1980’li yıllarda Kuşadası ve Bodrum ile birlikte bir turistik merkez olarak parlayan Marmaris, artık yerli turizm trend öncülüğünü Çeşme gibi yerlere kaptırmış gibi görünse de hala çok büyük ve önemli bir yer.
Gökova Körfezi’nin ucuyla Datça Yarımadası’nın boynunda yer alan Marmaris, her yıl yerli ve yabancı on binlerce turist ağırlıyor. Belki bu popülaritesinin en büyük nedeni Marmaris’in iklim ve konum olarak deniz turizmine çok elverişli olmasıdır. Belki de bu bölgeye zamanında yapılmış ve hala yapılmaya devam edilen yatırımların sağladığı turizm ağının işlekliğidir, kim bilir? Ama bir şey kesin ki Marmaris sahilinde gezinirken Türkiye’nin cennet olduğu gerçeğinin bir kez daha farkına varıyorsunuz.
Marmaris ve bölgesinde birden fazla mavi bayraklı plaj var. Deniz kent merkezinde bile oldukça temizken, Turunç gibi çevre koylara gittiğinizde ise gerçekten bambaşka bir sakinlik görüyorsunuz. Marmaris’ten Datça’ya kadar tüm yarımada birbirinden güzel, kimi ise oldukça bakir koylarla dolu. Marmaris’te denize girecekseniz ilk tercih İçmeler olabilir. Turunç’la İçmeler Kanyonu arasında çok keyifli bir patika yoldan yürüyerek yarım saat keyifli bir doğa macerası yaşayabilirsiniz. Eğer deniz için Turunç’u tercih ederseniz tabi ki dediğim gibi yine pişman olmazsınız. Ama bana sorarsanız ben şahsen Marmaris’in içinden denize girip hareketli hayatından çok uzaklaşmamayı tercih ederdim.
Birçok sahil bölgesinde olduğu gibi Marmaris’te de günübirlik tekne turları düzenleniyor. Çevre koyları keşfetmenin belki en güzel yöntemi bu. Birkaç tane güzel dalış rotası da var. Hatta buralarda en acemi dalgıçların dalabildiği derinlik ve parkurlarda amforaları görme ve güzel birkaç scuba tecrübesi edinme şansı olur. Ama ben bu bölgeye gelmişken şahsen dalış tercihimi Datça’dan yana kullanırdım.
Sahili, denizi ve dalışı bir kenara bırakıp da kültür turisti olursak, öncelikle Marmaris Kalesi’ni görmek gerek. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos’u ele geçirmek için yaptığı seferlerde üs olarak kullandığı dönemde yaptırdığı bu kale, zaman içinde defalarca onarım geçirmiş. Bugün 7 tane sergi salonu, Kale müzesi şeklinde gezilebilecek tarihi kalıntıları, avlusu ve burçları ile fotoğrafçılara güzel kareler vaat ediyor Marmaris Kalesi. Kalenin bulunduğu tepenin yamaçlarında Osmanlı döneminden kalan eski Marmaris’i görmeden geçmemek gerek. Beyaz badanalı evleri ve dar sokaklarıyla tipik bir Akdeniz mahallesi burası ve aynı zamanda büyük bir alışveriş bölgesi. Kafelerde zaman geçirip, gölgede serinlemek, hediyelik eşya dükkânlarında yerel el sanatlarını görmek ve 1-2 hediyelik almak için istikamet kale bölgesi olmalı.
Marmaris’in sahil bölgesi ise diğer gezinti mekânı. Özellikle plajlarda geçirilen sıcak bir yaz gününü takip eden serin bir duşun ardından, sahilde kendinize çok şık bir restoran seçebilir ve Marmaris’in diğer küçük sahil kasabalarından farkını burada hissedebilirsiniz. Oldukça elit, lüks sayılabilecek restoran ve barlarıyla burası adeta bir Avrupa şehri havasında. Tabi bu durum yerel yemekler bulamayacağınız anlamına gelmiyor. Bu restoranlarda döş dolması, sura dolması gibi yerel lezzetler olduğu kadar Ege balıkları ile de lezzet vaat ediyor. Not almak gereken bir başka lezzet de buraya özgü sabah yemeği kebap çorbası.
Marmaris’te hiç durmaksızın eğlenmek mümkün. Gündüzleri Marmaris koylarında su sporlarıyla eğlenmek mümkünken, gece hayatında ise ilk durağınız barlar sokağıdır eski kente yakındır. Eski kentin kendi içerisinde de birçok küçük ev butik barlara dönmüştür ve sabahın ilk ışıklarına kadar her türlü büyük mekânlardan küçük mekânlara kadar burada eğlenebilirsiniz.