İlk yurt dışı seyahatim olacağï için biraz heyecan biraz da soru işaretleri vardı bende. Sonuçta bir işgal topraklarına gidiyorsunuz ve devam eden savaşlardan dolayı maalesef “Bataklık” olarak anılmaya başlanan ortadoğu coğrafyasını göreceksiniz.
Bu tür duygularla pasaport işlemlerini araştırmaya başladım. Gözümde büyütmüştüm acaba uzun sürer mi bi aksilik çıkarmı diye fakat 24 saat bile geçmeden pasaportum adresime geldi. Şaka gibi ama gerçek, 600 TL harcımı yatırarak 10 yıllık pasaportuma anında kavuştum.Akabinde başladım Kudüs hakkında bilgileri toplamaya.. Vizenin sadece İsrailden alınabildiğini, resmiyette Filistin diye bir devlet bulunmadığını, pasaportunuza İsrail vizesi vurulursa arap ülkelerinin vize vermeye yanaşmayacakları vs bilgileri ilk defa duyuyordum. Tabii benim seyahatim tur ile gerçekleşeceği için toplu vize alındı, dolayısıyla pasaportuma İsrail vizesi basılmamış oldu.. Sadece Türkiyeden çıkış-giriş kaşeleri basıldı o kadar..
Bu kadar ön bilgiden sonra yavaştan başlayalım yolculuğumuza isterseniz...Bizim turumuz 3 gece 4 gün olarak gerçekleşti. Tavsiyem o ki; 1 haftadan kısa sürecek seyahatlerinizde valiz olarak el bagajı kurallarına uygun bir valiz seçiniz. Uçağa binerken ve inerken en az 1.5 saat tasarruf edersiniz zamandan.. İnanın valiz beklemek ve dahası valizinizin kaybolması, aldığınız hediye vs. Eşyalara zarar gelmesi olaylarının hiç biri valizinizi kabin içine yani yanınıza alırsanız başınıza gelmiyor. Örneğin bizim turumuzda bir arkadaşımızın valizi İsrail Ben Gorion havalimanında kaldı ve 3-5 gün sonra İstanbula gönderildiğinde valizindeki hediyelerin kırıldığı-zarar gördüğü tespit edildi.. Bu gibi sürprizlerle karşılaşmamak için sanırım valizinizi yanınızdan ayırmamanız yeterli olucaktır..Ben izmirden aktarmalı olarak gittim, hatta gördüğüm garip bir olay da , bir hanfendinin elinde köpeğiyle tüm kontrollerden geçmiş ve uçağa binmek için sıra bekliyor oluşuydu. Yani onu bile yanına almış :) gerisini varın siz düşünün..
İstanbul İstail (Tel Aviv) arası yaklaşık 2.5 saat sürüyor. Aslında daha kısa da sürecek bir rota izleniyormuş önceden ama rus uçağını düşürdükten sonra Suriye hava sahasını kullanamıyoruz dolayısıyla kıbrıs üzerinden uçtuk. 43 kişilik bir kafile olarak Tel Avivdeki Ben Gorion havalimanına 12.00 civarı indik. Zaten israilde başka bir havalimanı da bulunmuyor. Bu arada bu havaalanının da genişletme çalışmaları hali hazırda “TAV” tarafından devam ediliyor!!! Havaalanının ismi ise Liderlerinden gelmektedir. Örneğin bizdeki Atatürk Havaalanı vs gibi ;)
Tabelalardaki İbranice yazılar (Latin alfabesi olmadığından dolayı) biraz ürperti veriyor fakat hemen altında ingilizcelerinin de bulunması sizi rahatlatıyor. Ortanın biraz üstünde ingilizceniz varsa çok rahat sokaklarda filan takılabilirsiniz, işlerinizi görebilirsiniz, bunun için biraz kendinize güvenmeniz ve konuşma fobinizi(varsa) yenmeniz yeterli. Haa tabii bu tarz bi turla gittiğiniz turlarda hiç yabancı diliniz olmasa da çok bi sıkıntı çekmeyebilirsiniz, zira rehber halleder zaten herşeyi... Ama işte tek başınıza gruptan ayrı gezme yetiniz olmaz bilesiniz.. Turla geziye gitmenizin bir diğer avantajıysa ülkelere girip çıkarken sizi çok fazla uğraştırmazlar ve sorguya çekip bi ton zamanınızı çalmazlar. Keza biz de İsraile girerken neredeyse hiç bekletilmeden, sadece bilenlere “Grupta kaç kişisiniz?, Turistik geziye mi geldiniz?” gibi sorularla geçişimizi onaylattık.
