Safranbolu Merkezinde Bir Günlük Gezi Rotası

Karabük sınırları içerisinde gizlenmiş evrensel bir değer Safranbolu. Bolu Dağları’nın hediyesi bol oksijenli havası, her adımında tarihi bir yolculuğa çıkaran sokakları, ünü ülke sınırlarını aşmış tarihi evleri, zengin mutfağı ve Osmanlı mimarisinin birbirinden güzel örnekleri ile dört mevsim ziyaretçilerle dolup taşan Safranbolu, “Tarihi dokusunu korumayı başaran en iyi 20 dünya kenti” arasında gösteriliyor. Gelecek kuşaklara aktarılması gereken çok önemli evrensel bir miras olarak değer gören kent, 1994 senesinden bu yana Dünya Mirası Listesi’nde koruma altında. Şehrin kanyonları ve mağaraları oldukça değerlidir. Özellikle kanyonların şehirdeki yeri ayrıdır. Çünkü Safranbolu iki kanyonun üzerine kurulmuş bir şehirdir (Tokatlı Kanyonu ve Akçasu Kanyonu). Bu kanyonlardan üç ayrı dere akıyor. Yani Akçasu, Gümüş ve Bulak derelerinin güçlü suları bu kanyonların içinden geçiyor. Şehrin bazı noktalarından bu durumu görebilmek mümkün. E tabii şehirdeki mağaralar da bir bu kadar değerli. Bu sebeple kanyonların haricinde Bulak ve Hızır mağaralarının önemi de oldukça fazla.

Safranbolu-kapak

Safranbolu İsminin Hikâyesi

Batı edebiyatının ilk büyük eseri kabul edilen İlyada’nın yazarı, antik çağ ozanı Homeros’un destanlarına kadar uzanan köklü geçmişi ile bu kadim kent, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Tabi bugünkü ismini alana kadar da birçok değişimden geçmiş. Ünlü seyyah İbni Battuta’nın 15. yüzyılda kaleme aldığı Yazıcızade Selçuknamesi eserinde kentten “Borlu” ve “Zalifre” isimleriyle söz eder örneğin. Zalifre isminin de Bizanslıların koyduğu “Dadybra” isminden Türkçeleştirildiği düşünülür. Bugünkü adını ise, topraklarında yetişen safrandan alır. Grekçede şehir anlamına gelen “polis” sözcüğü ile “safran” birleşir, bir süre “Zağfiranbolu” olarak devam ettikten sonra da nihayet 19. yüzyılda bizim bildiğimiz haliyle; Safranbolu olarak anılmaya başlar.

Geçmişe Kısa Bir Yolculuk

Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Pondlar, Romalılar… Birçok uygarlığın gelip geçtiği ve giderken kendinden mutlaka önemli izler bıraktığı kent, 1196’da Selçuklular zamanında Türk kimliği kazanmış ve böylelikle bugünkü dokusunu meydana getiren kültürün izleri yavaş yavaş oluşmaya başlamış.

Tarihi İpek Yolu üzerinde ticari kervanların uğrak noktası olması ve bereketli topraklarında dünyanın en değerli baharatlarından safranın yetişmesi, Safranbolu’nun ekonomik anlamda yıldızının parlamasına neden olmuş. Kışlık evlerin ağırlıkta olduğu ve dericilik, demircilik, yemenicilik gibi ticari faaliyetlerin yapıldığı çarşısı, Osmanlılar zamanında “Lonca Çarşısı” olarak anılırmış. Bağ ve bahçeler arasında tam bir sayfiye yeri olan Bağlar’da ise yerel halkın yazlık evleri bulunurmuş.

Önemli bir ticari merkez olma özelliğini uzun dönem koruyan Safranbolu önce Bolu’ya, sonra Kastamonu’ya, en son da 1927’de Zonguldak’a bağlanmış. Kendi halinde bir ilçe iken demir-çelik endüstrisi ile birlikte gelişen ve il olma statüsü kazanan Karabük, bu güzel ilçeyi sınırlarına dâhil eden son yer olmuş.

