Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
20 Temmuz 1990 Sakarya doğumluyum. Babamın mesleği sayesinde pek çok yerde yaşadık. Herhalde seyahat tutkum buradan geliyor. Bu tutkumu küçük yaştan beri hep canlı tuttum ve üniversite tercihimde de etkili oldu. Geçen Haziran ayında Erciyes Üniversitesi, Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği Bölümü'nden mezun oldum. Uçmayı, daha doğrusu havaalanlarını, uçakları kısacası havacılığa dair ne varsa seviyorum.
Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Genelde tatillerimi gezerek ve yeni yerler görerek geçirmeyi tercih ederim, bu açıdan seyahat hayatımın önemli bir parçası. Doğal güzelliği ve kültürel mirası olan şehirleri tercih ediyorum genellikle.
Hangi ülkeleri görme fırsatınız oldu?
Dört ülkeye gittim; Amerika, İsveç, Almanya ve Polonya.
Sizi en çok etkileyen yerler nerelerdi?
Polonya'da kaldığım zamanlarda Auschwitz Toplama Kampı'nı görme şansım olmuştu, orada yapılan insanlık ayıbı beni derinden etkilemişti. Tabii ki soğuk olmasına rağmen İsveç ve bir de kesinlikle Niagara Şelalesi.
Seyahat öncesi nasıl bir plan yapıyorsunuz?
Seyahat öncesi gideceğim yerdeki hostel-hotel benzeri yerleri bulmaya çalışırım. Bunu yaparken de şehir merkezine ya da turistik mekânlara yakınlığı önceliğim olur. Daha sonra ulaşım hakkında bilgi toplamaya çalışırım. Yabancı ülkelerde taksi kullanmaktan kaçınıyorum. Hem taksimetre korkusu hem de toplu taşıma araçlarını seviyorum, özellikle metroları. Son olarak da gezilecek yerlerin listesini yapıyorum, bunu yaparken de kendi içerisinde “olmazsa olmaz” ve “zaman kaldıkça” diye ayırıyorum.
Gezilerinizde başınızdan geçen komik ya da enteresan bir olayı paylaşır mısınız?
Gittiğim yerlerde pek çok ilginç olayla karşılaşıyorum ya da bu olaylar beni buluyor diyebilirim. Varşova'da yapılan Erasmus partisinde gecenin “Erasmus Kralı” seçilmiştim. Ertesi gün için de Milano'da bulunan arkadaşım ile buluşacaktım. Fakat gece, daha doğrusu sabah bir türlü bitmek bilmedi ve ben Milano uçağını kaçırmıştım.
Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları sizi nasıl etkiliyor?
Bugüne kadar herhalde beni en çok Kuzey Avrupa'nın yemek kültürü etkiledi. Orada yaşarken yemek çeşitliliğinin az olması ilk başlarda şok etkisi yaratsa da daha sonra somon balığı yemeye çok alıştık ve neredeyse her gün yedik.
Bugüne kadar gittiğiniz yerlerden sizi hayal kırıklığına uğratan oldu mu?
Şehir olarak hiçbir yer hayal kırıklığı uğratmadı. Fakat New York'ta bulunan Özgürlük Anıtı tamamen bir fiyaskoydu. Filmlerde o kadar büyük ve şaşalı gözüküyordu ki gerçeğini görünce maket zannettik adeta.
Gezmeye yeni başlayanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
Gezmeye yeni başlayan arkadaşlar için tavsiyem; planlamalarını günlük yapmaları ve her anlarını dolu dolu yaşamalarıdır. Yurtdışına çıkmak gerçekten bir ayrıcalık ve bunun tadını çıkarmalarını tavsiye ederim.
