San Francisco'da Saçınıza Çiçek Takmayı Unutmayın

California eyaletinin 4. büyük şehri olan San Francisco altına hücum döneminden önce küçük bir balıkçı kasabasıymış. 1848’de altın aramak için gelenler nedeniyle ünü birden artmış ve nüfusu birden katlanarak çoğalmaya başlamış.

Altın arayanların çok az bir kısmı aradığını bulabilmiş (% 1-3 arası). Birçoğu ise altın bulamamış ancak altın bulmaya gelenlerin bir araya getirmiş olduğu yoğun nüfuslu yerleşimde kendilerine geçinmek için başka yollar bulmuşlar. Bu nedenden dolayı San Francisco sokaklarında gezdiğinizde kendinizi altına hücum döneminden beri neredeyse aynı şekilde yerleşmiş olan İtalyan Mahallesi'nde, Çin Mahallesi'nde ya da benzeri etnik dokulu yerleşimlerden birinde bulabiliyorsunuz. Oldukça kozmopolit bir yapıdaki şehrin bir tarafında parkta yoga ya da tai-chi yapan Asyalılar’a denk gelirken, bir diğer tarafında ise her etnik gruptan çocuğun yer aldığı bir minikler sınıfını beysbol dersi alıyorken izleyebilirsiniz.

San Francisco deyince belki de akla ilk gelen Golden Gate Köprüsü’dür. Şehrin simgesi haline gelmiş bu köprü San Francisco körfezini Pasifik Okyanusu’na bağlıyor. San Francisco körfezinin girişinde yer alan kırmızı renkli bu demir köprü 2,73 km uzunluğunda ve denizden yüksekliği ise 235 metre. Yapıldığı yıl olan 1937’den 1964’e kadar dünyanın en uzun asma köprüsü ünvanlını korumuş. Bu köprü yapılana kadar San Francisco ile Marin County arasındaki en pratik ulaşım yöntemi feribotlarmış.

San Francisco’da konaklayacağınız yeri, nereleri görmek istediğinize ve ne amaç için gelmiş olduğunuza bağlı olarak seçebilirsiniz. San Francisco büyük bir şehir olduğu için ulaşım olanaklarından faydalanmak adına merkeze yakın yerleri tercih etmeniz yararınıza olacaktır.

Konumu ve ulaşım ağlarına yakınlığıyla Hotel Zephyr, konaklamak için en uygun yerlerin başında gelmektedir. Ayrıca Fisherman Wharf ve Nort Beach’in ortasında olan konumu sayesinde iskele, alışveriş ve eğlence merkezlerine de oldukça yakın. Bir diğer tavsiye edebileceğimiz otellerden olan Buena Vista Motor Inn ise zikzaklı sokağıyla ünlü Lombard Street’te yer alıyor. Fiyat olarak da gayet uygun olan otelde, eğer araç kiralayacaksanız ücretsiz park alanı da bulunuyor.

Eğlenmeyi ve gece hayatını seviyorsanız San Francisco gece hayatının merkezi olan Mission ve Castro bölgesinde bulunan otelleri tercih edebilirsiniz. Gece ulaşımın zor ve pahalı olması nedeniyle, bu bölgede yürüme mesafesinde bir otelde konaklamanız yararınıza olacaktır. Castro ve Mission semtleri için 1906 Mission ve Beck's Motor Lodge uygun otellerdendir. San Francisco’nun meşhur Çin Mahallesi’nde bulunan Marines' Memorial Club & Hotel Union Square oteliyse, hem Chinatown hem de şehrin alışveriş merkezi olan Union Square’a yakın konumuyla, tercih listenizde başlarda olması gereken otellerden bir tanesi.

Bay Bridge (Körfez Köprüsü) ise San Francisco’yu Oakland’a bağlayan 5,5 kilometre uzunluğunda, gümüş renkli bir köprü. Daha doğrusu uç uca köprülerden oluşan bir kompleks demek daha doğru. Şehrin yaşamının bir kısmı Oakland tarafında oluşmaya başlamış. Bu köprüde ise aynı bizim İstanbul köprülerinde olduğu gibi trafik olabiliyor. Bu nedenle şehirde bir restoran ya da başka bir yere gidecekseniz trafiği ve yoğunluğu önceden kontrol edin. Yoksa kendinizi trafiğin içinde Oakland’a geçiyorken bulabilirsiniz.

San Francisco’da gezilecek yerler arasında beyaz renkli belediye binası Civic Center, Cable-Car Müzesi, Asya Müzesi, Modern Sanatlar Müzesi, Fisherman’s Wharf, Golden Gate Köprüsü, Bay Köprüsü, Muir Woods, Golden Gate Parkı, Sausalito balıkçı kasabası ve tabi ki şehir içindeki tepelere yerleşmiş ilginç mahalleler geliyor.

