Türkiye'nin en çok ülke gören 3. gezgini diye kasım kasım kasılırım. Ama Dünya Kültür Mirası Kudüs'ü gördün mü derseniz düne kadar hayır derdim. Evet, gerçi İsrail vizeyi pasaportta değil ayrı bir kâğıtta veriyor, pasaporta da mühür basmıyor ama yine de Arap ülkeleri ile olan yoğun işbirliğimiz nedeni ile İsrail'e adım attığımızın duyulması bile ilişkilerimizi zedeleyebilirdi. Ancak 2 kez Mısır'da bir çuval param takılınca bu durum artık "fifi".
Bilmeyenler için; pasaportunuzda İsrail damganız var ise birçok Arap ülkesine adım atamıyorsunuz.
THY’nin günde 8 sefer gerçekleştirdiği ve Türk Firması TAV'ın inşaatını yaptığı Ben Gurion Havaalanı’na iniyoruz. Bu sayede David Ben-Gurion'un Polonya doğumlu İsrail'in ilk başbakanı ve 1948'de İsrail Bağımsızlık Bildirgesi'ni okuyan kişi olduğunu öğreniyoruz.
Öyle bir memleket düşünün ki insanların ileriye dönük hiçbir planları yok, uzun vadeli yatırım yapmaktan korkuyorlar, her an her yerde bomba patlayabilir veya silahla taranabilir endişesi taşıyor, günübirlik yaşıyorlar. Çünkü ülkede her an savaş çıkabilir ve insanlar işini, evini hatta hayatını kaybedebilirler. Kötü olan şu, halk bunu kanıksamış durumda. Ölüm, onlar için nezle olmak gibi bir şey. Memleketin 8 milyon nüfusu var. Bunun 6,5 milyonu İsrailli Yahudi, 1,5 milyonu Arap. Arapların da 300.000 kadarı Hristiyan. Kıpti, Ortodoks, Katolik, Ermeni, Dürzü vs.
Bu seyahatimde bildiğim, öğrendiğim her şey birbirine karıştı. Ezber bozdu. Mesela ben hep Filistinli çocuklarla İsrailli askerlerin karşılıklı taş ve cop sahnelerini hatırlıyorum. Sanıyorum ki her gün her an ve her yerde bu sahneler var. Filistinlilerin kendilerinden öğreniyorum; bu sahneler sadece Gazze ve Ramallah bölgesinde ve zaman zaman olurmuş. Hatta orada görevli yabancı muhabirlerin "iş yapmak" amacı ile çocukları kandırıp İsrail askerlerini taşlattıklarını söyleyenler bile var. Filistin'in diğer bölgelerinde ise aynı mahallelerde olmasalar da çarşı pazarda Araplarla-İsrailliler iç içe yaşıyorlar.
Enteresan olan, İsrail'de yaşayan herkesin sınırsız ifade özgürlüğü var. Yeter ki şiddet olmasın hiçbir gösteri, protesto, yazı veya karikatüre müdahale yok. Örneğin Mescid-i Aksa'da imam, 15 dakika Kuran’dan ayetlerle bezendirdiği konuşmasının ardından yarım saat kadar siyaset yapıyor ve tabiri caizse konuşmasının sonunda cemaat neredeyse eline silahı alıp ilk gördüğü İsrailliyi vuracak kadar heyecana gark oluyor. Ne bileyim, en azından çıkardıkları sesler, hareketler ve gözlerinden böyle bir hisse kapılıyorum.
İsrail'in Türkiye ile arası papaz ancak nedense İsrail halkı Türk halkı için aynı duyguları beslemiyorlar. Hatta Türkleri çok seviyorlar desem yalan olmaz. Ayrıca 120.000 kadar da Türkiye göçmeni Türk Yahudisi Batyam, Aşkelon bölgelerinde konuşlanmış. İsrail'de çok sayıda Türk İnşaat şirketi de iş yapıyor. 120.000'e yakın Türk İşçisinin de İsrail'de çalıştığı sanılıyor. İsraillilerin birçoğu da Türkiye'ye gelmiş. Ancak kumarhanelerin kapanması, ardından Marmara gemisi olayları, Türk siyasetinin keskin dili nedeniyle İsrailli turist ayağını Türkiye'den kesmiş.
