Dubrovnik, Hırvatistan’ın güneyinde Adriyatik Denizi’nin kenarına bütün ihtişamı ile kurulmuş, insanın içini tıkayacak güzellikte bir şehir… 2013 senesine kadar Türk turistlere vizesiz olmasından ve kendine has güzelliğinden dolayı Türkler tarafından da akın akın ziyaret edilen yerlerden biri. Şimdilerde vizeye tabii olmasına rağmen Türk turistler, hızları kesilmeden, bu büyüleyici yere ışığa çekilen pervaneler gibi çekilmeye devam ediyorlar. Bizimse nedense hiç yolumuz düşmedi ama hararetle izlediğimiz Game of Thrones dizisinin kameraya alındığı yerlerden birini görmek bizi acayip cezbediyor bu kez. Gerçi illa böyle bir dizinin çekilmiş olmasına bile gerek yok insan istemese dahi elinde olmadan şehre doğru çekilip kendini onun cazibesine kaptırıyor…
Motor ile Dubrovnik’e vardığımızda henüz aynı akşam için kalacak yerimiz yok, hem karnımızı doyurup hem de WI-FI’den faydalanmak için deniz kenarı bir lokantaya oturuyoruz, yediğim kalamarlar müthiş, restoranın yeri de harika. Bu kez Old Town içinde kalalım istiyoruz ama ilk ayırttığımız yerin sahibi surların içerisine motor ile giremeyeceğimiz konusunda bizi uyarınca, bu kez şehir dışında başka bir otelde kalıp denize de girmeyi tercih ediyoruz. Motorda 4 adet yan çanta bir de arka çantada bir sürü ıvır zıvır var, eğer uçak ile ve tek bir çek çek çanta ile gelsek çok güzel olacaktı ama fiziksel olarak elimizde kasklar, montlar ve çantalar ile 10 dakikalık bir yolu yürümek ölüm olabilir.
Dubrovnik için planımız 2 gece kalmak, gerçi ben hala Kotor’a da 2. geceyi ayırmadığımız için hayıflanıyorum ama ne yapalım böylece bir kez daha gitme şansımız olur öyle değil mi?
Dubrovnik, 1979 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne girmiş. Yugoslavya’dan ayrılınca yaklaşık 7 ay boyunca Sırp ve Montenegro (Karadağ) askerlerinin elinde kalınca oldukça zarar görmüş ama 1990 yılından sonra ve özellikle 2000’li yılların başında yapılan restorasyon çalışmaları ile şehir bugünkü haline getirilmiş. Dünyadan bu kadar çok turist çekmesinde ise Game of Thrones dizisinin Kings Landing bölümlerinin bir kısmının burada çekilmiş olması da popülaritesi ve bilinirliliğini artırmış, öyle ki şehirde en çok satılan tur, şehrin tarihçesinin anlatıldığı klasik turlardan ziyade Game of Thrones turları. Fikir vermesi açısından aşağıdaki videoyu da izleyebilirsiniz.
Şehrin antik adı aslında Ragusa, ilk kez Dubrovnik olarak Ban Kulin Tüzüğü'nde, 1189 yılında bu isimle kaydedilmiş. Dubrava türü meşe ağacı veya meşe ormanına atıfta bulunan Slav ismiyle açıklandığı düşünülüyor.
Gezecek çok ama çok yer var, bence sokaklara girin çıkın, istediğiniz yerde biraz daha fazla oyalanın, ve mutlaka ama mutlaka dondurmasından tadın… Görülmesi gerekenler: Roland’s Column, Bell Tower (içinde her saat başı çalan bir bronz heykeller var), Sponza Palace, Rector’s Palace, Pile Gate, Palaca (Stradun Caddesi), Big Onofrio Çeşmesi, Eski Liman vb.
Pile Gate girişi zaten en ana girişlerden biri, en çarpıcı yanı ise Orta Çağ filmlerindeki gibi kenarlarından zincirler ile tutturulmuş ve yukarıdan aşağıya inen bir kapı, haliyle sürekli açık duruyor şimdi ama geçerken dikkatli bakarsanız detaylara vuruluyorsunuz. Şehrin en kenar duvarlarında mutlaka yürüyün, sabah saat 8.00’den itibaren açılıyor zaten, en mantıklısı ya çok erken ya da akşam 19.00 da kapandığı için 17.30, 18.00 gibi. Tabii ben temmuz ayında orada olduğum için hep çok sıcak olarak düşünüyorum ama mart ayı ya da nisan ayı gibi giderseniz günün her saati gezmek daha kolay olacaktır. Büyükler için 120, çocuklar için ise 30 hrk… Öğrenciler kartlarını gösterip %70 indirim alabilirler. Bu arada duvarların uzunluğu yaklaşık 2 km ve tek yön, ilk önce duvarları yürüyüp sonrasında Lovrijenac Kalesi’ni gezin çünkü aynı bileti kullanabiliyorsunuz.
