Gazimağusa ya da Mağusa, Kıbrıs Adası'nda bir liman kenti hatta Kıbrıs'ın tek derin su limanına sahip şehri. Mağusa, Yakındoğu ile Avrupa arasında bir basamak oluşturur.
Mağusa'nın esas gelişimi Lüzinyanlar devrine rastlar. Yakındoğu'dan şehre yerleşenler, kültür ve değerleriyle kent sakinlerine yeni bir güç ve dinamizm katmışlardır.
Mağusa 64.269 kişilik nüfusa sahip. Doğu Akdeniz Üniversitesi de burada. Dolayısıyla öğrenci nüfusu da bir hayli fazla. Gazimağusa'nın altın kumsalları dünyanın en iyi plajları arasındadır. Şehirde her yıl düzenli olarak Gazimağusa Belediyesi ve Doğu Akdeniz Üniversitesi'nce gerçekleştirilen Uluslararası Mağusa Kültür ve Sanat Festivali yapılmaktadır.
Gazimağusa’nın havalanına olan uzaklığı 50 kilometredir. Kıbrıs'a giderseniz en mantıklı hareket araç kiralamak olacaktır. Benzin oldukça ucuz, o nedenle bir depo ile bütün adayı dolaşabilirsiniz.
Başlıca görülecek yerler:
- St. Barnabas Manastırı
- Kertikli Hamamı
- Namık Kemal Müzesi
- Salamis Harabeleri
- Othello Kalesi
- Lala Mustafa Paşa Camii
St.Barnabas Manastırı
St. Barnabas Manastırı kentin en ilgi çekici öğelerindendir. Salamis'te doğmuş Yahudi bir ailenin oğlu olan St. Barnabas, Kudüs'te eğitim gördükten sonra Kıbrıs'a döner. Döndükten sonra Hıristiyanlığı yaymak için 45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlar. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşları tarafından öldürülüp, cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanır. St. Barnabas'ın öğrencileri olayları izleyip, cesedi bulur ve Salamis'in batısında bir yeraltı mağarasına gömerler. Göğsüne de St.Mathews'un yaptığı İncil'in bir kopyasını koyarlar. Cesedin yeri bilinmediğinden uzun yıllar gizli kalır. 432 yıl sonra piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Mathews İncil'i dolayısıyla da St. Barnabas'ı teşhis etmiş olur. Bu keşif sonrasında Piskopos, İstanbul'a giderek İmparator Zeno'yu bilgilendirir. Bunun ardından Kıbrıs kilisesinin özerkliğini kazanır. İmparator, mezarın bulunduğu yerde bir manastır inşa edilmesi için bağışta bulunur. Manastır 477'de inşa edilir. Manastır bir kilise, avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana gelmiştir.
St. Barnabas kilisesinde çoğunluğu 18. yy'dan kalma zengin bir ikon koleksiyonu bulunmaktadır. Manastırın avlusunda bulunan bazalt değirmen Enkomi yerleşim bölgesinden, diğer sütun ve taşlar ise Salamis'ten gelmiştir. Papazların yaşamlarını sürdürdüğü odalar ise restore edilerek bir Arkeoloji müzesi haline getirilmiştir. Bölgenin en geniş müzesinde, Kıbrıs'ın Neolitik Döneminden Roma Dönemine dek geniş bir çizgideki tarihsel sürece ait çeşitli eserleri görebilmek mümkündür.
Kertikli Hamamı
Surlar içi Naim Efendi sokakta yer alan Kertikli Hamamı, bir Osmanlı devri yapısıdır. Bu hamam kubbeleriyle ilgi çekmektedir. Yapı, üzeri kubbe ile örtülü altı odadan, odaların arkasında tonozla örtülü bir su deposundan ve soyunma odası olduğuna inanılan üstü yıkık kısımlardan oluşmaktadır.
Namık Kemal Müzesi
Namık Kemal Meydanı'nın batısındaki Venedik Sarayı'nın avlusunda yer alan Namık Kemal Müzesi, dikdörtgen planlı ve iki katlı bir yapıdır. Tek olan hücrenin kapısı Venedik Sarayı'nın avlusuna açılmaktadır.
