Kolombiya’nın kuzeybatı kesiminde yer alan Medellin kenti, Antioguia eyaletinin başkentidir. Yaklaşık 2,5 milyon kişilik nüfusu ile Kolombiya’nın ikinci büyük kenti olan Medellin, Aburra vadisinde, Porce ırmağı kıyısında kurulmuştur. Deniz seviyesinden yüksekliği 1.538 metredir.
1616 senesinde kenti ilk kuranlar İspanya’dan kaçan Yahudilerdir. O zamanki adını bulunduğu vadiden almıştır, “San Lorenzo de Aburra”. Ancak ismi 1675 senesinde Medellin olarak değiştirilmiştir.
Geç kurulan bir kent olduğundan binalar genellikle daha yeni. Binalarda genellikle turuncu renk tuğla kullanımı hakim.
En önemli yapılarından biri San Antonio Katedrali.
İki sıradağın arasında kalan kentte, dağ yamaçlarında gecekondu mahalleleri hakim. Kentin içinde toplu ulaşım olarak yerin üstünden giden metro var. Dağ yamaçlarındaki gecekondulara ise iki farklı teleferik hattı ile ulaşılıyor.
Kentin asıl gelişimi ise 20. Yüzyılda buraya tren yolunun gelmesi ile artmış. Bu durum ticaretlerine dolayısı ile ekonomilerine olumlu olarak yansımış. Kahve ve altın ticareti yapıyorlarmış. Buradan elde ettikleri geliri ise tekstile yatırıyorlarmış.
Ancak kentin asıl üne kavuşması 20. yüzyıl sonlarında uluslararası yasadışı kokain ticaretinin merkezi haline gelmesinden sonra oluyor. Özellikle 1980’lerde faili meçhul ölümlerin en çok olduğu ve güvensiz kent haline gelmiş.
Uyuşturucu ticaretindeki başrol oyuncusu ise Pablo Escobar. Pablo Escobar yüzünden dünyada Kolombiya olumsuz imaj sahibi olmuş ve yıllar boyu bu durumu değiştirememiş.
Medellin kenti Arjantinli ünlü tangocu Carlos Gardel’in can verdiği ve arkasından birçok genç kızın intiharına sebep olan yer. Aynı zamanda Escobar’ın enteresan bir şekilde çok iyi korunan cezaevinden kaçışına sahne olan şehir.
1993 senesinde Pablo Escobar’ın öldürülmesinden sonra kentteki güvenlik arttırılmış. Günümüzde Medellin Kolombiya’nın hatta Güney Amerika’nın en güvenli şehirlerinden biri haline gelmiş.
Escobar’ın hikayesini Bogota Polis Müzesi’ndeki Escobar için ayrılmış özel bölümde çok güzel anlatmışlar. Bu özel bölüm alt katta yer alıyor. Hemen girişinde Escobar’ın bir arkadaşına hediye ettiği "Harley Davidson" marka motosiklet sergileniyor. Müzenin içindeki ilk bölümde ise Escobar'ın ekibindeki önemli kişiliklerin fotografları ve balmumu heykelleri, kulandıkları silahlar ve öldürüldüğü gün üzerindeki kıyafet gibi pek çok şey var.
Diğer bölümde ise Escobar'ın yakalanması için ABD'den gelen "Delta Force" özel birliğinin balmumu maketleri, kullandıkları silahlar ve ekipmanlar mevcut.
Şimdi biraz Escobar’ın hayatından bahsedeyim. Kolombiyalılar Pablo Escobar’ın iki farklı yüzünün olduğunu söylüyorlar. Her ne kadar kötülükler yapmış gaddar bir insan olduğunu söyleseler de bir kısmı için halk kahramanı.
Pablo Escobar tam adı ile Pablo Emilio Escobar Graviria, 1949 yılında bir öğretmen çocuğu olarak doğmuş. Lise zamanlarında antik mezar taşlarını çalıp tüccarlara satarak yolsuzluklarına başlamış. Ardından Medellin sokaklarında araba hırsızlığına başlayan Escobar, uyuşturucu işlerine karışmış. 1970’lerde daha 21 yaşında dev bir uyuşturucu imparatorluğu kurmuş. 1975 senesinde o dönemdeki Medellin bölgesinin en büyük uyuşturucu taciri Fabio Restrepo’yu öldürterek Medellin’deki tüm kirli işleri eline almış. Amerika’daki uyuşturucu trafiğinin %80’ini ele geçirmiş. Ardından 1983’te Kolombiya Meclisine girerek politik bir güç elde etmiş. Bu güce de dayanarak, suç işlemeye devam etmiş.
