Astara sınır kapısından geçişi yaptım ve artık İran'dayım! İran'a girdiğim gibi Humeyni rüzgarı etkisini hissettirmeye başlamıştı. Zaman durmuştu sanki burada. Etrafımı saran onlarca Türkçe konuşan ayaklı dövizciler, taksiciler…
Vakit kaybetmeden Kutaisi'de hostel'de tanıştığım Ali'yi aradım. Ali Astara'ya gelmiş ve beni bekliyormuş zaten. Onunla buluştuk ve bir yemek yedik. Ardından Ali beni Tebriz arabalarına bindirdi. Vedalaştık ve Tebriz'e doğru yola çıktım.
Araba çok eski, Paykan model ki, İran'da daha sonra her yerde göreceğim araba buydu. İran'ın savaştan önce ürettiği paykan üretimi durmuş sonrasında ve hala o yıllarda üretilen araçlar trafikte, araçlarda 4 kişi var yine ve kişi başı para alınıyor.
Astara-Tebriz arası yaklaşık 400 km ve kişi başı alınan para 15.000 tümen. Ulaşım ve benzin çok ama çok ucuz. Astara, Hazar Denizi kıyısında çoğunluğu Türkçe konuşan Azeri ve Taliş halkının yaşadığı bir şehir olduğu için Türkçe konuşmakta ve anlamakta hiç zorluk çekmedik.
Tebriz'e ulaştığım gibi Firdevs caddesi başında indim ve Hostel Meshed'e yerleştim. Saat gece 23.45 ve ben yorgunluktan ölüyorum. Hemen kendimi yatağa attım ve deliksiz bir uyku çektim.
İran Hakkında Genel Bilgiler
İran'da tam 1 ay kaldım, ve o kadar çok şey yaşadım ve gördüm ki…Arkadaşlarım sayesinde bilinmeyen İran'ın dehlizlerinde yürüdüm. Ve ben gezilecek bir ülke olarak İran'ı çok sevdim. Genel olarak notlarıma bakalım şimdi.
Halk otobüslerinde ön kapıdan giriş yok, orta kapıdan erkekler, arka kapıdan kadınlar biniyor. Otobüs duraklarında demirden yapılmış turnikeler var, kadınlar ve erkekler ayrı sıraya geçiyor. Otobüs içinde de kadın ve erkek bölümünü ayıran bir demir var, sadece para toplayan görevli bu bölümü geçebiliyor.
Cuma günleri resmi tatil, her yer kapalı.
Ülkede yollarda 3 çeşit taksi var, 1.si resmi taksiler yani taksi yazan taksiler, 2. Ve 3.sü ise halkın işlettiği korsan taksiler. Halkın ekonomik gücü çok zayıf ve parasız, ondan dolayı akşam mesai bitiminde işinden çıkan halk ve emekli olmuş kişiler kendi arabaları ile taksicilik yapmakta, benzin çok ama çok ucuz ve bundan dolayı da ikinci bir iş yapıyorlar. Yani yollarda, şehir içinde hangi arabaya el kol yapsanız pat diye durur önünüzde. Taksiciler kazık atmakta potansiyel tehlike. Kesinlikle inanmayın. Size 15.000 tümen dediği yer kesinlikle 500 tümendir. İranlı olmayan herkesi deli kazıklıyorlar.
İran çok ucuz bir ülke. Dolar ile gideceksiniz kesinlikle. Dolar kuru çok esnek burada. Kur sürekli değişiyor.
Şehirlerarası otobüsler Volvo ve dev gibi, içerisi çok geniş, saray gibi, deri koltuklar. Yolculuk başladığında size bir kutu ikram ederler, içinde 2 gofret, 1 bisküvi, 1 meyve suyu var ve yolculuk bitene kadar bir daha ikram yok. Otobüslerde emniyet kemeri kesinlikle bağlanır. Otobüsler mola verdiğinde tüm yocular iniyor otobüsten ve kapılar kapanıyor. Otobüs hareket edeceği zaman kapılar açılıyor ve yolcular biniyor tekrar.
