Olympos ismini çokça duyduğum ve daha gitmeden, görmeden gözümde karizması sağlam bir şekilde oluşmuş bir yerdi. Sahilin insan eli değmemiş olması, antik kent ve kalıntılar, doğal ahşap ağaç evler. Daha da ilgi çekici olan yanı; tüm işletmelerin bu konspete uymuş olmaları.
Antalya'nın Manavgat tarafını oldum olası sevmem ama Kemer'e doğru tarafına söylenecek söz yoktur. Sağ yanınızda zirvesi görünmeyen dağlar, sol yanınızda mavinin aklı baştan alan tonları ve alabildiğine yeşil... Yollar genelde ormanlar içinden gidiyor. Manzara her virajda değişiyor, farklılaşıyor ama her seferinde bambaşka bir güzellik. Derken Olympos Kavşağı... Kavşakta muhakkak mola verin ve balkonda bir çay için. Uzaktan Olympos, vadi olarak görünmekte. Tepeden seyrederken daha Olympos'a gitmeden farklı bir havası olduğunu hissediyorsunuz ve kavşak sonrası 11 km virajlı bir orman yolu.
Olympos bu anlamda gidilmesi çokta kolay bir yer değil. Belki de bu yüzden hala doğal, kimbilir. Kavşaktan inerken sağlı sollu gözlemeciler var, atıştırma açısından iyiler. Hem fiyatları uygun, hem leziz. Virajların bittiği yerde pansiyonlar başlıyor ama oldukça seyrek aralıklarla inşa edilmişler. Asıl merkez daha aşağıda. Yol ayrımında bir cami çıkıyor karşınıza ve 500 metre kadar inince yan yana dizilmiş yaklaşık 40-50 tane pansiyon sizi karşılıyor. Hemen hemen hepsinde ağaç ev-bungalov şeklinde odalar var. Konaklama için internetten bulduğumuz, fiyat olarak biraz yüksek ama odaları daha lüks görünen Olympos Divasa Hotel'i tercih ettik. Diğer işletmelere göre daha geniş odaları var ve odalarda tv, wifi, küvet gibi artıları bulunuyor. Ayrıca çok temiz ve kaliteli bir ortam olduğunu belirtmeliyim.
Olympos'a girer girmez ilk dikkatimi çeken yolda yürüyen insanların rahatlığı oldu. Yüzlerinde sükunet barındıran insanlar. Bir gecellik uyku sonrası aynı dinginliği bizimde bulduğumuz doğrudur. Olympos'ta denize gitmek için yaklaşık 15-20 dakika yürümek gerekiyor. Sit alanı oluşu sebebiyle denize yakın tesis yok. Bu da sahilin temiz kalmasını sağlamış.
Olympos'ta gündüzleri deniz-kum sefası yapılabilir, antik kent gezilebilir, bisiklet turuna çıkılabilir. Alternatif bol yani. Ama eğer 3 günden fazla kalacaksanız çevreyi keşfedin derim. Mesela Adrasan-Karaöz tarafında Gelidonya Feneri görülmeye değer bir yer. Kekova'ya günübirlik tekne turları düzenleniyor ve Olympos merkezde Rhodopolis Turizm servis ile sizi kaldığınız yerden alıp, akşam yine konaklama yerinize bırakıyor. Yine Adrasan'dan tekne turu yapabilirsiniz.
Akşamları yazın en sıcak zamanında bile çok bunaltıcı değil. Olympos'un bu yönünü çok sevdik. Bu sayede kamelyalarda yayılıp sohbete koyulabiliyorsunuz. Kaldığımız otelde her akşam canlı müzik vardı. İlk akşam burada vakit geçirdik, sonrasında sabaha kadar açık disko-barları sırayla gezdik. Akşamlar için en önemli tavsiye ise Yanartaş. Arabanız varsa Çıralı'ya gidiyorsunuz ve sonrasında 800 metre kadar bir yürüyüş sonrasında taşların arasından çıkan alevler sizi karşılıyor. Yanartaş'a giderken ayakkabılarınız sağlam olmalı ve yanınızda muhakkak fener götürmelisiniz.
Olympos'a giden, orayı iyi bilenlerin bile çok iyi bilmediği bir yeri keşfettik; Musa Dağı. Olympos'un yerlilerinden birisinin traktörü ile yaklaşık 45 dakika çıktıktan sonra 20 dakika kadar da yürüdük. Oldukça zor bir yoldu. Likya Yolu güzergahlarından birisi olan Musa Dağı'na çıktığınızda Likya dönemine ait kalıntılarla karşılaşıyorsunuz. Yeraltında bulunan yaklaşık 5-6 metre derinliğinde su sarnıçları var. Henüz koruma altına alınmamış olan bölgece rahatça gezebiliyorsunuz. Manzaranın güzelliğinden bahsetmiyorum bile!
Kısaca Olympos muhakkak görülmesi gereken yerler listenizde her zaman bulunması gereken bir belde...