Marmaris'e en uzak köy oluşu Taşlıca Köyü'nü sosyal ve kültürel değişimden daha az etkilenmesini sağlamıştır. Taşlıca, içme suyu sorunu yaşayan ve bunu her evde açılan sarnıçlarla çözmeye çalışan bir köydür.
Söğüt Köyü'nden 5 kilometre uzakta olup yolu asfalttır. Söğüt'ten sonra 1 kilometrelik sağınızda deniz, solunuzda ağaçların bulunduğu kıvrıla kıvrıla çıkılan yol etkileyici bir manzarayı size sunar. Saranda Körfezi, koylar, burun ve adalar muhteşem bir görüntü verir. Her ne kadar bu manzarayı aşağıdaki fotoğrafla vermeye çalışsak da başarılı olamayız.
Bu etkileyici manzarayı geride bırakarak tepenin ardına Taşlıca'ya doğru ilerlediğimizde yine bir sürpriz sağımızda belirir. Bu yıkılmış bir yeldeğirmenidir.
Köyün çevresi de tarihi kalıntılar bakımından zengindir. Biz bunlardan Kırkkuyular ve Serçe Limanı'nı size tanıtacağız. Diğerleri Phoenix, Loryma (Bozukkale) ve Kıran Gölü.Taşlıca Köyü'nü geçerek Serçe Limanı'na doğru giderken yol üzerinde 1. kilometrede birçok köylü kadın ve erkeklerin kuyulardan su çektiği ilginç bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Burası Kırkkuyular;
Hemen arabanızı kenara çekip bu manzarayı fotoğraflamaya başlıyorsunuz.
Onlar bu duruma alışkın olsa gerek hiçbir şeye aldırmadan var güçleriyle kuyulardan su çekmeye devam ediyorlar. Karşınızdaki bu manzarada zaman ve mekan kavramını yitirerek sanki zaman tüneline girmişsiniz de buraya düşmüssünüz gibi hissediyorsunuz.
Ama onlar sizi kendinize getiriyorlar. Kısa bir selamlaşma ve hoşbeşten sonra başlıyorlar hikayelerini anlatmaya. Bir de bakmışsınız akşam yaklaşmış.
Kuyuların bulunduğu yerde Sindilli adında bir köy varmış, 1950'lerde burası terkedilmiş ve şimdiki Taşlıca'da yeni yerleşim kurulmuş. Taşlıca köyü tepede bir yerde. Terkedilen yerleri tarım arazisi olarak kullanmaya devam etmişler. Harabe halindeki taş evler görülebilmektedir.
Bir genç kız kuyudan çekmiş olduğu kovadaki suyu hemen size uzatıyor. Yaz sıcağında bunalmışsınız ama yine de tedirgin oluyorsunuz. O size "Suyumuzdan kana kana için, buz gibidir" diyerek bizi rahatlatıyor. Biz de suyu içiyoruz. Tam da dediği gibi buz gibi su. Civarda bir sürü eşek var. Neden bu kadar çok eşek olduğunu soruyoruz. Eşekleri su taşımak için kullandıklarını ve bunların az geldiğini söylüyorlar. Eşekler de su taşımak için sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
Eşeklerin her iki tarafına su bidonlarını dengeli yüklemek için aparatlar yaptırmışlar. Bu sayede daha çok taşıma yapabiliyorlar. Su bidonları yüklenen eşekler başlıyorlar köye doğru gitmeye. Kuyulardan çekilen suları tarımda, hayvancılıkta ve evlere su temini için kullanıyorlar.
Buradan zor da olsa ayrılıyoruz.
Şimdiki istikametimiz Serçe Limanı;
Taşlıca'dan sonra 8 kilometre burası Bozburun Yarımadası'nın karadan gidilebilen en son ucu. Bundan sonrası deniz ve daha ilerisi Rodos Adası.Burada denizden gelen teknelere hizmet veren bir kıyı lokantası var. Mavi Tur tekneleri buraya demirliyorlar. Başka hiçbir yerleşimin olmadığı bu limanda suyun berraklığı, pırıl pırıl dip görüntüsü ve sessizliğiyle biraz ürküyorsunuz. Etrafta birkaç balıkçı teknesi var.
Limanın kayalardan oyma bir kapısı var. Liman en sert havalarda bile teknelere bir sığınaktır. Kıyı lokantasının iskelesinde birkaç kişi teknelerinden inmiş lokantaya doğru gidiyorlar. Bu güzel yurt köşesini anılarımızda bırakarak zor da olsa ayrılıyoruz. Hava kararmak üzere, vakit geç oldu. Yolumuz virajlı ve sarp bir an önce Bozburun'daki otelimize varmamız lazım. Bu sessiz ve sakin limana son bir defa bakıyoruz. Tekrar gelmek üzere buradan ayrılıyoruz....