İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan Efes, MÖ 6 bin yılına kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bir zamanlar dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan Efes, her tarafı mermerlerle yapıldığı için “mermer kent” olarak da anılıyor.
İki dağ arasında kurulmuş bir vadi şehri olan Efes’in, Roma’nın Asya eyaletinin başkenti olarak gösterildiği bilinmektedir.
Bereketi simgeleyen Artemis Heykeli de Efes’te yer alıyor. Artemis Heykeli’nin orijinal hali altın kaplamadır, şu anda sadece yer yer altın olan kısımları görebiliyoruz.
Efes’in önemini buraya geldiğinizde daha iyi anlıyorsunuz çünkü böyle bir mirasa şahit olmak gerçekten büyüleyici. Aslında 100 küsur yıldır arkeolojik kazılar devam ediyor ve sadece % 15’lik bir kısmının ortaya çıktığı söyleniyor. Tabi bunların bir kısmı da daha önceki dönemlerde kaçırılmış.
Eski çağlarda dünyanın baş şehri olarak bilinen Efes, dünyanın en büyük şehriymiş ve o dönemde nüfusunun 150-200 bin arasında olduğu söyleniyor. Bu nüfus o zamanlara göre oldukça fazla bir sayı.
M.S. ise burada büyük bir deprem olmuş ve her şey yerle bir olmuş. Sonrasında Roma İmparatorluğu buraya el atmış ve büyük bir Roma şehri olmuş. İnsan buraları dolaşırken aklına onlarca şey geliyor. Nasıllardı, nasıl görünürlerdi acaba diye… Eski Roma filmlerindeki gibiler miydi, ne yiyip ne içerlerdi?
Buradaki kazı çalışmalarından sonra korumaya alınan yamaç evlerini gördüğünüzde M.Ö. 2000’li yıllarda kanalizasyon sisteminden tutun yerden ısıtma sistemine kadar her şeyin düşünülmüş olması oldukça ilginç geliyor.
Efes Antik Kent’teki en göz alıcı yerlerden biri de kütüphane. Burada 4 tane heykel görüyorsunuz. İlim, irfan, akıl, fazilet; bir insanda olması gereken 4 unsuru temsil ediyor. Ayrıca antik kent, 24 bin kişilik büyük bir açık hava tiyatrosu da barındırıyor.
Efes, eğer vaktiniz varsa (ki burayı görmek için bu vakti yarattığınıza pişman olmayacaksınız) antik çağda böyle bir yolculuk yapmaya kesinlikle değer bir yer.