Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan o büyük kapıdan bir kez daha geçtik. Yine bir kara kışı sağ sağlim atlattık çok şükür. Zaten 19 Mayıs'tan sonra ders de işlenmez. Tatil planları yapmaya başlayabiliriz o zaman. Hani tüm kış boyu hayalini kurduğumuz o sakin, sessiz Ege köyü vardı ya... Hani bu yaz bir gitsek de kafa dinlesek; denizin sesi, kuşların cıvıltısından başka hiç bir şey duymasak diyorduk... Diyorduk da tatil vakitleri yaklaştığında yine erken rezervasyondu, yok efendim her şey dahil ultra tekliflerdi, fırsatlardı derken bir başka bahara erteliyorduk. Buyrun işte hayal ettiğiniz sakin Ege köyü SIĞACIK. Bu sefer ıskalamayın hayalinizi. Değecek göreceksiniz!
İzmir'e bir adım. Aslında Seferihisar'ın bir mahallesi Sığacık. Ama son yıllarda gidenin tadını damağında bırakmasından mıdır, yoksa Sığacık pazarının doyumsuz lezzetinden midir bilinmez ünü Seferihisar'ı geçti gibi.
Sığacık tarihe İon medeniyetinin 12 şehrinden biri olarak geçiyor. Hikâye bu ya; bir gün usta denizciler Ege'nin azgın dalgalarına kapılır, tam gemileri parçalanmak üzereyken karanlıkta parlak ve yuvarlak bir ışığa rastlar ve oraya doğru yüzüp bu topraklara sığınırlar. İşte o günden sonra buraya Sığacık denir.
Beldede 16. yüzyılda Sultan Süleyman'ın emriyle yaptırılmış şimdi az biraz bakımsız bir kale var; ama Kale İçi sokaklarını mutlaka görmelisiniz. Daracık sokakları, her biri iki katlı, eski Ege mimarisinde yapılmış şirin evleri ve beyaz üzerine pastel tonlarda boyanmış bakımlı cumbaları ile bir harika.
Eğer Sığacık'a pazar günü geldiyseniz daha da şanslısınız. Çünkü her pazar kale içinde kurulan 'Organik Sığacık Pazarı'na bayılacaksınız. Pazar dedim ama sakın klasik pazar esnafı domates biber satıyor sanmayın. Tamamen kale içinde oturan amcaların ve teyzelerin kendi el ürünlerini sattıkları bir pazar. Herkes bahçesinde yetiştirdiği ürününü satıyor burada. Ev yapımı reçeller, salçalar, o leziz Ege otları... Enfes börekler, köy kurabiyeleri, ev baklavaları ve dolmaların hepsinden tatmadan çıkamayacaksınız.
Zaten satın alamayacak bile olsanız yöre insanının gönlü öyle zengin ki ikram edilenlerle bile mide fesadına uğrayacak kadar doyuyorsunuz. Öyle ki çok merak etseniz bile pazar çıkışı o şahane şeftali görünümlü kurabiyelere yer kalmıyor.
Yalnız yeme-içme değil elbette. El yapımı takılar, örtüler, bin bir çeşit saksılar, çiçekler, hediyelikler hepsi çok güzel ve özgün. İnanılmaz bir hızla büyüyen ve dünyanın her yerinde birbirinin aynısı Çin yapımı hediyelikler yok burada. Hepsi yöreye özgü. Buranın, kendi insanının el emeği. Yöre halkı 'sakin şehir' konseptini öyle güzel benimsemiş ki bu sevimli rengarenk pazar bile yormuyor insanı. Yine de siz limandaki birbirinden güzel çay bahçelerinde güzel demli bir çay molası vermeyi de ihmal etmeyin.
Sığacık'ın pazar günleri bu renkli ve hareketli hayatı sizi sakın aldatmasın. Aslında Türkiye'nin ilk 'Sakin Şehir' (Cittaslow) ünvanlı yerlerinden biri. Peki nedir bu Cittaslow? Kısaca turizmin bir beldeyi yozlaşmadan, aslını bozmadan, gürültülü, yapaylık, ve betonlaşmadan yapılabilen hali diyebiliriz. İtalya'da oluşturulan bir komisyon 'Sakin Şehir' ünvanın verdiği beldeleri her yıl denetliyor. Bu standartlara uygun halde gelişmesini destekliyor. Sonuçta ortaya tıpkı Sığacık gibi size huzur veren cennetler çıkıyor. İşte bu yüzden huzur veriyor Sığacık.
Sığacık'ta Görmeden/Yapmadan Dönme
Tekne Turları
Sığacık'ın oldukça geniş bir yat limanı var. Ayrıca buradan her gün hareketli tekne turlarına katılabilir, yalnız deniz yoluyla ulaşılabilen el değmemiş güzellikte koylarda yüzmenin keyfine varabilirsiniz.
Teos Antik Kenti
Sığacık'a hemen 5 km uzaklıktaki bu antik kent, şarap ve bereket tanrısı Diyonysos'un memleketi imiş. Tarihi M.Ö. 600 yıllarına kadar uzanan önemli bir liman şehri Antik Teos. Halen agora, tapınak, akropol ve antik tiyatro surları gezilebilir. Antik kente son dönemde biraz bakım yapılmış ve girişi 5 TL olmuş.
Orhanlı Köyü
Seferihisar'ın en büyük ve en kalabalık köyü olan Orhanlı'da organik tarım yapılıyor. Özellikle zeytin, sebze ve şaraplık üzüm üretiliyor. Köyde biri taş baskı olmak üzere üç yağhane de halen faal. Burada mutlaka Seferihisar Doğa Okulu'na uğramalı ekolojik tarım ve doğa ile ilgili birkaç saat de olsa harika şeyler öğrenmenin keyfine varmalısınız. Hatta isterseniz birkaç günlük atölyeler de var.
Bademler KöyüBurayı mutlaka görün. Ama mümkünse gördüğünüzü kimseye söylemeyin. İlla söyleyecekseniz kısık sesle, fısıltıyla konuşun. Çünkü günümüz toplumunun yozlaşmışlığından çok uzak, rüya gibi bir köy Bademler. Köyde 1925 yılından beri aktif bir tiyatro var. Oyuncusu, senaristi, ışıkçısı hep köylülerden oluşuyor. Gündüz bağda, bahçede; akşamları ise kadınlı erkekli tiyatroda çalışıyorlar. Hatta turnelere çıkıyor, ödüller alıyorlar. Köyde 77 yıldır kapıları açık bir kütüphane ve bir oyuncak müzesi bile var. Çöpler ayrıştırılarak toplanıyor. Sokaklar her gün yıkanıp çiçek gibi yapılıyor. 2012'de Türkiye'nin En Temiz Köyü seçilen Bademler, 1963 Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı kazanan Susuz Yaz filminin de çekildiği mekan aynı zamanda. Zaten bizzat köyün yaşadığı dramdan etkilenip yazılmış ve filmin figüranlığını da o dönem bizzat köylüler yapmış. Dediğim gibi bu köyü görün, aşık olun, ama pek de kimseye bahsetmeyin. Aman keşfetmesinler ;)