Otobanlarda gişe noktalarında polis kontrol noktaları var, polisler otobüse binip yolcuları kontrol ederler.
İran bir çay ve nargile cenneti, benim gibi çay tiryakileri için cennet burası. Nargile'ye galyan derler ve her yerde galyan dükkanları vardır.
İran'da hemen her yere çadır atabilirsiniz ki yerel halk bile evine gitmiyor, çadır atıp parklarda kalıyor serin serin. Her yerde ama her yerde parklarda çadır atıp orada kalan halktan kişileri görebilirsiniz.
Tebriz'de Türkçe konuşulmakta, Azeri Türkçesi ama rahatça anlaşabiliyorsunuz. Ama Tebriz dışına çıktığınızda İsfahan, Şiraz, Yezd gibi şehirlerde Türkçe konuşan neredeyse yok ve anlaşmak çok güç olabiliyor, İngilizce zaten bilen yok halktan. Kesinlikle Farsça rakamları çalışın, en azından 1 den 10 a kadar öğrenin çünkü İngilizce yazan bir tabela bile yok.
İRAN'DA KESİNLİKLE KADINLARIN, MOLLALARIN VE HOCALARIN FOTOĞRAFLARINI ÇEKMEYİN. ASLA VE ASLA Şİİ-SÜNNİ SOHBETİ YAPMAYIN. İRAN HALKI Şİİ'DİR VE BİZ SÜNNİYİZ. YAVUZ SULTAN SELİM 1517 YILINDA MİLYONLARCA Şİİ İRANLIYI KILIÇTAN GEÇİRDİ VE BUNUN ACISINI HALA DUYAR İRAN HALKI. KESİNLİKLE HUMEYNİ HAKKINDA BİR SÖZ SÖYLEMEYİN. KIZLARDAN HEP UZAK DURUN VE ASLA GÖZ TEMASINA GİRMEYİN.
İran'da devrim zamanına şahit olmuş 40 yaş ve sonrası yaşlardaki kadınlar tamamen çarşaflı ve kapalı ve daha genç nesil ise sadece başının ortasından aşağıya sarkıtmak suretiyle yüzü ve başının yarısı açık, rengarenk çadoor giymekte. Genç kızların neredeyse yarısından fazlası burun estetikli çünkü erkekler tarafından beğenilmek için gösterebilecekleri sadece yüz kısımları var.
İnternet yasak yani facebook, twitter gibi sosyal paylaşım ağları, ama google gibi arama motorları var fakat çok ama çok yavaş. Kafayı yersiniz.
Erkeklerin şort giymesi yasak, ve benim gibi 14 tane dövmeniz varsa vücudunuzda daha sakıncalı. Ben İran günlerimde nisan ve mayıs sıcağında hep uzun kollu gömlek ile dolaştım. İranda her evde türk kanalları izlenmekte, gizli gizli. Uydu antene çanak demekteler. Ama çanak ev içinde saklı bir yerde muhafaza ediliyor. Dışarıda balkon gibi yerlere asılırsa toplatılıyor ve cezası var.
Tebriz'de göreceksiniz, halk zaten Azeri birde yerel halk Türk kanalları izleye izleye akıcı bir Türkçe öğrenmiş. Her yerde İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya, Ebru Gündeş soracaklar size.
Müslüman olduğumuz için bize çok sevecen, misafirperver ve dost canlısı kişiler. Ama yukarda yazdıklarımı unutmayın kesinlikle. Müslüman olduğumuz için girilmeyen pek çok yere girebildim. Yabancılar asla alınmıyor bir takım yerlere.
İran'ın para birimi riyal ama tümen kullanılıyor. İlk başta çok şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı ama halk çok basit bir yöntem bulmuş: riyalden bir sıfır atıyorsunuz, buyurun size tümen oldu.
Söylemeye gerek yok, askeri yerlerin, karakolların resimlerini sakın çekmeyin.
