Dolu dolu geçen bir tatil, doğal el değmemiş güzelliğiyle kendisine hayran bırakan, yeniden gitmek için şimdiden plan yapılan yer, işte bütün bu tanımların karşılığı benim için KAŞ oldu bu yaz.
Öncelikle Kaş’a nasıl gidilebileceğinden bahsetmek istiyorum. İstanbul’dan hava yoluyla Antalya’ya gelinebilir daha sonrasında Antalya’dan dilerseniz belediye otobüsüyle dilerseniz Havataş ile otogara gidilebilir. Otogardan Kaş’a direkt arabaları kullanabilirsiniz. Kaş’a varmadan çeşitli yerlere uğradığı, yolcu alıp, bıraktığı için yolculuk bir uzun sürüyor. 4 saat kadar tabi yolculuğun uzun sürmesinin diğer bir sebebi de yolların virajlı olması. Diğer bir alternatif de Dalaman Havalimanı'ndan Kaş’a gelmek. Sanırım direkt araba yok ancak Fethiye’ye geçip oradan gelinebilir. Daha kısa sürdüğünü söyleyebilirim. Kendi arabanızla gelmekte güzel ve akıllıca bir seçenek olabilir tabi.
Kalınacak yer olarak biz Küçükçakıl’dakiPhellos Otel’de kaldık. Otel temiz ve güzeldi ancak biraz eskiydi. Kaş’taki oteller Antalya’dakilere göre daha küçük. Ayrıca her şey dahil olayı yok böylece dışarı çıktığınızda bir şey kaçıracakmışsınız hisside yok. Zaten Kaş'a gidip otele tıkılıp kalınacak bir yer değil, keşfetmeniz gereken birçok yer, katılabileceğiniz birçok aktivite ve güzel lezzetler tadabileceğiniz birçok restoranın olduğu bir yer. Kahvaltınızı yapın ve hemen günü değerlendirmek için pansiyonunuzdan ya da otelinizden ayrılın bence.
Önemli bir de ayrıntı var. Kaş kesinlikle Antalya kadar sıcak değil. Zaten orada yaşayan insanlarda Kaş’ın ikliminin daha serin olduğunu söylüyorlar. Denizi de çok başka. Daha önce bu kadar berrak bir denizde yüzdüğümü hatırlamıyorum, nereye gitsem hayran kaldım.
Gidilecek yerlerden bahsedecek olursam hemen Küçükçakılın orada Derya ve Çınarlar Beach var. Taşlık üzerine kurulmuşlar burada merdivenden denize girebiliyorsunuz. Oldukça güzel bir yer, diğer güzel yanı giriş ücretinin olmaması. Aslında Kaş’ta çoğu yerde giriş ücreti yok. Yalnız bir şeyler yemeniz içmeniz gerekiyor. Küçük bir parantez; Derya Beach’teki pizzalar gerçekten çok iyiydiler. Bu beaclerden hemen yakınında Küçük Çakıl Plajı ve Büyük Çakıl Plajı yer alıyor. Biz Derya’ya gidip memnun kalanlardanız. Ta ki Limanağzı’ndaki plajları keşfedene kadar...
Limanağzı'na 15 TL karşılığında gidebiliyorsunuz, herhangi bir saat yok gidiş için istediğiniz zaman gidebilirsiniz. Dönüş en son 19.00’da oluyor ve dönüşte herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Limanağzı’nda 3 tane tesis var. Nuri’s Beach, Bilal’in Yeri ve Delosh hepsi güzel tesisler. Bu tesilere de giriş için ücret ödemiyorsunuz. Üstelik çok da ilgililer hemen size yardımcı oluyorlar. Bu arada gün içinde birbirine çok yakın olan tesislerden bir başkasına geçebilirsiniz. Bu tesislerin diğer bir ortak yanı da bol karetta karettaların olması. Hiç bu kadar karetta karetta görmemiştim. Sanırım yumurtlama dönemlerine denk gelmişsiz, o yüzden de sayıları daha da bir artmış. Balıklardan bile korkan ben karettalarla yüzerken biraz zorlandım açıkçası ama itiraf edeyim bazı gördüklerim çok tatlı ve küçüktü ama boyutu bir insan kadar olanlar da vardı işte onları çok tatlı bulduğumu söyleyemeyeceğim.
