“İnsan ölüp gider, toprak olur eti kemiği,Çökmek ve çürümek herkesin alınyazısı,
Ama okurlar var oldukça yazanlar yaşar, sonsuz.”
Mısır edebiyatından bir alıntı...
“Gitmekten bıkmayacağım yer neresi ?” diye sorsalar, hiç çekinmeden “Mısır” derdim. 2007'nin yazında, hayatımda kırılmaları yaşarken, kendimi bir anda 3 gezgin kadınla havada buldum. Evet, yanlış anlamadınız, bir sabah kalkan ilk uçakla Mısır'a doğru yolculukta buldum. Mistik atmosferinde farklı bir benlikle dönmek için...
Mısır Havaalanı'na indiğimiz andan itibaren sürekli tebessüm eden, neşeli insanların arasındaydık. Fakir ama mutlu insanların ülkesindeydik. Yolda ilerlerken 1970'li yıllardan kalma, bizim artık kullanmadığımız araçlarla yolculuk ettikleri gibi trafik kuralı diye bir şey de yoktu. Her şey korna sesiyle halloluyordu.
Rehberimiz Doha Hanım ile buluşmanın ardından ilk soluğu Kahire Müzesi'nde aldık. Müze büyük, eserlerin çoğu da British Museum'da olmasına rağmen yeterince “Eski Mısır'ın izleri”ni taşımaktaydı. Yalnız fotoğraf çekmek yasak! Belgeleyememek üzücü olduğu kadar, gezmek güzel bir duygu.
Müzede en ilgi çekici bölüm “Mumyalar”dı. Bir anda mumyaların dirilmesini ve tıpkı filmlerdeki gibi bir sahne yaşamayı diledim. Tabii ki gerçekleşmedi. Mumyalar, tüm beden ayrıntıları korunmuş bir şekilde günümüze kadar gelmişti.
Üç katlı, büyük, etkileyici müzeyi bitirdikten sonra konaklayacağımız otelimize doğru yola çıktık. Otelde dinlenme sonrası renkli dünyası, gökdelenleriyle Kahire'nin merkezinde, buranın Kapalıçarşısı da sayılan ünlü El Halil Çarşısı’na geldik. Biraz şehrin hikâyesi, biraz alışverişle günü tamamlamak için...
İkinci güne, bir önceki günün yorgunluğunu atmış, dinlenmiş olarak başlıyorduk. Yeni rotamız; Giza Piramitleri. Yapımı üzerine çok varsayım olan piramitlere yaklaştıkça inanamıyoruz. Bu kadar yükseklikteki piramitleri nasıl yapmışlar? Uzaylılardan tutun, nicelerine her şey söylenmekte… Biraz rehberden ve biraz okuduklarım sayesinde; Piramitler'in insan yapımı olduğunu ve yapımında binlerce işçinin çalıştığını biliyordum artık.
O dönemlerde Antik Mısır'ı sülaleler yönetiyor. Her gelen sülale kendi piramidinin, yerini belirleyerek yaptırıyordu. Piramitler aslında Firavunlar'ın mezarları. Eski Mısır'da ikinci yaşam inancı var. Firavunlar rahat yaşasın, aynı saltanatı devam ettirsin diye piramitlere hizmetkarları ve değerli eşyalarıyla gömülüyor. Piramit ne kadar yüksek ve gösterişli olursa Firavun da aynı güce sahip inancı sürmekte.
Giza'da öne çıkan üç piramit dikkatimizi çekmekte. Bu üç piramitten sadece Keops (Khufu olarak da bilinir) Dünya'nın Yedi Harikası’ndan biri. Dünya'nın Yeni Yedi Harikası’nda da onur ödülü bulunmakta.
Yedi harikanın hala yaşayan tek kanıtı; öylesine ki tarihçilerin veya ozanların onu harika olarak tanımlamasına hiç ihtiyacı yok. Görüntüsü, ölçüleri ve şekliyle inanılmaz güzellikte, görkemli dev bir yapıt. Büyük Piramit ya da Khufu-Keops Pramidi hala zamana karşı dimdik duruyor ve yok olmamakta direniyor. Yeri; Giza'da antik Memphis kentinde, bugünkü Mısır'ın başkenti Kahire'nin bir parçası.
Giza Piramitleri'nin bir tanesinin içine girme şansımız oldu. Öyle merak ettiğimiz gibi değildi. Nemli karanlık ve daracık koridordan ilerledikten sonra karşımıza boş bir oda çıktı. Başka da bir şey göremeden, geldiğimiz gibi geri çıktık. Girmek gerekli mi? Meraklılar deneyimlemeli! Benim gibi hüsrana uğrarsanız şaşırmayın.
