Tadında Gezelim ekibi bu sefer Türkiye’nin en eski turizm cennetlerinden biri olan Erdek’e uğruyor. Daha Bodrum, Marmaris, Fethiye’nin adları turizmde anılmaz iken, İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir tatilcileri yazlık için akın akın Erdek’e gelirlerdi. Orta ve ileri yaşlılarımızın her birinin buradaki yazlık anılarını ve diskolarda yaşadıkları gençlik aşklarını bir defa daha yad etmeleri amacıyla da bu sayımızı, son 20 yıldır yıldızı sönmüş fakat geleceği parlak Erdek’e ayırdık.
Hem İstanbul’a yakınlığı, hem de (BBB) Bursa, Balıkesir, Bandırma’nın buraya çok yakın olması ve havasının güney ilçelerimiz gibi çok sıcak olmamasından dolayı, ileride yaşlı turizmi ve emeklilerin yaşayacağı ve tercih edecekleri bulunmaz bir cennet olacaktır. Tarih, doğa ve yemek anlamında tadına bakacağımız Erdek bakalım neymiş, şimdi nerelerdeymiş? Bu yazımı aynı zamanda çocukluğumdan beri ailece yaz tatillerimizi geçirdiğimiz baba memleketimin tanıtımına bir nebze katkım olması ve bu çorbada biraz da tuzum olması amacı yazıyorum.
Erdek, Marmara Denizinin ortasından başlayarak güneye, Asya kıtasındaki Bandırma sahillerine 1500m'lik dar bir toprak parçası ile bağlı olan Kapıdağ yarım adasındadır. Bandırma’ya 17 km, Balıkesir’e ise 120 km uzaklıktadır. Yani, İzmir’den İstanbul’a giderken bindiğiniz Bandırma feribotuna 17 km. kadar yakındır. Artık bu yazımızı okuduktan sonra Erdek’e de bir uğrayalım der misiniz?
Bugün Erdek İlçesinin sınırları içinde kalan bölgede tarih boyunca Kyzikos, Artake, Prokonesos isminde üç site şehir devletinin bulunduğunu, ünlü tarihçi Herodot ’un eserlerinden öğreniyoruz. Herodot, Kapıdağ Yarımadasındaki (Arktonesos) şehir devletlerinden bahsederken, Kyzikos ve Artake’nin Kapıdağ Yarımadası üzerinde, Prokonesos’un ise Paşalimanı Adasında daha sonrada Marmara Adasında kurulduğundan bahseder.
Kyzikos ve Artake’in, özellikle M.Ö. 330-333 yıllarında Helenistik çağda ve yine Roma dönemlerinde mimari, sanat ve heykeltıraşlık alanlarında erişilmez bir düzeye ulaştığını, Kapıdağından çıkarılan rengarenk mermerleri, büyük bir ustalıkla nakşeden Kyzikos’lu heykeltıraşların dönemlerin birçok kral ve imparatorluklarına saraylar, saray süslemeleri, dönemin tanrıları adına tapınaklar, mezar süslemeleri, sütun başlıkları, köprüler ve su kemerleri yaptıklarını tarihi belgelerden öğreniyoruz. Dünyanın sekizinci harikası kabul edilen Kyzikos’taki Hadrianus Tapınağı’nın da İmparator Hadrianus adına Kyzikos’lu mimarlarca yapıldığı tarihi kayıtlarda yer almaktadır. Bugün Ege’de Efes, Söke’de Miletos, Bergama ve Atina’daki çeşitli mabetlerin sütun başlıkları ve süslemelerinin Kyzikoslu mimarlarca yapıldığı bilinmektedir. Efes antik kentinin giriş kapısı da bunlardan biridir.
