Gezi arkadaşlarımızın büyük oğlu artık 15 yaşını doldurduğundan ve Disneyland yaşı geçmekte olduğundan artık gidip görelim dedik şu meşhur Disneyland'ı. Aramalarım sonucunda Paris Disneyland turlarında uzmanlaşmış bir seyahat acentasına rastladım. Uçak, otel, Disneyland'a sınırsız giriş ve transferden oluşan makul fiyatlı bir paket satın aldık. Bize her bir hizmeti ayrı ayrı satın almaktan çok daha zahmetsiz ve ucuza geldi. Üstelik otelimiz Disneyland'a ait yapay gölün hemen kıyısındaki Sequoia Lodge isminde kaliteli bir oteldi. Burası yedi adet Disney otelinden biri. (Detaylarını sayfamda oteller bölümünde bulabilirsiniz.) Transferimizi yapan hanım, İstanbullu Ermeni bir hanımdı ve akıcı bir Türkçe konuşuyordu. Bize Paris gezimizle ilgili bazı faydalı tüyolar da verdi. Otelimize yerleştikten hemen sonra, yarım saatte bir kalkan shuttle'lar ile Disneyland'a gittik. Aslında göl kenarından yürüyerek de 10 dakikada gitmek mümkün ancak mart ayında Paris oldukça soğuk olduğu için biz yürümeyi tercih etmedik.
Paris'te kalanlar da metro ile RER A hattındaki trene binip Marne La Vallee yönüne doğru son durakta inerek 45 dakikalık mesafedeki Disneyland'a ulaşabilirler. Alışveriş sevenler için Disneyland'dan iki durak önce La Village adında dünyaca ünlü markaların outlet mağazalarının bulunduğu bir alışveriş köyü var. Bilhassa hanımlara duyurulur.
Paris Disneyland'ın girişinde pek çok restoran ve hediyelik eşya satan mağazalar var. Bu bölge Disney Village olarak adlandırılıyor. Bu bölgeye girebilmek için bilete ihtiyacınız yok. Biz, bu restoranların içinde bize en ilginç gelen Planet Hollywood'a girmeyi tercih ettik.
Öğleden önce gittiğimiz için yer bulabildik. Öğleden sonra mekân tıklım tıklım doldu. Zaten Disneyland'da tüm kafe ve restoranlar öğleden sonra balık istifi oluyor. Yer bulmak hatta tuvalete girmek bile imkânsız. Planet Hollywood'un pizza, makarna, hamburger ağırlıklı menüsünden aperatif bir şeyler seçtik. Lezzetler ortalama. Mekân güzel. Burası dünyaca ünlü Hollywood filmlerinin orijinal kostümlerinin sergilendiği bir müze adeta. Çocuklar bir gözü yanıp sönen Terminatör maketinin önünden ayrılamadı. Ben de en sevdiğim filmlerden biri olan “Bram Stoker's Drakula” filminde Gary Oldman'ın canlandırdığı Kont Drakula karakterinin maketini görünce heyecanlandım.
Disneyland ikiye ayrılıyor. Biri DISNEYPARK diğeri de WALT DİSNEY STUDIOS. Her iki parkın da girişinde biletlerinizi okutacağınız gişeler var. Biletlerinizi bir kez okuttuktan sonra içeride istediğiniz aktiviteye girebiliyorsunuz. Bir daha bilet sorulmuyor. Tabii kalabalıktan aktivitelere girebilirseniz! Biz kaldığımız otelden (Tur şirketiyle anlaşmamız gereği) sınırsız giriş aldığımız için her gün yarımşar günümüzü Disneyland'a ayırıp günün geri kalan kısmını Paris'te geçirdik. Zira Disneyland o kadar yorucuydu ki, yarım günden daha fazlasına dayanamadık. Mart ayında gitmiş olmamıza rağmen çok kalabalıktı. Her bir aktivitenin önünde bekleme saatleri yazıyor. Popüler aktiviteler için minimum 40 dakika, maksimum 1,5 saat bekliyorsunuz. Hem de daracık koridorlarda, zaman zaman yorgunluktan vızıklayan çocuklarınız eşliğinde! Bu çileyi çekmemek için sabah erken saatte gittik, sonuç yine değişmedi. İlk sıraya girdiğimiz aktiviteye çabuk girdik, diğerlerinde yine çok bekledik. Bazı aktivitelerin fast pass girişleri oluyor ancak bu girişler de belli saat aralıklarında geçerli oluyor. Bu biletleri daha fazla ücret karşılığında temin edebiliyorsunuz. Bir de bazı atraksiyonlu oyunlarda boy sınırı var. Oğlum geçen kış 10 yaşını doldurmuş olmasına rağmen, boyu yetişmediği için istediği birkaç aktiviteye giremedi. Çocukları götürmek için ideal yaşlar 12 - 14 bence.
