Krabi’den yaklaşık 1-1,5 saat doğuya doğru gittiğinizde Klong Thom bölgesine ulaşıyorsunuz. Bu bölgenin en önemli özelliği Khao Phra-Bang Khram Nature Reserve yani doğal koruma alanına sahip olması. Burada 300’ün üzerinde korunan tür var. Bu türler arasında en önemli olanlardan biri siyah karınlı pita kuşu. Zaten hemen park girişinde bulunan ziyaretçi merkezinde de nesli tükenmekte olan bu kuşun heykeli var.
Yine bu ormanlık bölgede kral kobra da varmış. O nedenle burada rotanın dışına çıkmamanızı tavsiye ediyorlar : ) Kuş gözlemcileri için favori rotalar arasında.
Turistlerin Bang Khram doğal koruma alanına akın etmesinin nedeni ise tüm bu güzelliklerinin yanı sıra renkleri ile göz kamaştıran Emerald Pool yani zümrüt havuz, Mavi göl ve Kristal göl.
Emerald Pool, yani Zümrüt havuz tabelalarda “Sra Morakot” olarak da gösteriliyor. “Morakot” emerald yani zümrüt anlamına geliyor. Ancak benim önerim bu milli park alanına girdikten sonra önce Mavi Göl’e gitmeniz. Çünkü burası aynı zamanda Emerald Pool’un da kaynağı.
Girişten Mavi Göl’e yol yaklaşık 600 metre. Çok güzel ormanlık alandan yürüyorsunuz. Ağaçların kökleri neredeyse toprak üzerinde. Muhteşem bir manzara oluşturuyor.
Mavi Göle vardığınızda enteresan bir durumla da karşılaşacaksınız. Burası gerçekten masmavi ve çok berrak. Göle girmek yasak, çünkü dibi bataklık. Burası benim gördüğüm en güzel bataklık.
Bu gölün çevresinde çok sayıda kişinin el çırptığını göreceksiniz. Çünkü gölün etrafında el çırpıldığında gölden kabarcıklar yükseliyor. Bu hikâyeyi duyanlar da bu durumu deniyor. Gerçek mi derseniz? Evet, gerçekten el çırpıldığında göl kabarcıklar çıkartıyor. Ancak işin aslı buranın bir kaynak olduğu ve dipte kaynayan suyun bu kabarcıkları çıkartması.
Bu mavi göl sonrası Emerald Pool’a gidiyoruz. Burası da rengi ile etkileyecek yerlerden biri. Bu alanda yer alan havuzların hepsinin rengi birbirinden farklı. Çünkü Bu havuzlardaki bakteri ve algler farklı ısı seviyelerinde farklı reaksiyonda bulunuyorlarmış. Birbirleri ile girdikleri bu reaksiyon da suya rengini veren en önemli etkenlerden biriymiş.
115 metre uzunluğa ve 214 metre genişliğe sahip olan havuzun derinliği ise 1,2 metre ile 3,5 metre arasında değişiyor.
Sadece turistlerin değil yerel halkın da çok rağbet ettiği bir yer burası. Özellikle hafta sonları halk buraya gelerek keyifli vakit geçiriyor. O nedenle her zaman kalabalık. Biraz daha sakin zamanında gitmek isterseniz sabah erken saatleri tercih edebilirsiniz.
Buradan sonra bir öğle yemeği molası veriyoruz ve ardından kaplıcalar. Buna aslında doğal jakuzi de diyorlar.
Çok dinlendirici bir ortamda doğal su havuzlarında 35-42 derece civarında mineralli sular içinde vakit geçirmek çok keyifli.
Bir türlü buradan ayrılmak istemedik ama günün son noktası olan Tiger Cave’e gitme vakti geldi.
Kaplan ini mağarası olarak bilinen Tiger Cave Temple’ın Tayca adı Wat Tham Suea. Burası Krabi’nin kuzeydoğusunda yer alıyor. Budistler için Krabi ve çevresindeki önemli kutsal alanlardan biri olan mağaranın hikâyesi ise şöyle:
1975 senesinde Jumnean Seelasettho isimli rahip bu mağaraya meditasyon yapmaya gelmiş ve meditasyonu esnasında mağaranın dışında kaplanların iniltilerini duymuş ancak rahibin meditasyon yaptığını görünce kaplanlar buradan usulca uzaklaşmışlar. Bir diğer hikâyeye göreyse burada oldukça iri bir kaplan yaşıyormuş. Mağaranın içinde de bu kaplanın pençe izleri olduğu söyleniyor. Bir rahip burada meditasyona gelince kaplan burayı terk etmiş.
Burayı dolaştıktan sonra tepedeki Buddha heykelini görmeye gidiyoruz. Ancak şunu baştan söyleyeyim, bu yazıyı okuyup oraya gidenlerin en az yarısı 500. basamaktan sonra falan geri dönebilir, buna iddiaya bile girebilirim. Buda heykelinin bulunduğu nokta deniz seviyesinden 278 metre yukarıda, biz deniz seviyesindeyiz. Hava sanırım 30-35 derece, nem oranı tavan yapmış. Tepeye kadar toplam 1237 basamak var.
Bir diğer önemli not ise çevrede dikkat etmeniz gereken maymunlar. Çok şirin görünseler de oldukça agresifleşebiliyorlar dikkatli olmakta yarar var.
İlk olarak biz Murat ile 20-25 dakikada çıkacağımızı öngördük. Ancak bu öngörümüzde ne kadar yanıldığımızı yaklaşık 120-130. basamaklarda anladık. Basamakların yüksekliği neredeyse 30-35 santim. Her adımım diz boyu desem yeridir. Hadi yarısı bitti, son 300 basamak, son 100 basamak hadi kaldı şurada 10 basamak derken çıktık tepeye. Evet, tepeden manzara çok etkileyici ancak Buddha heykeli için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Mesela Hong Kong’da Lantau adasındaki çok çok daha etkileyici idi.
Yani için özü, Budizm’e özel bir ilginiz yoksa, ya biraz tırmanayım spor yapmış olurum demiyorsanız, hava da biraz puslu ise çıkmak çok da şart değil : ) Ancak panorama fotoğrafları çekmekten keyif alıyorsanız bir dakika bile düşünmeyin, bir şişe su alıp vakit kaybetmeden tırmanmaya başlayın.