Havaalanındaki işlemlerimiz bittikten sonra seyahat edeceğimiz otobüsümüze bindik. Otobüste Eriha Hurması ikram etti tur şirketimiz, enfes bir tadı vardı ve neredeyse bir elma büyüklüğünde doyumluk bişeydi... Zaten dönüşte de her birimiz kilosu 8.00. Dolardan birkaç kilo aldık bu hurmalardan... Rehberimizin otobüsle ilerlerken “Filistin'e hoş geldiniz” anonsu yapınca bende bir şok etkisi yarattı. Zira İsrail güvenlik kontrolleri vize işlemleri, havaalanında vs hiçbir yerde Filistinde olduğumuza dair bir emare görememiştik. Ama tabii bunların hiçbiri İşgalci devlete toprak hakkı doğurmamalıydı ve rehberimizin söylemi hoşuma gitmişti aslında...
Otobüste giderken çevrenin ne kadar yeşíl olduğü, ağaçlarla kaplı alanların nasıl korunduğu hepimizi hayretler içersinde bırakmıştı. ABD'de yaşayan Yahudiler soydaşlarına yardım için gelip buralarda birçok ağaçlandırma yapıp ülkelerine vicdanlarını rahatlatmış olarak dönerlermiş. Hep bu toprakların kayalık ve çöllerden ibaret olduğu söylenegelirdi. Bu durumu da rehberimiz Hasan Fehmi ULUS açıkladı, özellikle dış dünyada bu algı yaratılıyor ki toprakların güzelliği ve zenginliği bilinmesin..
Tel Aviv-Yafa arası yarım saat anca sürüyor, buradan da kudüse 1 saatlik bir yol almanız yeterli. Hava şartları akdeniz iklimi olduğu için ülkemize epey-i bi benziyor, hatta antalya ile aynı sıcaklık derecelerine sahip desek yeridir sanırım.(Tabii nem hariç).Tel Aviv ve Yafa şehirlerinin tamamına yakını yahudidir. Camii Tel Aviv'de bulamazsınız, Yafa'da birkaç tane var.(Şu sıralar ezanın yasaklanması gündemde İsrail parlementosunda..). Bunca Yahudi'nin arasında çalışan müslüman araplarda vardır tabbi fakat hayat onlar için hiç de kolay değildir. En basitinden iş çıkışı evlerine varıncaya kadar o kadar çok kontrolden geçirilirler ki adeta çileye dönüştürülür akşam evlerine dönüşleri.. Tabii bunlar kısmen şanslı olanlardır da aslında zira aynı işi filistin tarafında yapsalar 3-4 katı daha az ücretle(400 dolar) çalışmak zorunda kalacaklardı..
Bu arada Türkiye-İsrail arasındaki ticaret hacminin durmadan artıyor gözükmesinin bir nedeni de Türkiye'den Filistin'e gönderilen her türlü malın israil gümrüğünden geçmesi, dolayısıyla mal israile gitmiş gibi gözükmektedir.
İsrail'de yaşayan nüfusun 6 milyon Yahudi+1.5 milyon arap toplamda 7.5 milyon olduğu söyleniyor. Bisiklet kullanımı çok yaygın izmirin sahil kesimini andırıyor yafa şehri, bisiklet yolları sahil kıyıları vs..
Filistinde iki ayrı yönetim bulunuyor Hamas yönetimi (Kudüs ve Filistinin kalanını kontrol ediyor) bir de El Fetih-Ramallah yönetimi Gazze'de (bizim tur programında yoktu, zaten İsrail ablukasında bir yer, ziyarete izin vereceklerini de sanmam). Bu iki yönetim birbirine öylesine düşmanki; maalesef İsrail'den daha çok birbirlerine kin ve nefret duyuyorlar. Dolayısıyla tek güç olup ülkelerini savunamıyorlar...