Hava çok sıcak ama kuru, gelmek için uygun bir zaman olmamasına rağmen susuzluğun dışında çok da rahatsızlık vermiyor.
Etrafta bedevilerin yaptığı deve turlarını da kaçırmıyoruz. Yaklaşık 15 dakikalık turu sıkı pazarlık ederek gerçekleştiriyoruz. Burada bizdeki gibi her şeyi pazarlıkla almak ya da yapmak gerekiyor. Tutturan tutturana...
Kısa süreli turun ardından, tozlu yollarda Sakkara'ya yol alıyoruz. Birkaç yerleşim yerini geçerek, Sakkara Piramitleri'ne ulaşıyoruz. Tarihte ilk defa olmak üzere parlak bir kraliyet anıtı anlayışı ve bunun hayata geçirilmesi üzerine Sakkara'da piramitler yapılmaya başlıyor. Sakkara Piramidi, Kahire'nin 24 kilometre güneybatısında yer almakta. Mısır'ın en eski başkenti Memphis'te yaşayanların defnedildiği bölge olarak da kullanılmış. M.Ö. 2500'de yaptırıldığı düşünülen bu piramit dünya üzerinde taştan yapılan ilk büyük anıt tasarımı olarak da kabul edilmekte. Basamaklı piramit olarak da bilinen bu yapı ünlü mimar İmhotep tarafından Kral Djoser adına yaptırılmış. Boyu 63,17 metredir. Kral Neterihet'in basamaklı piramidi.
Piramit turunu tamamladıktan sonra gece “Nil turu”na hazırlanıyoruz. Nil Nehri kenarındaki restoran gemide akşamımızı geçiriyoruz. Gecemize yöresel sanatçılar, Zenne gösterisi ve Mısırlı dansöz renk katıyor. Zennenin gösterisi ve birbirinden lezzetli yemekler etkileyiciydi.
Eğlence, yemek, gece derken bir anda 3. güne başlamıştık. Bugün rotamız “Antik Mısır Adası”ydı. Adaya motorla gidiliyor. Bizi orada başka bir rehber karşılıyor. Eski Mısır'ın bir dramatize edilmiş versiyonuydu. Katılımcılarda Antik Mısır'da dolaşma hissiyatı gelişiyor. Her şey o döneme uygun hazırlanmış.
Geçirilen yarım günün ardından Nil'de öğle yemeği molası veriyoruz. Yemek sonrası Kahire mezarlığına doğru yol alıyoruz.
Bir dönem eski Mısırlı soylu ailelerin ebedi istihkakı olmasına rağmen Nasır döneminde, sanırım 70'li yıllarda fakir halkın barınması için izin çıkıyor. Yarım inşaat alanı şeklinde bir görünüme sahip mezar evler farklı bir yaşam alanı oluşturmakta.
Günün diğer programını gerçekleştirmek için Kahire'nin en büyük camisine doğru ilerliyoruz. El-Ezher Camisi, Fatımi Kahire’sindeki ilk cami ve ilk dini bilimler okulu. Fatımi halife el-Muiz tarafından yaptırılmış. İbadete 972’de açılan cami, 989 yılında okul statüsü kazanmış ve Fatımiler’in içinde bulunduğu İsmaili Şii ilahiyatına göre eğitim vermeye başlamış. Caminin yanına, öğrencilerin kalacağı bir de bina yapılmış.
Osmanlıların hâkimiyetinden sonra Memluk Medreseleri'nin düşüşe geçmesinin ardından, El-Ezher, Müslüman dünyasının en önemli merkezlerinden biri haline gelmiş. El-Ezher Camisi, pek çok genişletme ve restorasyon çalışması geçirmiş. Bugün bu aşamaların neredeyse tümü görülebiliyor. Orijinal cami şimdikinden çok daha küçük. Yapıldığında avlunun üç tarafında, Korint sütun başlıklı İslam öncesi kolonlarla taşınılan revaklar yer almaktayken, 1130’lu yıllarda 4. yönde bir de kubbe eklenmiş. İbadet alanı ile kıble duvarının iki köşesinde yer alan orijinal kubbeler ise bugün yok.
Akşam Mısırlı bir aileye misafir oluyoruz. Kahire sokaklarında at turu, nargile sefası yapıyoruz. Kısa süreli kaynaşma sonrası ertesi gün yapacağımız Sharm el Sheikh turu için hazırlık yapmalıydık. Bir macera biterken yenisi başlayacak.
Kahire'ye veda ederek, Mısır turumuzun ikinci durağı Sharm el Sheikh'e doğru yol alıyoruz.