Yaz aylarının çok sıcak olduğu söylendiği için biz eşimle Kuzey Kıbrıs seyahatimizi ekim ayında planladık. Gezimiz boyunca 3 farklı lokasyonda (Gazimağusa-Karpaz-Girne) denize girdik ve su sıcaklığı gayet iyiydi. Gündüz ve gece şort ve tişört ile gezdik ve hiç serin olmadı. Hava sıcaklıkları 24-31 derece arası seyretti. Hatta nemliliğin arttığı günlerde araçta klima açmak zorunda kaldık. Kuzey Kıbrıs’ı iyi bilinler mayıs ayının da gayet güzel bir havada geçtiğini söylediler ancak deniz henüz ısınmadığı için mayıs ayına şüpheli yaklaşmak lazım. Bu arada meteoroloji sitesinden aylara göre deniz suyu ve hava sıcaklığı geçmiş yıl ortalamaları bize çok yardımcı olmuştu.
Kuzey Kıbrıs'a Ulaşım
Öncelikle biz adada rahat gezebilmek adına araba kiraladık. Benzin biz gittiğimiz dönemde Türkiye’ye göre %30 civarı daha ucuzdu.
Karpaz (adanın sivri ucu) hariç her yerde benzin istasyonu var. Karpaz’da da var tabi ki ancak diğer yerlere göre çok sık değil. Birçok araç kiralama firması var genellikle aynı fiyatlara araç kiralayabiliyorsunuz, haziran-eylül aylarındaysa araç bulmakta sıkıntı çekmemek için önceden rezervasyon yapmakta fayda var. Biz bir hafta önceden aracı tuttuk dönem olarak sakin olması sebebi ile rahat davrandık.
Trafiğin sağdan oluşu bizi de araç kiralarken acaba kullanabilir miyiz diye şüpheye düşürmüştü ancak 1-2 saat sonra adapte oluyorsunuz. Ada komple gezilecekse tavsiyemiz havaalanından güneye yani Gazimağusa’ya gitmeniz. Hem trafik az hem de bölünmüş yol olduğu için rahatlıkla adaptasyon sürenizi bu yolda geçirebilirsiniz.
Trafik için şu pratik bilgiler bizce çok faydalı:
- Kavşağa girmeden mutlaka durun ve sağa bakın (kavşaklarda sinyalizasyon yok), uzakta da olsa kavşakta araç varsa muhakkak bekleyin, korkmayın kimse arkadan korna basmıyor, çünkü trafikte kurallara istinasız herkes uyuyor.
- Kavşakta yanlışlıkla sağa dönme şansınız yok, sola dön tabelası konmuş olduğunu göreceksiniz.
- Araç yok ise kavşağa girilir ve artık sağa sola bakmaya gerek kalmaz, çünkü artık kavşak içindeki araç olduğunuz için zaten kimse önünüze araçla çıkmıyor, onlar da az önce sizin yaptığınız gibi kavşakta olan sizleri bekliyor.
- Bir de normal yol kesişimleri var tabi. Soldan gitmeniz sebebi ile sola dönüşler zaten çok basit. Sağa dönüşlerde ise diğer yola geçmeden hem sağa hem sola bakılıp hareket edilmeli. Bir iki kez yola çıkıldıktan sonra o da oturuyor zaten.
- Gezici radar veya trafik polisi çevirmesi yok. Hız sınırı kavşağa gelmeden 65’e meskûn mahal 50’ye düşüyor. Bölünmüş yollar ise 110’a kadar çıkabiliyor. Aynı bizdeki EDS gibi levhaların üstünde fotoğraf makinası resmi var ve 3 tane üst üste 50-100 metre aralıklarla koymuşlar. Üçüncü tabelayı gördüğünüzde zaten radar kamerasını da görüyorsunuz direkte.
- Şehir merkezlerinde iki gidiş olan yolda sol yani kaldırım tarafındaki şerit genellikle toplu ulaşım araçlarına ait. Yoldaki zikzaklı çizgiler bunun için yapılmış. Bu durumda siz sürekli sağdaki şeritten gitmelisiniz.
- Şehir içlerinde kırmızı ışık sık ancak kurallara herkes uyduğu için trafik sorunsuz bir şekilde akıyor. Son olarak yayaya tam saygı var. Yaya geçidine adımınızı attığı anda yol yayanın, bunu unutmayın.