Namık Kemal, "Vatan yahut Silistre" oyununun 5 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Gedik Paşa tiyatrosunda oynanmasının ardından 9 Nisan 1873 tarihinde Kıbrıs'a sürülmüştü. Önceleri alt kattaki zindana kapatılan şair, bir süre sonra Kıbrıs Mutasarrıfı Veyis Paşa'nın izni ile üst kata çıkarıldı. 3 Haziran 1876 tarihinde de 5. Murat tarafından affedilerek İstanbul'a geri döndü. "Namık Kemal Zindanı ve Müzesi"nin restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları, 1993 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Rölöve ve Restorasyon Şubesi tarafından gerçekleştirilerek ziyarete açıldı.
Salamis Antik Kenti
Salamis Antik Kenti, Magosa’nın 6 kilometre kuzeyinde, Kanlıdere (Pedios) nehrinin kıyısında yer almaktadır. Bronz Çağı sonlarında kurulan Salamis kentinin kuruluş efsanesine göre kurucusu Teukros’tur. Atina yakınlarındaki Salamis adasının kralı Telamon’un oğlu olan Teukros, Troia savaşı sırasında kardeşi Aiax’ın intiharını engelleyemediği için babası tarafından memleketinden kovulur ve buraya gelerek Salamis kentini kurar.
Salamis’teki en erken buluntular M.ö. 11. yüzyıla aittir. Bu dönemde kentte Fenikeliler'in tesiri hakimdir. M.Ö 708 yılından itibaren ise tüm ada ile birlikte Salamis de Asur hakimiyetine girmiştir. Kent 669’da sona eren Asur hakimiyetinin ardından bir müddet bağımsız krallık olarak yaşasa da sonradan Mısır hakimiyetine girmiştir. M.ö. 525 yılında ise Mısır’ın Perslerin eline geçmesi ile birlikte Kıbrıs da Pers yönetimine girer. Büyük İskender’in doğu seferi sırasında Pers yönetiminden kurtulur.
76 - 77 yıllarında meydana gelen depremler nedeni ile kentin tahrip olduğu, antik kaynaklardan bilinmektedir. Kent yeniden imar edilse de, 332-342 yılları arasında yaşanan depremler sonucunda oturulamaz hale gelir. 2. Constantinus, daha küçük bir plana göre “Constantia” adıyla kenti yeniden kurar. Yeniden kurulan kent, Kıbrıs adasının başkentliğini Baf’ın elinden alır. 647 yılından itibaren başlayan Arap akınları, ayrıca depremlerin neden olduğu yıkım ve limanın dolması sebepleri ile Salamis terk edilir. Salamis’i terk edenlerin Magosa’ya yerleştiği düşünülmektedir.
Kuzey Kıbrıs’taki en önemli ören yerlerinden birisi olan Salamis kenti 1952-1974 yılları arasındaki kazılar sonucunda açığa çıkarılmıştır. 1974 yılında bırakılan kazı çalışmalarına 1998 yılında Ankara Üniversitesi tarafından yeniden başlanmıştır.
Ören yerinde görülebilecek yapı kalıntılarının tamamı Roma Dönemine aittir. Söz konusu yapılar gymnasium, forum, agora ve hamam gibi kamu yapılarıdır.
Salamis Gymnasiumu, şehrin kuzey ucunda yer alır. Bu alanda yer alan bir yazıt vasıtası ile burada M.ö. 2. yüzyıla ait Helenistik bir gymnasiumun varolduğu anlaşılmaktadır. Sadece üç tarafı revaklarla çevrili olan Helenistik yapının depremler sonucunda yıkılması üzerine, Augustus devrinde tamir edilerek bir de doğu revak eklenir. 79 yılındaki depremlerle bir kez daha zarar gören gymnasium Traianus ve Hadrianus dönemlerinde bazı ilavelerle yeniden düzenlenir. Dört tarafı sütunlu revaklarla çevrili palaestranın kuzey ve güney ucunda yer alan, etraflarında heykeller bulunan havuzlar bu dönemdeki eklemelerdendir. 332-342 yılları arasındaki depremlerle yeniden hasar gören gymnasium Erken Bizans döneminde 2. Constantius zamanında sadece hamamdan ibaret olarak yeniden inşa edilir.
Salamis Tiyatrosu, gymnasiumun güneyinde yer almaktadır. İlk kez Augustus döneminde inşa edilen tiyatro 1. - 2. yüzyıllarda yapılan plan değişiklikleri ile son şeklini almıştır. 4. yüzyıldaki depremlerle yıkılan yapının taşları, Erken Bizans dönemi hamamlarının yapımında kullanılmıştır. Temelde üç bölümden oluşur; sahne binası, orkestra ve oturma yerleri. Hem performansların gerçekleştirildiği hem de kulislerin yer aldığı freskler, nişler, heykeller ile süslenmiş sahne yapısından günümüze sadece temeller ulaşmıştır. Bir zamanlar üzerleri beyaz kireç kaplı olan oturma yerleri elliden fazla sıra içermesine karşın bunlardan çok azı korunmuştur. Tiyatronun 15.000 kişilik bir kapasitesi olduğu düşünülmektedir. Yapılan onarım ve sağlamlaştırma çalışmalarının ardından bu antik tiyatro çeşitli kültür ve sanat aktivitelerinin gerçekleştirildiği yaşayan bir mekan olarak halen hizmet vermektedir.