Ülkede irancell hatları alıp kullanabilirsiniz. Genelde 2'li sim kart olarak veriliyor. Yurtdışı ve içi konuşmak çok ucuz. Rahatlıkla sevdiklerinizle iletişime geçebilirsiniz.
İran'da 3 vakit ezan okunur, bizimki gibi 5 vakit değil; Şii geleneğinde günde 3 kez ezan okunur ve camiye gidilir.
İran tarihinde ise din ve inanış olarak kökeni binlerce yıl öncesine giden Zerdüştlük inanışı ve sonrasında şii inanışı vardır. İran'ın hemen her yerinde Zerdüşt dininden kimselere rastlayabilirsiniz, evlerde, otobüslerde, duvarlarda sembolünü görebilirsiniz.
Tebriz ve Tebriz'de gezilecek yerler
Tebriz ufak bir yer. Halkı iran azerisi ve akıcı Türkçe konuşabilmekte. Burada iletişim konusunda hiç zorlanmadım. Şehirde ana merkez diyebileceğimiz 2 cadde var, bunlardan biri İmam Humeyni caddesi, diğeri Şüheda caddesi. İkisi de birbirini paralel olarak kesmekte. Bu iki caddeye ne kadar yakın bir yerde konaklarsanız şehri gezmek o kadar kolay olur. Genel olarak bu caddeleri kesen tam göbekte yer alan Firdevs caddesi ise konaklama açısından ve ulaşım açısından en rahat caddelerden biri. Firdevs caddesinde yer alan Hostel Meşhed sırtçantalı gezginlerin uğrak yerlerindendir. Tebriz'de buradan daha ucuz bir yer bulamazsanız. İran hükümeti tarafından yurt gibi konaklama izni verilmiş tek yer. Beklentinizi fazla tutmayın, odalar çok berbat, kirli, tuvalet koridorda ve ortak kullanım, banyo yapmak isterseniz ayrıca bir para ödemeniz gerekli, kahvaltı oda fiyatına dahil değil. Ama benim gibi amacınız sadece uyumaksa dert değil. Zaten tüm gün gezip duruyoruz. Amaç uyumak..
Arg-e Tebriz
Firdevs caddesinin başlangıç noktasına geldiğinizde karşınıza eski bir kale harabesi çıkar, işte burası Arg-e Tebriz'dir. Tebriz'in en önemli tarihi eserlerinden birisidir. Bu kalenin tamamı tuğla ile örülerek yapılmış. Önceden bu kalenin yüksek surlarından idama mahkum olmuş suçlular atılırmış.
Arg-e Tebriz'in önündeki cadde imam Humeyni caddesi ve kaleyi arkanıza alıp caddenin sağına doğru adımlamaya başlarsanız yolun karşısında bir müze göreceksiniz. İşte bu müze tarihi Azerbaycan Müzesi.
Azerbaycan Müzesi
Giriş kapısındaki iki taştan koyun heykeli ile sizi davet eden bu müze 1957 yılında açılmış ve kesinlikle görmeniz gereken bir yer. Müze içerisinde fotoğraf çekmek yasak.
Müze 3 katlı ve içerde antik eserler, silahlar, iran hükümdarı Darius'tan bu yana tüm medeniyetlerin bastırmış olduğu sikke ve altınlar ki Yavuz Sultan Selim'in sikkesi saf altındı ve muhteşemdi- var. Giriş katının hemen solunda dev bir camekan içinde birbirlerine bakar halde yatırılmış iki iskelet var, binlerce yaşında olan bu iki iskelete –aşıklar- ismi verilmiş. İskeletler ilk bulunduğu zaman toprağın altında bu şekilde bulunmuş yani bu pozisyonda gömülmüşler. En alt katta ise beni şaşkınlıktan donduran ve dilimi yutturan bir heykel müze salonu var. Tebrizli ünlü heykeltıraş Ahad Hosseini tarafından yapılan bir heykel salonu var burada ama heykeller o kadar canlı ve ince detaylı yapılmış ki gözlerime inanamadım. O salonda yaklaşık 1 saat kaldım ve dondum kaldım bu kadar mı gerçekçi bir çalışma olur mu diye. Fotoğraf çekmek yasak ama fotoğraf heykellerinin bulunduğu kitapçığı satın almak serbest.