- Kiralık araç kullanma yaş sınırı kimi firmada 25 kimisinde 27. T.C. kimlik, ehliyet ve ödemenin yapıldığı kredi kartının sahibi olmazsa araç kiralamak mümkün olmuyor.
Kuzey Kıbrıs'ta Alışveriş
Her yerde TL’nin yanı sıra euro ve pound da geçiyor. Büyük marketlerin dışında fiyat bilgisi görmek zor, olanlarda TL fiyatı yazıyor. Fiyatlar aşağı yukarı Türkiye ile aynı ancak alkollü restoranlar haliyle bir miktar ucuz. Ada olması sebebi ile deniz ürünleri de çok taze ve ucuz. Sigara marketlerde Türkiye ile aynı fiyat.
Meraklısına önerim: LefkoşaDereboyu’ndakiBarbarlık Müzesi’nin çaprazındaki Cankan Market. Burada Duty Free’den de ucuz alkol çeşitleri mevcut.
Parfüm için tek yer görebildik. O da yine Lefkoşada Dereboyu caddesinde Avenue Cinema altındaki parfümeri. Burada çeşit çok ama fiyat bilgisi yine yazılı değil. Fiyatını öğrenmek istediğiniz parfümü çalışanlardan bilgisayara okutmasını isteyebilirsiniz. Kasada kulak misafiri olduğumuza göre sanırız askerlere %20 indirim uygulanıyor.
Kuzey Kıbrıs'ta İletişim
Her yerde internet ve telefon çekiyor. Turkcell’in ada için özel kampanyası olur diye umduk malum KKTCELL var. Ancak fark ettik ki diğer ülkeler ile aynı fiyatlar. Sonuç olarak Ercan Havaalanı’na indikten sonra 10 dakika süren bir giriş kuyruğu, 10 dakika süren bir bavul alma telaşından sonra havaalanı içinden faturasız kontörlü hat aldık. Kimlik istemediler. 5GB internet ile ada içi ve Türkiye her yöne 100 dakikalık konuşma paketi aldık. Bunun yerine günlük çerez paketleri ile bu rakam aşağıya çekilebilir.
KKTCELL sitesinde değişik paketler var. Tek hat yetti, telefonun birini modem yaparak diğer telefonumuzdan internete de girdik. 4 gün için fazla bile geldi. Adada 0533 le başlayıp 8 ile devam eden numaralar kullanılıyor. Türkiye’deki hattınızı orada kullanmak için yurtdışı dolaşımına açtırmayı unutmayın. Biri Türkiye’den, Türkiye hattımızı arayınca meşgule alıp KKTCELL hattı ile aradık böylelikle hem karşıya hem de bize ücretlendirme yapılmamış oldu. Ayrıca kaldığımız otel ve küçük kafelerde ücretsiz Wi Fi mevcuttu. Vodafone ofisi de havaalanında KKTCELL ofisinin hemen yanında. Dileyen onu da araştırabilir ancak bize mi öyle denk geldi bilmiyorum biz ordayken o ofis sakin ancak Turkcell ise çok yoğundu. Bu yüzden biz Turkcell’i tercih ettik.
Planlama
Biz adayı saat yönünün tersinde gezdik. Sebebi öncelikle nüfus yoğunluğunun daha az olduğu yerler ile adaya alışmak aynı zamanda doğal güzellikleri görmek, ondan sonraki günlerde ise şehir merkezlerini tanımaktı. Önce Gazimağusa ardından Dipkarpaz sonra Girne-Güzelyurt ve finali Lefkoşa ile yaptık.