Fiyatlar çok çok pahalı. Bir ekmek 6 lira su aynı şekilde çok değerli burda 6-7 TL filan. 12 ay turist çektiği söylenir. Yafa'da geniş ovalardaki portakal ağaçları dünyaca ünlü “Yafa Portakalı”nı marka yapmaya yetmiştir. Bizdekinden biraz daha tatlı gibi geldi bana, ama yemiyen de bişey kaybetmiş olmaz hani :) Biz kudüse geçmeden öğle yemeğimizi Yafadaki bir Filistin restoranında dana etli mezeli vs zengin bir sofrada yedik.
Batı Şeria'ya (Lut Gölü'nün Batısı) geçerken israil askerlerinin kontrollerine maruz kalıyorsunuz. Ramallaha geçen birisi tekrar Kudüs'e girmek için birçok yerden izin alması gerekiyor, Kudüsten çıkan araplara tekrar girmek için pek izin verilmiyor. Filistinin doğusunda Lübnan batısında Kudüs bulunuyor.
İsrail uyguladığı nüfus politikası gereği her yere binalar yapmış ve hali hazırda birçok vinçler ve inşaat halinde binalar görüyoruz, otobüsle giderken. Bu arada hiç bir yerde tuvaletlerde taharet musluğu yok bilginize :( artık yanınızda suyla mı gezersiniz yoksa ıslak mendil mi alırsınız... top sizde. Çöp konteynerları ise türkiyedeki demir olanlarının 3-4 tanesini yanyana birleştirin, işte o kadar büyüklükte ve ağızları açık(Kudüste). Mescid-i Aksa çevresinde sivil yahudi nüfusu yoktur, fakat maalesef hemen giriş kapısında israil askerleri elleri tetikte 7/24 nöbet tutarlar... Buradaki sokaklar Tel aviv ve Yafa gibi israil şehirlerine oranla çok kirli maalesef, çöpler filan hep sokaklarda.. Bunun da özellikle yapıldığı söylenir, yıldırma politikası içindir. Buna rağmen hemen tüm yapıların taştan ve tarihi binalar olması ve derin manalar ihtiva etmesi uhrevi havayı fazlasıyla hissettiriyor batı-şeriada...
Mescid-i Aksa daki Kubbet-üs Sahra nın içinde Peygamberimizin Sakal-ı Şeriflerinin bulunduğunu duymamıştım ben daha önce(Kanuni istanbuldan göndermiş)... Elinizi uzattığınızda hoş bi koku kalıyor elinizde. Bu arada Mescid-i Aksa yı çoğumuz altın kaplama kubbesi olan yapı olarak biliyoruz. Fakat gidince görüp öğrendim ki o kubbeli yapı Aksanın içindeki Peygamberimizin miraca yükseldiği yer olan Kubbet-üs Sahra imiş. Mescid-i Aksa surlarla çevrili içinde birçok mescidin bulunduğu 144 dönüm alanın tümünü içeriyormuş..
Geldiğimiz mevsim kış (ocak sonu) olmasına rağmen bahar havası gibi müthiş bir hava karşıladı bizi, sanırım ilkbahar veya yazın gelmiş olsaydık kavrulabilirdik... Araplara “Turkey” dedinizmi adamlar kopuyor. Yok böyle bir sevinç ve muhabbet. Yalnız olmadıklarını, uygulanan zulmü bizlerin de farkedip onlara destek olduğumuzu bildiklerinden çok sıcak yaklaşıyorlar. Oralarda bizim yabancı olmadığımızı daha Osmanlının buralardan gideli ne kadar olduki gibisinden, söylemleri olduğunu duyuyoruz..
