Quebec City’ye ilk gidişimi hala ızdırapla anarım. Soğuk bir Aralık günü, sokakta 2 dakika bile durmanın mümkün olmadığı bir hafta sonu, nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü Quebec City yollarındaydım. Böyle bir soğuk benim hayal dünyamın çok dışındaydı ve bir yanım bu yeni şehri keşfetmek için beni zorlarken, soğuktan artık hissetmediğim parmaklarım da bana kapalı mekanlara girmem için sinyal veriyordu. Şehir gerçekten klasik Kuzey Amerika şehirlerinden oldukça farklıydı ama ne kadar güzel olursa olsun, bu soğuk ne yazık ki benim keyif almama izin vermiyordu.
Bir dahaki gidişimi soğuk bir kış gününe değil, yaprakların renk değiştirdiği ve gördüğüm olağanüstü güzellikler nedeniyle Kanada'da sevmeye başladığım ılık bir sonbahar gününe denk getirdim ve üçüncü seferimde de sıcak bir Haziran hafta sonunda, Toronto’dan gittim Quebec City’ye.
Quebec City'nin tarihi eski merkezi (Vieux-Québec), Meksika hariç, Kuzey Amerika'da halen surları olan tek şehir ve de 1985'ten beri UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer almakta.
Quebec City, 1608 yılında Saint Lawrence Nehri'nin kenarına kurulmuş. Tarihi şehir Upper Town (Üst Şehir) ve Lower Town (Alt Şehir) olarak 2'ye ayrılmış. Üst Şehir’de Citadel, Chateau Frontenac, Plains of Abraham ve Quebec Parlamentosu; Alt Şehir’de Quebec Deniz Müzesi, Québec Eski Limanı ve Place-Royal var görülecek.
Quebec City buz heykellerinin sergilendiği ve kış kutlamalarının yapıldığı Quebec Kış Festivali, silueti ile kentle özleşmiş tarihi otel Château Frontenac Oteli ve de buzdan yataklarda yatılan Buz Otel'i ile ünlü, ama ben, "bana göre değil" deyip kış mevsiminde gelmemeye ve Buz Otel'de kalmamaya kendi kendime söz verdim.
Şehirde görülmesi gereken diğer yerlerin arasında Montmorency Şelaleleri ve de Sainte-Anne-de-Beaupré Bazilikası yer almakta. Montmorency Şelaleleri, tarihi şehrin sadece 12 km uzağında ve eyaletin en yüksek şelalesi. Niagara'dan bile yüksek olan şelalelerin görülmesini tavsiye ederim.
Ben Quebec City'den o kadar çok etkilendim ki beni Toronto'da ziyaret eden anneme "Kuzey Amerika'da görülmesi gereken en romantik şehir" olarak burayı tavsiye ettim ve onu hemen buraya getirdim. Kaldığımız Château Frontenac Oteli ise Quebec City ziyaretimizi daha bir unutulmaz kıldı. Chateau Frontenac önünde onlarca poz fotoğrafımızı çektik ve graffitilerle dolu dar sokaklarda kaybolduk.
Sokak çalgıcılarını dinlediğimiz, hediyelik eşya mağazalarını gezdiğimiz ve Kanada'nın Fransız bölgesinde Avrupa etkisini derinden hissettiğimiz Quebec City, doğu Kanada turumuza damgasını vurdu. Şehirde İngilizce'nin çok az, kulağımızı okşayan Fransızca'nın ise yoğunlukla konuşulması da Avrupa havasını hissetmemizde muhtemelen etkili olmuştur.
"Masal gibi" olduğunu düşündüğüm, kendi küçük ama ruhu büyük Quebec City, uzun kış mevsiminden nasibini alsa da bahar aylarında ve yaz mevsiminde Kuzey Amerika gezilerine eklenmesi gereken bir destinasyon. Görüldüğünde bana hak verilecektir :-)