5 bin yıllık geçmişiyle bir tarih ve kültür kenti, uygarlığın ve zeytinin başkenti, defalarca geçtiğim ama hiç bilmediğim ve beni çok şaşırtan Milas’ı geziyoruz bugün.
Günümüzde Muğla'nın ilçesi olan, Karia Uygarlığının en önemli kenti Milas (Mylasa) Sodra Dağı’nın eteğinde kurulmuş. Karia, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe ve Osmanlı uygarlıklarının hüküm sürdüğü kentte ve çevresinde bu uygarlıklardan kalma çok sayıda tarihî eser ve müze var. Buradaki müze ve açık sergi alanı olan bahçesinde çevre ören yerleri (Stratonikea, İasos, Labranda) ve çevresindeki kazılarda ele geçen buluntuların bir bölümü ve heykeller sergilenmekte.
Milas’ı rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz, arabamızı Karikatür Müzesi’nin karşısına park ediyoruz. Karikatürün ustası, Milas doğumlu Turhan Selçuk’un adı da burada yaşıyor. Hacı Ali Ağa Konağı 1868 yapımı ve çok güzel restore edilmiş ancak çevredeki yapılar yıkık dökük.
Belediye yokuşundan yukarı çıkıyoruz, restore edilmiş güzel bir yapı çıkıyor karşımıza. Büyük bir kervansaray olan Çöllüoğlu Hanı 1719 yılına tarihleniyor. Han; tarihi boyunca kentin dini, ticari ve idari merkezi olmuş. Taş döşeli avlusuna, avlunun etrafındaki ve üst kattaki odalara geçişler kemerlerle sağlanmış.
Hemen karşısında Belen Camii 1811 yılında Ömer Ağa tarafından yaptırılmış. Duvarlar taş ve tuğla karışımı, tavanı ahşap, sütun başlıkları korint düzeninde.
Kentin diğer tarihi camileri arasında bulunan Ağa Camii, 1737 yapımı olup mimari açıdan kentin en küçük camisi.
Firuzbey Camii kurşunla kaplı kubbesi nedeniyle halk arasında Kurşunlu Camii, mavi damarlı mermerlerle kaplı dış cephesi nedeniyle ise Gök Camii olarak biliniyor ve inşa tarihi 1330.
Ulu Camii Milas’ın en büyük camisi. Tuğla ve taşlarla inşa edilmiş, olup 1378 yılında yapılmıştır. Duvarının altında bir kuyu bulunan caminin şadırvanı bulunmaz.
Tarihi Milas Evleri’nin büyük bir kısmı 19.yüzyıla ait, ikişer katlı, ahşap çıkmalı ve avlu girişli. Birçoğu yıkılmış ya da yıkılmak üzere.
Belirgin özellikleri arasında özenli taş işçiliği, iç duvarlarının tuğladan veya bağdadi olması ve her birini yapan ustanın zevkini, becerisini ve ustalığını yansıtan sanat eseri bacaları bulunur.
Özellikleri de asla tütmemeleridir. Baca tıkanmalarını ve tütmeyi engellemek için dört tarafı açık yapılmış olup varlıklı ailelerin evlerinin bacaları oldukça süslüdür.
Evlerin iki tarafa manzarası olan ve “yaz odası” olarak adlandırılan “başodası” en önemli köşeleridir. Sokağa bakan pencereler kafesli, avluya bakan pencereler de oyma parmaklıklarla çevrilmiştir.
Milas’ın ünlü Macar Evleri’nin kentte görülmeye başlanması; Cumhuriyetin ilk yıllarında Kaymakam Fevzi Beler’in bir nedenle gittiği Rodos’ta (O tarihte İzmir’e gitmekten daha kolaymış) işlerini çok beğendiği dört Macar mimarı Milas’a davet etmesiyle başlar. Macar Mimar Kubin’in yaptığı “Madam Murat’ın Evi” Macar mimarisinin kentteki ilk örneği olup daha sonra kentin varlıklı aileleri de bu evlerden yaptırmaya başlarlar. Bugün güzelliklerini halen korumaktalar.
Şehrin ilk sinema salonu da bu mimarlar tarafından inşa edilmiş.
Şehrin tam merkezinde arkeolojik bir kazı alanı görünce şaşırıyorum, Uzunyuva Kurtarma Kazısı (Menandros Anıtı), hemen yanında da yeni müze binalarını görüyorum.
İlçe Merkezinde yer alan Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı, Temenos Duvarı, Menandros Anıtı, Podyum ve Mezar Odası’ndan oluşan alanda kazı çalışmaları devam ettiği için ne yazık ki içeri giremedik. “Hekatomnos Frizli Lahdi” Klasik ve Helenistik Anadolu’da Halikarnas Mozolesi’nden daha erken bir dönemde, aynı boyutta ve günümüze kadar ulaşabilmiş tek örnek. Antik Çağ döneminin en önemli mezar anıtı, duvar resim sanatı ve heykeltraşlık açısından da çok önemli.
Milas sokaklarında Belediye Yokuşu, Hisarbaşı ve Ahmet Çavuş Mahallelerinde 2.400 yıl öncesinin izlerini sürmeye devam ediyoruz.
Bu arada acıktığınızda ünlü Milas köftesi yemeyi ihmal etmeyin. Biz Arasta’da belediye arkasında salaş ama müthiş lezzetli bir köfteciye gidiyoruz.