Ayia Epiphanios Bazilikası
Kıbrıs'ın bilinen en büyük bazilikası Ayia Epiphanios Bazilikası'dır. Bu yapı geçmişte Salamis'in Metropolit kilisesi idi. Piskopos Epiphanios'un görev süresinde yapıldığı (368 - 403) bilinmektedir. Epiphanios'un mermerden yapılmış mezarı burada bulunmaktadır. Bazilika ondörtlü iki sütun dizisi ile 3 ayrı bölüme ayrılmıştır. Apsitte piskopos ve rahiplerin oturduğu sıralar yer alır. Bu bölümün iki yanındaki odalar rahiplerin cübbelerini giymeleri ve ayin sırasında kullanılan eşyaların saklanması için kullanılmaktadır. Vaftiz odasının döşeme seviyesinin altındaki ısıtma sistemi, kış aylarında vaftiz için sıcak su kullanıldığını göstermektedir. Kalıntılar, 7. yy'daki Arap istilasının ardından, güney tarafında ikinci bir küçük kilisenin inşa edildiğini gösterir
Salamis Nekropolü
Yaklaşık olarak 4 mil karelik bir alanda bulunan Salamis Nekropol'u, Enkomi'den Salamis ormanının batı ucu ve St. Barnabas Manastırına dek uzanır. Açığa çıkarılan mezarlar arasında görülen bir kısım mezarlar yapısal biçimler ve zengin buluntularından dolayı Kral mezarları diye adlandırılmıştır. Başlıca mimari özellikleri, mezar odası önünde yer alan geniş, uzun ve meyilli alanlardır. Burada cenaze arabasını çeken atlar ölünün şerefine kurban edilip, yağ, şarap veya bal dolu küpler burada sıralanmaktadır. Araştırmalar mezarların M.Ö. 8. yy'da yapıldıklarını ve M.S. 4. yy'a değin kullanıldıklarını gösterir. Özellikle 47, 50 ve 79 nolu kral mezarlarında zengin buluntulara rastlanmıştır. Bunlardan 50 nolu mezar, St. Catherine'e adanan küçük bir kilise olarak da kullanılmaktadır. Hıristiyanlık dinini benimseyen St. Catherine'in Salamis yöneticisi dayısı tarafından buraya hapsedildiğine inanıldığından, St. Catherine Hapishanesi olarak da anılmaktadır. Yapılan kazılarda, mezarların içinde çeşitli çanak, çömlek, tunç ve fildişi nesneler ve kurban edilmiş atların iskeletlerine rastlanmıştır.
Salamis Nekropolü'nun bir bölümünü oluşturan Cellarga Toplu Mezarları, Kral mezarlarının yaklaşık 500 m güney doğusunda yer alan, dönemin yoksul halkına ait olan toplu bir nekropol alanıdır. Yaklaşık 120 tane mezar tesbiti yapılmış olan bu alanın M.Ö.8. yy ve M.Ö. 4. yy arasında kullanıldığı belirlenmiştir. Girişleri iri taş levhalarla kapanan mezarların önünde, kayaya oyulmuş basamaklar göze çarpar. Zamanla dolan mezar alanında ilk yapılan mezarların çeşitli yerlerine baca şeklinde alanlara sahip mezarlar açılmış, M.Ö. 4. yy'dan sonra ise kullanılmamaya başlanmıştır. Mezarların önlerinde yakılan ateşlerin külleri içinde karşılaşılan, hayvan, heykel, çanak - çömlek kalıntıları buralarda kurban törenleri ve ziyafetler yapıldığı izlenimini vermektedir.
