Rusya’nın idari ve kültürel merkezi olan Moskova; Çarlık döneminden kalma müthiş mimarisi, meydanları, kiliseleri, seçkin müzeleri, bale, tiyatro ve klasik müzik salonları, yemekleri ve müthiş gece hayatıyla dikkat çeken bir şehir.
Türk vatandaşlarına Rusya'nın vize uygulamaması da ayrı bir cazibe noktası. 3 Şubat’ta Sabiha Gökçen’den havalanan uçağımız Domodedovo Havaalanına iniş yaptı. Havaalanından şehre Aeroexpress adı verilen trenlerle ulaştık. Bilet 450 Ruble. Aeroexpress ile metronun Paveletskaya istasyonuna geliyoruz. Metroda bütün tabelalar Rusça olduğu için zorlanıyoruz. Ama dersimize çalışıp geldik. Telefonuma indirdiğim Moscow Metro uygulaması kurtarıcımız oluyor. Burada durakların hem Rusçası hem de İngilizcesi yazılı. Metro ile Tverskaya metro istasyonunda inip hostelimize gidiyoruz. Vagabond Hostel ucuz, temiz ve güvenli bir hostel. Ama en önemlisi çok merkezi. İlk gün yorgunluğumuzu attıktan sonra ikinci gün gezmeye başlıyoruz.
Kızıl Meydan, yaklaşık 9,1 hektar genişliğindeki bir alana yayılıyor. Meydanın ana girişi kuzeydeki, Manej Meydanına açılan Iberian Kapısı'dır. 1931 yılında Stalin’in emriyle yıkılan kapı 1996’da yeniden inşa edilmiş. Kapının önündeki kaldırımda bulunan "sıfır noktası" Rusya’da bütün mesafelerin ölçülmesinde kullanılıyormuş. Günümüzde ise turistler üzerine çıkıp geriye doğru bozuk para atarak dilek diliyorlar.
Meydanın girişinde, sağda Devlet Tarih Müzesi yer alıyor. Müzede ilkçağlardan 19. yüzyıla kadar Rusya tarihiyle ilgili eserler var.
Devlet Tarih Müzesi
Devlet Tarih Müzesi'nin karşısında yükselen pembe renkli Kazan Katedrali bulunuyor. Leh’lere karşı kazanılan zaferin anısına 1636’da yapılmış. Ancak Stalin tarafından 1936’da yıkılıp, 1993’de yeniden inşa edilmiş.
Kazan Katedrali
Meydanın doğu yakasına GUM yani devlet alışveriş merkezi hakimdir. Bu zarif ve geniş alışveriş merkezi 1890-93 yıllarında inşa edilmiş. Genelde seyahatlerde alışveriş merkezi gezmek hoşuma giden bir durum değil ama GUM tarihi dokusu ve mimarisiyle oldukça ilgi çekici geldi bize.
GUM
GUM’un karşısında, SSCB’nin ilk liderinin özel işlemle korunmuş naaşının bulunduğu LeninMozolesi bulunur. Bakım sebebiyle uzun süre kapalı olabiliyormuş. Biz de ne yazık ki kapalı olduğu için içeriye giremedik.
Lenin Mozolesi (sağda)
Meydanın uzak ucunda, parlak renkleri ve peri masalını andıran tasarımıyla Aziz VasiliKatedrali bulunuyor. 1556 yılında Kazan ve Astrahan Hanlıklarına karşı kazanılan zaferi kutlamak için Korkunç Ivan tarafından yaptırılmış. İlk ismi Hendekteki Şefaat Katedraliymiş. Ancak yapı, çarın dostluğunu kazanan ve kalıtları katedrale eklenmiş ayrı bir kiliseye defnedilen azizin onuruna Aziz Vasili (St.Basil) almış. Katedralin içi dışı kadar etkilemedi beni. Geniş ibadet alanı yerine 9 küçük kiliseden ve bunları birbirine bağlayan pasajlardan meydana geliyor. Katedralin önünde Pozarski ve Minin heykeli bulunuyor. 1818’de yapılan heykel, 1612’de Leh işgalcileri püskürtmeyi başaran prens ve kasabın anısını yaşatıyor.
