Aslında yıllardır Zagreb’i araştırıyorum fakat nedense askerden hemen sonra gidebileceğim ilk yer olarak burayı hiç düşünmemiştim ta ki turizm fuarında Hırvatistan standına uğrayıp Zagreb katalogları alıncaya dek. Sayfaları her çevirdiğimde Avrupa’nın en yeşil başkentine en çabuk nasıl gitsem diye düşünürken internetten uçak bileti ve seyahat rotası çıkarmaya karar verdim. Şansıma Ekobilet’ten de ucuz uçak bileti bulunca hemen aldım ve yolculuk hazırlıklarına başladım.
Her zaman Türk Hava Yolları’nı tercih etmeme rağmen ilk defa Hırvat Hava Yolları’nı tercih ettim ama ne söyleyeyim gayet memnun kaldım. Check-in işlemlerini yaptırıp uçağa geçtim ve son derece geniş koltuklar, güler yüzlü bir personel ve fazlasıyla doyurucu bir menü sonrası Zagreb Havaalanı’na indim. Ah bir de neden geldin?, ne kadar kalacaksın?, cebinde kaç paran var?, çalışıyor musun? gibi sorularla yarım saat bekletmeselerdi şehre giden tek otobüsü yakalayacaktım ama ne yapalım biz Türklerin standart problemi diyerek sineye çektim, sanki çekmesem çok bir şey yapacağım.
Pasaporta bastırdım damgayı havaalanından çıkacağım bu sefer kapıyı bulamadım, her yeri aynı renk boyamışlar kapı gözükmüyor. Görevliye sorayım dedim, adamda Zagreb Havaalanı çok büyüktür bazen ben bile çıkışı bulamıyorum demez mi. Aslında sen bir de İstanbul Atatürk Havalimanı’nı gör diyecektim ama sağolsun yaklaşık 5 dakika dolandırdıktan sonra kapının yerini bulup beni dışarı çıkardı.
Tabi ki bu kadar geç çıkınca haliyle otobüsümde gitmişti, bende taksiye atladığım gibi Slavska Caddesinde ki hostelime gittim. Yorgunluktan kendimi yatağa attığım gibi uyumuşum.
Sabah uyanınca telefonun saatine baktım 09:00 gösteriyor, bende merkeze kadar yürürüm orada bir kahvaltı ederim ardından da şehri turlamaya başlarım diyordum fakat merkeze gittiğimde Ben Jelacic’de ki saati görünce şok oldum saatler bizden 1 saat geri. Biliyorum ama telefon otomatik alıyordu neden almadı onu merak ediyorum. İşte maceralı bir Hırvatistan gezim böyle başladı.
Kısa bir Zagreb tarihi ile başlayalım.
Şehrin bulunduğu alandaki ilk yerleşim 1. yy’da gerçekleşmiş. Tarih kayıtlarında “Zagreb adı ise ilk defa 1094 yılında görülüyor.
Şehir, Kaptol ve Gradec şehirlerinin 1851 yılında birleşmeleriyle oluşmuş. Bundan önce bu iki şehir arasında, neredeyse savaşa dönen gerginlikler yaşanıyormuş. 1242 yılında ise her iki şehir de Cengiz Han’ın saldırıları nedeniyle büyük zararlar görmüş. Kentte 1699 yılında ise bir üniversite açılmış. 17. Ve 18 yy’larda ise kent, veba salgınları nedeniyle büyük acılar çekmiş.
20. yy’da ise, sanayi ile birlikte kentin nüfusu artmaya başlamış. I.Dünya Savaşı’nda bu artış duraklamaya girmiş.
Kent, Yugoslavya’nın dağılması ile birlikte, kendini yine savaşın içinde bulmuş. Ancak bu savaşın neden olduğu zarar, Yugoslavya topraklarının kalanıyla karşılaştırılınca, pek de önemli olduğu söylenemez.