Disneypark'a, Disney Otel'in hemen içinden giriliyor.
Girince karşınıza Main Street çıkıyor. Burası film dekorlarından fırlamışçasına etkileyici bir cadde. Kafeler ve hediyelik eşya dükkânları var. Burada günün belli saatlerinde çizgi film kahramanlarını görebilir, ücret karşılığında fotoğraf çektirebilirsiniz. Şayet buradan alışveriş yapmadan çıkmayı başarabilirseniz karşınıza büyük bir meydan çıkacak. Burada da parklar dörde ayrılıyor.
Fantasyland'a filmlerden de bildiğimiz o görkemli masal şatosundan giriliyor. Bu şatonun önünde her akşam yarım saat süren ses, ışık ve barkovizyon şovları oluyor ve final de havai fişeklerle bitiyor. Nefes kesici bir şov. İki gece üst üste gittim, hâlâ unutamıyorum. Fantasyland tam bana ve o tarihte dört yaşında olan kızıma göreydi. Dev atlıkarınca, dönenfincanlar, uçan Dumbo, Alice'in labirenti... Görselliği güzel bir lunapark. Sadece lunapark değil, ünlü çizgi kahramanların aktiviteleri de var. Biz Pinokyo ve Peter Pan'a girebildik. Zira her birinde 40'ar dakika sıra bekledik. Eğer kitaplarını okuduysanız, kendinizi hikâyenin içine girmiş hissediyorsunuz. Discoveryland bir uzay merkezi. Tam benim oğluma göre bir bölüm. Zaten en çok burada vakit geçirdik. Girişte sizi hızlı dönen uzay mekikleri (orbitron) karşılıyor. 3D sinema, elektrikli arabalar, Buzz ışıkyılı laser blast, Star Wars, Space Mountain bu bölümdeki bazı aktiviteler.
Adventureland tropik ada görüntüsünde. Karayip Korsanları’nın yaşadığı dev bir ağaç maketi var. Tırmandıkça korsan evinin yeni bir bölümünü keşfediyorsunuz. Bu bölümdeki en adrenalinli aktivite ise Indiana Jones treni. İki kez ters döndüğümüz trenden indiğimizde hâlâ kahkaha atıyorduk. Kalp rahatsızlığı olan binmesin.
Frontierland ise vahşi batı konseptinde. En popüler aktivitesi dağların içinden geçen Big Thunder Mountain treni. Bu eğlenceli aktivite için bir saat kadar beklemek zorunda kaldık. Pocahontas'ın Kızılderili köyü gibi maket şehirler de var. Ayrıca yapay göl içinde tekne gezintisi de yapabiliyorsunuz.
Son günümüzü ise Walt Disney Studios'a ayırdık. Bu bölüm Disneypark'a göre daha küçük. Her bir aktivite, Disney yapımı aksiyon filmlerinin ve animasyon yapımlarının küçük birer maketi. Size, filmin içine girmişsiniz hissi yaratılmaya çalışılıyor. Tüm Disneyland'in en heyecanlı aktivitesi Hollywood Tower Otel, tüm heybetiyle uzaktan bile görünüyor. Size asansörle aşağı düşme hissi veren adrenalin yüklü bu aktiviteyi uzun süre sıra bekleme çilesine rağmen kaçırmayın. Ben kaçırdım, oğlum hâlâ ne kadar eğlenceli olduğunu anlatıyor. Stüdyo'da bir de Disney Studios'un tarihini, animasyon film yapımını anlatan sinema salonu var. Ayrıca küçük çocuklar için de animasyon kahramanlarının süslediği bir eğlence parkı var.
Disneyland Paris, gün içinde gerek süslü arabalarla, gerek yürüyerek gerekse dans ederek karşınıza çıkan masal kahramanlarıyla, farklı temalardaki restoran ve alışveriş mağazalarıyla, eğlenceli aktiviteleriyle, havai fişek ve lazer gösterileriyle sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de cazibe merkezi.