Kuzey Kıbrıs Casinoları
Bizden uzak bambaşka bir dünya. Merak edip 50-100 TL ile olay nedir öğrenmek istiyorum diyenlere giriş yaş sınırı 25. Evli olan çiftlerden biri 25 yaşından büyük ise biraz bekletip sonuç olarak içeri alıyorlar. İyi giyinin, girişte kendinizden emin olun tereddüt etmeyin yeter ki. Çok fazla casino var biri olmazsa diğeri olur. İçeride birçok manuel ve otomatik makina var. Sadece merak ediyorum biraz vakit geçireceğim diyenler için dijital makinalardan birine oturup makinalara 5-10-20-50-100-200’lük banknotlardan birini (TL ile çalışıyor) aynı ATM’lerdeki gibi koyuyor ve o miktarı genellikle ekranın sol altında görüyorsunuz. Kimi makina her deneme için en az 40 kuruş, kimisi 2 TL alıyor. Örneğin bet 2’ye basınca 40 kuruşluk bir deneme bedeli 80 kuruşa yükseliyor. Sanırım bet 8’e kadar yükseltebiliyorsunuz. Kaybederseniz ekranın sol altındaki total paranızdan 40 kuruş düşüyor. Bet oranı yüksekken kazanmanız durumunda tabi ki kaç bet yaptıysanız o kadar kat kazanıyorsunuz. Sonuç olarak oyuna müdahale etme şansınız büyük tuşla mümkün. Dokunmazsanız makina otomatik olarak oyun oynuyor. Siz tuşa basarak istediğiniz yerde durdurup şansınızı deniyorsunuz. Bazen bedava oyun hakkı veren makinalar var.
En önemli kısmı “cash out” tuşu. Buna bastığınız anda hesabınızda olan parayı kağıt bir çek halinde yazarak makina size veriyor. İster 10 lira ister 10.000 lira. Bunu da alıp hemen nakde çevirebilirsiniz. Yiyecek içecek içeride ücretsiz. 1 saatlik gözlem sonucu casinoyla ilgili bu kadar bilgi toplayabildik. Merak edip girdik ve çıktık. Bu arada alarm çalıyormuş polis basınca panik olmayın. KKTC vatandaşlarına ve adada öğrenci olana yasakmış sadece casinolar. Bir de makinalar hasılatın %37 sini her zaman geri dağıtıyormuş.
Kuzey Kıbrıs'ta Gezilecek Yerler
Kuzey Kıbrıs'ta ilk gün:
KKTC’ye pasaportsuz sadece kimlik ile giriş yapılabiliyor. Sabah Adnan Menderes Havalimanı’nda biletlerimizi kesen kişinin ücretsiz olarak verdiği KKTC giriş-çıkış kartına ad soyad gibi bilgilerimizi yazdık. Bu kart seyahat boyunca yanınızda bulunsun. Bu kartın yurtdışı çıkış kısmı pasaport kontrolde polis tarafından mühürleniyor. Uçak yolculuğu kısa ve zevkliydi. Pencere kenarı iyi bir tercih olabilir. İnişte KKTC pasaport kontrolünde aynı kartın bu sefer giriş kısmı mühürleniyor. Bavuldan sonra ilk iş KKTCell hattını almak oldu sonrada dışarıda adımızın yazdığı kağıdı tutan kişiden aracımızı teslim aldık. 50 kilometrelik bölünmüş yol ile Gazimağusa’ya yaklaşık 40 dakikada ulaştık. Odaya giriş saatinden çok erken otele vardığımız için müzeleri gezelim dedik.
Tarihi surlar içinde kalan bölgede Canbulat Müzesi görülmese de olur diye düşünüyoruz (biz girdik hem küçük hem de içeride pek bir şey yok). Limanı yukarıdan gören Otello Kalesi’ne çıktık.
Merkezdeki Lala Mustafa Paşa Camii, kiliseden devşirme bir cami olup görülmesi gereken yerlerden. Yemek yeme yerleri bu bölgede toplanmış durumda. Foursquare adlı uygulamanın puanlamaları Kıbrıs için gayet başarılı bu arada.
En önemli yer aslında Arkın Palm Beach Otel’in yanından yürünen dar patika yolla ulaşılan sahil. Çünkü sınır tam da bu patikadan geçiyor. Rum tarafı ile Türk tarafı arasındaki tampon bölge 1974 yılından beri kapalı (Kapalı Maraş). Uzaktan o heybetli ama çürümüş yapıları görmek ilginç bir deneyim olacaktır sizin için de.
