Nuwara Eliya ve Ramboda Şelalesi

Sri Lanka, nam-ı diğer Ceylon, çay denince ilk akla gelen yer... Biz de çay yetiştirilen tepelere doğru yola çıkıyoruz. Yükseldikçe çay bahçelerinin sıklığı artıyor. Yolda giderken çay tarlalarında çalışan yerli halkın bol bol fotoğrafını çekiyoruz. Araç tepelere doğru tırmanırken ufak şelaleler ve çay tarlalarının manzarası gerçekten muhteşem. Bu şelalelerden biriken suların oluşturduğu küçük göletlerde de hidroelektrik santralleri kurmuşlar. Sonuçta küçük bir ada ve kendi elektriğini kendisi üretiyor. Boy ve en olarak yaklaşık 450 - 350km.

Sri Lanka’daki çayın kalbi, denizden 1980 metre yükseklikteki Nuwara Eliya bölgesi. Sri Lanka’nın genelinde olduğu gibi bu bölgede de direkt olarak İngiliz mimarisi göze çarpıyor. Zamanında ingiliz sömürgesi olmalarının etkileri her yerde görülüyor. Etrafta İngilizvari evler, golf sahaları, kriket ve polo oynanabilecek alanlar var. Kriket, polo ve golf en popüler sporlardan.

Trafik de sağdan akıyor. Ancak gerçek anlamda konuyu ele alırsak, Sri Lanka’da trafik tamamen karşılıklı anlayış üstünden yürüyor. Hatalı sollamalar diz boyu ve kimse protesto etmiyor.

Çay ile Sri Lanka’yı 1867 senesinde ilk tanıştıran kişi İskoç James Taylor. Bu tarihten itibaren çay yetiştirilmeye başlanıyor ve ilk fabrika 1871 senesinde açılıyor.

Çay ne kadar yüksekte yetişirse o kadar kaliteli oluyormuş. O nedenle bahçelerin çoğu da dağların tepelerinde. En sert ve kaliteli olan çaylar Uva bölgesinden çıkan çaylarmış, yani en tepedeki bölge.

Biz de bu bölgedeki çay fabrikalarından birini gezmeye gidiyoruz. Macwood Çay fabrikası... Sadece bu fabrikanın 1.200 hektarın üstünde arazisi bulunuyor ve 1.000 işçi çalışıyor. Fabrikaya girmeden bahçede çayın nasıl toplandığını gösteriyorlar. Çay aslında aynen bir çalıya benziyor. Ve sadece o çalının üstündeki küçük filizleri topluyorlar. Aşağıda kalan kaba ve yaşlı yapraklara dokunulmuyor.

Daha sonra fabrikanın içine giriyoruz. Toplanan filizler önce bir yürüyen banda konuluyor ve burada sıcak hava ile kurutuluyorlar. Bu işlem 14 saat kadar sürüyor.

Kurutma sonrası çaylar büyük borularla 1 kat aşağı iniyorlar ve ufalanma aşamasına geliyorlar. Mesela yeşil çay denen çay başka bir çalıdan yetişmiyor, tamamen süreçle alakalı. Fırında değil de, daha çok açık havada falan kurutulursa bizim yeşil çay diye bildiğimiz çay ortaya çıkıyor. Fırınlarda hızla kurutulursa ise siyah çay. Ama sonuçta aynı yapraklardan oluşuyorlar.

İngiliz çayları diye bildiğimiz marka marka çayların tamamı da Sri Lanka’dan satın alınıyor. Çayın parça büyüklüğü ne kadar ufak olursa, sertliği de o kadar artıyormuş.

Burada da çeşitli çayları deneyip, biraz çay satın aldıktan sonra, öğle yemeği molası da vermek için Ramboda Şelalesine gidiyoruz.

Tabii bu bölgede sadece Ramboda şelalesi yok. İrili ufaklı yüzlerce şelale var; Laksapana, Ravan Ellai Glen, Devon Poona Oya bunlardan sadece bir kaçı.

Ramboda Şelalesi bunların en büyüklerinden biri. Döküldüğü yerde bir de ufak otel var. Buraya sadece şelalenin sesini dinleyip dinlenmek için gelen çok sayıda turist varmış.

Görüntüsü muhteşem olan bu şelaleye karşı oturup yemek yerken tüm yorgunluğumuz da bir anda gidiyor.

Ardından bir ipek üretim mağazasına uğrayıp, Kandy’deki otelimize geri dönüyoruz. Sri Lanka'nın Kandy bölgesinde uygun fiyatlara güzel hizmet sunan Resort Beem ve The releaf guest gibi oteller mevcut.

 

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.