Yemeklerini hiç sormayın :(.. Bi sosları var tüm yemeklerin içine atıyorlar, çok ağır tadı ve farklı bir kokusu var, en sevdiğiniz yemek bile olsa yiyemiyorsunuz. Zaten çoğunlukla meze aparatif ve meyve ile geçiştiriliyor yemek öğünleri.. Sakın Türkiyedeki gibi börekler çörekler- sulu yemekler vs beklemeyin çuvallarsınız valla... Bol bol ve çeşit çeşit meyveleri var aklımda yemekle ilgili bi olumlu bu kalmış...
Telefon olayını wifi dışında kullanmadım, bir çok kişiden kabarık fatura olayını duyduğum için otelde ve otobüsümüzdeki wifi yetti bana, whatsapp ile konuşup mesajlaşabiliyorsunuz sonuçta...
Selahattin Eyyubi ve Kanuni Sultan Süleyman isimleri (doğu)Kudüs surlarının hemen önündeki caddelere verilmiş. Aksanın etrafındaki surlardan ayrı olarak israil hükümeti Kudüs şehrini de çepeçevre surlar içerisine almış(çin seddi gibi düşünün). Bu setlerin arkasında yaşayan müslüman halktan insanlar onyıllardır kudüsü çok yakın mesafeden görmelerine karşın bir kere bile ziyaret edememekten yakınmaktadır. İsrail kesinlikle izin vermiyor ve ağır bir izolasyon uyguluyor. (doğu) Eski Kudüs şehrinin hemen karşısına kocaman bir israil polis karakolu yapılmış, belli ki müslüman halkı denetimde tutmak ve onlara korku salmak için kasıtlı yapılmış bir bina... Bir “Selamun Aleyküm” oradaki zulme direnmeye çalışan arap müslüman halka o kadar moral veriyor ki anlatamam..
Aksa'nın içinde külliye ve mescidler vardır. Ramazan'da ve bayramlarda iğne atsan yere düşmeyecek şekilde dolduğu ifade ediliyor. Bu mescitlerden biri olan Kıble mescindeki tek parçadan yapılmış ve çok değerli olan mihrap 1969 Arap-İsrail savaşında yahudiler tarafından yakılıp kül edilmiştir. Bunun üzerine derme çatma metalden bir mihrap yıllarca mescidde kullanılmış, amaç israilin barbarlığını gelen herkese göstermek ve dikkatlerini çekmektir. Bunun üzerine israil Suud Kralı Abdullah aracılığıyla yine tek parçadan oluşan minberi yaptırır ama mescide uzun süre sokulmaz yeni yapılan bu minber. En nihayetinde 90 lı yıllarda israil özel kuvvetleriyle Mescid-i Aksaya minberi korumalar eşliğinde sokar ve zorla kullanılmasını sağlar. Bu şekilde kendi zulum ve barbarlıklarını gelen herkesten saklamış olurlar...
Miraç Kandili'nde (2015) Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez bu mihrapta hutbe okuyarak tüm cemaate duygu dolu anlar yaşatmıştır.
Aksanın bir duvarına biz müslümanlar Burak duvarı diyoruz, peygamberimiz miraca yükselmeden önce atını buraya bağladığı için.. Bu duvarın dış tarafında ise çook farklı bir dünya yaratılmış. Yahudilerin ağlama duvarı olarak adlandırdıkları yer tam da burasıdır. Yanılmıyorsam dünya üzerindeki yahudilerin tek kutsal yeri burasıymış. İnanışlarına göre tüm yapıları yıkılıp tek bu duvar kalmış. Önüne geçip kafa sallayarak dua ediyorlar(bizdeki zikir benzeri). İsrail askeri yine eli tetikte buranın güvenliğini sağlıyor.
Zeytin dağına mutlaka çıkılıp eski kudüs kuş´bakışı izlenmeli. Birde ünlü devesi vardır bu tepede tabii (Foto 5 dolars :)... Yine Hıristiyanlar için kutsal olan isanın ruhunun çarmıha gerilmeden hemen önce göğë yükseldiğine inanılan kule de buradan görülebilmektedir. Şimdi kesit kesit notlarla tamamlayalım isterseniz;
`- Cuma namazı, Bayram Namazı gibi aşırı kalabalık namazları Mescid-i Aksa da kılma şerefine nail olursanız eğer, yanınızda ayakkabınızı koyacak bir poşet taşımanız çıkışta başkasınınkini giymek zorunda bırakmayacaktır sizi ;)
- Araçların Sarı fondaki plakaları (IL)israili, beyaz fondaki P(Palastine) harfleri ise filistini işaret etmektedir.