Amerika uyuşturucu ile savaşa başlayınca ister istemez Escobar’ın işleri de karışmış. Kolombiya meclisindekileri kendisinin Amerika’ya teslim edilmesini sağlayacak yasayı reddetmeleri için çok sayıda savcı ve polisi öldürtmüş. Hatta öldürülecek her polis için 3000 $ ödül koymuş. O dönemde bir muhbir kendisini açık etmesin diye, muhbirin bindiği uçağı bombalatarak 110 kişinin ölümüne sebep olmuş. Bu şekilde çevresine korku salarak Amerika’ya teslim edilmesini engellemiş ve Kolombiya’da kalacağı cezaevini kendisi belirlemiş. Ancak cezaevine girmesi de pek bir şey değiştirmemiş, buradan yine uyuşturucu ticaretine devam etmiş.
Kazandığı paraları aynı zamanda başkanlığını yaptığı National Futbol Takımı aracılığı ile aklamış. 1989’da Forbes dergisi tarafından dünyanın 7. zengini olarak gösterilmiş.
Gelen para çok olunca saymayı bırakıp tartarak almaya başlamış. Kazandığı paralardan 2 milyon doları saklandığı bir dağ köyünde kızını ısıtmak için şöminede yaktığı da söylenenler arasında.
Uyuşturucu kaçakçısı ve katil olarak nitelendirilen Pablo Escobar, hayatı boyunca sigara ve uyuşturucu kullanmamış. Halkı için, daha doğrusu kendini kahraman olarak gören halkı için iyilikler de yapmış. Mesela çok fakir 700 evsiz aileye ev yaptırmış. Dolayısıyla bu insanlar ve çevresindekiler tarafından saygı ve sevgi kazanmış.
Üniversite okumadığı için büyük pişmanlık duyan Escobar “Okuyamadım ama onları zehirleyecek güce sahibim” diyerek gücünü ifade etmiştir. En büyük ideali de Kolombiya başkanı olmakmış.
Bir dönem kaldığı cezaevinden elini kolunu sallayarak çıkmıştır. Çünkü bu dönemde para karşılığında gardiyanları satın almıştır. Ancak tabii ki yine de kaçak duruma düşmüş ve hayatını saklanarak geçirmiştir. Saklandığı yerleri gizli tutmak için çevresine çok fazla para dağıtmıştır.
Ancak Escobar’ı yakalamakta yetersiz kalan Kolombiya ABD’den yardım istemiş ve ABD Escobar’ın bulunması için “Delta Force” özel timini kurarak Kolombiya’ya sokmuştur. 2 Aralık 1993 tarihinde bu özel tim Escobar’ı bulmuş ve çıkan çatışma sonucu Escobar ölü olarak ele geçirilmiştir. Günümüzde vurulduğu gün üzerinde olan kıyafetler Bogota’daki Polis müzesinin alt katında sergileniyor.
Kolombiya tarihinde bir başka önemli Escobar daha var, Andres Escobar. Escobar, 1994 yılında Amerika’da düzenlenen Dünya Kupasına katılacak olan Kolombiya takımının defans oyuncusudur. Andres Escobar, Pablo Escobar’ın başkanlığını yaptığı ve poara aklama kanalı olan National Futbol takımında yetişmiş yıldız bir futbolcudur. 22 Haziran 1994’te Amerika ile Kolombiya arasında futbol müsabakası yapılmış ve escobar yanlışlıkla kendi kalesine gol atmıştır. Bunun üzerine Kolombiya dünya kupasından elenmiş ve ülkesine geri dönmüştür. Ancak kaybedilen maç için bahis oynamış kişiler, Andres Escobar’ı ülkesine döndüğü gibi kurşun yağmuruna tutarak öldürmüşlerdir. Ancak suçu işleyenler açık olsa da bu olayı bir gece kulübü koruması üstlenmiş, 11 sene hapis yatmış ve 2005 yılında hapisten çıkmıştır.