Suyun Altındaki Saklı Hazine: Simena Antik Kenti

Türkiye medeniyetler cenneti, öyle bir cennet ki ne kadar keşfederseniz o kadar çok şaşırıyorsunuz. Doğusu farklı, batısı farklı, kuzeyi farklı; bu ülke tam anlamıyla bir kültürel çeşni...

Antik uygarlıklar konusunda zenginliğimiz bizi kültürel bir ülke haline getirse de biz bu hazineye ne kadar sahip çıkabiliyoruz orası tartışılır. Gelin biz bu tartışmayı bir kenara bırakalım, Likya bölgesinin bakir zenginliği Simena’yı keşfedelim.

Karyası, Likyası, Pamfilyası, Kilikyası hepsi apayrı bir hazine...

Her tatil gezmek için bir fırsat, bu fırsatın her saniyesini değerlendiren biz  yine yollara koyulduk ve Likya’yı yeniden keşfe başladık. Likya bölgesi, Karya bölgesinin aşağısında yer alan Ege’nin Akdeniz’e uzanan son ucu olan bölgedir.

Fethiye ve Antalya’nın en batı ucu olan KAŞ, bu bölgede yer alır. Kayra bölgesi ise Fethiye dışında kalan Muğla ilimizin bütün kısmıdır. Geçtiğimiz tatilimizde Karya bölgesini keşfe koyulan biz bu sefer ki tercihimizi Likya’dan yana kullandık. 

Likya Uygarlığı’na Yolculuk Başlasın...

Antik Likya Uygarlığı 23 kentten oluşan “Likya Birliği” olarak anılır. Bu birlik, tarihteki ilk demokratik birlik olup, günümüz demokratik sistemleri için de esin kaynağı olmuştur. Kentleri; Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos’tur. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Likya Birliği’ne ait daha küçük kentler den biri de Simena’dır.

Şimdi sizi Türkiye’nin sadece denizden ulaşılabilen ender yerlerinden biri olan Simena’ya götürüyorum.

Antalya’nın Kaş ilçesinin sınırları içerisinde bulunan ve günümüzde Kaleköy olarak anılan Simena, bakir antik bir cennet… Deprem görmüş geçirmiş Simena, yarısı suyun içinde yarısı dışında kalan haliyle tam anlamıyla bir sualtı arkeoloji müzesi...

Kekova Batık Kent Tekne Turu

Simena’ya yalnızca deniz yoluyla ulaşabiliyorsunuz. Bu kenti keşfetmek için Kaş’tan Kekova Batık Kent tekne turunu tercih ettik.

Bu tekne turundan bahsetmeden önce tekne turu hakkındaki önemli bir hususu belirtmekte fayda var. Eğer Kekova tekne turuna Kaş’tan çıkarsanız, birçok adayı görme şansınız azalıyor. O yüzden tura Üçağız’dan başlamak daha fazla ada görmek için en iyisi. Biz de böyle düşünerek tura Üçağız Köyü’nden başladık.

İlk durak; Akvaryum Koyu. Bu koyda ilk yüzme molası verildi. Denizi içimize çekip ruhumuzu arındırdıktan sonra tekne demir alıp, Kekova Adası’nın kıyılarında dolaşmaya başladığında kuş kadar hafiftik. Biraz ilerledikten sonra Simena sizi ilk olarak kral mezarlarıyla karşılıyor. Bu mezarlar Kaş, Kekova ve Simena’nın adeta sembolü olmuş; Likya’yı anlatan tüm broşürlerde bu kareyi görmüşsünüzdür.

Fotoğrafta bir kısmı suyun altında kalan kral mezarını görüyorsunuz. Mezarlarının bile yarısını su altına alan sebep; bu bölgedeki depremler. Depremler bölgede büyük izler bırakmış. İki büyük deprem geçiren bu kentin, ilk depremi M.S. 2. yüzyılda gerçekleşmiş. Ardından 200 yıl sonra Kekova Adası’nın üzerine tekrar bir yerleşim yeri kurulmuş. İkinci depremde, şehirde deniz suyunun yükselmesiyle deprem şehrin bir bölümünü yutmuş ve şehrin yarısı Kekova Adası’nın üstünde kalmış. İşte bizim gördüğümüz, su üzerinde kalan bu kent...

Burası 1990 yılından önce yüzülebilen bir alanmış. Fakat sit alanı ilan edilince yüzme yasağı çıkmış. Ön taraflar denize doğru yıkıldığı için genelde temelleri kalmış durumda. Hemen suyun altında bir liman görülüyor. İkinci depremden sonra sular yükseldiği için suların altında kalmış. Tekne, Kekova Adası’na çok yakın seyir yaparken sağ tarafta su yolu görünüyor.

Likyalılar dağdan çıkan kaynak sularını su yolundan su sarnıçlarında toplayarak tekrar içme suyu elde etmek için kullanıyorlarmış. Likyalılar tarihlerinde hiçbir millete savaş açmamışlar. Aksine hep savaşlara maruz kalmışlar. Kendilerini hep geliştirmekten yana, büyümekten yana kullanmışlar. Tarihte birçok iz bırakmışlar. Yine aynı kıyı şeridinde sağ tarafta kilise kapısı görülüyor; o dönem yapılmış eserlerden biri.

Üst bloğunun tam ortasında kapının haç kabartmasını görüyoruz. Buradan da ayrılarak yeşilin ve mavinin her türlü tonunun yer aldığı, güzel bir koy olan Gökkaya Koyu’nda demirliyoruz. Hem yüzme hem de yemek molası veriliyor.

Gezinin son durağı Kaleköy… Burada da portakal suyu eşliğinde otlu gözlemelerin tadına bakmanızı tavsiye ederim. Tekne yolculuğu Üçağız’da sonlanıyor. Simena’dan bu kadar… Bir sonraki gezimiz olan Likya’nın başkenti Patara'da görüşmek üzere...

Sevgiler…