Sonsuzluk Manzaralı Şehir: Cape Town

Güney Afrika gittiğiniz her köşesinde sizi şaşkınlığa uğratacak bir yer. Hem havası hem doğal güzelliği, yaşam açısından sürprizlerle dolu. Cape Town ise kesinlikle keşfe doyamayacağınız bir şehir. Öncelikle uçağa binmeden 5 saat önce Capetown'a gideceğimi öğrendiğim için burası hakkında araştırma çokça yapamamıştım ve her insanın Güney Afrika denince zihninde canlananlardan farklı düşünceler yoktu aklımda. Fakat tamamen zihnimdeki algıyı değiştiren şu ana kadarki tek ülke diyebilirim. Tabi ki iyi anlamda...

Doğası, şehir hayatı, havası insanı alıp götürüyor. Öncelikle akşam uçuşuyla 11 saatlik İstanbul-Cape Town yolculuğu başladı. Uzun uçuşların akşama denk gelmesi her zaman için avantajlı bir durum. Ülkemizde ocak ayında Afrika'ya gittiğimiz için orda yaz mevsimi vardı fakat yaz mevsimi olmasına aldanmayın yanınıza hırka alın derim çünkü kendisi kadar havası da şaşırtıcı. Daha önce pek bilgim olmadığı için Afrika'nın yazları çok sıcak ve kurak geçer gibi bir düşünceyle aldığımız ince kıyafetler yeterli olmadı.okyanus kenarı gideceğiniz yerler kesinlikle yaz olmasına rağmen çok rüzgarlı ve serin olabiliyor. Ama yer yer rüzgarsız sıcak. Asla insanı boğmayan rahatsız etmeyen çok temiz anlatamayacağım kadar güzel bir havası var. Ancak rüzgarlı olduğu zamanlara asla aldanmamak gerekiyor çünkü farketmeden günün sonunda yüzünüz kıpkırmızı şekilde günü sonlandırıyorsunuz. Bu yönüyle adı çıkmış bir şehir. Hiç farketmeden bir bakmışsınız güneş yanığı. Şapka ve güneş kremini unutmayın sakın. Afrika'ya gidiyorsanız turistik gezinize erken saatlerde başlamanıza fayda var çünkü 5'ten sonra dışarı çıkmanın biraz tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Tabi ki bunda dükkanların 5 gibi kapanmasının etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten de saat 6 gibi ortalıkta çok da insan yok tenhalaşıyor sokaklar.

Ülke hakkındaki genel görüşlerim bittikten sonra burada nasıl gezilebilir kısmına gelelim. Biz orada yaşayan, tur işiyle uğraşan bir Türkle gezdiğimiz için arabayla dolaştık fakat size önerim Afrika'da turistlerin sıklıkla kullandığı kırmızı otobüslerle gezmeniz olcaktır. Bu otobüslerin birçok hattı var fakat tek bildiğim kırmızı olanlar şehirdeki turistlik tüm duraklardan geçiyor ve istediğiniz durakta inip orayı gezdikten sonra, duraktan tekrar aynı otobüse binip diğer turistik yere doğru yol alabiliyorsunuz. Eğer tekrar gidebilirsem kesinlikle bu şekilde gezmeyi planlıyorum. Bunun dışında otel olarak Doubletree by Hilton'da konakladık. Otel merkezi bir bölge olan Waterfront'ta konumlanıyordu diyebiliriz. Otelin shuttle'ı Cape Town da oldukça popüler olan Victor&Alfred alışveriş merkezi, Liman Bölgesi'ne götürüyor. Gelelim gezilecek yerlere. Ben çok kısa kalabildiğim için 2 gece 3 günde gidebildiğim yerleri sırasıyla yazacağım. Böylelikle kısa bir tur yapmak isteyen kişiler dolu dolu  bu listeyle gezebilirler.

Victoria&Alfred Waterfront

victoria and alfred

Victoria&Alfred, Waterfront Bölgesi'nde yer alan alışveriş merkezi. Sadece alışveriş merkezi değil tabi ki birçok yeme yeri, kafe, park, dönme dolap burada. En güzel yanı ise liman semti gibi okyanus kenarında olması. Palmiyelerle kaplı yolları, Masa Dağı manzarası, modern havası, mimarisi çok güzel. Oldukça büyük bir AVM içinde Türkiye'de olan birçok mağaza da var. Ama bana kalırsa Türkiye'den ucuz değiller, hatta pahalılar o yüzden alışveriş için iyi bir seçim olmayabilir düşük bütçeliler için.

Diğer güne ise sabah erkenden başlıyoruz. Araba ile tur yapacağımız için okyanus manzaralı güzel yollardan geçerken gözümüzü camdan hiç ayırmıyoruz. Bu tüm günü kapsayan tur şehire en uzak yerlerden oluştuğu için arada durup güzel manzaralı yerlerde fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyoruz. Arabayla giderken şehir merkezinde çok yerleşim olmadığını daha çok uzak sakin okyanus kıyısında Avrupalıların yazlık için evler inşaa etmiş olduklarını görüyoruz. Emekli olduklarında bu sakin güzel doğa ve muhteşem havadan yararlanmak için gelen, gelmeyi düşünmüş birçok insan var ve en çok şaşırdığım şeylerden biri ise şehirde çok fazla Avrupalı var. Ama bu şehirde birkaç gün geçirince yerleşmekte haklı olduklarını anlayabiliyorsunuz... Bu arada Güney Afrika düşünülenin aksine çok modern bir yer. Elbette her bölgesi için aynı şeyi söyleyemeyiz ve her saat için. Burası Afrika kıtasının en modern yeri olarak biliniyormuş zaten. Yolumuza Foklar Adası'na gitmek üzere devam ediyoruz.