- Zeytin dağında Selman-ı Farisi türbesi de bulunmaktadır. İlgili zat evvelden ateşe taparmış, akabinde hıristiyanlığı benimsemiş ve yahudi kölesiyken peygamberimizle karşılaşmış ve aradığı ışığı bulurcasına müslümanlığa sarılıyor.
- Salahiye Medresesi (Eski kilise) Selahattin Eyyubi fetih sonrası yaptırmış. 1856 da ise Sultan Abdülmecit burayı Fransaya hediye eder, Kırımda bize yardım ettikleri için...
- Milletler klisesi, de buradadır. Hz. İsanın çok yakın bir arkadaşı tarafından ispiyonlanması sonrası yakalandığına inanılan yer...(inanın eski kudüs buram buram tarih ve acı-gam-keder kokuyor... Bu kadar çok peygamber kabri bulunan başka bir yer yoktur sanırım.)
- Kudüste 750 bin yahudi nüfusuna karşın 225 bin civarında da müslüman olduğu biliniyor.
- Yine Hz. Ömer'in namaz kıldığı Allahu Ekber Dağı da buradadır ve Zeydin dağı kadar olmasa da güzel bir manzaraya sahiptir. Kral Ali anısını yaşatmak adına Hz Ömer Camii(mescid) ni de buraya yaptırmıştır.
- İsa nın Doğduğu ve Çarmıha gerildiğine inanılan yerler de hep burada. Diyorum ya o kadar görülecek yer var ki biz 3-4 güne sığdırmaya çalıştık ama... Çooklarını sindiremeden-göremeden acele geçmek durumunda kaldık.. Yani cami-medrese kadar klise-sinegog var. O kadar iç-içe yani..
- Habibi=dost(um) size bunu diyerek sarılan müslüman kardeşleriniz olursa hiç şaşırmayın... Ben hiç arapça, o da hiç ingilizce veya türkçe bilmediği için tek söylediği kelime buydu arap arkadaşın... Bi selfie çekildik tabii :)
- Bir de çile yolu denilen ibadetleri var hıristiyanların burada.. Sırtlarında haç ile yılın belli bir zamanı 12 istasyon yürüyorlar ve sonunda çarmıha gerildiğine inandıkları yerde ibadetlerini sonlandırıyorlar. İnanışlarına göre İsa tepeye kadar sırtında haç ile ölüme yürütülürken halsizlikten tam 12 yerde düşmüş ve nihayetinde tepeye varabilmiş. Bunu anlayabilmek içindir bu ibadetleri..
- Surlarla Çevrili Eski kudüsün en görkemli kapısı Bab-ül Umud (Şam Kapısı)dır. Protokol bu kapıdan sokulur kudüse.. Buranın süslemeleri Mimar Sinan tarafından yapılmış..
- Şerom=Selam (İbranice)
- Şabat günü yahudilerin (cumartesi) kutsal günüdür, o gün ateşli ve elektrikli şeyler kullanılmaz, kepenkler açılmaz.
- Zamanında Sultan Abdülhamitten Filistin istenmiş, büyük devletler tarafından fakat kesinlikle verilmemiştir, amaç burayı alıp yahudileri oraya yerlerştirmek ve israil devleti kurmak.
- Tabii bir de tamamen filistin kontrolünde olan yerler yani güvenlik güçlerinin filistin milislerinden oluştuğu yerler var, Beyt-üllahiym gibi... Grubumuzdaki polis arkadaşımız arapların bize sarıldığı gibi oradaki filistinli polise sarılmıştı... Meslektaş, ve kardeş tabii olucak o kadar.. Hele ki onca eli tetikte israil kontrolündeki bölgelerden çıktıktan sonra.. Hamas yönetimindeki bu şehirden Kudüse geçmek gerçektende çok zordur, israil kesinlikle göz açtırmıyor, insanların kudüse gitmesine izin vermiyor... Kudüsten buraya geçişte ise herhangi güçlük çıkartmamaktalar..yeterki git ama gelme anlayışı yani... Hıristiyanlar için yine çok kutsal olan Doğuş kilisesi nüfusu tamamen araplardan oluşan bu şehirdedir. Tabii bu gibi önemli merkezlerde maalesef israil askerleri yine yerini almış ve adeta kurtarılmış bölge gibi oranın giriş çıkışlarını kontrolünde tutmaktadır.