Bana ezber bozduran bir başka durum ise şu;
Evet, İsrailliler gerçekten Gazze'de Filistin halkına kıyım yapıyor, hatta bana göre insanlık suçu işliyor. Evet, terörle mücadele adı altında 1'e 1000 ile misilleme yapıyor, evet, çoluk, çocuk kadın dinlemeden insanları copluyor, üzerlerine gaz bombası atıyor, hatta kurşun, bomba yağdırıyor. Elbette bizler de buna tepki göstermeliyiz. Ama ne kadar? İnsanlarımızı canından edecek kadar mı? Cevap evet ise Neden sadece biz? Neden Filistinlilerin kendi canlarından, kanlarından, dinlerinden olan, aynı dili konuşan ve zengin mi zengin 30'a yakın komşuları, öz be öz kardeşleri yani Araplar kılını kıpırdatmazken sadece biz ota-buna saldırıp oralarda canlar verip, milyonlarca dolar para harcayıp, bunca bağış, hibe yapıyoruz, siyasi riskler alıyoruz. Sebep ne? Tarihi bağlarımız mı? O halde sormak lazım; Musul'da Kerkük’te Halep'te, Kırım'da, Karabağ'da tarihi bağlarımız yok muydu? Hatta kan bağımız? Neden seyrettik?
Neyse siyaset zor zanaat. Belki de ben anlamıyorum. Ancak gözlemlere devam edersek, gördüm ki ortalama bir Filistinli ortalama bir Anadolu insanının çok üzerinde gelire ve yaşam şartlarına sahip. Allah arttırsın. Bunu sadece İsrail'in ekonomisinin iyi olmasına bağlamamak lazım. Ülkeye o kadar çok dış yardım geliyor ki neredeyse insanlar hiç iş yapmadan keyif içerisinde yaşayabilirler. Yanlış anlamadı isem 1992'den beri bir mülteci kampında yaşayan bir Filistinli, para ve diğer yardımlar dışında bir de dükkân sahibi. Kaldığı mülteci kampı dediğimiz de çadır falan değil. Bildiğimiz 2 oda bir salon 70-80 m2 betonarme müstakil ev. Birçoğunun arabası da var.
Gelelim Mescid-i Aksa kavgalarına…
Malum, Mescid-i Aksa, bugün Mekke ve Medine’den sonra İslam dininin en kutsal 3. mekânıdır. İlk kıblemizdir. Allah tarafından namazın Müslümanlara farz kılındığı miraç mucizesinin yaşandığı yerdir. Yahudilerin diktiği Süleyman Tapınağı kalıntılarının da bulunduğu tapınak tepesine halife Ömer tarafından M.S. 638 yılında yaptırılıp, daha sonra Emevi halifesi Mervan tarafından genişletilmiştir.Tarihte ise aynı yerde bulunan Kudüs Tapınağı ya da Kutsal Tapınak Kral Süleyman tarafından M.Ö. 957 yılında inşa edilmişti. Bugün bu tapınağın sadece Batı Duvarı ayakta kalmıştır. Müslümanların Ağlama Duvarı, Yahudilerin HaKotel HaMa'aravi dedikleri duvar budur.
Musevi Eskatologya'sı Mesih'in gelmesinden önce buraya Üçüncü Tapınak'ı inşa edilmesini planlamaktadır ve bu yüzden Ortodoks ve Muhafazakâr Musevilik taraftarları bir gün Üçüncü Tapınağın inşa edileceğini ummaktadırlar.
Şimdi sanırım daha anlaşılır olmuştur bu kavga. Yani Yahudiler buraya mutlaka bir tapınak yapmak gerektiğine inanıyorlar. Müslümanlar için ise bu yani Mescid-i Aksa'nın yıkılması 3. Dünya Savaşı’nı çıkartacak bir gerekçe.
Peki, ne olacak?
1 - Yahudiler tapınaklarını inşa etmek için harekete geçecek, diğer bütün Müslüman ülkeleri de bu savaşa dâhil olacak. Küçük bir 3. Dünya Savaşı çıkacak. Amerikalılar savaşa girer ve kazanırlarsa belli ki Yahudilerin yanında yer alacaklar. Müslümanlar kazanırsa Mescid-i Aksa kalacak tabi savaşta tahrip olmaz ise veya Yahudiler kazanırsa kendi mabetlerini tekrar dikecekler. Sanırım Hristiyanlar bu topa girmezler ve bu maçın mutlak galibi olarak ellerini ovuşturarak maçı iki taraf da telef olana kadar seyrederler.
2 - Yahudiler, Filistinlilerin çok büyük bir hata yapmasını bekleyecek veya sağlayacak. Bunu bahane ederek tapınaklarını inşa etmek için harekete geçecek. Ancak diğer Arap ülkeleri şimdi olduğu gibi kıllarını kıpırdatmayacak ve tapınak inşa edilecek.
3 - Yahudiler, Filistinlilere ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler. Yani “buralar benim tarihi ve kutsal mekânım, hepsi benim, en eski benim, bak bu da silahım” tezini dünyada pekiştirip son merhalede Hz. Halil İbrahim Camii'nde olduğu gibi* Mescid-i Aksa'ya dokunmadan müsait bir yere kendi tapınaklarını kuracaklar.
*Hz. Halil İbrahim Camii ayın 10 günü Müslümanlar, 10 günü Yahudiler tarafından kullanılır. Geri kalan günlerde kendilerine ait bölümlerde ibadet ederler.