Hitlerin aksine bir şey ne kadar melezse o kadar güzeldir diye düşünüyorum. Her biri manken kadar güzel Budapeşte kızları ve erkekleri de doğruluyor bu hipotezimi neyse ki. Oğuz boylarından Avusturya İmparatorluğu'na Osmanlı'dan Sovyet Rusyası'na her geçen birtakım izler bırakmış burada. Acılara, savaşlara ve yokluklara rağmen bu şehir işte bunca değişik çiçekten bal toplamış bir lezzet. İşte bu yüzden Muhteşem Budapeşte olmuş. Süper olmuş, mmm! hem de enfes olmuş.
Türkiye'den Wizz Air ile gidiş dönüş 50 Euro'ya şıp diye gidiverdiğimiz (Ki bu pahalı bile çok daha ucuz biletler çıkıyor) Budapeşte seyahatimiz her anıyla mükemmel geçti. (Wizz Air ile uçmanın püf noktalarını merak ediyor musunuz? Hemen burayı tıklayın o zaman.)
Bilmeden oldu, denk geldi ama sanırım muhteşem Budapeşte'ye seyahat etmek için en güzel haftaydı. Şehrin her yanı enfes çınar ağaçları ve ıhlamurlayla kaplı, o ıhlamurların hepsi çiçekte. Sokaklarda yürüdükçe misler gibi kokular geliyor burnunuza. Şehre aşık olmak için yalnızca gözlenizi kapayıp koklamanız bile yeterli. İşte öyle bir güzellik.
Daha iyisini söyleyeyim: Budapeşte'de musluk suları içiliyor. Hatta Avrupa'nın en kaliteli suları olduğu söyleniyor. (Budapeşte'de tam 118 tane şifalı kaplıca olması da cabası tabi. İçin bolca şifa niyetine) Eeee, hava bedava, su bedava. Sözün burasında Sevgili Orhan Veli'yi de anmadan geçmeyeceğim tabi.
BEDAVABedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Kelle fiyatına özgürlük tabii. Ama Allahtan Macar parası Forint (HUF diye kısaltmışlar. Evet Shengen ülkesi ama Euro'ya geçmemiş) TL karşısında çok fazla değil. Fiyatlar bir Avrupa ülkesine göre gayet makul. Daha da güzeli, Huf'u TL'ye çevirmek çok kolay. Alışveriş yaparken fiyatlardan iki sıfır çıkartıyorsun, hop TL değeri. Tam değil azıcık fazlası ama alacağınız şey yaklaşık kaç lira anlaması çok kolay.
Macarlar (Hungarian) On Oğuz Boyundan olan Hunlardan, Yani Atilla'dan gelmiş. Şehirde bir çok Atilla isimli Macar olmasına şaşırmadım bu yüzden. Günlük hayatta birçok kelimenin Türkçeyle çok benzer olmasına da şaşmadım. Ama Budapeşte'de öyle çok dönerci, öyle çok 'Török Kebap'çı var ki korkarım Türk soyundan gelen Macarlar yine Türk soyuna doğru hızla çoğalıyor.
Bu biraz şaşırtıcı oldu işte :)
Budapeşte'den geçerken üzerine on köprü yapılmış Tuna Nehri'nin. Biraz daha mavi olmasını beklerdim doğrusu. Koskoca Johann Steauss Mavi Tuna Valsi'ni yazarken hepimizi kandırmış olamazdı elbette. (Sözün burasında yazar linki tıklayıp yazıya hafif bir vals eşliğinde devam etmenizi öneriyor.)
Koskoca Budapeşte'nin nüfusu yalnız 2 Milyon mu? Tüm Macaristan'ın nüfusunun yalnız 10 Milyon olduğunu ve hükümetin bu yüzden üçüncü çocuk yapanlara extra vergi indirimleri yaptığını duyunca neden yolda bunca hamile gördüğümü anladım. (Hayır, sen Macar değilsin, çok istiyorsan yine yap o üçüncüyü ama hobi olarak yapma, git Macaristan'da yap.)
Budapeşte 23 idari bölgeye ayrılmış. Mahalleler gibi yani ama bunlar iç işlerinde serbest dış işlerinde Budapeşte valiliğine bağlı. Gül gibi geçinip gidiyorlar işte.
Her dönem Budapeşte'yi ele geçiren ülkeler hep bir ayrı sevmiş ama Allah var. Osmanlı ''Nazlı Budin'' demiş buraya 167 sene. Tüm Macaristan'dan aldığı vergiyi İstanbul'a getirmek yerine Budin'e harcamış. Sonra Nemçe (Avusturya) elinden alınca çok ağıtlar yakılmış, çok göz yaşı dökülmüş nazlı Budin uğruna. Avusturya bu sevgiyi yok etmek istercesine tüm Osmanlı eserlerini yıkmış ancak onlar da bu şehre öyle güzel kaleler, katedraller ve mimari eserler yapmışlar ki seyrine doyum olmaz.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası işgalinde de çok acılar çekmiş Nazlı Budin. Sovyet işgali dönemi ayrı bir dram olmuş elbette. Velhasıl güzellerin başı dertten kurtulmaz ya öyle olmuş işte güzelim Budapeşte'de.
Ufak bir not: Nemçe Osmanlı izlerini yok etmiş ama şehirdeki yüzlerce ulu çınara dokunmamış. Ve biz biliyoruz ki bir yerde çınar varsa o topraklardan Osmanlı geçmiştir. Budapeşte'deki tüm ulu çınarlar bir Osmanlı yadigarı gibi salınıyor şimdi tüm heybetiyle ;)
Ama tüm acılar geride ayrı izler, ayrı güzellikler de bırakmış. İşte o yüzden lezzetli bir karışımdan oluşmuş gibi Tuna'nın kraliçesi. Hem Avrupalı, hem Osmanlı, hem Balkan, hem de Bolşevik. Biraz barok, biraz neo-klasik, azıcık da modern. İşte bu melez tat giderken damağınızda kalan Muhteşem Budapeşte'yi oluşturuyor.