Aziz Vasili Katedrali ve Pozarski-Minin Heykeli
Kızıl Meydan'dan çıkıp Kremlin surları boyunca yürüyorum. 2,2 km’lik surda 20 adet kule bulunuyor. Şubat ayı olduğu için oldukça tenha. 300 Ruble'ye biletimi alıp Borovitskaya Kulesindeki kapıdan Kremlin’e giriş yapıyorum. Ben sadece Katedral Meydanını görmek istediğim için 300 Ruble ödedim. Ayrıca Kremlin içindeki Devlet Silahhanesi ve Elmas Sergisini ziyaret etmek isteyenlerin bileti biraz daha pahalı. Kremlin kompleksindeki bazı resmi binalar ziyarete kapalı. Yanlış bir tarafa gitmeye kalkarsanız polis anında müdahale ediyor. Güvenlik çok sıkı. Katedral Meydanı ve çevresi gözalıcı. Burası Kremlin’in resmi tören alanı. Her biri çarlık ailesinin hayatında önemli rol oynayan 3 katedral var. Bunların en eski ve görkemlisi Dormisyon Katedrali. Çarların taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan katedral 1475-79 yılları arasında yaptırılmış. Meydanın diğer tarafında Başmelek Katedrali bulunur. İçinde ilk çarların mezarları bulunmakta. Katedrallerin karşısında Büyük Ivan ÇanKulesi yer alır. Çan kulesinin önünde Çar çanı bulunuyor. 1737’de çan daha döküm aşamasında iken yangın çıkmış ve ısınan dökümün üzerine dökülen su yüzünden çan çatlamış, büyük bir parça kopmuş. 200 tondan ağır olan çanın sadece kopan parçası 11 ton geliyormuş. Çan Kulesinin önünde bir de devasa bir top var; Çar topu (Tsar Cannon). 40 ton ağılığındaki top 1856’da dökülmüş.
Büyük Ivan Çan Kulesi
Çar Çanı
Çar Topu
Kremlin’den çıkıp yürüyerek Kurtarıcı İsa Katedrali'ne (Hram Hrista Spasitelya) geldim. Rusların 1812 yılında Napoléon’un Büyük Ordusu’na karşı kazandığı zaferi kutlamak için 1839-83 yılları arasında inşa edilmiştir. 1931 yılında Stalin tarafından yıktırılan katedral, İkinci Rus Devrimi’nin hemen ardından yeniden inşa edilmiş. 10.000 kişi kapasiteli geniş iç mekanıyla Rusya’nın en büyük kilisesiymiş.
Kurtarıcı İsa Katedrali
Katedralden çıkıp köprü üstünden Moskova Nehri’nin karşı kıyısına geçtim. Burada Kremlin surlarını, sarayı ve katedralleri aynı kareye sokan Sofiya Seddi (Sofiyskaya Naberejnaya) yer alıyor. Bence Kremlin’in en güzel manzarası buradan.
Manej Meydanı’na geliyorum. II. Dünya Savaşı kahramanlarından Mareşal Jukov’un atlı heykelinin bulunduğu meydan Iberan kapısı ile Kızıl Meydan'a bağlanıyor. Meydanın hemen yanında Kremlin surlarının altında sönmeyen meşalesiyle Meçhul Asker Anıtı (1967) var. II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin anısına yapılmış.
Sonra Teatralnaya Ploşçad’a geçiyorum. Meydanın ortasında Karl Marx heykeli dikkat çekiyor. Hemen karşıda Bolşoy Tiyatrosu yer alıyor. 1776’da kurulan tıyatro 1806’da çarlık tiyatrosu olmuş. 1853 tarihli ön cephesini savaş arabasındaki Apollon heykeli süsler.
Karl Marx Heykeli
Bolşoy Tiyatrosu
Moskova Metrosu hızlı ve kullanışlı bir seyahat olanağı sunmasının yanı sıra, kentin başlıca cazibe merkezlerinden biri. 1931’de yapımına başlanan metro ağı 171 istasyondan oluşuyor. 2 tren arası bekleme süresi yaklaşık 2 dakika kadar. Her bir istasyon büyüleyici mermer ve taş koridorlar, ışıldayan avizeler, mozaikler, heykeller ve kabartmalarla süslü. Her metro bileti 50 Ruble. Metro hareket halindeyken istasyon isimlerini anons yapan bayan sesiyse merkezden şehir dışına, erkek sesiyse şehir dışından merkez yönüne hareket ediyor demektir. Bütün metro hatlarını birbirine bağlayan çember şeklindeki kahverengi hatta ise metro saat yönünde hareket ediyorsa erkek sesi, saat yönünün tersine hareket ediyorsa bayan sesiyle ile anons yapılıyormuş.