Diğer güzel bir plaj da dilerseniz merkezden kalkan minibüslerle, taksiyle ya da kendi aracınızla da gidebileceğiniz Hidayet’in Koyu. Denizi inanılmaz berrak gözlükle daldığınızda çok başka bir dünyada gibi hissediyorsunuz. Kayalar, balıklar ve karetta karettalar hepsi rahatlıkla görülebiliyor. Böyle bir denizde yüzmekte ayrı bir keyifli oluyor. Hidayet’in Koyu'nun tek kötü yanı Kaş’ın genel yapısından farklı olması çok gürültülü, benim şahsi fikrim öyle doğal bir denize sakin bir tesis daha güzel olurdu.
Ebetteki deniz, plaj alternatifleri bu kadar değil. Kaputaş Plaji ve Patara’da gidilip görülmeli. Dilerseniz kendiniz gidebilirsiniz ya da bizim gibi safari turlarına katılıp Patara-Saklı Kent- Gizlikent Şelalesi ve son olarak Kaputaş’a gidebilirsiniz aynı gün içerisinde. Bu listedekilerin birini seç ya da çıkar deseniz inanın ki böyle bir seçim yapamam hepsi ayrı güzel yerlerdi.
Safari turunu açık araçlarla yapıyorlar. Rüzgar biraz sizi zorlayabilir ama eğlenceli olduğunu da ilave edeyim. Biz tura Latebreak Tur aracılığıyla gittik, çok da memnun kaldık. İlk durak olarak Patara’ya gittik. Kaputaş daha yakınken ilk buraya gitmemizin sebebi akşam olduğunda bu plaja ışık verilmemesi. Bunun nedeni de sevgili karettalarımız ay ışını izleyerek denize ulaşıyorlar eğer başka bir ışık olursa yönlerini şaşırabiliyorlar ve denize ulaşamadıklarından ölüyorlarmış. Karettalar karada yaşayamıyorlar ancak yumurtalarını karaya bırakıyorlar ve çoğu yavru ne yazık ki denize ulaşamadan ölüyormuş. Bir de Patara’da gece sadece sevimli karettalarımız olmuyormuş, yengeçlerde onlara eşlik ediyorlarmış. Ayrıca Patara, Akdeniz’in en uzun plajı 18 km'lik bir uzunluğa sahip. Kumu da çok ince hatta çölde geçen Türk filmleri de burada çekiliyormuş. Dünya’nın en ünlü antik kentlerinden birisini de bünyesinde barındırıyor Patara (Apollon Tapınağı). Tapınak, amfitiyatro, hamamlar ve ocaklar belirgin şekilde görülebiliyor.
Turumuzun ikinci ve en zorlu durağı Saklıkent Kanyonu uzunca bir kanyon biz ancak 1 km gidebildik. Buz gibi bir su ve taşlar yürümenizi bayağı zorlaştırıyor. Ancak kesinlikle çektiğiniz çileye değiyor. Muhteşem bir doğallık var. Saklıkent yakınlarında birçok yemek yiyebileceğiniz tesis de var. Yemek turla giderseniz zaten onlar tarafından belirlenen bir yerde yeniyor size seçenekte sunuyorlar.
Turun üçüncü durağı Gizlikent Şelalesi burada da oldukça fazla yürüyorsunuz. Sonda da sizi küçük gürül gürül buz gibi bir şelale bekliyor. Suyun altına girmek zor dayak yemiş gibi oluyorsunuz. Söyle bir kıyıdan köşeden girseniz de olur bence. Kendinizi yenilenmiş ve ferahlamış hissediyorsunuz. Harika bir yer.
Turun son durağı Kalkan ve Kaş arasında yer alan Kaputaş Plajı. 190 basamak inerek plaja ulaşabiliyorsunuz. Denizi ilk gördüğümde renginin göz yanılması falan olduğunu düşündüm ancak öyle değil yakından bakınca da kartpostala bakıyormuşsunuz hissi değişmiyor. Çok çok güzel anlatıldığı kadar var. Bolca yüzdükten sonra ayrılık vakti geliyor 190 basamağı gerisin geri çıkıyoruz. Tam giderken Kaputaş manzarasında karpuz ikramı da turumuzun bonusu oluyor.
