiliriz araştırmasını ilk yaptığımız günleri hatırlıyorum da, bundan seneler önce İngiliz ‘Top Gear’ programının ‘Dünyanın En İyi Yolu’ olarak seçtiği Transfăgărășan’ın Romanya topraklarında oluşu bizi çok heyecanlandırmıştı.
Aston Martin, Ferrari ve Lamborghini arabaları bu yolda test ettikten sonra Jeremy Clarkson bu yolun şimdiye kadar üzerinde sürüş yaptıkları en iyi yol olduğunu açıklamıştı. Ancak geçen sene biz kendimizi toparlayıp, daha doğrusu evimize yerleşip, eee hadi diyene kadar yol kapanmıştı bile. Yükseklik ve kar sebebiyle sadece yaz aylarında 2-3 ay açık kalabildiği için her zaman gitmenin mümkün olamadığı bir yol burası. Tabii buradaki ‘en iyi’ kavramı virajlı yollar, hız ve macera tutkunları için yoksa eminim ki dünyanın birçok yerinde bundan teknoloji anlamında çok daha güzel yollar var.
Transfăgărășan, 1970-1974 yılları arasında Çavuşesku tarafından Sovyetlerin 1968’deki Çekoslovakya saldırısından sonra yaptırılmaya başlanmış. Çavuşesku herhangi bir saldırı karşısında askeri birliklerini dağlardan daha çabuk yollayabileceği bir yol hayal etmiş.
Aslında bu yolun bir nevi Almanların yaptığı Transalpina’ya bir nispet olduğu da halk arasında konuşuluyor. Çünkü sadece bu yollar olmadan da Romanya’da, dağlara yapılmış birçok yol bulunuyor. Güney Karpatlarda bulunan DN67C Şoseaua Campina-Predeal, komünist rejimde yapılmış DN66 Bumbeşti Jiu-Petroşani gibi. Ama bu yolların nehirlerin etrafındaki vadileri içermesi askeri bir operasyonda Romanya’yı zor durumda bırakabileceği için Çavuşesku, Fagaraş dağlarına, daha çok da kendiyle anılan bu yolun yapılması emrini vermiş.
Transfăgărășan, Transalpina’dan sonraki ikinci en yüksek yol olma özelliğini elinde tutuyor. 90 km'lik yolun inanılmaz helezonik dolambaçlı yollardan oluşması halk arasında bu yolun ‘Çılgın Çavuşesku Yolu’ olarak anılmasına yol açmış. Yol Transilvanya ve Wallachia ile Sibiu ve Piteşti şehirlerini birleştiriyor ki her iki tarafta ayrıca görülmeye değer.
Bu 2000 metre yüksekliğindeki yolun yapımı sırasında 6 milyon kg patlayıcı kullanıldığı ve çalışan 40 kişinin yol yapımı sırasında hayatlarını kaybettiği resmi evraklara geçmiş durumda, ancak halkın inanışı daha çok insanın hayatını kaybettiği yönünde.
Ayrıca bugün, çift şeritli olan yolun Balea-Cabana bölgesi aslında ilk orijinal planda eğiminden ve kayaların yola düşmesi tehlikesinden dolayı tek şerit planlanmış, ancak yol yapımı başladıktan sonra Çavuşesku’nun inadıyla yol çift şeride çıkarılmış ki, bu da daha fazla dağları delmeyi ve yüksek maliyeti ortaya çıkarmış. Yol, 20 Eylül 1974'te kullanıma açılmış ama gizli gizli 1980’e kadar aslında yapımı devam etmiş.
Yola sabah erken saatte çıkıp tam dağlara çıkmadan Arefu köyünde güzel bir restoranda mola veriyoruz, oturduğumuz yerden dağları görmek mümkün. Romenlere has sebze çorbası her daim harika. Bize ikinci motor olarak eşlik eden arkadaşlarımız 8 senedir Romanya’da yaşadıkları için çok daha bilgili ve kültüre çok yakınlar. Pastramiyi ilk kez onlar ile tadıyoruz bizim pastırmamız tabi ki çok farklı ama kurutulmuş bu et de oldukça güzel.
Oturduğumuz restorandan Vlad III. Peleş yani namı diğer Dracula’nın yaşadığı Poienari Kalesi’ni de görüyoruz. Bilinenin aksine Bran Kalesi, Dracula'nın hayatı boyunca sadece birkaç kez yaz aylarında uğradığı bir kale. Ama hayatını geçirdiği birçok farklı kale/hisar var ama kalede bu gezide durma planımız olmadığı için onu bir başka yazıya aktarmayı planlıyorum.
Ertesi gün ikinci yol olan Transalpina’yı yapacağımız için Balea Gölü’nde çok oyalanmıyoruz ama muhteşem bir yer, bir sonraki gelişte kalmak için aklımın bir köşesine yazıyorum. Balea Gölü tüneli, 884 metre uzunluğu ile Romanya’nın en uzun tüneli unvanını da elinde tutuyor.
Transfăgărășan, sadece motorluların değil aynı zamanda bisikletçilerin de rüya yolu. Bizim yolu geçtiğimiz gün, aynı zamanda yol bir bisiklet yarışına en sahipliği yapıyor. Normal hava şartlarında Ekim’den Haziran’ın sonuna kadar kapalı olan Transfăgărășan bazı seneler Ağustos’ta bile yağan kardan dolayı kapanabiliyor, bu yüzden yolun her iki yönünde de (Curtea de Arges ve Cartisoara’da) yola girişte açık ya da kapalı olduğuna dair kocaman tabelalar var. Deschis Romence de açık demek, Inchis ise kapalı.
Birçok fotoğraftan daha önceden de bildiğim inanılmaz kıvrımların, dönemeçlerin göründüğü yolun aşağıya doğru delicesine kıvrıldığı noktaya geldiğinizde nefesinizi adeta tutmanız gerekiyor. İniş yolculuğu inanılmaz keyifli. Yolun birçok kısmında yol kenarı bariyerler yok dolayısıyla her iki uçurum olan bir alanda gidiyorsunuz ki bu da heyecan arayanlar için ideal ama siz yine de dikkatli olun çünkü kaza haberleri de mutlaka geliyor. Bir de biz yolun üstünde rastlamadık ama yol kenarlarında sürüleri hep gördük, koyun sürüleri de yola çıkıp sizin geçişinizi engelleyebiliyor. Eğer böyle bir geçişe rastlarsanız sabırla beklemenizi öneriyorum.
Yazı ile bazı yerleri anlatmak hakikaten çok zor, o yüzden ‘Top Gear’ın Romanya’ya özel hazırladığı ve Transfăgărășan sürüşünün de çekimlerinin olduğu ekteki linki mutlaka izleyin diyorum: https://vimeo.com/8010978