Aynı İstanbul gibi San Francisco’ya da Yedi Tepeli Şehir deniyor. Orijinalde gerçekten de yedi adet tepe bulunan şehirde, son yerleşime göre 44 tepe var. Bu nedenden dolayı şehir genel olarak yürümesi oldukça zor bir yer. Bu tepeliklerden belki en güzeli şehrin en etkileyici yerlerinden birisi olan, Çin Mahallesi’nin yakınındaki Nob Hill. Bu bölgedeki sokaklar da San Francisco’nun geri kalanı gibi dik ve zor olsa da biz yine de yürümekten büyük keyif aldık. Rengârenk ve benzer mimarideki, bizim cumbalı İstanbul evlerini kısmen andıran evleri ve şehir sakinlerinin güzel havalarda tembelce yayıldığı parklarıyla bu yerleşim gerçekten çok keyifli bir mahalle.

Altına hücum döneminde oluşmuş Çin Mahallesi Amerika’nın en eski Çin yerleşimlerinden biri. Ülkenin en eski Tao Tapınağı olan Tin Hau Tapınağı burada görülmeye değer yerlerden. Çin Mahallesi’nin hemen yan komşusu ise nefis pizzalarıyla İtalyan Mahallesi.

Russian Hill (Rus Tepesi) ise limanlar tarafına bakan, Rus göçmeni nüfusun kurduğu tepelere verilen isim. Buradaki en enteresan nokta ise Lombard Street. Bir noktasında 40 derecelik bir eğimle aşağı inen bir kesim var. Bu kısa alanda 8 adet çok keskin dönüş var ve aşağıda izlendiğinde çok yavaş gitmek zorunda kalan arabaları ve etrafındaki renkli ve keyifli evler ile bu sokak bir zikzak görüntüsüyle müthiş bir tablo oluşturuyor.

San Francisco’nun en önemli caddeleri; Market Street ve Union Street. Union Street aynı zamanda şehrin alışveriş kalbi. Financial District isimli finans merkezi olan semtte ise en önemli yapı 260 metre yüksekliğindeki Transamerica Piramidi. 1972’de bu bina dünyanın en yüksek yapısıymış. Tabi ta ki Asyalı ve Ortadoğulu rakipleri onu geçene kadar. Bir de 52 katlı Bank of America binası da bu bölgede görmeye değer yapılar arasında gelen bir gökdelen.

Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri’nin en liberal şehirlerinden biri olan San Francisco bu ününü büyük ölçüde 68 kuşağının çiçek çocuklarının buluşma merkezi olmasından dolayı kazanmış. Hatta Scott McKenzie’nin ünlü hippi şarkısının sözleri diyor ki: “San Francisco’ya gidiyorsan saçına çiçek takmayı unutma!” (If you are going to San Francisco, be sure to wear flowers in your hair). Bugün de San Francisco en yüksek liberal seçmen oranı, ülkenin ilk eşcinsel milletvekilini çıkarması, eşcinsel evliliğinin serbest olması, sanat ve özellikle müzik konusunda bir kültür merkezi olması gibi yönleriyle göze çarpıyor. Şehirde hippilerin yerleşim bölgesi ise 70’lerdeki popülaritesi artık kalmasa da meşhur Haight-Ashbury bölgesi. Burada Painted Ladies dedikleri alanda Victoria tarzında rengârenk üç katlı evler yer alıyor.

San Francisco’nun kültür ve sanat hayatından bahsetmişken buradan çıkmış ünlü müzisyenleri unutmamak gerek. Ünlü blues ustası John Lee Hooker’ın barı olan Boom Boom Room sanatçı çoktan ölmüş olmasına karşın yine de halen işletiliyor. Bu şehrin diğer belli başlı ünlü müzisyenleri ise Steve Miller, Carlos Santana, Grateful Dead grubunun kurucularından Bob Weir ve Jerry Garcia ve tabi ki ünlü şarkıcı Janis Joplin. San Francisco’ya yolunuz düşerse bir caz kulubüne gidip müthiş yerel sanatçıları dinlemeyi ihmal etmeyin.

San Francisco oldukça geniş bir şehir olduğu için gezmenin en kolay yolu şehirdeki turistik tur otobüslerini kullanmak olacaktır. San Francisco değişken havasıyla ünlü. Dolayısıyla bu hop-on hop-off otobüslere binerken hava güneşli olsa bile yolda bir yerlerde ani rüzgârlar çıkar ya da yağmur başlarsa şaşırmayın ve buna hazırlıklı olun.