Bu tarihi Kyzikos kentinin harabeleri, Düzler ilçesi sınırları içerisinde bulunmaktadır. Halen bu kenti ortaya çıkarmak için yürütülen kazı çalışmaları devam etmekte ama maalesef çok yavaş ilerlemektedir. %95i toprak altında bulunan bu kent gün yüzüne çıkarıldığı zaman Efes kentinden daha muhteşem olacağı ve turizm açısından Efes’ten çok daha fazla turist çekeceği aşikardır.
İnsanlık aleminin ilk neolitik çağı, taş devrinden başlayarak günümüze kadar uzanan yedi bin yıllık geçmişinde Erdek kesintisiz bütün medeniyetlerin yerleşim merkezlerinden biri olmuştur. Bu kadar eski, görkemli tarih mazisini, tarihin derinliklerinde bırakıp gelen Kyzikos ve Artake, Bizans dönemlerinde de Bizans’ın, kanyak, şarap, zeytin, zeytinyağı, balık ve ipek deposu olarak bilinmektedir.
Osmanlı döneminde ise Erdek’in en güzel, en açık bir şekilde Evliya Çelebi’ nin Seyahatname isimli eserinden öğreniyoruz. 1639 yılında Erdek’e iki kez gelen Evliya Çelebi, Erdek’in tahtani ve fevkani iki katlı evlerinde, hanları, hamamları, dört mihrap camilerinden, 25.000 dönüm bağlarından, misket üzümünden, dokuz çeşit şarabından bahseder. Yine Evliya Çelebi’nin ilginç bir anısı da bugün Erdek Limanında bulunan küçük Zeytinli Ada ile ilgilidir. Evliya Çelebi Zeytinli Ada ile ilgili şöyle bahsediyor;
“Bu Erdek’in karşı garbinde bir mil bait derya içere, taam sofrası kadar bir yerde kaynar bir ılıca suyu vardır ki adem içine girmeyi tahammül edemeyip deryaya karıştığı yerde gusül ederler. İki türlü hasai kudret suyu birleşince gusül edenler, hayati cavidanı bulurcasına memnun ve sıhhatli vücut olurlar”, satırları ile Zeytinli Ada’daki şifalı sulardan bahsediyor.
Şu anda Zeytinli Ada ziyarete kapalı olup bürokratik nedenlerden dolayı kendi haline terkedilmiş durumda. Kendisine uzanacak yardım elini ve hayat verecek dokunuşu bekliyor. Eğer bu gerçekleşirse, Türkiye’nin tek arkeolojik adası unvanına kavuşmuş olacak. Şifalı suları da böylece halkın hizmetine açılmış olacaktır. Yaşı eski Erdek’i hatırlamaya müsait olanlar; Zeytinli Ada'ya kıyıdan sıra sıra dizili taşların üzerinden geçerek adadaki gizemi keşfetmenin heyecanını nasıl yaşadıklarını bilirler.
İnsanoğlu, işte bu güzellikleri insanoğlu 2700 yıl önce keşfetmiş ve Kapıdağ Yarımadası'nda renklerin senfonisi kadar romantik ve doğanın ihtişamına meydan okurcasına görkemli medeniyetler kurmuş.
Erdek'te Gezilecek Yerler
Çay bahçeleri, Erdek’in simgesidir. Misafirlerin ve tüm Erdek halkının günde en az bir defa uğrayıp serinlediği, marinayı, Avşa, Marmara Adaları ile Tekirdağ’a sefer yapan motorları seyrederek, kuş cıvıltıları içerisinde çaylarını içtikleri bir buluşma ve sosyalleşme alanıdır. Sabah kahvaltılarının vazgeçilmez bir ritüeli olan meşhur Erdek simit ve poğaçalarını, sıcak sıcak fırınlardan alıp, şimdi yenilenmiş olan çay bahçelerinde çınar ağaçlarının gölgesinde yiyebilirsiniz. Kurbağalı dere dediğimiz Erdek’in doğu sahilinde yürümeye başlarsanız, önce eski kaymakamlık evinin önünde ve arka sokağında da bulunan 114 cm çapında olan ve 1860 yılında dikilmiş anıt çam ağaçlarını göreceksiniz. Ona bir sarılmayı deneyin bakalım. Kaç kişi sarmalayabileceksiniz?
