Son anda karar verdiğimiz Glasgow gezimizin ilk saatlerinde Glasgow Uluslararası Havaalanı`na indik. Şimdiden söylemek gerekirse, bu gezi sadece şehir merkezinin görüldüğü bir gezi değil; daha derin, daha tarih sevenler için. Havaalanı küçük ve şehre ulaşım çok kolay. Ya 10 dakikada bir kalkan ve 15 dk içinde şehre ulaşan ekspres otobüsler ile (7 pound kişi başı fiyatı, 2 kişi 13 pound); ya da 1 saatte ulaşan normal otobüsler (5 pound kişi başı, 9 pound iki kişi) ile ulaşabilirsiniz. Biz bir saatte gideni aldık. Çünkü şehrin içine girene kadar biraz normal yaşamı, dükkanları, evleri gözlemleme vaktimiz olsun istedik. Şehir merkezi olan Anderston`da bizi ilk karşılayan Gayda (backpipe) çalan ve Kilk giyen bu müzisyen oldu.
Buchanan Caddesi ve St. George Meydanı şehir merkezinin ana yerleri.
Buchanan'da daha çok alışveriş dükkanları ve restoranılar var. Royal Concert Hall da burada bulunuyor.
Buchanan Caddesi’nin sonunda, dükkanların bittiği yerde, bir sürü restoran seçeneği var. İskoçlara özel bir şey denemek isterseniz Fish Supper (yani kızarmış balık ve cips) deneyebilirsiniz. Ayrıca bolca İtalyan restoranı, kebapçılar ve açık büfe mevcut.
Biz helal olduğu ve birden fazla dünya mutfağının mevcut olduğu açık büfeye girdik (6.99 pound kişi başı, öğle saatlerinde 12.00-16.00 arasında).
Ayrıca şehrin içindeki Kelvingrove Resim Galeri ve Müzesi’ni gezebilirsiniz. Dükkanlarda biraz alışveriş yapabilirsiniz. Daha sonra yürüyerek şehrin ana merkezi olan ve Kral 3. George`dan sonra isimlendirilip bugün belediye binası olarak kullanılan bu muhteşem yapının olduğu George Meydanı’na gidebilirsiniz.
Bina heykeller ve anıtlarla süslenmiş. Daha sonra biraz şehir merkezinde yürüyüp, bir kahve içip gezimizin özel kısmına geçtik! İlki, Clyde Nehri'ne yakın Govan Eski Klisesi'ndeki (Govan Old Church) Govan taşlarını görrmeye gitmekti. Kiliseye giriş ücretsiz.
Nuri ve Martin 30 yıl gençleşirken...
Celtic ve Vikinglerin birlikte oyduğu bu taşlar, aralarındaki iletişimin bir kanıtı olarak Glasgow`a 1000 yıl öncesinden miras kalmış.
İkinci olarak Kilsyth bölgesindeki Antonine Duvari ve Roman Baths`i görmeye gittik. Buraya da giriş ücretsiz. Arabasız gidilemez diye düşünüyorum ve arabayla gittiğimiz için ulaşımı tarif edemeyeceğim ne yazık ki ama Google haritaya Antonine Wall, Glasgow yazmanız yeterli. Merkezden yaklaşık 20 dakika sürüyor. Burası Roma İmparatorluğu zamanında (142-144 yılları arasında inşa edilmiş) sadece 20 yıl işlem görmüş olan ve askerlerin yaşamından izler bırakan bir alan. Duvar 60 km olarak inşa edilse de bugün tabii ki sadece birkaç metre taş halinde. Bu duvar Kelvin Vadisi`nin üstünde olup şehre imparatorluğun gücünü göstermek ve aynı zamanda askerlere gelen düşmanlara karşı hem gözlem hem de korunma amaçlı yapılmıştır. Roman Baths ise, o zaman askerlerin duş aldığı, sosyalleştiği bir alandı. (Bir kölenin yer altında günün her anı odun yakarak ısıttığı ve ısınan yerin odaların içindeki suyu da ısıtmasıyla oluşan bir tür hamam.)
Burayı da gezdikten sonra şehre geri döndük. Genel olarak sakin ve çok fazla turistik olmayan bir şehir diyebilirim. İnsanlar İngilizlere göre daha içten ve mütevazi diye düşünüyorum. Yolda kravatı, elinde iş çantası ve eteğiyle (kilt) yürüyen beyler görürseniz şaşırmayın! :) Bu arada öğrendiğime göre etekleri, soy isimlerine göre renk alıyor. Ayrıca aksanları gerçekten biraz zor. Neyse umarım siz de seversiniz Glasgow`u.