Bodrum yarımadasının en batısında yer alan Gümüşlük, Begonviller ve Zambakların süslediği evleri, sakin yaşantısı, deniz kenarı balık restoranları, el sanatları çarşısı ve meşhur Tavşan Adası ile en popüler tatil bölgelerimizden biri.
Bozdağ’ın üzerindeki Antik Myndos şehri kalıntıları çevresinde kurulmuş olan Gümüşlük Bodrum’un en güzel koylarından birine sahip.
Myndos, ilk olarak Anadolu’nun en eski medeniyetlerinden olan Lelegler tarafından M.Ö 640 senesinde kurulmuştur. Kelime anlamı olarak Myndos “Ana Tanrıça’ya Tapınmak”tır.
Antik kentin kalıntılarına en fazla rastlanan bölge ise Turgutreis ile Gümüşlük arasındaki yolun üzerinde, denize yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Bozdağ’ın tepelerindir. Ancak bunun yanı sıra bölgede yapılan araştırmalarda çok sayıda çanak-çömlek parçalarına rastlanmıştır.
1975 senesinde arkeolojik sit alanı kapsamına giren Gümüşlük’te artık yeni yapılaşmaya izin çok kısıtlı. Bu nedenle Bodrum’un pek çok diğer turistik bölgelerine göre daha yeşil, daha az betonlaşmış ve daha huzur verici bir yer.
Gümüşlük’ün adını, eski dönemde tepelerde bulunan gümüş madeni ocaklarından aldığı söylenmektedir. 50-60 sene işletilmiş olan madenlerden elde edilenler de yine Gümüşlük’ten gemiye yükleniyormuş. Yıllarca kurşun ve gümüş çıkartılan bu madenlerden en çok yararlananlar ise İngilizler ve Fransızlarmış. Ancak 1. Dünya savaşı sonrası buradaki madenler kapatılmış.
Bir başka düşünceye göre ise, Gümüşlük adı gün batımında gümüş rengine dönen denizden gelmektedir. Ve Gümüşlük gün batımının da en keyifle seyredildiği yerlerden biridir.
Mavi Bayrak üyesi olan Gümüşlük’ün en dikkat çekici noktası Antik liman bölgesi ve burada yer alan meşhur Tavşan adasıdır.
Liman bölgesinde sahil boyunca sıralanmış begonvillerle süslü eski taş evlerin çoğu günümüzde pansiyon ya da balık restoranı olarak hizmet veriyor.
Buradaki pansiyonların büyük kısmının işletmecileri ise yabancılar, özellikle de İngilizler. Sahil boyunca uzanan bu pansiyon ve restoranlar adeta denizin içinde.
Sit alanı içinde olduğundan, özellikle liman bölgesi ve bu sahil evlerine tek bir çivi çakmak yasak. Bu nedenle de eski dokusu aynen korunuyor.
Çevrede çok ilginç sokak isimleri de var… “Balık tutar şaşı kedi sokağı…” bunlara bir örnek…
Rüzgâra kapalı olan koydaki Tavşan Adası’nın diğer adı ise Asar Adası. Bu adaya denizin içindeki antik Myndos kalıntılarını görerek yürüyebiliyorsunuz. Ancak 2012 senesinde başlatılan arkeolojik çalışmalar ile birlikte adaya çıkış yasaklanmış durumda.
Gümüşlük koyunda yapılabilecek en güzel şeylerden biri buradaki restoranlarda gün batımını izlerken yemek yemek.
Eğer sabah saatlerinde gelirseniz koya, buradaki fırınlardan poğaçanızı alıp Belediyenin işletmesinde olan kafeye oturup, bir çay söyleyin. Açın gazetenizi okuyun.
Özellikle sezon tam açılmamışken sabah saatlerinde burası çok daha sessiz sakin ve huzurlu bir ortam oluşturuyor.
Sahil bölgesinde müşteri yarışı içerisinde olan restoranlar farklı pazarlama taktikleri de geliştirmişler. Hoşuma gidenlerden birini de paylaşıyorum. “Çay gaç tane içtiçersen iç, niye içdin diyen mi war!” herşeyi özetliyor…
Burası Gümüş Cafe Fish Restoran, yemekleri de oldukça leziz.
Gümüşlük çevresinde Antik çağlardan ayakta kalabilmiş 2 kilise yer alıyor. Ancak bunlardan biri sanat galerisi olarak, diğeri ise bar olarak hizmet vermekte.
Gümüşlük el sanatları çarşısı her ne kadar ufak bir çarşı olsa da, sıralanmış hediyelik eşya tezgahlarından pek çok ürünü bulmak mümkün. Buradan alınabilecek hediyelik eşya arasında minyatür yel değirmenleri, magnetler, aksesuarlar, süs kabağı üzerine delikler delmek ve bu deliklere boncuk yerleştirmek suretiyle yapılan lambalar, bez bebekler sayılabilir.
Gümüşlük Bodrum yolu üzerindeki KUKLACI’da keçe bebekleri, LE KABBAK’ta ise süs kabağından çeşitli lambaları, Dereköy’de birbirinden güzel küçük boyutlu yel değirmenlerini görebilir buralardan alışveriş yapabilirsiniz.
Gümüşlük yaz sezonunda konserlerden sergilere kadar pek çok kültürel etkinliğe de ev sahipliği yapan bir yerleşim. Sahil bölgesinin yanı sıra, otoparkın yakınındaki Eklisia kilisesinin önünde de konser için ufak bir alan oluşturuluyor.
Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali Gümüşlük’te düzenlenen en önemli festival.
Biraz Gümüşlük çevresini de dolaşmak isterseniz, Görülmesi gereken yerlerden en önemlisi Gümüşlük’ün simgesi haline gelmiş olan, Bodrum yolu üzerindeki yel değirmenleri. Yan yana sıralanmış olan yedi tane Yel Değirmeni hoş bir görüntü oluşturmaktadır.
Buradan biraz da Gümüşlük’ü tepeden izlemek isterseniz, Karakaya yolu üzerindeki Tel Dolap cafe mutlaka uğranması gereken bir nokta.
İster sabah kahvaltısına gidin, isterseniz akşam yemeğine ama buradan manzarayı mutlaka izleyin.
Sahibi Ömer Bey ve ailesi yıllar önce İstanbul’dan ayrılıp, bu keyifli mekanı açmışlar. Güleryüzlü çalışanları ve kaliteli servisi ile uğranması gereken bir yer.
Eğer sabah kahvaltısını burada yaparsanız, ardından meşhur Karakaya Köyüne kolaylıkla gidebilirsiniz. Hatta kahvaltınızı yaparken Karakaya ile ilgili bilgi edinmek isterseniz, kafedeki 1954 senesinde bir Öğretmen olan Adil Öztop’un yazdığı Karakaya Köyü hakkındaki kitaba göz atabilirsiniz.
Deniz seviyesinden yaklaşık 350 metre yükseklikte Gümüşlük’ün tepesinde yer alan Karakaya Köyü, büyük bir kaya yamacına dayamış iki üç katlı, eski Rum taş evlerden oluşuyor.
Gümüşlük koyuna hakim olan bu köy, 35 haneli olup nüfus mübadelesi sırasında terkedilmiş. Ancak yeni yeni yerleşimlerle köy yeniden canlanmış. Bu bölgedeki taş evlerin tamamının ön cepheleri batıya yani denize doğru bakmaktadır.
Kitabın yazarı Adil Öztop’a göre köyün hikayesi ise şöyle;
Myndos şehrinde son zamanlara kadar Türkler ve Rumlar bir arada yaşarlarmış. Sonradan Rumlar Türklere zulüm etmeye başlamışlar. Türklere ait sığır ve develeri kesmiş, kızlarını taciz etmiş, yaşlı ve zenginlere huzur vermemişler. Bu dönemde sayıca azınlıkta olan Türkler bölgede barınamamışlar ve Örmece dağı eteklerinde kayalık bir yere Karakaya köyünü kurmuşlar. Burada epey bir zaman kalmış ve çoğalmışlar. Ancak zaman içerisinde geçim durumu zorlanmaya başlamış.
Burada yaşayanlardan çete kıyafeti, köpeği ve uzun bıçağı ile Dattiri Dede isminde cesur biri çıkıp, yukarı mahallenin tepesine sadece Rumlar’a inat olsun diye bir ev yapıp yerleşmiş.
Dattiri Dede’den cesaret alan Kacakelle Dede, Çavuş Dede, Fettah Dede de bu bölgeye gelip yerleşmeye başlamışlar. Dattiri Dede’nin bu meydan okumasını haber alan Rumlar mücadele’ye başlamıştır. Başlarındaki Parasku isimli Rum bu mücadelede öldürülmüş. (Günümüzde Parasku isimli Rum’un tarlası halen kendi ismi ile anılmakta). Dattiri Dede yine herşeyi göze alarak, köpeğini ve bıçağını yanına alarak evine giderken yolda Rumlar tarafında çevrilmiş ve kavga ederlerken Rumlar Dattiri Dede’nin köpeğini öldürmüş.
Dattiri Dede canından çok sevdiği köpeği öldürüldüğü için daha da hırslanmış. Ertesi gün yanına birkaç kişi daha alarak, sabah erkenden Rumlara baskın düzenlemiş. Tüm Rumlar sandal ve Kayıklarına binerek kaçmaya başlamış. Asar ile Kocadağ arasındaki liman boğazını keserek, buradan geçen Rumları öldürmüşler. Böylece köyü Rumlar’dan arındırmışlar.
Günümüzde köyün yarı nüfusunu Dattiri ve Fettah sülalesi oluşturuyormuş. Dattiri Dede’nin Rumlara karşı silah olarak kullandığı uzun bıçağın emanetçisi torunu Hasan Hüseyin’miş.
Köy halkının %70’i çiftçi ve bahçivan, %1’i memur, %1’i değirmenci, %2’si el sanatları ustası, %4’ü esnaf, %1’i süngerci, geri kalan kısmı ise daha çok inşaat işlerinde çalışmaktadır.
Karakaya köyü ziyareti sonrası akşam saatleri için rotanızı Yalıkavak yönüne çevirebilirsiniz. Burada da Yalıkavak ile Gümüşlük arasında yer alan Panorama Pasanda isimli bir aile işletmesinde Murat Bey ve eşi sizi karşılıyor olacak. Bir tepede yer alan restoran Geriş bölgesinde olup, Yalıkavak’a tepeden bakmaktadır.
Leziz yemekler eşliğinde gün batımını buradan izlemek, Tanrının gökyüzünde çizdiği tablolara tanık olmak için en ideal noktalardan biridir.
Tarih, doğa, kültür ve sanatın harmanlandığı sakin bir belde olan Gümüşlük, sıcak ve samimi ortamı ile Türkiye’deki en güzel kaçış noktalarından biri.