Old Town’un Pile Gate kapısından çıkıp biraz ilerleyince solda deniz kenarında Lovrijenac Kalesi var, orayı da mutlaka görün giriş 30 kn ya lokal para ya da kredi kartı kabul ediyorlar (Old Town duvarları için bilet aldıysanız gerek yok), herhalde kalabalık turlarda başka para birimleri ile uğraşmamak için euro almıyoruz işareti koymuşlar. Kale 37 metre yüksekliğinde ve kayaların üzerine kurulmuş, buraya çıkınca Old Town’un görüntüsü de harika, ayrıca kalede gözünüze tanıdık gelecek birçok Game of Thrones sahnesinin çekildiği yer var. Tam karşımızda Old Town’un duvarları giderek kalabalıklaşmasına rağmen biz hemen hemen hiç kimse yokken kaleyi gezdiğimiz için birçok da fotoğraf çekme şansına sahip olduk. Kalenin en üstünde yer alan top ise çok heybetli görünmesine karşın hiç ateşlenmemesi ile ünlüymüş.
Bir de bu kaleye çıkmak bir sonraki gelişimiz için bizi yeni bir plaj keşfetmeye yöneltti: Sulic Beach. Eğer Dubrovnik’te kalacaksanız ama Old Town’un çok kalabalık ve gürültülü olacağını düşünüyorsanız eski şehrin hem sadece birkaç adım dışında kalıp hem de bunaldığınızda kendinizi turkuaz renkli sulara atmanız burada çok kolay. Biz de her ne kadar kendi kaldığımız otelin denizinden yararlandıysak da motor ile 10 dakika süren bir mesafedeydik ve altımızda aracımız vardı. Ama eğer uçakla gidecekseniz Sulic Beach’e yakın apartmanlara ve otellere mutlaka bakın derim…
Old Town’un duvarlarının hemen dışındaki Buza Beach de, lokaller tarafından oldukça ilgi gören bir yer ve gece-gündüz sürekli eğlencenin olduğu bir bar da var. Ben en çok kano olayını yapamadığıma içlendim. Turların olduğu her yerde kayaking diye kano turları da satılıyor ve kano ile Dubrovnik Old Town’un tam karşısındaki Lokrum Adası’na gidip kendi kendinize keşfedebilirsiniz aslında, eşim hiç yanaşmayınca ben de mecburen bu sevdamı başka bir bahara ertelemek zorunda kaldım. Bu arada Lokrum Adası uzaktan bakıldığında sadece ağaçlar ile kaplıymış görüntüsü veriyor ama adada Fort Royal Kalesi ve bir de gezilecek Benedictine Manastırı kalıntıları ve etrafında sergiler yapılan bir sürü ev var. Hem de adanın çepeçevre tamamında denize girip güneşlenebileceğiniz ve aralarında bir de çıplaklar plajının olduğu altı adet plaj var… Lokrum Adası'na ve diğer birkaç adaya motor gezileri de var dilerseniz.
Hep Game of Thrones’tan bahsettim ama Dubrovnik aynı zamanda son çekilen Star Wars filmine de ev sahipliği yaptığı için hediyelik eşya dükkanlarında sadece Game of Thrones hediyelikleri değil Star Wars hayranlarına da yönelik bir çok aksesuar ve eşya var. Turist Info’nun hemen karşısındaki dükkanda bire bir ölçülerinde robot ile resmim var mesela, neredeyse unutuyordum yerini tam işaretlememişim ama Iron Throne’un da bire bir ölçülerinde olanı var ara sokaklarda birinde isterseniz tahta oturup bir güzel fotoğrafınızı çektirebiliyorsunuz.) Gerçi Lokrum Adası’nda para ödemeden fotoğraf çekebileceğiniz başka bir replika daha varmış ama ne yazık ki ben göremedim.
Pile Gate’in biraz ilerisinde turların satıldığı ve genelde turlara katılan kalabalığın hemen arkasında kalan Dubravka diye bir restoran var. Biz hem kalenin görüntüsü hem de Old Town’un duvarlarının gölgesinde çok güzel bir kahvaltı yaptık hem servise hem de manzaraya bayıldık, akşam için de güzel bir seçenek olacağını düşünüyorum. Akşam yemeklerini genelde gözümüze hoş görünen Old Town içi yerlerde yedik, siz de gözünüze bir tane kestirin ve deneyin bence…
25 Temmuz - 10 Ağustos Dubrovnik Yaz Festivalleri’ne rastlayınca bir de arada onlara takılıp arada güzel müzik de dinlediğimiz oldu ama özel olarak hiçbirine bilet alıp gitmedik. Birçok yerinde özel sandalyeler konularak festivale hazırlandığını gördük eğer ilginiz var ise gezinizi bu tarihlere denk getirmenizi öneririm. Şehirde gezerken rastladığımız Orlando heykelinin olduğu Gundulica Pazarı da oldukça hareketli.
Biz, 2. günün sabahı yolun üzerinde bulabildiğimiz korunaklı bir yerden sabahın 6’sında yine drone uçurarak şehrin tüm görüntüsünü aldık o yüzden de teleferikle tekrar yukarı çıkmak cazip gelmedi ama eminim akşamüstü güneş batmadan önce müthiş bir gün batımı için en harika yer Srd Tepesi, eğer vaktiniz olur güzel bir deneyim olabilir.
Dubrovnik şimdiye kadar belki yüzlerce yazar tarafından kaleme alınan bir yer ama hepimiz kendi yaşadıklarımızı yazdığımız için tecrübeler farklılaşabiliyor, ben bir yeri ziyaret etmeden mutlaka gezi yazılarına bakıp kendime göre notlar alıyorum ve elimden geldiğince çok övülen yerleri görüp bir de kendi deneyimlerimi aktarmaya çalışıyorum, umarım Dubrovnik gezinize de bir katkım olur.
Instagram:banuyollarda