Los Angeles’a yaklaşık 1 saat uzaklıkta yer alan şehrin deniz kenarına indiğimizde bizi büyüledi büyülemesine ama merkezinin de bu kadar güzel olacağını hiç tahmin etmemiştik. Santa Barbara, bizim çok büyük beklentilerle gitmediğimiz ama aksine her şeyine bayıldığımız bir yer oldu. Bir akşam üzeri gidip, güneşi okyanus kenarında batırıp, iskelesinde keyfimize bakıp, merkezinde gece yarısına kadar takıldığımız bu şehrin hakkı aslında rahat rahat 1-2 günmüş.
Bizim San Fransisco’dan Los Angeles’a geçerken uğrayalım diye listemize aldığımız bir şehirdi Santa Barbara. Ama gittiğimizde anladık ki keşke bir gün daha fazla tatilimiz olsaydı da; Los Angeles’a gitmeden önce bir gece de burada kalsaydık. Ahh keşke... Ahh keşke!
Santa Barbara aslında bayağı Akdeniz iklimine yakın bir iklime sahip olduğu için hem yerel hem de yabancı turistlerin gözbebeği. Gerçi biz ilkbaharın göbeğinde ayaklarda parmak arası terlikler, üstümüzde montlar; altı kaval üstü şişhane şeklinde bu iklimin dengesizliğiyle mücadele etmek durumunda kaldık ama siz yazın giderseniz sıcağın tadını çıkarırsınız :)
Pek çok Amerikalı ünlü de burayı yazlık bölge olarak kullanıyor. Ağustos ayında düzenlenen ünlü festival Fiesta-Old Spanish Days yaz aylarında buraya gelecekler için harika bir şans olabilir. Gittiğiniz yerde bir festival varsa; kaymaklı ekmek kadayıfı kıvamında bir tat bırakır insanın damağında. Biz Santa Barbara’nın festivaline değil, sokaklarında kurulan “Farmer’s Market”ına denk geldik ki bizim bildiğimiz domates, biber satılan pazarın daha eğlenceli hali. O bile yabancı ortamda insana festival gibi geliyor :)
Santa Barbara Downtown harika restoranlar, küçük barlar ve hediyelik eşya satan dükkanlarıyla cıvıl cıvıl. Paseo Nuevo, Santa Barbara’nın en ünlü alışveriş merkezi. Açık alana kurulu mağazalar ve restoranlardan oluşan bu merkez şehrin tam da göbeğinde. The Palace Grill House, müzik seslerinin sokağı inlettiği, içerden gelen kokuların insanı hipnoz edip oraya sürüklediği bir restoran. Santa Barbara County House, Mission Santa Barbara ise şehirde en görülmesi gereken yerlerden.
Sahili (East Beach) oldukça geniş, temiz, insanın güneşin batışını ağzında kocaman bir gülümsemeyle izlediği, hani insanı romantik olmaya zorlayan yerlerden. Gerçi yolda aldığımız pizza ve yanında kendini buz gibi havada okyanus sularına bırakmaya çalışan Küçük Gezgin ile romantizmin kıyısından bile geçtiğimizi söyleyemicem ama olsun :)
Martıları bile beslemenin yasak olduğu, balık tutmanın hayalini kuramadığınız, çocuk düşecek diye diken üstünde gezeceğiniz Santa Barbara’nın iskelesinde (Stearns Wharf) yengeç ve istakoz yiyebileceğiniz, küçük ama tıklım tıklım Eat Lotsa Lobster Restoranı var. Küçük Gezgin penceresine yapışıp kaldı ama rezervasyonsuz yer bulamadığımız için biz iskeledeki banklara oturup pizza yemekle yetinmek zorunda kaldık. Olsun güneşin denizde batarken çıkardığı sesi duyduk diye avuttuk kendimizi :) Evet içerde margarita içip yengeç yemek vardı; bize dışarıda pizza yiyip kola içmek düştü ama yapacak bir şey yoksa; kendini avutmaya bakacaksın :) Biz de öyle yaptık :)
Sahil şeridindeki güzel evleriyle, merkezinin hareketliliğiyle, temiz ve güzel sahiliyle insanı kendine çeken bir havası var buranın.
Biz Küçük Gezgin ile Santa Barbara’ya bayıldık. Az kaldığımız için pişman olduk. Bir daha olsa bir daha geliriz dedik. Eeeey Los Angeles taraflarına yolu düşenler… Kaliforniya’nın Rivierası Santa Barbara’ya gideceksiniz, işte o kadar!!!