Bugün Safranbolu, üç bin yıllık kadim bir kent olarak sonsuz bir kültürel öneme sahip. Bu nedenle hem Kültür Bakanlığı tarafından “Kentsel Sit Alanı” olarak hem de UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde koruma altında. Her bir köşesi görülmeye değer muazzam güzellikte bir kent olması da onu Türkiye’nin en turistik cazibe merkezlerinden biri haline getiriyor haklı olarak.

Safranbolu’da Nasıl Gezmelisiniz?

Safranbolu’ya geldiğinizde ilk olarak merkeze yöneleceksiniz. Ancak genellikle insanların gözden kaçırdığı bir nokta var. Elbette şehir merkezini gezmeli ve görmelisiniz. Ancak Safranbolu’nun yalnızca merkezde gezilecek yerleri yok. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi şehirde kanyonlar ve mağaralar mevcut. Hatta bazı kanyonlar camdan yapılmış seyir teraslarıyla turizme kazandırılmış durumda. İşte gezinizin yalnızca şehir merkeziyle sınırlı kalmaması için eski kent merkezinden kalkan akülü araçları kullanmanızı tavsiye ederiz.

BAKKA’nın hibe yardımı sağlamasıyla elektrikli ve şarj edilebilir akülü araçlar hizmete açılmış. Yapılan akülü araçlar eşliğinde turlar gerçekleştiriliyor ve böylece şehrin uzak noktalarına kadar gidip tüm güzelliklerini görme şansını yakalıyorsunuz. Ayrıca bu akülü araçlarda size rehberlik imkânı da sağlanıyor. Türkçe, Japonca ve İngilizce tanıtımlar yapılıyor, hepsi de oldukça bilgilendirici. Dilerseniz uzun, orta ve kısa turların herhangi birini tercih edebilirsiniz. Yaklaşık 40 dakika ile 2 saat arasında süren bu turlara ailenizle beraber katılıp Safranbolu’nun her detayını görmenizi tavsiye ederiz.

akulu-aracla-safranbolu-turu.jpg

Safranbolu Merkezi’nde Gezilecek Yerler

“Hafta sonu bir yerlere kaçalım” cümlesinin en güzel karşılıklarından biri olan Safranbolu, vakti kısıtlı olan ziyaretçilerini de eli boş göndermiyor çünkü çevredeki güzellikler kadar ilçe merkezi de gezilecek ve görülecek turistik yerler anlamında dopdolu. Hadi gelin bugün Safranbolu’nun merkezinden uzaklaşmadan günübirlik bir tura çıkalım ve kendimize zengin bir tur programı oluşturalım. Hazırsanız başlıyoruz.

Eski Tabakhane ve Emzik Kaya

İlk olarak size akülü araçlarla gidebileceğiniz bir yerden bahsetmek istiyoruz; ilginç bir hikâyeye ve manzaraya sahip Emzik Kaya. Burası için Eski Tabakhane'nin aşağısında ve dere kenarında bulunan bir mağaracık diyebiliriz.

tabakhane.jpg

Buradaki kayaların arasından sarkan sarkıtlardan sular damlıyor. Çok eskiden burada yaşayan bir kadının sütü kesildiği için bebeğini bu sarkıtlardan damlayan suyla beslediği söylenir. İşte bu yüzden bu suyun şifalı olduğuna inanılır. Hatta bu sudan içen kadınların çocuğu olacağına da inanılır. Emzik Kaya’nın hikâyesi bir yana, manzarası çok güzel. Rehberiniz eşliğinde bilgi sahibi olarak burayı görmenizi öneririz.

emzikli-kaya.jpg

Hıdırlık Tepesi

Bizce ilçenin güzelliklerini keşfetmeye başlamadan önce ona şöyle yukarıdan bir bakış atmakta fayda var. Birçok insan da bizim gibi düşünüyor olmalı ki tarihi de ilçenin kendisi kadar eski Hıdırlık Tepesi, günün her saati ziyaretçilerle dolup taşıyor. Türklerin Safranbolu’ya ilk ayak bastıklarında konuşlandıkları tepe olduğu söylenen Hıdırlık Tepesi, birazdan aşağı inip bol bol fotoğraflayacağınız tarihi Safranbolu evlerinin kuş bakışı manzarasını ayaklarınızın altına sererken, aynı zamanda önemli türbeleri ziyaret edebilmenize imkân tanıyor.