Mayakovskaya Metro İstasyonu
Arbatskaya Metro İstasyonu
Moskova’nın en renkli sokağı Eski Arbat. Arbat’a gitmek için Arbatskaya ya da Smolenskaya metro duraklarında inmek gerekiyor. İki istasyonda sokağın bir ucunda yer alıyor. Arbat adının, kervansaray ya da dış mahalle anlamındaki Arapça ‘’ribat’’ sözcüğünden türediği sanılmaktadır. İlk olarak güneyden gelen tüccarların yerleştiği bölge, 1900’lerin sonunda Moskovalı şairler, yazarlar ve sanatçıların gözdesi olmuştur. Eski Arbat günümüzde kafeler, hediyelik eşya ve antika dükkanları, portre ressamları, fotoğrafçılar, sokak sanatçıları ve dansçılarla günün her saatinde hareketli bir yaya bölgesidir. Yazar Aleksandr Puşkin’in eşi Natalya Gonçarova’yla balayında kaldığı gök mavisi köşk , Besteci Aleksandr Skryabina’nın ve ünlü mimar ve ressam Konstantin Melnikov’un müze evleri Eski Arbat’ta bulunur. Eski Arbat’ın sonunda Dış İşleri Bakanlığı binası bulunuyor. Bu bina Stalin’in 7 Kız Kardeşi'nden biridir. 1947’de Stalin’in Moskova silüetini gökdelenlerle süsleme hayaliyle 6 yıl sürecek bir kamusal kampanya başlar ve 7 gökdelen inşa edilir. Dış İşleri Bakanlığı dışında diğer 6 bina; Moskova Devlet Üniversitesi, Ağır Sanayi Bakanlığı, Ukrayna Oteli, Leningratskaya Oteli, Kudrinskaya Meydanı ve Kotelnicheskaya Binasıdır. Eski Arbat’ın kuzeyinde uzanan Yeni Arbat (Novi Arbat) caddesi alışveriş merkezleri, restoranları ve kumarhaneleriyle oldukça seçkin bir cadde.
Moskova’ya geldiğinizde eğer vaktiniz olursa mutlaka Kolomenskoye Park’a uğrayın. Kolomenskaya Metro istasyonunda indiğinizde 300 metrelik yürüme mesafesinde bulunuyor park. 14. yüzyıldan kalma Kolomenskoye, çarlar için kent merkezinin dışına yapılan yazlık saraylardan biridir. Burası için bir mimari müzesi diyebiliriz. Farklı mimarilerde kiliseler, saraylar ve kır kulübeleri bulunuyor.
Kolomenskoye Park
Moskova’da onlarca müze bulunuyor. Vakit sıkıntısı olduğu için ilgi alanınıza göre gelmeden önce plan yapmalısınız. Bütün müzeleri gezmek ne yazık ki mümkün değil. Modern Sanat Müzeleri, Vodka Müzesi, Kozmonot Müzesi, Paleontoloji Müzesi vs. Paleontolojiye karşı ilgim olduğu için yarım günümü bu müzeye ayırdım. Müzeye gitmek için metronun Konkovo istasyonunda inip 500 metre kadar yürümek gerekiyor. Giriş 250 Ruble. Müzede ne yazık ki dil sıkıntısı var. İngilizce tek kelime bilgilendirme yok. Ama yine de devasa dinozor ve mamut iskeletlerinin görmek, fosilleri incelemek keyif verici.
Moskova’nın Türkler için bir diğer önemi de ünlü şair Nazım Hikmet’in mezarının burada olmasıdır. 1963 yılında hayatını kaybeden şair ünlü Novodeviçi Mezarlığı’nda gömülüdür. Mezar taşı siyah bir granitten olup meşhur şiirlerinden biri olan rüzgâra karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirilmiştir. Novodeviçi’ye gitmek için metronun Sportivnaya istasyonunda inip 750 metre kadar yürümek gerekiyor. Mezarlıkta ayrıca; Çehov, Gogol, Mayakovski, Rayisa Gorbaçev ve Boris Yeltsin gibi ünlülerin mezarları da bulunuyor.
Nazım Hikmet'in mezarı
Moskova’dan hediyelik eşya ne alınır?
Matruşka
Kehribar taşından yapılmış takılar ve objeler
Rus kristalinden hediyelik eşyalar
İlginç şişelerde vodkalar
Siyah havyar (oldukça ucuz)
Sovyet andaçları
Rus porseleni
Faberge YumurtasıEski Arbat’ta Portre çizimi
Moskova’da pazarlık yapmak çok doğal bir şey. Gündüz 1000 Ruble olan hediyelik eşyaları akşam 8’den sonra pazarlıkla 300 Ruble’ye bile alabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarında genellikle Özbekler ve Kırgızlar çalışıyor. Çok iyi Türkçe biliyorlar. İndirim konusunda mutlaka onlardan yardım isteyiniz.