Yürümeye devam ettiğinizde çoluk çocuk herkesin şehir içerisinde kalan bu sahilde denize girdiklerini göreceksiniz. Karşınızda bütün heybetiyle duran ve Erdek’in simgesi olan Seyitgazi Tepesine de buradan gidebilir ve tepedeki yatırı ziyaret edebilirsiniz. Ancak yukarıya kadar yürümek için nefesinize güvenmelisiniz. Yukarıya çıktığınızda o nefis manzarayı görünce de iyi ki çıkmışım diyeceksiniz. Tüm Erdek, Zeytinli ada, Tavşanlı ada, Edincik ve hatta açık havalarda Bandırmayı dahi görebilir, askeri kamplara tepeden selam edebilirsiniz. Buradayken eskilerin ağzından düşürmediği şu tekerlemeyi de sizlere aktarmak isterim. Bandırmanın ayazı, Erdek’in kirazı, Edincik’in beyazı. Bu ne demek biliyor musunuz? Erdek’te bir zamanlar kiraz ağaçları vardı ve meşhurdu. Şimdi yerinde siteler yükselmiş. Bandırma’nın soğuğu zaten malum. Peki Edincik’in beyazı nedir? Tabii ki güzel beyaz tenli kızları! Şimdi aşağıya doğru iniyoruz ve hemen yarı yola gelince bir tabela görüyoruz. Rock Taş Disco. Bu diskoyu da en kısa zamanda bir gece yarısı ziyaret etmenizde fayda var. Çok değişik ve doğanın kolları arasında ismine layık kaya gibi kocaman bir disko.
Geçen sene açılan Kaya disko Erdek’in yeni eğlence merkezi olur inşallah. Erdek Belediyesi'nin büyük paralar harcayarak yaptığı ve işlettiği bir yer. Umarım bu iş tutar da yüzlerinin akı ile başarılı olurlar ve Erdek kalıcı bir eser kazanmış olur.
Şehrin içerisine doğru yöneldiğinizde ise 18.yüzyılda yapılan Hacı Ömer Camii'ni görebilir, kitabelerini okuyabilir ve imamından tarihi ile ilgili bilgi alabilirsiniz.
Daha sonra otel, motel ve kamplar bölgesi Cura (Çuğra) mevkiine yönelmelisiniz. Eskiden bu bölgede bütün kamu kuruluşlarının yazlık kampları vardı. PTT, MKE, Bankalar vs. Şimdi yalnızca Şeker Kampı ile Emniyet mensuplarının dinlenme tesisleri kaldı. Bu bölgede güzel oteller de var. İşte mesela Arteka, Helin ile merkezde Mavi İnci Park ile Arpico Butik otelleri de tatil keyfinize deva olurlar. Hava da müsaitse denize girebilir ve akşam o meşhur gün batımını bilhassa Arteka otel’de yakalayabilirsiniz. Ama benim size başka bir tavsiyem de Erdek merkezinden akşam üstü kiralayacağınız bir motorlu kayık ile balık avlamaya (çapari)çıkın ve akşam güneşini de tekneden seyretmenin zevkine varın. Tabii ki bu kayıklara merkezden çay bahçelerinin önünden bineceksiniz. Yine eski Erdek müdavimleri, akşam üstü babalarımızın peşinden, çapari ile balık avı için (misinaya dizilmiş yemsiz, tüylü olta dizisi) tekneye binebilmenin heyecanını ve sudan çıkartılan oltalardaki istavrit, mezgit, kopezleri biraz şanslıysan da uskumru balıklarını kovaya doldurduğumuz o güzel anları hep hatırlayacaklardır. Sonrasında yakalanan bu balıklar eve getirilir, istavritler kızartılır ve terator eşliğinde afiyetle yenirdi. Hele o uskumrulardan yapılan uskumru dolmalarının tadını hiç unutamam. Marmara Denizi'nin kaderine uygun şekilde azalan balık çeşitliliğine rağmen, eskileri yad etmek için denize açılan teknelerde olmaya çalışın ya da balıkçıların dönüşünü mutlaka sahilden gözleyin.
