Star Wars'un Çekildiği Turda Tuz Madeni ve Cluj Şehri

Romanya’nın kuzeyine doğru yaptığımız yolculuğun ikinci durağı Turda Tuz Madeniydi. Gitmeden önce isminden söz edildiğini duymuştum, ama bir maden gezisinde insanın beklentisi ne olabilir ki, öyle değil mi? Ama burada tüm beklentilerinizi bence kapıda bırakıp, madenin sizi şaşırtmasına hazır olun derim.

1992 yılında ziyarete açıldığından bu yana iki milyondan fazla turist ve Romen tarafından ziyaret edilmiş, Business Insider dergisi Turda’yı en güzel yer altı yeri olarak seçerken, dünyada da 22 gezilmesi gereken yerin içerisinde adının geçtiğini duyunca şaşırıyoruz.

Bileti aldıktan sonra her ne kadar iyi yönlendirilmeyip kendimizi çıkış yolunda da bulsak hatamızdan çabuk dönüp galerileri birer birer gezmeye başlıyoruz. Bu noktaya kadar her şey beklenildiği gibi ama yine de komple tuz olan duvarların arasında yürürken hem tuzun çıkardığı desenler, hem de yansımanızı görmek çok güzel.

Franz Josef Galerinin yanındaki konik şeklindeki 112 metre derinlikteki galeri Iosif Madeni, aynı zamanda eko odası olarakta biliniyormuş, bağırdığınızda sesinizin çok uzaklardan gelen yansımasını duyabiliyorsunuz.

Bir sonraki sekizgen oda Crivac Odası olarak adlandırılmış. Ortasında 1864 yılında orijinalinden küçültülmüş olarak yapılmış yüzeydeki tuzları kazıyan bir araç var. Aracın aslı 1881 yılına aitmiş. Avrupa’da orijinal lokasyonunda bulunan tek araç olarak biliniyormuş bu yüzden de ilgi çekmeye devam ediyormuş.

Üst galeride dolaştıktan sonra sıra aşağılara geliyor, merdivenlere vardığımızda gördüklerime inanamadım dersem yerinde olur. İlkönce yükseklikten herhalde gözlerim karışıyor yanlış görüyorum diye düşünüyorum ama çocukların ve eşimin de tepkisi aynı olunca ‘amanın’ diyorum içimden. Aşağıda belki 5-6 masa tenisi masası, ortada dönen çelikten yapılmış ilginç bir dönme dolap, hediyelik eşya alabileceğiniz bir daire şeklinde kocaman stant var. Merdivenlerden her kata inişimizde bir sonraki senenin tarihi ile birlikte yavaş yavaş dibe doğru iniyoruz. Gördüklerime mi şaşırayım, olayın konseptine mi, hala karar verebilmiş değilim.

Zemine indiğimizde, buranın da aşağısında bir yer altı gölü olduğunu ve üzerinde botlar ie gezildiğini görüp şaşkınlığımız daha da artıyor. Yukarıdan bakıldığında sanki bir uzay üssü havası veren yer hakikaten harika dizayn edilmiş, şimdi neden Star Wars filmi için buranın seçildiğini anlıyorum. Bu arada bundan sonra çekilecek Batman filmi içinde Turda ismi mekânların arasında geçiyormuş. Bence çok ta doğru bir mekân olur. Terezia Madenindeki gölün derinliği, yarım ile sekiz metre arasında değişiyormuş. 10 lei karşılığı dilerseniz botlara üçer kişi binip yirmi dakika kadar yer altı gölünde kürek çekip dolaşabiliyorsunuz. Tabii ki yeryüzündeki bir göl gibi değil ama yine de ilginç bir deneyim.

İnmek güzel tabii ama her inişin bir de çıkışı var… Asansörler yetersiz olduğu için önünde uzun kuyruklar oluşuyor, yürüyerek çıkmak tabii ki zor, ama yine de asansörden çabuk. Düzenli spor yapıyorsanız çok kolay ama yanınızda yaşça büyükler var ise Turda’ya uzunca bir vakit ayırmakta fayda var.  Bu arada eğer yolunuz düşerse mutlaka yanınızda bir de ceketiniz olsun çünkü madenin içi oldukça serin.

Turda’dan ayrılırken gelen konvoyları görünce madeni gezmek için sabah saatlerini seçtiğimize seviniyoruz. Dışarıdaki otomobil sayısından içerideki kişi sayısının inanılmaz arttığı çok bariz.

Sonraki hedefimiz Cluj… Cluj, Romanya’nın en çok ziyaret edilen ve bilinen şehirlerinin başında geliyor. Transilvanya’nın başkenti olan tarihi yapıları, genç nüfusu ve atmosferi ile hakikaten bir Avrupa şehri. Ana meydanın ortasındaki Matthias Cornivus Anıtı ve St. Michael Kilisesi görünmesi gerekenler arasında.

Meydandaki kafeler ise çok keyifli. Meydanın etrafındaki küçük sokaklar ise şehrin ana yaşantısını ortaya çıkarıyor. Bizim dikkatimizi en çok çeken genç nüfus oldu, ortalık cıvıl cıvıl gençler ile dolu. Kafeler, publar bu küçücük sokaklara inanılmaz bir canlılık vermiş.

Her ne kadar yeni yapılanmalar da olsa birçok tarihi yapı var. Müzelerin olduğu meydan ana meydandan sadece iki dakikalık yürüme mesafesinde ki burada manastır, Transilvanya Tarih Müzesi ve şehrin dikilitaşı var.

Şehrin ortasındaki park ve göl ise hem botlarla gölde gezmek hem de şehrin içerisinde doğayı yaşamak için mükemmel. Biz Cluj şehrinin içini değil şehirden bir 10 dakika uzaklığındaki Gilau gölünün kenarındaki bir yerde kalmayı tercih ediyoruz. Cluj şehri aslında etrafındaki birçok güzel köy ve yer ile de biliniyor ancak bir sonraki durağımız Maramureş’e gitmek için bu güzel şehirden ayrılıyoruz.

Yazı ve fotoğraflar: Banu Demir

Instagram: Banuyollarda

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.