- Filistin kudüsün her ne kadar bitişiğinde bulunsa da İsrailin bu izole politikasından dolayı çook uzak ve ulaşılamaz bir yerdir kudüs filistinde yaşayan müslüman halk için...
- İsrail kontrolündeki yerlerden filistin yönetiminde olan yerleşim birimlerine geçtiğinizde adeta En gelişmiş ABD sokaklarından(neresiyse artık oralar miami-new york??) somali sokaklarına geçmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.. İsrail öyle bir ablukaya almış ki filistini, inanın nefes almalarına olanak tanınmıyor sanki.. Dolayısıyla sokaklar-yollar vs hep harap-bitap.. Hatta bizim turda buralarda yönetim yok mu acaba halk kendi kendisine mi geçiniyor vs diyenler olmuştu.. Düşünün yollarda gidiyorsunuz ne bir trafik lambası ne bir trafik polisi var.. Trafik olmuş kilit ama ortalıkta kimsecikler yok.. Halk kendi kendisini idame ettiriyor resmen..
- Filistin in bir diğer şehri olan El Halil i de gezme şansımız oldu. Buradaki sağlı sollu yollar boyunca uzanan üzüm bağlarının dikkatinizden kaçmasına olanak yok tabii. Filistinin en büyük şehri olan Halil-i Rahman’a giderken de buradan geçiyorsunuz.
- Akşama doğru da Lut Gölüne ve Eriha şehrine gidip filistin turunu noktalamaya niyetliyiz. Tabii buralardan önce acıkmıştık ve yoldaki bir lokantaya daldık grupça. Pazarlıkla fiyatları biraz düşürdük. Ama diyorum ya çok eksik kalmış filistinliler bazı konularda. Temizlik, hijyen düzen vs hak getire. Zaten kendi servisimizi de kendimiz yaptık lokantada.. Salata koyacaksınız tabak soruyorsun adamın gösterdiği tabaklar .... Artık peçeteyle silip tabağı dolduruyorsun salatanı vs ortama ayak uydurman gerek bir şekilde ama tabii içine sinmesine imkan yok.. Sözde döner yedik ama... Ya diyorum ya orada sadece meyve yiyeceksiniz... Gerisini midenize gönderirseniz size savaş açabilir bilesiniz... Buradan çıkıp yagmur altında istanbul trafiğini aratmayacak bir yavaşlıkta lut gölüne gittik, 1 saat gecikmeyle tabii.. Hava karardığı için daha fazla yaklaşmadık göle. Zaten oraya fazla yaklaşmak sıkıntı da olabilirmiş sanırım. Eğer orada Lut kavminin helak olduğunu idrak etmeyip eğlenirseniz doğru olmazmış, orada yaşanılanları iyice anlayıp ders alarak oradan ayrılmak makbulmüş.