Salamis Nekropolu dahilinde yer alan Nikokreon Anıtının, Salamis'in son kralı Nikokreon adına inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir. Kaynaklara göre son kral Nikokreon, Ptolemeos'a teslim olmaktansa intihar etmmeyi yeğlemiş, karısı da ailesini öldürüp, sarayı yaktıktan sonra intihar etmiştir. Kademeli basamaklarla çıkılan platformun ortasında bir ocak ve bunun içinde o döneme ait demir çubuk, taş ve topraktan heykeller bulunmuştur. Bulunan bu az pişmiş topraktan yapılmış heykeller, geç devre ait Klasik Yunan heykel sanatı özelliklerini taşımaktadırlar.
Othello Kalesi
14'üncü Yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşa edilen Othello Kalesi, Mağusa kentinin ana girişlerinden biri olarak kullanılıyordu. Kale girişi üzerinde asılı olan St. Mark Aslanı kabartmasının altında kaleyi yeniden biçimlendiren kaptan Nicolo Foscari'nin adı ve 1492 tarihi görülmektedir. Etrafı derin bir hendekle çevrili olan Kale'nin yapısında kuleler ve topçu bataryalarıyla biten koridorlar bulunmaktadır. Kale avlusunda bir kısmı Osmanlılara, bir kısmı İspanyollara ait toplar, demir gülleler ve taş gülleler de bulunmaktadır. Kara Kapısı bir Ravelin'le (yarım ay şeklindeki tabya) korunmuştur. Buradaki geçitler ve top yuvalarına ek olarak bir şapel ve zindan olarak kullanılan yeraltı odaları bulunmaktadır. Kalenin bugünkü adı, İngiliz döneminde kullanılmaya başlanmıştır. Sheakespeare'in ünlü tragedyasının bir bölümü Kıbrıs'ta bir liman kentinde geçmektedir.
Oyunun kahramanı Othello, Faslı (Moor) biri olarak tanıtılır. Yazarın, adanın Venedikli valisinin soyadının anlamı 'Moor' olan Christophoro Moro'nun adını duyduğu ve yanılarak onun bir Faslı olduğunu düşündüğü sanılmaktadır. Kale içerisinde bulunan salon günümüzde bir çok sanat ve kültürel etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır. Gazimağusa Belediyesi'nin düzenlediği geleneksel Mağusa Kültür, Sanat ve Turizm Festivali'nin de birçok etkinliği burada olmuştur.
Lala Mustafa Paşa Camii
Lüzinyanlar döneminde, 1298 - 1312 yılları arasında inşa edilen yapı, tüm Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarındandır. Lüzinyan kralları, önce Lefkoşa'da St. Sophia Katedrali'nde Kıbrıs Kralı, sonra da Mağusa'da St. Nicholas Katedrali'nde Kudüs Kralı olarak taç giyerlerdi. 1571 yılında cami haline getirilene dek, bu törenler yapılagelmiştir. Katedralin en güzel ve en iyi korunmuş olan batı cephesinin mimarisi Fransa'daki Reims Katedralinden etkilenmiştir. Gotik tarzda işlemeli eşsiz bir penceresi bulunan katedralin 16'ıncı yüzyıl Venedik galerisi avluda yer almakta ve günümüzde şadırvan olarak kullanılmaktadır.
Girişteki yuvarlak pencerelerin üzerinde bir Venedik arması görülmektedir. Bazı hayvan figürleriyle süslü kabartmanın Salamis'teki bir tapınaktan geldiği sanılmaktadır. Katedralin apsiti, çoğu Kıbrıs kiliselerinde olduğu gibi, Doğu üslubunda ve üç bölmelidir. Katedralin giriş bölümünde yer alan tarihi cümbez ağacı veya tropikal incir (Ficus Soycomorus veya Minimal Deciduos) yaklaşık 700 yıllık geçmişi ile Kıbrıs adasındaki en yaşlı canlı varlıktır.
Ağacın katedralin inşaatına başladığı 1298 yılında dikildiği söylenmektedir. Gövdesi 2.70 metreden sonra 7 dala ayrılır. Yılda yedi kez meyve veren ağaç katedralin önüne büyüleyici bir gölge verir. Kökleri Doğu Afrika'ya ulaşan ağaç, güzel bir meyveye sahip olması, sıcak yerler için yarı kapalı gölge bir mekan oluşturma özelliği ve mobilya yapımı için değerli kerestesinin olması nedeniyle eski Mısır'lılar döneminden beri yörede önemliydi. Ağacın meyvelerine halk arasında Firavun meyvesi denmesi belki de buna bağlanabilir.
Gazimağusa Kıbrıs'ta en güzel denize ve sahile sahip bölgedir. Kaya Artemis, Palm Beach, Salamis Bay Conti gibi 5 yıldızlı ve Casinosu olan oteller mevcuttur.