Kumsalı uzun ve geniş olup suyu berraktı kumu da gayet güzeldi. Bu arada Kapalı Maraş’a sadece asker yakınları izinle girebiliyor. Bu otelde kalmak için o tarihlerde gecelik 500 lira civarı vermek gerekiyordu (akşam yemeği dâhil), biz 200 liraya yeni yapılmış Port View Otel’de kaldık. Pek araştırmamıştık ama çok memnun kaldık. Oda diye gittik 2 oda bir salon mikrodalgalı klimalı bir ev çıktı karşımıza. Çocuklu olanlara şiddetle tavsiye ederiz. Kahvaltı güzeldi, merkeze gayet yakındı ve otopark sorunu da yoktu. Daha uyguna denk getirebilirseniz Arkın Palm Beach de güzel bir seçenek olabilir. Akşam yemeği için Eziç Restoran’a gidilebilir. Hem lüks hem de uygun fiyatlı bir yer. Biz hayatımızda tavukla yapılan o kadar değişik yemek olduğuna ilk kez şahit olduk.
Kuzey Kıbrıs'ta ikinci gün:
Salamis Antik Kenti’ne otelden 8 kilometre sonra vardık. Amfi Tiyatrosu bulunan eski bir yerleşim. Müze girişleri Kıbrıs’ta hep 7 TL. Yarım saatte gezilebilir. Bir tüyo; turist otobüsü görürseniz içindeki kalabalık çıkmadan gezip fotoğrafınızı çekilin, yakalanırsanız hemen başka boş olan bir alanı gezin ve onların gezdiği yeri sona bırakın.
Yaklaşık 40 kilometrelik sahil boyu yola (Karpaz Anayolu) devam ettik. Ziyamet Köyü’nde yol; adanın sivri ucunun bir kuzeyine (bölünmüş yol) bir de güneyine köy yolları ile devam ediyor. Asfalt virajlı yol konforlu değil fakat biz yine de sağdaki köy yollarını tercih ettik. Çünkü dönüşte diğer yolu kullanacaktık. Sırası ile Avtepe Kaleburnu ve Dipkarpaz’a ulaştık. 35 kilometrelik yolu 1 saatte yavaş yavaş gittik.
Dipkarpaz’da oyalanmadan hedefimiz olan Zafer Burnu’na (adanın en uç noktası) yola koyulduk. Zafer Burnu’na yol 35 kilometre ancak son birkaç kilometrede asfalt yok, en fazla 30 kilometre hızla gidilebiliyor. Yol üstünde muhteşem plajlar ve fotoğraflık yerler var. Tekos Place ve Burhan Beach’in olduğu plaj efsane. Biz gittiğimizde in cin top oynuyordu. Zaten o kumlar dururken şezlong kullanmaya gerek görmedik açıkçası. Plajlardan sonra yol kesen eşeklerle karşılaştık. Sanırım araçları gasp etmeye alışmışlar. Arabada yenecek ne varsa aldıklarından emin olduktan sonra yolumuzu açtılar sağ olsunlar. Zafer Burnu’na kadar temkinli gitmekte fayda var bu eşeklerin devamı ara ara yolları tutmuşlar. Son tavsiye bu eşeklere bir şey verirken camı az açın çünkü kafalarını içeri sokmaya bayılıyorlar.
Apostolos Andreas Manastırı denize sıfır konumlu olup gözleme tost ve hediyelik eşya için gayet uygun bir yer. Giriş ücretsiz. En son olarak Zafer Burnu, son adacığa doğru bakarken radyonuzu açın ve Mısır, Suriye, Lübnan veya İsrail kanallarından bir Orta Doğu ezgisi dinleyin bence.
Burun'da ne mi var? Yan yana iki şanlı bayrak var ve minik adacıkların arasında sonsuza giden su girdapları var. Minik kulübe içindekiler polis değil balıkçıymış, sohbetleri gayet güzeldi. İnsan Karpaz’ı görünce Rumların burayı neden bu kadar çok istediğini gerçekten anlıyor. Dönüşte hemen sağda 100 metre içeride bir çeşme var. Birleşmiş Milletler 1964’te yapmış bu çeşmeyi. Suyu tuzlu. Aforoz edilmiş son tek eşeğe de son çubuk krakerimizi haraç olarak verip aynı yoldan zeytin toplayanlara el sallayıp geri döndük Dipkarpaz yerleşimine.
Revaklı Guest House diye bir yerde rezervasyon yapmıştık. Bu eski Rum evinde toplam 5 geniş oda var. Bir Türk ailesi hizmet veriyor. Kahvaltı efsane, kuymak bile vardı. Biz gecelik 200 lira ödedik ancak sezonda daha pahalıdır tahminimizce. Akşam yemeğinde Emine Abla’nın sizin için hazırlayacağı yöreye özgü yemeklerinden yemek istiyorsanız bunu oda rezervasyonunuzla beraber söylemeniz lazım.