Balıkhaneyi unutmamak gerekir. Gece yakalanan taze balıklar burada her sabah 8.30'da müzayede ile satılır. Eğer şanslı iseniz o gün kendinize ve ailenize güzel bir balık ziyafeti çekebilirsiniz. Hem de ucuz fiyata. Niye şanslı iseniz dedim acaba? Birincisi o gün bol balık olacak, ikincisi ise açık arttırmada bakalım o güzel balığı uygun fiyata kapabilecek kadar yüksek sesiniz ve girişken ruhunuz var mı acaba! Tabii ki balık fiyatları mevsimine göre değişir. Sezonun yüksek olduğu temmuz ve ağustos aylarında siz en iyisi sahilde bulunan restoran balıkçı teknelerinde hazır olan balık ve kalamarların ve en meşhuru da buraya has bir tadı olan midye tava ve midye dolmaların tadına bakın.
Kirazlı Manastırı
Kirazlı Manastırı'na bu yazımızda ayrı bir bölüm ayırmamız lazım. Ama kısaca bahsedeyim. Didumus Dağı eteğinde bulunan bu 2 katlı manastırın şu anda yalnızca güney ve ön duvarının bir kısmı ayakta durmaktadır. Keşişlerin tüm vergilerden muaf olduğunu yazan 400 yıl önceki bir fermandan manastırın 16. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Manastır, 19. yy sonunda yeniden ayağa kaldırılmış ve tekrar kullanılmaya başlanmıştır. Rumlar zamanında manastırın “Kapıdağ’ın Dini Merkezi” olduğu anlaşılmaktadır. Çok sayıda odaya sahip olan manastırın orta avlusunda bulunan kilisede “Meryem Ana ikonu”nun (Panagia Faneromeni) şifa dağıttığına inanılmış, bu nedenle manastır yoğun hac aktivitelerine sahne olmuştur. Bu meşhur ikon şu anda İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'nde koruma altındadır. Ağustos 2015 ayında ziyaret ettiğim manastırda Patrik Bartholomeos’un yönetiminde gerçekleşen, çok sayıda da Rum ve yabancı ziyaretçilerin geldiği bu ayini sizler için fotoğrafladım. Yapılan bu hac ziyaretlerinin, dini ve tıbbi özelliği yanında mevsimlik hasat festivali gibi bir özelliğiyle de bölge ekonomisine büyük canlılık getirdiği ve daha da getireceği aşikardır.
Bakalım Ne Tatlar Var
Balıkhaneden sabah sabah aldığınız balıkları sahildeki balıkçı teknelerinde pişirtebilirsiniz. Ancak balıksız gitseniz de o sabah yakalanan taze balıkları buralarda da bulabilir, midye dolma ve tavalar, kalamarlar eşliğinde rakı balık yapabilirsiniz.
Eveet balık işlerini de geçtikten sonra meydanda bulunan Turan ustanın İskender köftesinin tadına bakabiliriz. Buranın aynı zamanda ev yapımı mantısı ve döneri de meşhurdur. Gerçek İnegöl köftesi yemek istiyorsanız yine buraya bir uğrayın derim.
Hemen yanı başındaki Bahar Cafe’de ise kahvelerinizi yudumlarken “ben acaba Avrupa’nın hangi kasabasındayım? Bu ne şıklık, bu ne güzel bir ambiyans” diyeceksiniz. Tabii buradaki sabah kahvaltılarının sunumu, atıştırmalık dolma ve içli köftelerin lezzeti de bir başka oluyor. Burayı pas geçmeyin. İşte abartmadığımı bu resimlerle size gösteriyorum.
