Kenya ve Başkent Nairobi

Safari sonrası son durağımız Nairobi. Nairobi’ye yaklaştığımızda yoğun bir trafik karşılıyor bizi. İstanbul’dan farkı yok, beş dakikada iki metre ya ilerliyoruz, ya ilerlemiyoruz. Trafik soldan akıyor. Yolların tamamı ise Çinliler tarafından yapılmış. Aslında nüfusa oranla bu trafik çok da şaşılacak bir şey değil, toplam 40 milyonu aşkın nüfusa sahip olan Kenya’nın yüzde 15’e yakını Nairobi’de yaşıyor. Aynı zamanda sadece Kenya’nın değil, Doğu Afrika'daki en yüksek nüfusa sahip şehri. Nairobi’de yaşayan halkın %70'i Hristiyan.

Ülke genelinde sıklıkla kullanılan araçlara Matatu adını veriyorlar. Genelde Toyota ya da Nissan marka olan bu minibüsler 14 kişi kapasiteli. Çoğunlukla Nairobi’nin merkezi ile çevresinde daha fazla rastlanıyor.

Ülke genelinde en yaygın konuşulan dil, aynı zamanda Tanzanya ve Uganda'da da konuşulan Swahili dili. Ancak bunun yanında farklı kabilelere ait 42 farklı dil de konuşuluyor.

Nairobi, coğrafi olarak ekvator çizgisine oldukça yakın konumda bulunuyorsa da iklimi hiç de sanıldığı gibi bunaltıcı değil. Mart – Haziran arası kentin en fazla yağış aldığı dönem. Kent deniz seviyesinden 1.661 metre yükseklikte bulunuyor. Bu nedenle de hava sıcaklığı 25 derece üstüne çıkmıyor ve 10 derecenin altına düşmüyor. Bu kent için büyük bir avantaj da sağlıyor, çünkü sivrisinekler için fazla soğuk olduğundan sıtma riski de doğrudan azalmış oluyor.

Nairobi’nin ilk kuruluşu 1899 yılına rastlıyor. O dönemde Uganda demiryolu inşa ediliyormuş. Nairobi’nin bulunduğu bölge Mombasa ile Uganda’nın başkenti Kampala arasında yer aldığından ve bölgedeki nehirlere yakın konumda bulunduğundan, burası uygun bir depo ve kamp alanı olarak belirlenmiş. Nehirlere de yakınlığı nedeni ile Maasai dilindeki anlamı “Yeşil ve sulak yer”. Kent bir nevi adını da çevresinde kurulduğu Nairobi nehrinde alıyor.

Ancak kentin asıl gelişimi, bölgede yaşanan veba salgını ve yangın sonrası yeniden inşa edilmesi ile başlamış. Özellikle de 1905 senesinde İngilizler merkezi Mombasa’dan Nairobi’ye taşıyınca, kent idari merkez olarak hızlı bir yükselişe geçmiş. Bölgeye İngilizler’in yerleşmeye başlaması ile 1920 – 1950 yılları arasında nüfus 9.000’den 80.000’e yükselmiş. Ancak İngilizler’in bölgede nüfuslarını arttırması yerli halkı rahatsız etmiş ve Mau-Mau isyanı yaşanmış. Bu isyan sonrasında da 1963 senesinde Kenya bağımsızlığını kazanmış.

Kenya'nın ilk devlet başkanı Jomo Kenyatta olmuş. Günümüzde ismi Nairobi uluslararası havaalanına verilmiş.

Nairobi’de kişiler arasındaki gelir farkı çok yüksek. Gökdelenleri, alışveriş merkezlerini, büyük işyerlerini ve villaları mesken tutan zengin İngilizler ile gecekonduları, tek göz külubeleri mesken tutan Kenya halkı iç içe yaşıyor. Çevre kentlere göre gelişmiş olduğundan Doğu Afrika’nın en fazla göç alan kenti. Özellikle Somali ve Sudan’dan gelenler çok fazla, ya iş olanaklarını değerlendirmek için ya da iç karışıklıktan kaçmak için Nairobi’ye göçüyorlar. Nairobi’de asgari ücret 25 bin şilin, yani yaklaşık 300 USD. Kentte çok sayıda Hintli ve Pakistanlı da yaşıyor. Aslen Hintli ve Pakistanlı olanlar, 1899 senesinde bu bölgede yapılan demiryolunda çalışmak üzere Hindistan ve Pakistan’dan getirilen işçilerin torunları.

Durum böyle olunca haliyle suç oranı da yükseliyor. Özellikle gezerken şehrin hemen dışındaki şehri çevreleyen gecekondu bölgeleri, Uhuru Park, Jeevanjee Gardens ve Central Park çevresi hiç tekin değil, hele de hava kararınca. Kapkaç olayları ile meşhur bölgeleri ise Latema ve River Road çevresi.

Bu nedenle buradan geçerken araba içinde olmamıza rağmen şöforümüz kapıları ve pencereleri sıkıca kapatıyor. Bununla da kalmayıp, “fotoğraf çekerken dikkat edin, kamerayı çok göstermeyin” diye uyarıyor.