Biz 3 kilometre uzakta deniz kıyısındaki terkedilmiş Oasis Manastırı’na giderek hem orayı gezdik hem de yanındaki Oasis Restoran’da öğleden sonra yemek yedik. Bizim dışımızda sadece bir Kıbrıslı aile vardı. Akşama doğru tüm masalar doldu. Hepsi İngiliz ve hepsi de güneşin deniz üstünden batışını izlemek için gelmişlerdi. Gerçekten büyüleyiciydi. Restoran kebaplarına bulaşmayın ama balıklara yumulun diye tavsiyeler vardı Foursquare’de, biz de bu tavsiyeye uyduk ve gayet memnun kaldık.
Bu arada bu restorandan aşağı doğru deniz kıyısında odaları var içlerini görmedik ama birçok gezgin burayı kalmak için kullanıyordu. Köy meydanında çay içip sohbet etme şansımız oldu insanlarla. Bu köy tamamen Rum köyüymüş 1975’te anavatanın muhtelif yerlerinden gelen vatandaşlar ile nüfusu arttırılmış. Zeytinyağları çok güzel, litresi 20 TL civarı. En çok yoran ama en zevkli günün yorgunluğunu yüksek tavanlı mistik revaklı evin rahat ve geniş yataklarında attık. Bu arada bu iki yer dışında da birçok konaklanacak yer var Dipkarpaz’da ancak hepsi butik tarzda eski Rum evleri, yatak kapasiteleri sınırlı olup çok önceden rezerve etmekte fayda var.
Kuzey Kıbrıs'ta üçüncü gün:
Karpaz’dan kuzey sahildeki yolu kullanarak 70 kilometrelik yolu 1,5 saatte gittik. Evet, Kıbrıs’ta kale çok ama bu kale diğerlerinden çok farklı. Adı Kantara Kalesi. Ada’nın sivri ucunun her iki yanındaki denizi görebileceğiniz tek kale. Yolu asfalt ama son 3 kilometresi virajlı ve çok dar dikkatli gidin. Araç park yeri ile zirve arasındaki merdivenleri 10 dakikada çıkabiliyorsunuz. Dönüş sahile yine aynı yoldan oldu ve Girne’ye doğru gitmeye devam ettik. Yolda Miniatürk gibi bir yer vardı ancak biz onu pas geçtik.
Girne merkeze buradan 65 kilometrelik yolu 1-1,5 saat arasında geldik. Şehrin merkezine girdik ama doğruca yukarı Bellapais Manastırı’na çıktık. Bizim gördüğümüz en iyi korunmuş tarihi yapılardan biri diyebiliriz. Manzara Girne ve Akdeniz. Küçük şirin kafeler ve restoranlar var. Şirince tadında bir yer işte.
Manastır’dan doğuya (Karpaz yönüne) doğru giderseniz Bufavento Kalesi’ne gidebilirsiniz. Biz daha büyük bir kaleden yana kullandık hakkımızı; aşağı (Girne’ye) indikten sonra Girne-Lefkoşa yolundan batı yönünde içeri doğru tabelası olan St. Hillarion Kalesi’ne gittik. Girne merkezle kale arası 12 kilometre olup yine dar ve virajlı bir yol sizi bekliyor. Bu sanırım adadaki en ihtişamlı ve büyük kale aynı zamanda çok dik. Kral ve zevatının kaldığı odaların manzarası muazzam. Yalnız burası çok yoracak sizleri de emin olun ve bunu bilerek planlama yapın. Spor ayakkabı ve rahat kıyafetler giyerek burayı ziyarete gelin. Ayrıca kalenin yolunda Tarihi Tank tabelası vardı ancak çok yorulduğumuz için Girne’ye geri döndük.