Salonda görevli genç bir arkadaş yanıma geldi, adı Hasan. Tanıştık ve Türkçe sohbet etmeye başladık. 1 saat boyunca bana heykellerin hikayesini anlattı. Hasan bana seve seve tüm Tebriz'i dolaştırabileceğinden bahsetti. Seve seve kabul ettim.
Gelelim heykellerin hikayesine; alık, fakirlik, zenginlik, tokluk, savaş, kapitalist ülkeler, ırkçılık, kardeşlik, din, savaş betimlemeleri yapılmış heykellerde, nasıl tarif edeceğim bilemiyorum, yazıya dökmek çok zor ama inanın bana kendi gözlerinizle gördüğünüzde ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Biz sohbet ederken müze müdürünün oğlu Nima geldi yanımıza, 21 yaşında bir arkadaş. Başladık sohbete, Nima bana henüz kimsenin bilmediği ve kazı çalışmalarının devam ettiği bir yer altı mezar şehrinden bahsetti. İstersem kısa da olsa görebileceğimi, gezdirebileceğinden bahsetti. Havalara uçtum tabi. Kazı alanına giriş yasak ama Nima müze müdürünün oğlu olduğu için serbest tabi. Hemen yola koyulduk ve Azerbaycan Müzesi'nin arka bahçesinden kilitli bir kapıdan geçerek bir kazı alanına vardık. Etraf büyük duvarlarla çevrili, içerde arkeologlar fırçalarla toprakları süpürüyor. Askerler ve sivil güvenlik görevlileri de var. İlk önce herkes bana baktı, elimde fotoğraf makinası, turist bir tip. Nima onlarla konuştu ki zaten herkes onu tanıyor. Sonra yanıma gelip benimle konuştular. Fotoğraf çekmek yasak dediler ama ben içerde Nima'dan izin alarak çekim yaptım.
Azerbaycan Müze bahçesi ve arkada bulunan kapıdan giriş yaptım.
İçeriye girdiğimde şaşkınlıktan dilimi yuttum nerdeyse. Binlerce yıl öncesinden kalan iskeletler bulunmuş, yanlarında yine gömülü halde silahlar ve çanak, çömlek..Camekan bir alanda korumaya almışlar. Tarih ve medeniyeti saptamaya çalışıyorlar.
Yer altı Mezarlığı ve kazı yapılan her toprak katmanı işaretlenmiş. Ben zevkten dört köşe olmuş vaziyetteyim, işte esas İran günlerim başladı.
Mescid-i Kabud-Mavi Cami
Yaklaşık 1001 tane olduğu söylenen mavi çinilerle Allah adının yazılı olduğu bu cami 1465 yılında yapılmış ve o zaman kullanılan çiniler eşsiz güzelliğiyle Tebriz'in görülmeye değer en önemli eseri arasına girmiştir. Bir çok deprem geçirmiş Tebriz ve çinilerde o depremlerde yok olmuş. 1465 yılından kalma çiniler ise hala cami duvarlarında var. Cami içinde ise muhafazası daha kolay olmuş ve gerçekten muhteşem.
Caminin içi eşsiz çinilerle döşenmiş. Gerçi bu çiniler benim iran günlerimde daha sonra aklımın başından gideceği İsfahan'da göreceklerimin bir habercisi gibi. Cami içinde bir bölümde Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şahın mezarı varmış. Mezara inemiyorsunuz, kapalı. Ama ben delikten içeri makinayı soktum ve birkaç poz çektim.
Mescid-İ Kabud'un olduğu geniş ve büyük bahçe ise Tebriz halkının soluklandığı, çay içtiği bir yer ve buraya Khagani Bahçesi denilmekte. Bunun sebebi ise 12.yy'da burada yaşamış olan ünlü Azeri şairi Khagani'nin heykelinin bulunması.