Orhan Gazi’nin komutanlarından Hıdır Bey’in ve Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın türbelerinin yanı sıra Kurtuluş Savaşı’nın önemli kahramanları arasında gösterilen Dr. Ali Yaver Ataman’ın anıt mezarı sık sık ziyaretçi akınına uğruyor. Tepede aynı zamanda yürüyüş parkurlarının ve dillere destan gün batımlarının tadını çok daha keyifle çıkarabileceğiniz dinlenme alanlarının bulunduğunu da ekleyelim.

Hükümet Konağı ve Tarihi Saat Kulesi

1904-1906 yılları arasında bir tepe üzerine inşa edilen ve 1976 tarihine kadar Hükümet Konağı olarak kullanılan bina, bugün Safranbolu’nun en özel yapılarından biri kabul ediliyor. Aynı sene büyük bir yangın geçiren ve kullanılamaz hale gelen bina, 2000 senesine gelindiğinde altı yıl süren büyük bir restorasyon çalışmasının ardından müze olarak hizmete açıldı. Peki bu müzeyi gezenleri neler bekliyor biraz da ondan söz edelim. Safranbolu’nun önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ve kültüründe her birinden izler taşıdığını biliyoruz ama bunu bir de görsellerle desteklemek, kelimenin tam anlamıyla tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor insanı.

Merkezde, Kale Altı Sokak üzerinde yer alan üç katlı Hükümet Konağı’nın ilk katı haritalara, fotoğraflara, kültürel yayınlara ve uydu görüntülerine ayrılmış. Yine aynı katta bulunan Etnografya Salonu’nda geleneksel el sanatları örnekleri ve günlük yaşamda kullanılan eşyalar sergileniyor.

İkinci kata çıktığınızda Cumhuriyet dönemine ait kıyafetler karşılıyor sizi. Aynı zamanda büyüleyici Safranbolu evleri hakkında detaylı bilgiye sahip olabileceğiniz materyaller ve objeler bulabiliyorsunuz. Müzenin bir diğer güzelliği de, Safranbolu’nun dünden bugüne geçirdiği değişimleri kronolojik olarak izleyebileceğiniz, hatta canlandırma sahneleriyle adeta yaşayabileceğiniz şekilde dizayn edilmiş olması.

Gümüş Sokak üzerinde ziyaret edebileceğiniz bir diğer önemli mimari esere de değinelim çünkü burası Hükümet Konağı ile birlikte ilçenin en çok fotoğraflanan yerleri arasında. 1700’lü yıllardan bu yana çalışmaya devam eden ve Safranbolu ile özdeşleşmiş yapılardan Tarihi Saat Kulesi, tam 12 metre yükseklikte süslü bir kuleye sahip. Üstelik bu kulenin, Safranbolu’nun geleneksel mimarisini andıran bir görüntüsü var, bu da neden bu kadar çok fotoğraflandığını açıklıyor.

İzzet Mehmet Paşa Camii

Tarihi Saat Kulesi’nden bahsetmişken, onu yaptıran Osmanlı sadrazamı İzzet Mehmet Paşa’nın ismini taşıyan camiyle devam edelim isterseniz. Safranbolu Eski Çarşısı’nda yer alan cami, 1743 yılına tarihli ve oldukça da ilginç bir mimariye sahip. İstanbul’daki Nurusmaniye Camii’nin küçük bir modeli olan İzzet Mehmet Paşa Camii, 18. Yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden kabul ediliyor. Üzerinde 3. Selim’in tuğrasının yer aldığı mihrabı, kurşunla kaplı dış örtüsü, geometrik ve bitkisel motiflerle bezeli iç dekorasyonuyla göz dolduran eser, bir kütüphanesi, çeşmeleri, abdesthaneleri ve iki vakıf dükkânı ile bir külliye olma özelliği de taşıyor.