Günlerimizi dolu dolu geçirmek istediğimizden her gün farklı bir yere gittik. Diğer bir aktivitemiz tekne turu oldu. Ona daaynı tur aracılığıyla katıldık. Tekneler tura Üçağızköyünden başlıyorlar. Burası gidilecek koylara daha yakın olduğundan ve yüzmeye daha çok vakit kalması açısından tercih ediliyor. Yarım saat kadar karayoluyla gidiliyor. Birçok güzel koya gidip yüzme şansı bulabiliyorsunuz bu turlar sayesinde. Akvaryum Koyu, Tersane Koyu, Batık Şehir, Esmeralda Koyu, Korsan mağarası, Gökkaya koyu, Burç koyu son olaraktan Simena’ya gidiliyor. Bu koylarda Likyalılara ait birçok eser var. Kayık şeklindeki Likya mezarlarını görebiliyorsunuz. Likyalılar ölümden sonrada yaşama inanan bir ırk ve bu sebeple eşyalarıyla gömülüyorlar. Ancak gerçek hayatta insanlar bu inanca saygı duyamayacak kadar maddiyat düşkünü olduklarından İtalyan korsanlar bu mezarların her birini yağmalamışlar. Diğer yandan şehrin çoğu bölgesi sular altında kalmış. Surları suyun altından görebiliyorsunuz. İlaveten Likyalılara ait kalıntıları görebiliyorsunuz. Korsan mağarası da turun dikkat çeken manzaralarından bir tanesi, mağaranın içine tam giremiyorsunuz ancak tekneler bayağı yanaşıyorlar içeriyi biraz olsun görebilmeniz için. Simena ise inanılmaz güzel bir yer. Burada manzarayı görebileceğiniz bir kale var ancak o kadar yürümek istemezseniz Rahmi Koç İlköğretim Okulunun manzarasının da kaleden görebileceğiniz manzaradan aşağı kalır yanı yok. Bu ilkokulun ilginç bir yanı var, oda sadece 4 kişiye eğitim veriliyor olması. Simena’ya karayoluyla gidilemiyor ancak burada konaklamak mümkün pansiyonlar sayesinde. Bir de oldukçada turistik eşya satan yer var. Sonuç olarak bize yeni yerler görme, şahane koylarda yüzme fırsatını sunan tekne turundan çok keyif aldığımızı söyleyebilirim.
Kaş’ta görülmesi gereken diğer bir yer de Antiphelos amfitiyatrosu merkeze oldukça yakın yürüyerek rahatlıkla gidebilirsiniz. Manzarası gerçekten çok hoş Likyalılara ait bir eser. Onarım çalışmaları yapılıyormuş. O kadar güzel bir yerdeki anfitiyatro hem güneşin batışını keyifle izleyebilirsiniz hem de denizi izleyip keyiflenebilirsiniz. Çekebileceğiniz güzel fotoğraflardan bahsetmiyorum bile :)
Biraz da hangi restoranlara gidilebilir ondan bahsedelim. Öncelikle söylemeliyim ki seçeneğiniz çok bol. Bol meze tatmak istiyorum diyorsanız Bi’ Lokma’nın meze tabağı bir harika tabi Anne böreğini de es geçmeyelim. Rakı, balık ve ahtapot diyorsanız Bahçe Balık. Zaika da et yemeği sevenler için harika bir yer hatta sevmeyenler de gidebilir hem lezzetler hem ortam çok güzel. İtalyan yemeklerini çok severim diyorsanız da Bella Vita var hemen meydanda, evet yemekler güzeldi ama tiramisunun başarısını da ayrıca bir vurgulamakta fayda var. Böyle restorantların yanı atıştırmalık bir şeyler yiyebileceğiniz çay bahçeleri de mevcut. Kısacası her isteğe hitap eden mekanlar var.
Eğlence için Echo Bar güzel bir seçenek, ahırdan bozma ilgi çekici bir yer. Ayı İstanbul’da da oldukça bilinen bir yer ve Kaş’ta inanılmaz bir alanda açılmış, çok büyük ve tam liman manzarasını görüyor. Voyn Terasta çok güzel bir yer, kokteylde de oldukça idealılarmış. İlgi alakada çok iyi daha ne diyelim. Birde güneşi batırmak için Dejavu da tavsiye edilen yerlerden. Sanırım Kaş’a dair bütün yapılması gerekenleri listeledim. Umarım hep bıraktığım gibi kalır Kaş geliştirme, kalkındırma başlığı altında aynılaştırma çalışmalarından uzak kalır.