Sıcak kendini iyice hissettirmeye başladı, ve karnım acıkmaya başladı hafiften. Tebriz'e gelip buranın meşhur yemeği olan Tebriz köftesini yememek olmaz. Oldukça büyük olan bu köfteler adet hesabıyla satılıyor. Tebriz köftesine yada İran diliyle köfte tebrizi deniliyor. Gerçekten büyük ve içinde çok çeşitli baharatlar var. Tadı muhteşem güzel, nefis.
Tebriz Bazaar
İran bir Bazaar cenneti desem yanlış olmaz herhalde, gittiğim her şehrinde bizim Kapalıçarşı misali girdiğinizde kaybolacağınız bazaarları var. Tebriz'de bulunan bu çarşı da Firdevs caddesinin sonunda yer alan 2.büyük cadde olan Şüheda caddesinin önünde yer almakta.
Çarşı gerçekten büyük ve içinde çeşitli esnaf grupları var. Kapalıçarşı'nın daha ufağı ama en azından iran havası kokladığınız bir yer. Yorulduğunuzda her köşe başında çayhane var, oturun çayınızı için. Bu arada İran'da çaylar bardakta değil, demlikte gelmekte ve sudan ucuz. Ama maalesef demleme çay değil, poşet çay.
Bu çarşı içinde peynirciler, ayakkabıcılar, baharatçılar, kuyumcular, gıda malzemeleri satanlar gibi bir çok grup farklı labirent gibi bölümlerde ayrılmış durumda. Çarşının 1000 yıllık olduğu söyleniyor. Çarşının koridorlarında ilerlerken çatı bölümlerinin hep delik olduğunu göreceksiniz, işte bu delikler doğal klima görevi yapıyor. İçerdeki sıcak havayı alıp sirkülasyon yapıyor. Dışarısı o kadar sıcakken bile çarşı içi serin.
Kesik Minare
Çarşının gıda malzemeleri satan esnaf bölümünün bulunduğu alana sapıp o koridor boyunca yürüdüğünüzde çıkış kapısından çıkın. Karşınıza Kesik minare dedikleri tarihi cami çıkar.
Ve bu camiden tekrar ana yola çıktığınızda Şüheda Meydanına çıkmış olursunuz.
Galyan / Nargile İranlılar'ın vazgeçilmezi
Her sokakta, her caddede irili ufaklı galyan dükkanları bulabilirsiniz. Yerel halk ile kaynaşmak, sohbet etmek için iyi fırsattır. Ben de gördüğüm ilk galyan dükkanına girdim, burası ufacık ve girdiğim anda tüm gözler bana çevrildi, nerelisin sorusu, ardından başlayan İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya, Ebru Gündeş soruları...
Galyan dükkanları da fark ediyor kendi aralarında, bu tip ufak yerlerde genelde esnaf ve yaşlı kesim takılıyor, galyan yanında daima bir demlik çay geliyor ve yanında kıtlama şeker. Bu arada İran'da çayların yanında hep kıtlama şeker gelir, bizim doğu bölgesinde de kullanılan şeker. Ağzınıza atar, kıtlar ve sonrasında bir yudum çay içersiniz.
Yeni Tebriz Bölgesi
Tebriz eski ve yeni olmak üzere iki kısımdan oluşmakta. Yukarda gezdiğimiz yerler genelde eski kısım ama modern ve büyük binaların yapıldığı, çarşı ve caddelerde son moda beyaz eşya ve iletişim malzemelerinin satıldığı ışıl ışıl olan yer yeni Tebriz.
Yeni Tebriz dediğimiz meydan da çok büyük bir mermerden döşenmiş halı şeklinde bir alan var, gençlerin takıldığı. Malum iran halısı çok ünlü ve bunu mermerden bir desen yaratarak meydana işlemişler.