Girne’nin özellikle liman kısmı çok canlı. Onlarca kafe, meyhane ve benzeri yerler var. Ayrıca bu alanın dışında Girne Kalesi burçlarına çıkıp manzara izlenebilir. Biz girmedik ama içinde müze de varmış. Deniz Konak diye çok eski Rum evlerinin restore edilip odalarının kiralandığı pansiyon gibi bir yerde kaldık. Fiyat performans dengeliydi. Eski yerleşimin içinde dar sokaklı bir lokasyonda olduğu için bavulları araçla bırakıp arabayı da ücretsiz park yerleri bulunan sur dibine bırakabilirsiniz. Konaklanan yer limana ve kafelere oldukça yakındı ama Girne’de konaklama için çok fazla seçenek var. İlgilenenler için Liman ve Pasha diye 2 ayrı casino ismi verebiliriz.
Kuzey Kıbrıs'ta dördüncü gün:
Girne’den kuzey sahil yolu kullanarak Alsancak-Güzelyalı arası (İzmirliler tebessüm etmiştir) değişik kahvaltı yerleri bulabilirsiniz. Girne Merkez-Mavi Köşk arası 30 kilometre olup 30 dakikada varılıyor. Askeri bölge içine araçla girilebiliyor. Kimlik karşılığı bir kart veriyorlar. 1974’te adadan kaçan bir silah kaçakçısının evi olan Mavi Köşk hakkında detay vermeyeceğiz ancak görülmesi gereken bir yer bu kadar diyelim. Bu arada bu güzergâhta Lapta diye bir yer daha var ancak gücünüz yeter mi bunları da görmeyi bilmiyorum. Güzelyurt bize köyden hallice geldi ve fazla oyalanmadan 45 kilometrelik bölünmüş yol ile 50 dakikada Lefkoşa’ya geçtik.
Lefkoşa’da tarihi yerler, hanlar, çarşılar hepsi birbirine çok yakın. St. Sophia Katedrali, Lokmacı Sınır Kapısı ve Bandabuliya Çarşısı ve bunlar gibi birçok yer 1 saat içinde gezilebilir. Büyük Han içindeki restoranlarda fırın kebabı (yerel yemek) öğleden sonra kalmıyor dikkat edin. Öğlen olmadan yiyin. Kıbrıs köftesini biraz baharatlı bulabilirsiniz. Pahalı markaların taklitleri vitrinleri süslüyor bu çarşılarda. Fiyatının 5000-6000tl olduğunu bildiğimiz çanta ve ayakkabılar 500-800 liralara satılıyor. Pazarlık var mı bilmiyoruz.
Diğer bir canlı yer olan Dereboyu caddesinde öncelikle Barbarlık Müzesi’nden başladık gezmeye. Bizi çok üzdü burası. Az ilerisinde ise kafeler bulabilirsiniz. Gece hayatını bilmiyoruz çünkü Kıbrıs’ta gezgin olarak dolaştık. Geceleri pek çıkmadık. Konaklama sıkıntılıydı çok fazla alternatif bulamadık. Fiyatları da diğer yerlere göre pahalı. Konaklama yapmadan gece uçuşu var ise onunla anavatana geri dönülebilir bizce. Lefkoşa-Ercan Havaalanı arası 30 kilometreydi ve 40 dakikada ulaştık. Lefkoşa’dan havaalanına doğru giderken (10 kilometre kala) yolun karşısında Erülkü (Migros gibi bir market) markette hellim peyniri almak için durduk. Sanırım iyi bir market içerisi çok kalabalıktı. 12 farklı marka hellim peyniri vardı dolaplarda. Ayrıca denemek için oraya özgü şeyler aldık. Aracı havaalanında teslim ettik ve uçuştan 2 saat önce başlayacak check in’i bekledik.
Free Shop alışverişi uzun sürecektir. Alanın büyüklüğü, çeşitler ve markalar doyurucu olacaktır. Parfümleri denemekten burnumuz yandı. Sonuçta 2 parfümu almak 40 dakika sürdü. Daha sonra kıyafet ve özellikle güneş gözlüklerine baktık, tevekkeli kimse yoktu zira fiyatlar Türkiye’den pahalıydı. Alkol ve sigara reyonları çok kalabalıktı.
Ada artık içimize çok sindi, eşim için Bergama, benim için Urla oldu, bir daha gideceğiz elbette.
Not: Biz ne lüks ne de pespaye bir tatil geçirdik. Amacımız tur otobüsü ile fikse bağlanmış lezzetler değil yarı-spontane olarak yeni yerler görmek olduğu için harcamalar da buna yönelik oldu.
Varmak önemliydi, ama asıl olan yolculuğun kendisi diyenlere..