Jet hızı ile dönüş yolunda Karadeniz turuna devam ediyoruz. Bazı kısımları dönüşe bırakmakla iyi bir karar mı aldık, kötü bir karar mı aldık bilemiyoruz. Çünkü muhteşem şehirlere resmen hızlandırılmış bir şekilde gidiyoruz ve bu turumuzdan tat almamıza engel oluyor. Fakat yine de gezme ve görme isteğimize engel olamıyor :) Şimdiki rotamız; Giresun.
Giresun hakkında daha önce ne duydunuz bilmiyorum ama benim ilk kulağıma gelen şeylerden biri fındık cenneti olduğu idi. Tabi bu kadar fındık cenneti olduğunu duyup bir fındık ezmesi bile yiyemeden dönmek de bana özgü bir şey olsa gerek :)
N'apalım artık başka zamana kısmet. Şimdi geliyorum Giresun'un en can alıcı noktalarına... Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki ben Giresun'da gördüğüm bu muhteşem manzarayı başka hiçbir yerde görmedim. Gerçekten anlatılmaz. Böyle bir manzaranın gerçek mi hayal mi olduğunu anlamanız ve etkisinden çıkmanız bir hayli güç olabilir :)
Tabi bu muhteşem manzaraya kavuşabilmek için Giresun Kalesi'ne bir güzel çıkmanız gerekiyor. Giresun'a uğrayıp sakın ha ''Aman Giresun Kalesi'ne çıkmayalım, ne gerek var!'' demeyin. Kaleye çıkıp o muhteşem manzarayı görmeden dönerseniz kaybınız büyük olur.
O güzel manzaradan sonra bu taraf ''Giresun'un karanlık yüzü'' gibi oluyor ama gördüğünüz bina yığınlarının ışıl ışıl havası bile burada bir başka söyleyeyim :)
Kalenin bulunduğu bölümde aynı zamanda hediyelik eşya satan yerlerde var. Giresun'u size hatırlatacak bir çok süs eşyası sizin aklınızı başınızdan almaya yeter de artar bile :)
Bir de tabi ki kaleye kadar çıkmışken kalenin aşağı bölgesinde bulunan Giresun şehitliğine de gitmeden olmaz. Zaten çok kısa bir yürüme mesafesi var, mutlaka gidin ve görün.
Son duraklarımızdan biri olan Zeytinlik mahallesindeyiz. ''Bu mahallenin ne gibi bir özelliği olabilir?'' diyorsanız size şöyle söyleyeyim eğer bir mahalle eski Giresun evlerinden oluşuyor ve korunma altına alınıyor ise bu mahalle turistik bir değer olmayı hak ediyor demektir.
Aslında gönül bu turun daha da uzun uzadıya olmasını isterdi ama bir günde üç şehir gezince Giresun'a bu kadar bile zaman ayırabilmek büyük şans oldu bizim için :) Müzesine bile giremeden şehre veda etmek zorunda kaldım. Gece kapısından bakabildim sadece müzeye ama napalım sağlık olsun :)
Bu arada turda yerli halkla tanışma fırsatı da buldum ve bir çok bilgiye sahip oldum. Bunları sizinle de paylaşayım istiyorum; mesela Trabzon ekmeği diye bildiğimiz ekmeğin aslında Giresun'dan çıktığını, en önemli manastırın Sümela değil, Meryem Ana Manastırı olduğunu biliyor muydunuz? Ben vallahi bilmiyordum :) Ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış olduğu bilinmez ama bilgi aldığım kişinin bilgi açısından bir tur rehberinden farkı yoktu.
Biz bu kadar bilgi almamıza rağmen maalesef ki Meryem Ana Manastırına gidemedik. Çünkü gidiş süresi Giresun merkezden iki saat sürüyordu ve bizim gidip geri dönecek zamanımız yoktu :( Lakin sizin yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Hatta gitmişken; Katolik kilisesi, Meryem Ana kilisesi ve Seyyid Vakkas türbesi gibi diğer dini mekanları da ziyaret edin.
Son olarak da mutlaka yolunuzu Görele'ye düşürün, o yolun üzerindeki Giresun adasını görün ve Giresun'un herhangi bir yerinde fındık ezmesini tadın!