Hükümet Binası
Bu bina 1942 yılında Almanlar tarafından yapılmış ve şimdi müze olarak kullanılmakta. İçerde ki 2 katlı bu bina değişik çanak ve çömlekler sergilenmekte ama görmeniz gereken esas yer dev halı dokumasının bulunduğu salon. Giriş ücretsiz.
Şems Tebrizi Çarşısı
Şüheda Meydanının köşesinde bulunan bu devasa kapalı çarşı her türlü beyaz eşya, bilgisayar ve cep telefonunu bulabileceğiniz, Tebriz'in can damarı olan çarşıdır. Burada saat 22.00'ye kadar her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Kendovan ve Kendovan'da gezilecek yerler
Kendovan, Tebriz'in yaklaşık 65 km uzağında. Kendovan bakir, teknolojiden uzak kalmış bir köy. Şevkinizi kırmak gibi olmasın ama ulaşım gerçekten çok zor. Kapadokya neyse burası da aynen böyle bir yer ama bir farkla, bu mağaralarda insanlar yaşamakta.
Önce Humeyni caddesinde yer alan merkez otobüs duraklarına geldik ve BRT yazan halk otobüslerine bindik. Bu otobüs bizi Tebriz tren istasyonunun bulunduğu yaklaşık 20 dk yol süren Cihad meydanına getirdi. Tebriz tren istasyonuna bakan yol kenarında Osku minibüsleri kalkmakta. Her saat başı kalkan bu minibüsler ile ilk önce Osku'ya gitmelisiniz. Tebriz-Osku arası yaklaşık 50 km ve minübüs ücreti kişi başı 600 tümen.
Yola çıktıktan sonra tıngır mıngır klasik bir yolculuk sonrası ufak bir yerleşim olan Osku'ya vardık. Buradan Kendovan yaklaşık 15 km ve minibüs ya da otobüs yok. Mecburen taksi tutmak zorundasınız. Taksi fiyatları çok ucuz.
Kendovan kapısına geldik. Burada kapıda bir gişe var, yani bildiğiniz köye giriş yolunun ortasında bir gişe var. Köye giriş kişi başı 1500 tümen. Araç parasıymış bu. Yani yaya geçiş bedava ama araçla girersen 1500 tümen. Araba hareket etti, 5 dk sonra köydeyiz.
Kendovan gerçekten muhteşem bir köy ve mağaralarda yaşayan halk binlerce yıldır burada. Doğal ürünleri ki özellikle balları müthiş güzel. Kendovan'ı ikiye bölen nehir kenarında piknik yapabilir ya da nefis yemekler yiyebilirsiniz.
Yaklaşık 2 saat dolaştıktan sonra yemek için nehrin diğer yanına geçtik. Burada bir çok lokanta ve galyan yeri bulunmakta. Bu sefer menümüzde bir diğer meşhur iran yemeği var: Çelo Kebap. Bu kebap yağsız ve tuzsuz bir pilav eşliğinde verilen bizim Adana kebap tarzı bir kebap. Porsiyonlar gerçekten büyük. Tereyağını ufak bir pakette yanında veriyorlar.
İran'da her yemeğin yanında soğan kesinlikle veriliyor. Yemeğimizi yedikten sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Günübirlik Kendovan gezimiz sonrası Tebriz'e döndük.
Ilgölü Gezisi
Tebriz şehri dışında bulunan Ilgölü ortasında bir havuz bulunan geniş bir park alanı aslında. Tüm Tebriz halkı buraya akıyor. Havuzun ortasında bulunan restoran ise İran piyasasına göre pahalı bir yer. Ilgölü'ne gelmek için tek alternatif taksi tutmak.
Eynali Dağı
Eynali dağı Tebriz şehir merkezinden yaklaşık 15 km uzakta olan bir kutsal dağ. Kesinlikle görülmesi ve gezilmesi gereken bir yer burası. Dağın tepesindeki mezarlıkta Hz.Ali'nin 2 oğlunun mezarları bulunmakta ve aynı zamanda yine aynı yerde İran Dağcılık Kulübünün ofisi bulunmakta. Tepeye çıkınca gördüğünüz manzara nefis.
