Yogyakarta ve Muhteşem Tapınakları

Java (Cava) Adası’nın Yogyakarta kenti, batik, bale, tiyatro ve kukla gösterilerinin Hindu-Budist, Müslüman ve Hollanda’nın sömürgesi olduğu dönemlerde de hep merkez olmuş. Adadaki diğer kentler gibi Müslüman yoğunluğuna sahip.

Neden geldik derseniz, Cakarta’dan 45 dakika süren bir uçuşla geldiğimiz kent dünyanın en büyüktapınağı ve yeni yedi harikasından biri olan Budist “BorobudurTapınağı” ve hemen yakınındaki Hindu “Prambanan Tapınağı”na ev sahipliği yapmakta. Bu iki muhteşem tapınak, “Borobudur + Prambanan Tapınağı Kompleksi” olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer almakta. Benim bu gezimin en önemli nedeni bu tapınaklar, Endonezya’ya geldiyseniz bu iki muazzam tapınağı mutlaka görmelisiniz. Cakarta’dan sabah uçağı ile gelip akşam uçağı ile Bali’ye devam edebilirsiniz.

Biz Yogyakarta’ya akşam uçup vakit kaybetmemek için şehirde kalmak yerine doğrudan tapınağın tam karşısındaki otellerden birinde kaldık, çok da isabetli bir karar olmuş. Yemyeşil bir bahçe içindeki Manohara Oteli’nde güler yüzlü, sevimli genç resepsiyonist bize hoş bir sürpriz yaptı. Sabah tapınağın tepesinde gündoğumu turu ve biletleri hediye edeceğini söyledi (tapınağa giriş 20 $). Böylesine güzel ve ilginç bir teklif reddedilir mi? Saatlerimizi kurduk ve 3-4 saatlik bir uykudan sonra sabah 04.30 de kalktık, ortalık zifiri karanlık. Resepsiyonda bizi bekleyen genç biletlerimizle birlikte birer de el feneri verdi. Otelin harika bahçesinde sadece 5 dakika bile sürmeyen bir yürüyüş ve işte… Tapınağın alaca karanlıktaki silueti tüm ihtişamıyla ile karşımda.

El fenerlerimizin yardımıyla oldukça yüksek basamakları çıkarken hava halen zifiri karanlıktı, en tepe noktasına geldiğimizde oturup beklemeye başladık. Hava yavaştan aydınlanmaya yüz tutarken etrafımızdaki güzellikleri, Buda ve dev birer çanı andıran heykelleri daha iyi seçmeye başlıyoruz.

Bu arada güneş bulutların arasından bize ışıklarını gönderirken muhteşem manzaraları çekmeye doyamıyorum. Ortalık iyiden aydınlanmaya başlarken dünyanın bir ucunda, dünyanın en büyük tapınağının en tepe noktasından güneşi doğurduğumuz bu anı yaşadığım için çok şanslı ve çok keyifli ve çok mutlu hissediyorum. Nirvana’ya çıkmak bu mudur acaba.

Tapınağın merkez noktası etrafına şekiller ve desenler yerleştirilmiş gibi olan katları arasında dolaşarak, fotoğraf çekerek, binlerce rölyefleri hayranlıkla izleyerek iniyorum sabah karanlığında çıktığımız yüzlerce basamaktan. Kalabalıklar halinde gelen grupları görünce bir kez daha çok isabetli karar verdiğimizi düşünüyorum. Otelimizin cennet gibi bahçesinde “sunrise” turuna gidenler için güzel bir kahvaltı hazırlanmış. Borobudur’u erkence gezmek süper oldu, otelden ayrılıp Prambanan Tapınağı’na doğru yola çıkıyoruz, 1,5 saat yolumuz var, sonra ver elini cennet Bali.

Borobudur dünyanın en büyük tapınağı dersek eksik olur, tek parça olarak en büyüktapınağı demek daha doğru. Kamboçya’da bulunan Angor Watt en büyük tapınak olarak bilinse de, bir kompleks olduğundan Borobudur dünyanın en büyük tapınağı kabul edilmekte.

Muhteşem, olağanüstü sıfatlarının yetersiz kalacağı, gerçekten görülmeye değer bir Budist tapınağı. Hangi tarihte yapıldığına dair resmi kayıt olmamakla beraber, Sailendra Hanedanlığı dönemine denk geldiği tahmin edildiğinden MS 750 yılına tarihlenen bu müthiş yapı tam 75 yılda tamamlanmış. Ancak uzunca yıllar kaderine terk edilen tapınak, bir volkan patlaması sonucu küller altında gizli kalmış ta ki 1814 yılında Sir Raffles tarafından keşfedilene dek. İlk restorasyonun Hollandalılar tarafından başlamasından sonra, UNESCO'nun 25 milyon dolarlık desteği ile restorasyon 11 yıl daha devam etmiş ve nihayet 1991 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne (1,2 ve 6. kriterlerden) alınarak tüm dünya milletlerine ve dünya kültürüne kazandırılmış. Tapınağın yapımında kullanılan iki milyon blok taşların her biri 40 kilo ağırlığında. Tapınağın her katı çepeçevre heykellerle bezenmiş. Toplamda 504 buda heykel, 2.760 rölyef ve 72 adet stupa'ya sahip tapınak, tepeden bir mandala şeklinde görülüyormuş.

Candi Prambanan veya Candi Rara Jonggrang; Yogyakarta kentine yaklaşık 17 kilometre mesafedeki “tapınaklar kompleksi”. 9. yüzyıl yapımı (Sanjaya hanedanı Hindu prensi Pikatan), ancak 10. yüzyılda tapınağın büyük kısmı Mataram Hanedanlığı’nın Java’nın doğusuna taşınmasıyla terk edildikten sonra 16. yüzyılda yaşadığı bir deprem sonrası yağmalanarak kaderine terk edilmiş ve harabe haline gelmiş. 1937 yılında restoresi başlamış ve Borobudur ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış ancak çevrede hâlâ birçok kaya yığını ve restore edilmemiş yerler görebilirsiniz.

3 ana tapınak ve 250’den fazla irili ufaklı tapınaklardan oluşmakta. Endonezya ve Güneydoğu Asya’daki en büyük Hindu tapınaklarından biri. Her biri Tanrılar ve Hindu inanışına göre üç ilah (Yaratıcı, Koruyucu ve Yok Edici” olarak belirtilen 3 ilah) “Trimurti”ye adanmış ve onun sembolleri (“üç biçimli” anlamına gelen ve üç başlı bir vücutla resmedilen, Hindu yaratılışın tanrısı) ve rölyefleriyle donatılmış. Kompleks de Hint mimarisinin tipik uzun boylu ve sivri mimarisinin bir örneği, 47 metre yüksekliğindeki merkez binası ile dikkat çekmekte.

Hızlı bir gezintiden sonra, biz Bali uçağımızı yakalamak üzere Yogyakarta Havaalanı’na doğru yola çıkarken, ilgi duyanlar için tapınağın dilden dile dolaşan efsanesini paylaşıyorum, efsaneler hikâyeler anlatmaya bayılırım bilirsiniz.

Prens Bondowoso Kral Boko’nun kızı Prenses Jonggrang’a çok âşıktır fakat Kral Boku kızıyla evlenebilmesi için prense kendisiyle savaşması şartını koyar. Prens Kral Boko’yu öldürünce prenses prensle evlenmek istemez ve ona imkânsız bir şart koyarak bu işi bitirmek ister, isteği ise bir gecede bin tapınak yapmasıdır. Prens 999 tapınak yapar tam sonuncu tapınağa geçmek üzereyken, prenses halktan “ateş yakara” gün doğumu izlenimi vermelerini ister. Gün doğumunu gören prens üzüntüden kahrolur fakat bunun bir oyun olduğunu öğrenince de çok öfkelenir. Prensesin bu davranışından ötürü tanrılar tarafından lanetlenir ve taşa dönüşür, kendisinin bininci tapınak olduğuna inanılırmış. 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.