Şehrin en hareketli olduğu yer Ban Josip Jelacic meydanı, aslında tüm hayat burda geçiyor desem sanırım yanılmış olmam. Tüm kafeler, ünlü markalar, müzeler ve daha niceleri bu meydanın çevresine toplanmış şekilde ve diğer Avrupa şehirlerine nazaran fiyatlarda oldukça uygun.
Şehirde tramway sistemi oldukça gelişmiş ve biletleri pek kontrol eden yok kaldığım 5 gün boyunca sadece 1 kere bilet aldım onuda soran olursa göstermek için zaten kimsede kontrol etmiyor.
Zagreb diğer eski komunizm ülkelerine göre de daha rahat, biraz Viyana havası da sezinledim ancak Viyana kadar sıkıcı bir şehir değil. Zagreb’de her an bir festivale, bir sokak gösterisine denk gelebilirsiniz. Özellikle en beğendiğim şey sokak çalgıcıları, bazılarının o kadar güzel sesi vardı ki neden ünlü olamadıklarını açıkça çok merak ettim.
Zagreb’de gezilebilecek yerler:
Zagreb Katedrali
Zagreb Katedrali, Hermann Bollé tarafından neo-gotik stilde restore edilmiş ve bugünkü hâlini almış. Ayrıca binaya 105 m uzunluğunda iki kule eklenmiş ki bu kulelerden Zagreb şehrini kuşbakışı izlemek oldukça güzel bir manzara sunuyor.
Kutsal Bakire Meryem ve Dört Melek Sütunu
Zagreb Katedrali’nin tam önündeki meydanda yer alan sütun, üzerindeki altın renkli Bakire Meryem ve melek heykelleriyle ünlü. Melek heykellerinin hemen altında ise şırıl şırıl suların aktığı bir çeşme bulunuyor. Heykeller 1865 yılında Anton Dominik Fernkorn tarafından, çeşme ise 1880–1882 yılları arasında Herman Bollé tarafından yapılmış.
St. Mark Kilisesi (Crkva sv. Marka)
Olur da Yukarı Şehir’de bulunan St. Mark Kilisesi’ni bulamazsanız, ben 1 saat boyunca aramama rağmen zor buldum bir taktik vereyim, sadece kafanızı yukarı kaldırıp bakmanız yeterli olacaktır. Çünkü binanın çatısı kırmızı, beyaz ve mavi renkteki seramiklerle bezeli. Rengârenk çatılı bu tarihi yapının, yapılış tarihi 13. yy’a dayandırılıyor. Güney cephesindeki pencere, kilisenin ilk olarak romanesk tarzda inşa edildiğini gösteriyor. Fakat ilerleyen tarihlerde yapılan restorasyonlarla yapının gotik mimari çizgisine kavuştuğu görülüyor.
Hırvat Milli Tiyatrosu (Hrvatsko Narodno Kazaliste)
Seçkin opera, bale ve tiyatro performansları sunmasının yanı sıra mimari yapısıyla da dikkatleri üzerine çekiyor bu kompleks. Hermann Helmer ve Ferdinand Fellner tarafından neo-barok ve rokoko tarzında yapılan tiyatro binası, 1895 yılında Avusturya Macaristan İmparatoru I. Franz-Joseph tarafından açılmış. Tiyatro, Zagreb’in güneybatısındaki Donji Grad (Aşağı Zagreb) bölgesinde bulunuyor.
Botanik Bahçesi (Botanicki Vrt)
Şehrin güneyinde, Donji Grad bölgesindeki Mihanovic Caddesi’nin kenarında uzanan cennetten bir bahçe var. On bin tür bitkiye ev sahipliği yapan Botanik Bahçesi, doğa meraklılarına oksijen dolu bir deneyim vaat ediyor. 1892 yılında ilk bitkinin dikilmesiyle oluşturulan bu bahçede şu an türü tükenme tehlikesiyle kaşı karşıya olan, ender rastlanan bitkiler de bulunuyor. İçerisinde göletler, köprüler, yapay mağaralar ve tepeler bulunan Botanik Bahçesi birkaç saatlik bir ziyareti hak ediyor. Şehirden biraz uzaklaşıp kafa dinlemek istiyorsanız burası ilk adresiniz olmalı.