Dağa tırmandıkça soğuk ve rüzgar etkisini gösteriyor. Burada teleferikler var isterseniz teleferikler ile dağa çıkabiliyorsunuz ama biz yürümeyi tercih ettik.
Dağın zirvesine çıkmak yürüyerek yaklaşık 1 saat sürmekte ve dik yokuş yukarı çıkıyorsunuz. Epey yorucu. Ama zirveye çıktığınızda deli bir kalabalık ile karşılaşıyorum. Burada ağlayan, ibadet eden, duvarlara yüzünü süren onlarca İranlı var.
Türbeye girdiğinizde Hz.Ali'nin iki oğlunun mezarları yan yana ve girişte size bir pasta yada kek vermekte görevliler, sakın almıyorum demeyin, kutsal bir ikram bu..
Türbe girişinde daha sonra tüm İran'da her camide ve otelde göreceğiniz Mühr-ü Namaz Taşları var.
Mühr-ü Namaz Taşları nedir?
Şii inanışına göre namaz kılan her şii alınlarını mutlaka taş yada toprağa koymak zorunda. Camilerde halı üstünde namaz kılındığı için alınlarını bu taşa koyuyorlar. Bu taşlar ufak, kibrit kutusu büyüklüğünde. Taşların üzerinde Ali, Muhammed gibi isimler kazılı. Çok fazla aynı taşa alnını değdirip çok namaz kılan kişilerde bu kazılı isimler alnına çıkıyormuş dediklerine göre.
Türbe ziyareti bitince hemen yan tarafta bulunan İran dağcılık klübünün basit ve ufak cafesine çay içmeye girdik.
Artık gün kararmaya başlayınca tekrar inişe geçtik ve bir taksi tutup Tebriz şehir merkezine geldik. Bu arada hepimizin karnı acıkmıştı ve yine bir esnaf lokantasına gittik. Bu sefer ki menü yine İran'a has ve meşhur yemekleri Ab Guşt.
Ab Guşt, yağlı kuzu eti, nohut, patates, domates ve bezelye karışımı bir yemek. Sahanda getiriliyor. Sahanda bulunan bir tokmakla siz eti eziyorsunuz ve tabağa boşaltıp afiyetle yiyorsunuz.
Bu arada İran'da ayranlar 2 çeşit; sodalı ve naneli. Benim favorim naneli olan. Bunun dışında bir ayran seçeneğiniz yok. Yine İran'da bizdeki gibi somun ekmek falan yok. Resimde gördüğünüz pide tarzı yada lavaş var ama büyük boyda yine.
İranda hemen her sokakta adım başı bir yardım kutusu göreceksiniz. Burada toplanan yardımlar iran-ırak savaşında şehit olmuş iran askerlerinin ailelerine gitmekte.
Tebriz'de hemen her sokakta taze sıkılmış meyve suyu içeceğiniz dükkanlar bulunmakta ve en ünlüsü bunlardan kesinlikle kavun suyu içmeniz.
İran bir tatlı cenneti ve kurabiye, poğaça falan yok iran da, her yerde bin bir çeşit tatlı var ve ben en ünlülerinden olan macunu denedim
Macun: Eğer İran'a adım atıp bu tatlıyı yemeden dönerseniz geziniz eksik sayılır ona göre. Bu tatlıyı yedikten 5 dk sonra Tebriz sokaklarında koşmaya başlıyorsunuz, yemeklik viagra, atom, deli koşturan vs ne derseniz deyin ama bu macunu yiyin Bir bardağın içine bal, süt, badem, kakao, Hindistan cevizi, ceviz, dondurma, susam, muz, hurma, fıstık koyuluyor, kaşıkla hafif eziliyor ve 5 dk dinlendirilmeye bırakılıyor. Sonrasında kaşıklamaya başlıyorsunuz ve bittikten sonra takriben 5 dk sonra bir enerji patlaması yaşıyorsunuz.