- Lut peygamberin kavminin helak olmasındaki son noktayı da anlatmıştı rehberimiz. Lut a.s. Kavmi ahlak yönünden çok bozukmuş, öyle ki erkekler bile birbirlerine arkadan yaklaşmaktalarmış. Lut ne kadar uğraşsa da düzelmiyorlarmış. Bir gün Lut’a çok yakışıklı bir misafir-yolcu gelir ve orada soluklanıp daha sonra yoluna devam edecekmiş. Tabii halk eve gireni görmüş ve evin etrafını sarmışlar. Lut ne istediklerini sorunca, sen biliyorsun bizim isteğimizi demişler. Bunun üzerine Lut misafirini hiçbir şekilde onlara veremeyeceğini fakat onu rahat bırakmaları uğruna kızını onlara verebileceğini söylemiş. Fakat çevredekiler biz ne yapalım kızı bize o lazım değil demişler... Sonrasında... Ve bu şekilde kavminin artık düzelemeyeceği ve helak edileceği Lut peygambere söylenmiş.. Kendisinin bir tepeye çıkması ve orada beklemesi söylenmiş. O tepedeyken ilgili kavmin yaşadığı yer tepe taklak olmuş, resmen yer havaya kalkarak ters dönerek tekrar yere çakılmış, tabii yaşıyan Sodon ve Gomore halkları da altında kalmış, daha sonra oluşan bu çukura yağan onca şiddetli yağmurlardan sonra burası göl halini almıştır. Şu anda dünyada -200 civarında rakıma sahip tek yer olduğu söylenir. Deniz seviyesinden bile çok aşağıda olan bu gölde isteseniz de batamıyorsunuz, üzerinde oturup gazete okurken çekilmiş fotoğraflar mevcuttur.
- Burada rehberimizin anlatısı bittikten hemen sonra Eriha ya gittik ünlü hurmalardan almak üzere.. Tabii burda da sıkıntılı bir durum yaşandı. Paketlenen iri eriha hurmalarının alt taraflarına küçükleri sıkıştırılmış herkes türkiyede hediyelerini verdiği yerde şahit oldu buna. Tabii whatsapp grubu da hala durduğu için buradan birbirimizle hala iletişim halindeydik. Siz siz olun alışverişte mümkünse paketlenmiş hurma değil de açık olandan sizin gözünüz önünde paketlettirerek almaya çalışınız. Kilosu 8 dolaydan vermişlerdi bize..
- Ritz Otel den (otelimizden) Aksaya yürüme mesafesi 15 dk kadar vardı, dolayısıyla yolları ilk gün öğrendikten sonraki 2-3 gün sabah namazı için kendimizi bi başımıza atabilmiştik Kudüs sokaklarına, bir başka oluyor tabii orada sabah namazı.. Cemaat fatihadan sonra uzatarak ve sesli bir şekilde “aaaaaaamiiiiin” diyor, şaşırmayın diye söylemek istedim, bizde çok kısık sesle veya içinden “amin” dersiniz ya onlarda farklı..
- Birde israilde bir müslümanın silah taşıması düşünülemez, tabii hasbel kader israil vatandaşlığını kazanmamışsa. Bu şekilde bir güvenlik görevlisiyle karşılaştık ve çok şaşırdık. Kendisi müslümandı ama ebeveynlerinden israil vatandaşı olduğu için ona da bu hak verilmiş ve beline de silah vermişlerdi. Sağ olsun bize epey-i bir kolaylık göstermişti, görevli olduğu mabedi gezerken.
- Son olarak dönüş uçağımıza binmek için havaalanına gittik fakat bir türlü check-in işlemlerinin olduğu tarafa geçemiyoruz, israil güvenlik birimleri ingilizce bilenlerimizi sorguluyor. Nerede tanıştınız, valizinize araplardan aldığınız bir emanet vs varmı?, birine hediye yolladılar mı vs... Saçma salak sorularla neredeyse uçağımızı kaçıracaktık... Ee rehberimizde söyledi zaten israile sorunsuz girip çıkan tek grup olacaktınız neredeyse dedi ama son anda yaşatılan bu güçlük seyahatimizin nazar boncuğu olmuş oldu. Tabii o kadar bekletilince ikindi namaz vakiti de girmiş oldu artık, güvenlikten geçen doğru tuvalete abdest almaya gidiyordu, tabii mescid veya abdesthane ne gezer... Yalnız Gayrimüslümlerin biz abdest alırkenki ve havaalanındaki namaz kılarken ki halimize hayret ve şaşkınlıkla bakmaları da görülmeye değer bir enstantane oluşturduydu :)
Aldığım notlar ve aklımda kaldığı kadarıyla aktarmaya çalıştım seyahatimi sizlere... Eksik veya yanlış yazdıklarım da olmuş olabilir dostlar, maruz görüp düzeltebilirsiniz beni.. Kalın sağlıcakla ve KUDÜSLE...([email protected])