Kızıldeniz'in İncisi: Sharm El Sheikh

Sharm el Sheikh; Kızıldeniz’in incisi, Allah’ın lütfu diyebileceğim bir yer. Mısır’a bağlı ama Mısır ile alakası yok. Otelleriyle yollarıyla sanki başka bir ülkeye bağlı.

Turkuaz rengi deniz tüple dalmadan, şnorkeli ve maskeyi takıp şahit olunacak mercan resifleri denizden karaya bakarken Sina Çölü’nün toz bulutu gerçekten Sharm el Sheikh’in ne kadar farklı bir yer olduğunu bize gösterdi. Merkezi Naama Bay’dir. Merkezde her ne istersen var. Modern bir yer. Yiyecek içecek sıkıntısı olmadı. Bu arada biz turla Kızıldeniz’e gittik. Her şey dahil tek gittiğim yer ve oteldeki yemekler sanki kendi ülkemdeymişim gibi hissettirdi.

Otel Jazz Mirabel idi, Naama Bay’e yaklaşık yarım saat mesafede. Otelin önündeki taksiler sülük gibi ama biz alışığız bu duruma. İlk gün minibüse bindik kazıklamak istiyorlar ama ben Müslüman olduğumuzu söyleyince ismimi sordu Burak dedim eşimin ismi de Fatma deyince inanın para almadı. Biz tabi bu durumu tüm tur boyunca kulandık özellikle de çarşılarda. Her günü dolu dolu yaşadık. Jazz Mirabel’in kumsalının önünde 500 metre iskele var. Odalar ferah ve temiz bir otel. Fakat biz genelde akşama kadar etkinlik yaptık.

Bana sorarsanız kesinlikle Tiran Adası’na gidin derim. Naama Bay’dan kalkan tekne turlarıyla (kendi turumuza nazaran çok daha hesaplı ayarlayacağınız turla) tekne marinadan ayrıldıktan sonra denizin harika görüntüsü ve karanın çölü eşliğinde çok güzel bir tur olacağının sinyalini verdi. Durduğumuz koylar deniz, mercanlar ve balıklar özel yapılmış akvaryumlar gibiydi. Tak maskeyi şnorkeli zenginliğe şahit ol.

Bazı duraklar ürkütücüydü örneğin tekneyle yanaştığımız bir yerde derinlik 20 metreden başlıyordu. Ben aşağıya serbest dalmak istedim ama eşim korktuğu için dalış saatimi teknedeki çalışan adama verdim aşağıya inip çıktı ve saatim tam 19,6 metre yazıyordu ve eleman hiç kaybolmadı gözümüzden. Rengârenk balıklarla vatozlarla mürenlerle çeşit çeşit mercanlarla yüzdük tur boyunca. Ben tabi köpekbalığı da görmek istedim olmadı maalesef ama dibimizde yuvaları varmış bu yüzden suda grup halinde olmamızı istediler.

Ras Muhammed de görülmesi gereken bir yer. Burası milli park, aynı zamanda karadan da gidiliyor biz tekne ile Ras Muhammed turuna çıktık. Tiran adası için ne söylediysem aynıları geçerli sadece daha sığ yerlerde de durakladık. Suyun sıcaklığı da tam kıvamındaydı (Temmuz’da). Bir tam günümüzü Kahire turuna ayırdık. Ancak bir tek bu aktivitemizi Türkiye’den geldiğimiz tur şirketiyle gerçekleştirdik çünkü uzak bir yolculuk ve Kahire olunca cesaret edemedik yerel turla gitmeye. Gece yarısı yol aldık, Süveyş Kanalı’ndan geçerek sabah Kahire’ye erken saatte vardık (kahire ve piramitler turumuzu önceki yazımda aktarmaya çalıştım: gezimanya.com/GeziNotlari/ihtisamin-gozle-gorulur-hali-kahire).

Sporcu olmamın tecrübesiyle herkes en önce otururken biz en arkada uzanarak yolculuklarımızı gerçekleştirdik. Buna rağmen turda biz ve tüm tur arkadaşlarımızın pestili çıktı. Döndükten sonraki gün otelden adımımızı atamadık. Biz de otelimizin tadını çıkardık tek gün. Kahire’ye uçak turları da var. Sharm el Sheikh’e gidip de Kahire’yi görmemek olmaz, yorgunluğa değdi.

Ayrıca yarım günü alan atvlerle Sina Çölü safarisi de güzel bir deneyimdi. Kafalarımıza puşileri taktılar bir yılan gibi birbirimizi takip ederek çöle daldık. Eşim dönüşte ilk defa atv kullandığı için çok heyecanlandı ama tur sonunda iyi ki kullanmışım dedi (eşim benim gibi adrenalini sevmiyor).

Vakit varsa başka koylar da var gitmeye değecek. Benim hayatım boyunca gördüğüm denizler içinde Kızıldeniz’in ayrı bir yeri oldu.

Not: Sharm el Sheikh’e gitmeyi düşünürseniz ve hala güvenliyse giderken kaliteli bir maske ve şnorkel almanızı tavsiye edebilirim.                                         Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.