Şimdi akşam yemeği için nereye gidelim acaba? Belediyenin işlettiği yeni bir restoran açıldı. Artake et ve balık restoranı, temizliği kadar bol çeşitleri ile de dikkat çekiyor. Erdek’te T-bone steak ve böyle pamuk gibi ızgara et yiyebileceğim hiç aklıma gelmezdi. İşte size 10 numara bir yer daha. Geldim denedim, tavsiye ediyorum. Fiyatlardan hiç bahsetmeyeceğim. Erdek zaten ucuz bir yer. Bodrum Marmaris’e benzemez. Afiyet olsun.
Hayır ben bu gece aperatif bir menü istiyorum diyorsanız bunun için de yine meydandaki nefis midye tava ve sardalye yapan bira publara uğrayacaksınız. İster nefis o güzelim midyelerin tadına bakın isterseniz de rakı balık yapın. Hepsi sizler için hazır bekliyor. Aklınızda bulunsun, bu anlattığım yerler yaz kış açıktır. Kışın veya baharda da hafta sonu kaçamağı yapıp bu tatları deneyebilirsiniz. Size isterseniz 2 fotoğraf da Erdek’in kış manzaraların sunayım. Bakalım hoşunuza gidecek mi?
Kapıdağ Yarımadası
Biraz daha Kapıdağ Yarımadası'nı dolaşalım mı?
Erdek’e gelmişken, biraz vakit de buraya ayırın. Aracınıza binin ve boydan boya, kıyı kıyı köyleri ve ormanları keşfedin. Kırmızı soğanın memleketi burası biliyor musunuz? Mahallenizdeki yollara döşenen küp şeklindeki granit parke taşlarının madeni burada biliyor musunuz? Endemik bitkilerin, kestane ağaçlarının ve dantel gibi işlenmiş koylarının olduğu bakir yarımadamız iyi ki bugüne kadar keşfedilmemiş, iyi ki yoğun yapılaşmaya maruz kalmamış. İşte bu nedenledir ki, Erdek Belediyesi öncülüğünde uluslararası normlara uygun bir yürüyüş ve bisiklet parkuru ve içerisinde de tek bir otelin bulunacağı bir doğal park yapımı gündeme alındı. Bu arada mimar Belediye başkanımızın projelendirdiği çay bahçelerinin de belediyecilik hizmetleri kategorisinde ödüle layık görüldüğünü belirtmek isterim. Şu an itibariyle Nisan 2015 ayında bir Çağan Irmak filminin burada çekildiğini müjdeliyorum.
Bir de buranın insanı konuşurken çoğu cümlesinin sonuna beyaa lafını ekler, o kadar ki 1 sene aralarında kalın siz de böyle konuşmaya alışırsınız beyaa! İşte size yoldan bir tabela beyaa.
Yaz akşamlarında, serinlemek için denizin içine giren kızgın güneşin gurubunu görmek lazım, sonbaharda eylülde, yeşil kızarırken, kızıl sararırken doğanın dönüşümünü görmek lazım, renklerin dansını, görmek lazım ki bu senfoniyi, cehennem sıcağında değil püfür püfür esen, Erdek melteminde huzur bulalım.
Erdek’i size bir bu kadar daha anlatabilirim. Güzellikler anlatılır ama bu güzelleri görecek göz, bunları yaşayacak ruh lazım. Para da lazım mı? Hayır, her şey para değil. Siz zaten bu satırları okuyorsanız parayla pulla pek işiniz yoktur. Bu ucuz tatil beldesi için haydi işinizi gücünüzü ayarlayın, vaktim yok demeyin, hayat geçip gidiyor, gelin bir defa da Erdek’i gezip görün. Gördükleriniz beyninizde, tattıklarınız ise damağınızda tatlı biz iz bıraksın benim sevgili EGİAD dostlarım.
Sizlere yeni bir yer daha tanıtabildiysem ne mutlu bana.
Sevgi ile kalın.