Kullanılmayan Düğmeler Ülkesi

Gezmeye gideriz medeni memleketlere. Fotoğraf çektiririz, pizza yeriz. Dönüşte de magnet alırız. Ama dönerken yanımızda getirmeyi unuttuğumuz bir şey vardır…
 
Almanya’da trene, Japonya’da metroya, Hollanda’da tramvaya binmiş herkes bilir. Herşey son derece dakiktir. ABD’de sigara içme yasağı olan yerde bir tane tüttürmeye kalkarsanız görürsünüz başınıza gelecekleri. İsterseniz İngiltere’de alkol sınırını aşıp da araba kullanın, kim olduğunuza bakmadan tıkarlar içeri. Kural varsa herkes uyar.
 
Halbuki güzel yurdumuzda da yok mu bu kurallar? Ulaşım araçlarının kalkış saatleri yok mu? Sigara içme yasağı, emniyet kemeri takma kuralı yok mu? Peki neden uygulanmaz bu kurallar biliyor musunuz? Çünkü Türkiye “kullanılmayan düğmeler ülkesi”dir.

Asansörlerde mesela imdat düğmesi vardır, hemen hemen hiç görmedim çalışanını. Asansörde kalınca o düğmeye basarsın, bekle Allah bekle, hiçbir şey olmaz. Sonra bozuk parayla cama tıklayıp kapıcı filan gelsin ya da birileri duysun diye beklersin. Çalışmaz ama o düğme oraya konur.

Danışma vardır, hastanelerde filan. Danışmadaki görevli, kendisine bir şeyler sorulmasına çok sinirlenir, yaşına başına bakmadan milleti azarlar. Daha işe alındığı gün bellidir böyle olacağı ama oraya o “Danışma” tabelası, altına da o adam mutlaka konur.

Devlet dairelerinde, özel şirketlerde yangın talimatları, yangında yapılacaklar prosedürleri vardır. Felakete hazırlık için bina boşaltma tatbikatları yapılır, yangın ekipleri bile kurulur. Ama o ekibe alınanların çoğunlukla haberi bile yoktur görevli olduklarından. Birkaç sene önceki gibi bir sinemada yangın çıktığında yangın çıkışı kapılarının kilitli oldugu anlaşılır. Ama o yangın talimatları illa ki oraya yazılır.

Bankaya gidersin, hesap açtıracaksın ya da kredi kartı alacaksın. Bir form uzatır müşteri temsilcisi. Formda anneannenin kızlık soyadından, eski çalıştığın bankalardaki hesap numaralarına kadar elli tane soru. Banka görevlisi der ki: “Şu iki kutucuğa imza atın yeter efendim”. Çünkü aslında diğer alanlara gerek yoktur. Ama o kutucuklar oraya mutlaka konur.
 
Son dönem modasıyla hemen suçu bulunduğunuz siyasi kanadın karşı tarafına atmayın hemen. Son hükümet ya da öncesiyle ilgili değil. Biz her zaman böyleydik. Bunlar ne hükümetlerin suçu, ne de belediyelerin. Bunlar hep sanayi toplumlarının düzenini şekilci bir taklidimizin sonuçları. Toplumu eğitip de kişilerin kuralları benimsemesini sağlamak yerine yerli yersiz kurallar koyup onları yarım yamalak dayatmamızın tarihi ta sanayi devrimine kadar gidiyor. Daha tarım kültürünü içine sindirememiş coğrafyamız, sanayi devrimini takip etme telaşıyla kural denen şeyi hep yanlış anlamış ama büsbütün vazgeçememiş de. Almanya, Japonya, ABD gibi ülkelerdeki modern yaşantıya baka baka uyguladığımız kurallar maalesef hep şekilde kalmış. Trafik ışıklarını koymuşuz caddelere ama ceza kesen yoksa rahat rahat geçeriz, kimse bizi tutamaz. Emniyet kemeri zorunluluğu getirmişiz ama dikkat edin taksilerde kemeri olmayan tokalar göreceksiniz, kemer takılmadığında arabanın alarmı çalmasın diye.

Sakın yalnızca toplumun fertlerinde suç olduğunu da düşünmeyin. Kurala uymayanda olduğu kadar kuralları koyanlarda da vardır kabahat. İngiltere’de örneğin belediye bir park yaptığı zaman birkaç hafta bekler, yayaların hep kullandığı rotadaki çimler ezilir. Böylece yürüyüş yolunu nereye yapmanın mantıklı olduğu belli olur. Oraya yol yaptıktan sonra konmuş “Çimlere basmayın” uyarısını herkes ciddiye alır. Kurallar toplumun içinden çıkar. Türkiye’de ise %60-70’i sigara içen insanların gittiği restoranlarda sigara içilen açık ya da kapalı bölüm yapılmadan kapalı alanda sigara içme yasağı konur. Tabi o yasak da kontrol eden varsa uygulanır, kontrol eden yoksa içeride nefes alamadan yemek yeriz hep beraber.
 
Trafik kurallarına uymayan trafik polislerinden tutun, kendi evini sigortalamayan sigorta satıcılarına; güvenlik kontrolünü çakmakla yapan tüpçüden, kafasına kaskı kukaleta gibi takan motosiklet kullanıcısına; karşıdan karşıya geçerken göbeğinin altından araba kaydırmaya çalışan yayalardan metrobüse binerken birbirinin üstüne çıkanlara kadar maalesef bu ülkede bizim kurallarla aramız çok iyi değildir. Ama yine de göstermelik kurallar, asansörlere çalışmayan düğmeler koyarız.
 
Gezmeye gideriz medeni memleketlere. Fotoğraf çektiririz, pizza yeriz. Dönüşte de magnet alırız. Ama modern yaşam kültürünü yanımızda getirmeyi unutarak “kullanılmayan düğmeler ülkesi”ne döneriz.