Foklar Adası

Foklar Adası'na tekneyle yaklaşık 15 dakikada gidiliyor. Yaz ayı olmasına rağmen tekne çok fazla sallanıyordu dalgalardan dolayı.Fok Adası'na yaklaşınca tekne duruyor ve tekneden fokları izleyip fotoğrafını çekiyorsunuz... Teknenin kalktığı yerde pazar alanı gibi hediyelik eşyaların satıldığı yerler var, burdan hediyelik eşya alabilirsiniz. Fakat pazarlık yapmadan sakın almayın!!! Cape Town diyince eskiden beri aklıma gelen penguenlerin olduğu Simon’s Town'a doğru yol alıyoruz. Yolda tabi ki güzel plajların olduğu yerleri çekmeden geçmiyoruz. 
Simon's Town

seafront restaurant

Dünyadaki 4 çeşit penguenden biri olan Afrika penguenlerini görmeye geliyoruz. Ne yazık ki soyları tükenmek üzereymiş. Arabadan indikten sonra penguenlere ulaşmak için yürüme mesafesi var kumlara basarak yürüyorsunuz bir kısmını daha sonra bilet alma kısmından geçip penguenlerin olduğu yere gelmek için köprüden yürüyoruz.eskiden bu köprü yokmuş hatta ben de kumsala inip penguenlerin yanına gidebilevceğimi umuyordum fakat yeni yapılan köprüden dolayı sadece belli mesafeden görebiliyorsunuz. Söylemeden geçmeyeyim aşırı rüzgar vardı hatta kumsaldaki kumlar yüze çarpıyordu o yüzden kesinlikle üstünüze bir şey alın yazın gidiyorsanız bile.

Penguenleri gördükten sonra yemek yemek için buranın hemen çıkışında bulunan Seefront Restoran'a gidiyoruz. Manzarası oldukça hoş ve yemekleri de güzel. Kalamar yedim ve hoşuma gitti, balık da çok güzeldi. Deniz ürünlerini sevmeyenler için makarna alternatifi de var. Biz 4 kişi 590 R ödedik yani yaklaşık 160 TL gibi bir rakama geliyor. Karnımızı doyurduktan sonra Cape Point'e gidiyoruz.

Cape Point

capepoint teleferik

Cape Point iki okyanusun birleştiği yeri görebileğiniz bir tepe. Çıkmak için teleferik var biz bu şekilde çıktık dönüşte kendimiz inmeyi tercih ettik. Tepesi çok rüzgarlı olmasına rağmen çok kalamasak da mutlaka çıkın derim. Babunlara karşı dikkatli olun diye yazan tabelalardan korksak da şansımıza çok da babun kalmamış Cape Point'te ya da bize rastlamadı. Bir sonraki durağımız Cape Town'un belki de en önemli noktalarından biri olan Ümit Burnu.

Ümit Burnu

Ümit Burnu Afrika kıtasının en uç noktası olarak biliniyor. Ümit Burnu'nda ayağını suya sokup dilek dileyince gerçekleşir diye bir inanç varmış. Fakat suya gidene kadar o kadar çok taş var ki girintili çıkıntılı dikkat etmek gerek. Adeta sonsuzluğa uzanan manzarasıyla büyüleyen bir nokta Ümit Burnu. Ümit Burnu'ndan dönerken yolda babunlar arabanın önünü kesiyor ve trafiği mahvediyor. Yemek verince asla gitmiyorlar ve arabaların üstündeler sürekli. Babunlardan kurtulduktan sonra otele gitmek için yola çıkıyoruz.tabi bu kadar uç noktalara geldikten sonra dönüş uzun sürüyor. Bu yorucu ve yoğun günün sonunda hissettirmeden bizi kıpkırmızı yapmış Afrika güneşi. Diğer güne ise aklımda kalan birkaç yeri İstanbul'a dönmeden önce tamamlamak için başlıyorum.

Bo-Kaap

bo kaap

Müslüman mahallesi diye geçen bir bölge.rengarenk evler var.tabi eskiye göre burdaki Müslüman nüfusu azalmış.ilk olarak çoğunlukla Malezyalılar'ın buraya gelip yerleştiği söyleniyor.
 Greenmarket Square

greenmarket square

Pazar günü gitmem dolayısıyla tüm yerler açık değildi sanırım fakat hediyelik eşya almanız için en güzel açık pazar diyebileceğim bir alan. El yapımı eşyalar, hediyelikler, hepsini bulabilirsiniz. Asla pazarlık yapmayı unutmayın çünkü pazarlık payı fazla buralarda. En son durak ise botanik bahçe şeklindeki park alanı Kirstenbosch.

Kirstenboch

Yeşilliklerle dolu oldukça geniş bir arazide Masa Dağı manzarasını arkaya alan bir ulusal park. İçeride birçok insan göl kenarında ya da çimenlerde piknik yapıyordu. Huzurlu bir şekilde oturup kafa dinlemek isterseniz doğayla iç içe buraya gelebilirsiniz.