Dolac Pazarı
Şehrin merkezi Jelacic Meydanı ile kuzeydeki Kaptol bölgesinin arasında bir halk pazarı bulunuyor: Dolac Pazarı. Gezinize alışveriş keyfini de eklemek istiyorsanız Dolac Pazarı’na mutlaka gitmeli, insan kalabalığının içindeki yerinizi almalısınız. Burada her çeşit sebze, meyve, şarküteri ürünleri, kıyafetler ve hediyelik eşyalar bulmak mümkün. Avrupai bir düzen ile oryantal bir canlılığı birleştiren bu Pazar ilginizi çekebilir.
Trakošcan Kalesi
Zagreb’in en çok ilgi gören kültür duraklarından birisi de tarihi Trakošcan Kalesi. 12 veya 13. yy’da inşa edildiği tahmin edilen kale, birçok ünlü ailenin konutu olmuş. Trakošcan, 16. yy’dan 20. yy’ın başlarına kadar Draskovic ailesinin mülkiyetinde kalmış; 1950’lerde ise devlet himayesine alınarak bir müzeye dönüştürülmüş. Şu an, restore edilen kalede Draskovic ailesinin mobilyaları, tabloları ve çeşitli eşyaları sergileniyor. Trakošcan Kalesi’nin tüm katlarını hatta zindan bölümünü de incelemeli, yüzyıllar öncesinin yaşamına dair ipuçları edinmelisiniz. Gezinizi, kaleyi çevreleyen ormanda temiz havayı soluyarak sonlandırabilirsiniz.
Arkeoloji Müzesi (Arheoloski Muzej u Zahrebi)
Zagreb, gezisini tarihle süsleyenler için görülmeye değer birçok müze ve sanat galerisine sahip. Bunlardan bir tanesi, 400 bin parçalık bir koleksiyona sahip olan Arkeoloji Müzesi. Müzede; tarih öncesi dönemler, Hırvatistan, Mısır, Yunanistan, Romalılar, Bizans İmparatorluğu ve daha birçok farklı kültüre ait eserler yer alıyor. Tarihi eserlerin en önemlilerinden biri Zagreb Mumyası olarak isimlendirilen Mısırlılardan kalma bir mumya. Ayrıca müzenin dışında yer alan “Lapidarium” bölümündeki Roma taş anıtları da görülmeye değer. Müze, Jelacic Meydanı’nın kuzeyinden iki sokak ötede, Vranyczany-Hafner Palace’da yer alıyor.
Lotrscak Kulesi (Kula Lotrscak)
Zagreb şehrinin güzelliğini izlemek için bir olanak var. O da kökleri 13. yy’a dayanan Lotrscak Kulesi’ne tırmanmak ve büyüleyici güzelliğin seyrine dalmak. Yukarı Şehir (Gornji Grad) ‘de yer alan kulenin tepesine çıktığınızda, Aşağı Şehir (Donji Grad) adeta ayaklarınız altına serilecek. Ayrıca kulenin içerisinde bir sanat galerisi ve hediyelik eşya dükkânı da bulunuyor. Lotrscak Kulesi’nin bir de ilginç özelliği bulunuyor: Halkın saatlerini doğru ayarlayabilmesi için kuleden yüz yıldan fazla süredir top atışı yapılıyor.
Gece hayatı ve alışveriş hakkında da biraz bilgiler vereyim.
Zagreb’de çok sayida birahane, gece kulübü, gazino, kulüp, kokteyl bar, diskotek, caz kulübü, kafe, meyhane bulunuyor ve özellikle akşam 5 sonrasında tüm mekanlar dolmaya başlıyor.
Alışveriş için ben genelde şehir merkezine 15-20km. uzaklıkta ki Avrupa’nın en büyük alışveriş merkezi olan West Gate City Center’a gidiyordum. Gitmek isteyenler her saat başı Studentski Grad (Öğrenci Şehri)’dan kalkan servislere binebilir.