Daha önceden hiç ”eşek cenneti” olarak anılan bir yer duydunuz mu? Duymadıysanız daha önceden Dipkarpaz’a yolunuz düşmemiş demektir. Dipkarpaz, Kuzey Kıbrıs’ın sağ tarafında ve en ucunda yer alan bir kasaba. Girne merkezden yola çıktığınızda en az iki saat yol gitmeniz gerekiyor. Yani merkeze uzak bir yerde kalıyor. Tam bir köy havası var. Çok sakin… Aynı zamanda kendisi Kıbrıs’da korunan alanlardan biri.
Dipkarpaz’a Ulaşım
Başta da dediğim gibi Dipkarpaz'a ulaşım, Girne’den yaklaşık iki saat sürebiliyor. Lefkoşa’dan yaklaşık 2 saat 40 dakika civarı Magosa’dan ise yaklaşık iki saat sürüyor. Yani genel olarak merkeze uzak. O yüzden toplu taşıma derdine düşmeniz yerine araba kiralamanızı tavsiye ederim.
Dipkarpaz Gezilecek Yerler
Dipkarpaz küçük bir yer olduğu için aslına bakarsanız çok fazla gezilecek yeri yok ama turistik değer olarak karşılaşabileceğiniz keyifli bölümleri var.
Öncelikle Karpaz’a girer girmez sizi fotoğrafta gördüğünüz kafe, karşısındaki kilise ve kilisenin yanındaki cami karşılıyor. Bu bölgede Rumlar ve Türkler bir arada yaşıyor.
Sahile doğru ilerlediğinizde sizi masmavi ve tertemiz bir deniz karşılıyor. Deniz o kadar güzel ki saniyeler sonra kendinizi içerisinde buluyorsunuz. Fotoğrafta görünen alanda beach kulüpler bulunmuyor. Hiç kimse yok. Yani doya doya deniz keyfi yaşayabilirsiniz. Biraz daha ilerisinde beach kulüpler var. Eğer deniz keyfini az kişi ile yaşamayı sevmiyorsanız oraya gidebilirsiniz. Yine sahil kıyısında, konaklamak için bungalovlar bulunuyor. Küçük, sevimli ve deniz kokan bungalovlar…
Sahil şeridi boyunca ilerleyip ”eşek cenneti” diye anılan bölüme ulaşıyorsunuz. Burası koruma alanı. O yüzden çok dikkatli olmanız gerekiyor.
Gerek araba ile geçerken gerek kasabayı dolaşırken çokça eşeğe rastlamanız mümkün. Normalde hayvanlardan korkan ben gayet yakınlarında korkmadan dolaştım. Yani eşekler zararsız ve kendi halinde hayvanlar. Hatta yakınlarına gidip selfie çektirdiğinizde bile seslerini çıkarmıyorlar.
Dipkarpaz kasabası küçük bir kasaba. Hatta bayağı küçük bir kasaba desek yanlış olmaz. Merkezde turistik açıdan ziyaret edilebilecek bir kiliseleri bulunuyor; fakat kilise şu an tadilatta olduğu için kilisenin içerisinde bulunan eşyalar başka bir yere taşınmış. Bu arada başka bir yer derken çok uzaklarda bir yere taşındığını düşünmeyin, yakınında bulunan bir yere taşınmış.
Kiliseden sahile doğru yürüdüğünüzde magnet, küpe, kolye vb. çeşitli eşya satan tezgahlar var. Tezgahların üstü rengarenk. Fiyatlar nasıl derseniz; mesela bir tesbih için 30 TL gibi bir fiyat biçiyorlar. Tesbihin taşı özel bir taştan yapılıyormuş. Normalde tesbihlerin fiyatını bilmediğim için yorum da yapmam pek doğru olmaz ama bana biraz pahalı geldi.
Tezgahlardan aşağıya doğru yürüdüğünüzde ”şifalı su” olarak adlandırdıkları bu su ile karşılaşıyorsunuz. Su, buz gibi. Muhteşem… Genelde ben öyle şifalı su tarzı şeylere pek inanmıyorum ama sanıyorum ki şifası sıcak havada serinletmesinden geliyor.
Şifalı suyun ardından bol taşlı bir yoldan ilerleyip en uca ulaşıyorsunuz. Yani, Zafer Burnu'na. Kıbrıs bayrağının ve Türk bayrağının dalgalandığı alanda konumlanmış olan Zafer Burnu, denizi doyasıya izleyeceğiniz, o sımsıcak havada serinleyeceğiniz muhteşem bir yer. Bir de güneşin batışına denk gelirseniz manzarasına doyum olmaz. Ayrıca, bu muhteşem manzaraları izlemeniz için çok fazla tırmanmanız da gerekmiyor; fakat altı kaymayan ayakkabıları da ayaktan çıkarmamak lazım
Yıllardır Kıbrıs’a gelip en ucuna kadar varmanın haklı mutluluğunu da yaşadıktan sonra dönüş yoluna koyuluyorum. Bu arada unutmadan söyleyeyim: Zafer Burnu'na giderken yollar fazlasıyla taşlı. O yüzden arabanızla gitmenizi ve arabanızı da dikkatli sürmenizi tavsiye ederim. Emniyet kemerini unutmamanız gerektiğini söylemiyorum bile. Şimdiden keyifli yolculuklar.