Bir diğer ulaşım alternatifi ise dünyada insan idaresindeki tek raylı sistem olan ve 19. yüzyıldan beri kullanımdaki cable-car ismini verdikleri eski teknoloji tramvaylar. Bu tramvayların başlangıç ve bitiş duraklarında yerde büyük bir ahşap platform var. Bu platform insan gücüyle döndürülüp tramvay gideceği yöne çevriliyor. İlk olarak 1873’te kullanılmış ve bugün artık şehrin simgesi haline gelmiş cable-car’lar şu anda ağırlıklı olarak turistleri taşıyor.

San Francisco 1906’da yaşadığı büyük deprem sonrası büyük bir yangın geçirmiş. Coit Tower bu yangında kahramanlık gösteren itfaiyeciler anısına 1993 senesinde yapılmış. 60 metre yüksekliğindeki, hortum şeklini anımsatan binanın üzerine çıkıp San Francisco manzarası izlemek mümkün.

San Francisco’nun simgesi haline gelmiş yerlerden biri Fisherman’s Wharf. Burası şehrin belki de en çok turist toplayan noktası. 1800’lerde İtalyan göçmeni balıkçıların oluşturduğu bu liman günümüzde çok sayıda deniz ürünü restoranına ve hediyelik eşya dükkânına ev sahipliği yapıyor. Burada mutlaka tadılması gereken lezzetler Dungeness crab isimli büyük yengeç ve geleneksel olarak ekmek içinde servis edilen midye çorbası (clam chowder).

Fisherman’s Wharf ile içiçe olan Pier39 bu bölgenin uğranması gereken yerlerinden biri. Deniz kenarında gezip, Alcatraz turlarının hareket ettiği teknelere binebilir ya da yalnızca bir yürüyüş yapar ve denizdeki dubaların üzerinde güneşlenen denizaslanlarını izleyip güzel vakit geçirebilirsiniz.

İkinci Dünya Savaşı sırasında askerlere üniforma diken Ghirardelli ailesi, Fisherman’s Wharf’daki atölyelerini savaş sonrasında çikolata fabrikasına dönüştürmüş. Bugün halen Ghirardelli çikolataları San Francisco’nun ünlü turistik ürünlerinden biri ve yüksek fiyatlı olmasına karşın enfes lezzeti ile kaçırılmaması gereken bir deneyim.

Alcatraz Adası, San Francisco’ya giden herkesin görmesi gereken yerlerin başında geliyor. Pier 39’dan ve Fisherman’s Wharf’tan hareket eden tekne ve feribotlar ile adanın etrafında tur atabilir ya da isterseniz adada yer alan tarihi hapishaneyi ziyaret edebilirsiniz. 1861-1963 yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış olan ada sahile 2,4 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Amerika’nın en ünlü hapishanelerinden biri olan Alcatraz Hapishanesi bir çok filme de konu olmuş. Bu hapishaneden kaçış çok zor olduğu için Amerika’da diğer hapishanelerdeki azılı suçlular buraya nakledilmiş. 1934-1963 yılları arasında İtalyan asıllı ünlü Amerikan mafya lideri Al Capona, Doc Barker, George Kelly, Robert Stroud, Floyd Hamilton burada yatmış bazı ünlü isimler. Hapishane olarak kullanıldığı 29 sene boyunca 34 mahkum toplam 14 farklı kaçma girişiminde bulunmuş. Bunların 23’ü yakalanmış, 8’i öldürülmüş, yakalanamayan kişilerin ise körfezin sularında boğularak can verdiği düşünülüyor.

San Francisco’nun şehir merkezi ve bölgesini tamamladıysanız ve halen gezilecek yer arayışı içindeyseniz Muir Woods (Muir Ormanları) belki de en iyi kaçamak seçeneğiniz. Marin County bölgesindeki bir California Milli Parkı olan bu ormanlık alan San Francisco’nun 19 kilometre kuzeyinde müthiş bir doğa alanı. Doğa yürüyüşleri, bisiklet turları gibi aktiviteleriyle San Francisco körfez bölgesi sakinlerinin tercihi olan bu ormanlık alan aynı zamanda düğün törenleri düzenlenmesiyle de ünlü.

San Francisco belki de Amerika Birleşik Devletleri’nin en güzel şehri. Kıpkırmızı Golden Gate Köprüsüyle, çanları devamlı çalan cable-car’larıyla, filmlere ve hikâyelere esin olmuş Alcatraz Adası görüntüleri ve birbirinden renkli yokuşlu mahalleleriyle San Francisco gezisi unutulmayacak bir macera. San Francisco’yu mutlaka gezi planınıza alın ve eğer yolunuz düşerse bu şehrin kültür ve sanat hayatını da tadmayı ihmal etmeyin. Scott McKenzie’nin şarkı sözündeki gibi: “Eğer San Francisco’ya giderseniz saçınıza çiçek takmayı unutmayın!” : )

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni