Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul Kalamışlı’yım. Kalamış ve Fenerbahçe’den denize bakarak, sadece düşünerek günler geçirebilecek kadar seviyorum bu semtleri. Ayrıca uzaktan seyrettiğim Moda ve öğrencilik yıllarımın geçtiği Galata bölgesini de çok severim. Zamanımı okuyarak, yazarak, gezerek ve yemek yiyerek geçiriyorum. Profesyonel olarak dijital işler yaptığım için, diğer zevklerimle mesleğimin örtüştüğü noktada bloggera dönüşmem çok doğal bir sonuç olarak kabul edilmeli bana kalırsa. Dreams&Bytes isimli bir dijital ajansın ortağıyım günlük hayatımda. Geceleri ise yazıyorum. Bütün bunlar beni mutlu etmeye yetiyor.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Deneyimlerinizi paylaştığınız blogunuzun adresi nedir? Hikâyesi ve içeriği anlatır mısınız?
“LOKANTALARIM” (www.lokantalarim.net) ismini taşıyan bir blogum var. Burada ağırlıklı olarak mekân yazıları yazarak deneyimlerimi okurlarla paylaşmaya çalışıyorum. Yani yemek tarifleri bulabileceğiniz bir blog değil benimkisi. Ziyaret ettiğim lokantaların atmosferini, servis kalitesini, yemeklerinin lezzet ve fiyat seviyelerini değerlendirmeyi hedef alarak başladığım bu serüven; zamanla gezilerimden, kaldığım otellerden ve kafama takılan her türlü konudan da bahsettiğim bir platforma dönüştü diyebilirim.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Yazılarınızda dikkat ettiğiniz noktalar nedir? Okuyucularınıza nasıl önerilerde bulunursunuz?
Benim okurlardan beklentim, özgür olmaları. Tek istediğim bu! Yemek yazısı yazıyorsanız ve ilgi çekmek amacındaysanız bu ülkede yapmanız gereken; köfte, döner, kokoreç ve menemenden bahsetmek, 1-2 de tatlı görseli ile insanları baştan çıkarmak. Ben bunu yapmıyorum. Dar sınırlar içinde hapsolmuş bir okur kitlesi ile hep aynı konular ve görseller etrafında dönen bir etkileşim benim hedeflerim arasında yer almıyor. Yeri geldiğinde harika bir köftenin nasıl ağzımı sulandırdığını, yeri geldiğinde en batılı, en deneysel, en “füzyon”cu lokantanın nasıl damağımda yer ettiğini, bazen de bir esnaf lokantasının tencere yemeklerinin büyüsünü anlatmak istiyorum. Özgür yazmak ve buna alışkın bir okur kitlesinin ufkunu açmayı amaçlıyorum.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Leziz yemeklerden sonra formunuzu nasıl koruyorsunuz : )
Korumuyorum. 100 kiloyum. Yemek yazarları arasında önce kimin cenazesine gidileceği hep bir espri konusu olmuştur.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Gezi ve seyahatlerinizde yemek yemek için nasıl yerler tercih edersiniz?
Bu işin benim kafamda kesin kuralları var. Seyahatlerde “gelişine vurmak” benim tarzım değil kesinlikle. Planlı, programlı bir gastronomik izlek yaratırım bir seyahate çıkarken. Mantığım “ortaya karışık” bir repertuar oluşturmak ve ihtirasla onun peşinden koşmaktır. Yabancı bir kente adımımı attığımda “olmazsa olmazım” sokak lezzetleridir. Öncelikle bunu araştırır ve kendime kesin noktalar belirlerim. Bunun yanı sıra o kentin yerel mutfağını temsil ettiğine inandığım birkaç lokanta seçer; bir de bunların üstüne, bizim memlekette bulunmayan “Michelin yıldızlı” bir ya da iki mekân eklerim. O ülkenin mutfağını temsil etmeyen lokantaları pek ziyaret etmem. İspanya’da İtalyan lokantasına gitmek, Almanya’da sushi yemek gibi adetlerim pek yoktur. Ancak İngiltere gibi kendi mutfağı zayıf bir ülkede, hele bir de Londra gibi her telden çalan bir şehirdeysem; Çin, Japon, İtalyan ayırt etmeden ziyaretler yaparım.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

En favori yemeğiniz nedir? Siz de evde yemek yapar mısınız?
En favori yemek meselesi çok iddialı bir konu. Okurları hayal kırıklığına uğratacak bir yanıt vereyim: Kıvamı güzel, içinde küçük küçük tavuk parçalarının fink attığı, has be has bir tavuk suyuna tel şehriye çorbası beni en çok mutlu eden yemek galiba. Ben üretici değil, “yiyici”yim açık konuşmak gerekirse… Yemek yapmaya vakit bulamamanın yanı sıra, çok da meraklı olmadığımı söyleyebilirim. Bir de ufak ilave: “Yemek yapmayan adam, yemek yazamaz” söylemi dolanıyor son günlerde. Buna sadece gülüyorum.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Dünya mutfaklarından en çok beğendiğiniz hangisi?
İtalyan mutfağının hastasıyım. Makarnalarının, soslarının, tatlılarının, pizzalarının... Hele bir de İtalya’daki gibi hakkını verip taze taze yapılırsa, tüm İtalyan yemekleri 10 numara benim için. Beni Roma’da herhangi bir trattoria’ya bırakın; saatlerce yer, içer, hayatın anlamını düşünürüm. Uzakdoğu yemeklerinin de her türlüsü makbuldür. Özellikle Çin kültürünün senkron servis kültürüne, bir anda sofrayı dolduran yemeklerin rengi ve armonisine bayılırım. Ama sushi’nin de kalbimdeki yeri ayrı tabii. Tayland’ın da körili, acılı yemekleri sıralamamda yerini alır.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Türkiye’de en beğendiğiniz 3 restoran hangileridir?
Zor bir soru daha. Benim için gelmiş geçmiş en iyi lokanta, ne yazık ki artık varolmayan Kandilli’deki “Körfez”dir. Çocukluğumun Rejans’ı ve Bebek’teki Ambassador da bu listede yer alabilir. Ama sorunuz güncel lokantaları içeriyor doğal olarak. Cevabımı ona göre vermeliyim. Türkiye’deki en beğendiğim lokantalar; beni Çin mutfağına aşık eden Dragon, sadece masanın görüntüsü için bile gidebileceğim Giritli ve balığın  kılçığını bile afiyetle yememi sağlayan Ankara’daki Kalbur.

Alp Artam: “Yabancı bir kente adımımı attığımda ‘olmazsa olmazım’ sokak lezzetleridir”

Sosyal medya sizin için ne ifade ediyor?
Sosyal medya benim için aynı anda hem bilgi ve haber kaynağı, hem eş-dost ile görüştüğüm ve iletişim kurduğum bir mecra, hem de kaotik bir çöplük anlamı taşıyor. Çok sık başvurduğum, gezindiğim bir dünya olmasına karşın, gerçek hayatta olup bitenlerden koparak sürekli sosyal medyada yaşayan insanlara biraz acıyarak bakıyorum. Hayat dışarıda sokaklarda cerayan ediyor. Kendimizi bunlardan soyutlayacak derecede telefonumuza gömülmek büyük bir hata. Bugün “inzivaya çekilip kitap yazacağım” diyen adamın bile her saniyesini instagramda paylaşmasının acınacak bir durum olduğunu düşünüyorum. Şaka değil, bunu bile yapan var. İnzivanın paylaşımı mı olur kardeşim! : )