Nairobi'nin en büyük ve en eski caddesi olan Kenyatta Avenue, yine adını ilk devlet başkanından almış. İki tarafı jakaranda ağaçları ile süslü hoş bir bulvar. Kapkaçı ile meşhur olan River Road bölgesi ise Kenyatta Avenue'nun hemen 500 metre ilerisinde başlıyor. Bu da kentteki kontrastı çok net bir şekilde yansıtıyor.

Kentin en önemli yeşil alanlarından olan Uhuru yani özgürlük parkı, şehrin karmaşasından ve gürültüsünden kaçmak için birebir. Ancak hava karardıktan sonra çok tekin değil.

Nairobi'de 1998 senesinde Amerikan Elçiliği'ne bomba yüklü bir kamyonla yapılan saldırı, son yıllarındaki en büyük olumsuzluklardan. Bu saldırıda 263 kişi ölmüş ve 5.000 civarında kişi yaralanmış. Günümüzde ise bu bölge anıt-park haline getirilmiş.

Nairobi çok turistik bir şehir olmasa da görülmesi gereken en önemli yer 7 Oscar ödüllü “Benim Afrikam” (Out Of Africa)’ın yazarı Danimarkalı Karen Bliexen'in günümüzde müzeye çevrilmiş olan evi.

Asıl adı Karen Christenze Dinesen olan Karen Bliexen, 1985'in en çarpıcı filmine konu olmuş kitabında, 1914-1931 yılları arasında Nairobi'de geçirdiği zorlu yaşamı kaleme almış. Kitapta hem 1914 senesinde aslen kuzeni olan Baron Bror von Blixen-Finecke ile yaşadığı başarısız evliliği, sevgilisi Denys Finch Hatton'la yaşadığı ilişkiyi, hem kahve üretimi konusundaki çabalarını, hem İngiliz koloni dönemini hem de Maasai ve Kikuyu kabilelerini anlatmış.

1985’te  “Benim Afrikam” filminin gösterime girdiği 1985 senesi aynı zamanda Karen Blixen'in doğumunun da yüzüncü yılı. Tam da bu sene ev müzeye çevrilerek halka açılmış. Tabii bunda Kenya'da yaşayan Danimarkalı’ları büyük rolü var. Danimarka Hükümeti devreye girmiş ve bu evi müze haline getirilmek şartı ile Kenya'ya armağan etmiş.

Nairobi’de görülebilecek bir diğer nokta ise 1946 senesinde açılan ve Kenya'nın en eski ulusal parkı olan Nairobi Ulusal Parkı. 117km² bir alana sahip olan parkın kent merkezine uzaklığı sadece 7 kilometre. Ancak eğer Serengeti, Ngrongoro ya da Masai Mara’ya gidilecekse Nairobi Ulusal parkı, ziyaretçileri çok tatmin etmeyecektir. Çünkü burası, diğer milli parklara göre çok daha küçük, biraz daha mini safari alanı. Burada sıklıkla görülebilen hayvanlar arasında babunlar, filler ve zürafalar yer alıyor.

Kenya’da yırtıcı hayvan nüfusunu koruyabilmek için bir program başlatılmış: "vahşi hayat korunması için kiralama programı". Bu programa göre hayvanların göç yolları üzerinde yer alan araziler, Maasailer'den kiralanıyor. Çünkü Maasailer sığırlarına zarar verdiği gerekçesi ile yırtıcıları katlediyorlarmış. Tabii bu da yırtıcı hayvan nüfusunda ciddi bir azalmaya sebep oluyormuş. Bu program sayesinde vahşi hayvan nüfusu korunma altına alınmış.

Kentteki diğer bir önemli nokta ise Giraffe Center. Burada korunma altındaki zürafaların, özellikle de nesli tükenmekte olan Rothschild zürafalarının bakımını yapıyorlar. Bizim gitmeye vaktimiz olmadı.

Akşam yemeği için ise kentin en popüler restoranlarından olan Carnivore et restoranını tercih ettik. Biraz bizdeki ocakbaşını andırıyor. Önce açık büfeden mezeliklerinizi alıyorsunuz, ardından kömür ateşinde pişirilen etler, pişirildikleri şişlerin üzerinde garsonlar tarafından masaya servis ediliyor. Servis edilen etler arasında zebra, timsah, devekuşu ve ceylan etleri de mevcut.

Yemek sonrasında ise uçak saatimize kadar vakti değerlendirmek adına Kenya'nın en eski ve meşhur oteli olan The Norfolk'a gittik. Burası eskiden geniş arazilere bakıyormuş. Şimdi ise karşıdaki binalar görünüyor terasından. Ancak şık bir otel. Bu otelin terasındaki Lord Delamere Terrace Bar, Nairobi’deki yabancıların en önemli uğrak noktası. Pek çok önemli iş toplantıları ve bağlantıları burada yapılıyor.

Otelde biraz dinlendikten sonra, bu canlı ve kozmopolit şehirden ayrılarak İstanbul’a dönmek üzere havaalanına doğru hareket ettik.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni