Siz Soğuk Ülke Kanada'ya Yaz Gelmez Mi Sandınız?

Kanada'da yaşadığım yıllarda herkes bana "orası kış ülkesi, yaz mı var sanki?" derdi. İtiraf ediyorum ki, ben de Kanada'ya gitmeden önce aynı şeyi düşünürdüm. Meğer büyük bir yanılgıymış!

Kanada evet bir kış ülkesi! Hava sıcaklığı, daha doğrusu soğukluğu -40 derecelere vuruyor! Kışın kar fırtınaları, buz fırtınaları olduğu da doğru. Hatta kış mevsiminin uzun sürdüğü de bir gerçek, ama doğa kış uykusundan uyanmaya bir başladı mı, hayat da değişmeye başlıyor.

Kışın -40 derecede verilen "aşırı soğuk hava alarmı", yazın yerini "aşırı sıcak hava alarmı"na bırakabiliyor. Zaman zaman nemle birlikte +40 derece hissedilen sıcaklıkta, özellikle yaşlıların ve kalp hastalarının evlerinden çıkmamaları tavsiye ediliyor.

Toronto şehir merkezi, yaz aylarında festivallere ve geçit törenlerine ev sahipliği yapıyor. 100'e yakın festivalden en popülerlerini saymak gerekirse:

* Carassauga Kültürler Festivali: 70'in üzerinde ülkenin yemek, müzik, dans ve el işlerinin tanıtıldığı 3 günlük festival.
* Luminato: Sanat, tiyatro, film, dans gösterilerinin ve sergilerinin olduğu 10 günlük festival.
* Onur Haftası: Gey ve lezbiyenlerin geçit törenleriyle birleşen 3 günlük festival. Sokak partileri ve konserleri ile Kuzey Amerika'nın en kalabalık festivallerinden birisi.
* Beaches Uluslararası Caz Festivali: 15 gün boyunca değişik mekanlarda sokak partileri ve konserler oluyor.
* Caribana Karnavalı: Rio karnavalının Toronto versiyonu. Latin kıyafetleri içindeki geçit töreni oldukça ilgi çekiyor. Kuzey Amerika'nın en büyük Karayip karnavalı.
* Hint Festivali: Dünyanın en büyük Hint festivallerinden biri olan bu festival, geçit töreni, dans, yoga ve Hint yemekleriyle süsleniyor.

Festivallerin yanı sıra muhteşem doğa, keşif yapmak isteyen doğaseverleri kucaklıyor Kanada'da. Eyalet parklarında doğa yürüyüşü ve kano yapmak, çadır kampında kalmak ve de Akdeniz'i aratmayacak pırıl pırıl sularda yüzmek mümkün. Yalnız yürüyüşlerde vahşi doğanın içinde kaybolurken biraz dikkatli olmakta fayda var. Her parkta yapılan "karşınıza her an ayı çıkabilir" uyarısının gerçeğe dönüşmesi an meselesi.

Ayıları ve diğer vahşi hayvanları uzak tutmak için kamp yerlerinde geceleri dışarda yiyecek bırakmamak çok önemli. Ayıyla karşılaşınca yapılmaması gereken en önemli şey ise koşarak kaçmak; çünkü ayının kaçan kişiyi yakalaması an meselesi. Böyle bir durumda sessizce geri geri yürümek ve ayının görüş alanından çıkınca hızlıca olay yerinden uzaklaşmak gerekiyor.

Ayının saldırması durumunda ise bağırmak ve ikinci kişi varsa sırta alıp elleri açarak bağırmak tavsiye ediliyor. Böyle olunca ayı karşısında kendisinden büyük ve güçlü bir canlı olduğunu düşünüp saldırıya geçmiyor. Eğer ayı herşeye rağmen saldırırsa ölü taklidi yapın diyorlar. Ayı eğer aç değilse ölü olduğunuzu düşünüp kendi bölgesini savunmayı bırakıp gidiyormuş. Eğer ayı açsa, işte o zaman son duayı etmeye başlanabilir :-) .

Ben bir eyalet parkına gidişimde vahşi ormanın içinde yürüyüşe çıkmıştım. Yolun yarısına gelmiştim ki, uzakta bir karaltı gördüm. Biraz daha yaklaşınca bir siyah ayı ve yavrusuyla karşılaştım. O anda ormanın ortasında, ayı bana saldırsa kimsenin duymayacağı bir yerdeydim. Beynimin içinde gezinen yüzlerce felaket senaryosu, aynı "127 saat" filmindeki gibi nereye gittiğimi kimsenin bilmediğini ve olur da ayıya yem olursam belki de beni hiç bulamayacaklarını bana fısıldadı. Ben bu düşüncelerle boğuşurken karşımdaki sevgili ayı yavrusuyla oynamaya devam ediyor, bir taraftan da ağaçlara sarılıp ya bana, ya da yavrusuna artistik gösteriler yapıyordu. Sonuç olarak biraz oynadıktan sonra beni kaale almadı ve bugün hala hayattayım :-) 

Benim bu maceram, her eyalet parkında bu tür tehlikeler olduğunu da düşündürmesin. Yine de kesin olan bir şey var ki, dünya yalnızca insanoğluna değil, tüm canlılara ait. Bunu kendimize hatırlatmakta ve dünyayı her canlıyla paylaştığımızın farkına varmakta fayda var!

Eyalet parklarının en güzel aktivitelerinden biri de serin sularında yüzmek. Kimi eyalet parklarında uzanan upuzun kumsallar, insana göl kenarında olduğunu unutturacak kadar güzeller. Suların denizden tek farkı ise sadece tuzlu olmamaları.

Toronto şehir merkezinde festivallerin coşkusunu yaşamak, şehir dışında ise vahşi doğayla başbaşa olmak, Kanada'nın zenginlikleriyle tanışmak için çok güzel bir fırsat. Parklarda toprağın kokusunu almak, kano yaparken sessizliğin sesini dinlemek ve kumsallarda güneşlenmek, insanı bambaşka boyutlara götürüp huzuru yaşamalarını sağlıyor...

Yaprak Gürdal
www.kucukdunya.com
FB: Küçük Dünya -Yaprak Keşifte
instagram: yaprakgurdal

Yaprak Gurdal

Yazar Hakkında

Yaprak Gurdal

Sürekli gezip keşfetmekten keyif alan, değişik coğrafyalarda değişik kültürleri ve insanları tanımaktan mutlu olan bir gezginim.