Tarihi Eski Çarşı

Günübirlik bir geziye de çıksak, gittiğimiz yerin çarşısını mutlaka gezmek isteriz. Hele o çarşı otantik ve tarihi dokusunu hala koruyorsa, o gezinin tadı da bir başka güzel olur. Yerli turistler kadar yabancıların da oldukça ilgi gösterdiği Tarihi Eski Çarşı, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda dolaşırken Safranbolu’nun yüzlerce yıllık dükkânlarından birçok yöresel ürünüyle de buluşmanızı sağlıyor. Kıymetli safran çiçeğinden yapılan kozmetikler, baharatlar, el işi takılar ve hediyelik eşyalar, çarşının en çok rağbet edilen ürünleri arasında. Alışverişten yorulduğunuzda kahvehanelerden birine oturup çayınızı yudumlamak, küçük lokantalarında Osmanlı mutfağından örnekler tatmak da günün bütün yorgunluğunu alıp götürecek.

Safranbolu Evleri

Gelelim Safranbolu’nun en kıymetlilerine… Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden oluşan Safranbolu evleri, ilçe ile bütünleşen ayrılmaz bir görsel. Birçok kişinin sadece bu evleri görmek ve fotoğraflamak için geldikleri düşünüldüğünde turistik açıdan önemi de tartışılmaz hale geliyor. Peki nedir bu evleri bu kadar özel yapan, biraz derinlemesine inceleyelim mi?

18., 19. ve erken 20. yüzyıl başlarında bir Türk ailesi nasıl yaşıyordu, aile yapısı nasıldı gibi soruların karşılıklarını veren ve bir nevi tarihe ışık tutan Safranbolu evleri ile ilgili söyleyebileceğimiz ilk şey bugün koruma altında olmaları. Sayıları iki bine yakın bu güzelim evlerin 800 kadarı yasal olarak korunuyor.

baglar-mahallesi-2.jpg

Eğer bu evlerin mimarileri için bir tanımlama yapmamız gerekse, seçeceğimiz kelime kesinlikle “nahif” olurdu. Neden mi? Yapımında son derece incelikli ve özenli davranılmış da ondan. Bir kere evlerin her biri, merkezi konumdaki kamu binalarına, anıtlara ve dini yapılara dönüktür; hangi evden bakılırsa bakılsın manzara kapanmaz. Yamaç boyunca sıralanmış evler birbirlerinin güneşlerini kesmezler, evlerin her birine tam bir mahremiyet hâkimdir. Kalabalık ailelere uygun şekilde 6 ila 8 odalı olarak inşa edilirken iklim şartları da gözetilmiş ve her odasında bu ihtiyacı karşılayacak alanlar yaratılmıştır.

Dar sokaklarda adımlayıp evlerin güzelliklerini seyre dalmışken atlamamanız gereken bir detay da kapıların üzerinde yer alan tokmaklar. Kapı üzerinde yer alan tokmakların bir tanesi halka şeklindedir ve yanındaki düz şerit şeklinde olana nazaran daha ince bir sese sahiptir. Yerel halkın “Şakşak” dediği bu tokmaklar, Haremlik-Selamlık yaşantının da ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkıyor zira ince sesli halkayı yalnız kadın misafirler çaldığı için, ev halkı tokmağın sesinden gelenin kadın mı yoksa erkek mi olduğunu anlayabiliyor.

Her birinin ayrı bir hikâyesi olan Safranbolu evleri, payandaları, cumbaları ve iç dekorasyonlarındaki işleme detaylarıyla göreni kendisine hayran bırakmaya devam ediyor. Kavsalar, Karaüzümler, Mümtazlar, Kilerciler, Kaymakamlar ve Sipahioğlu konakları, bu güzelim evlerin en ünlülerinden.

Kaymakamlar Gezi Evi

Safranbolu’nun Tarihi Eski Çarşısı’nda yer alan Kaymakamlar Gezi Evi, Safranbolu Evleri’nin en ünlülerinden. Safranbolu kışla kumandanı olan Hacı Mehmet Efendi Evi’nin restore edilmesinin ardından 1981 senesinde hizmete açılan ve o günden bu yana her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilen Kaymakamlar Gezi Evi, gezebileceğiniz en güzel müzelerden biri. Tamamen yöresel olarak dekore edilmiş şark köşeleri, Safranbolu’nun kültürel yapısını ve geleneklerini yansıtan günlük eşyalar, antikalar ve etkileyici balmumu heykellerinden oluşan geniş bir koleksiyona sahip olan müze tam sekiz odadan oluşuyor. Günlük hayattan sahnelerin canlandırıldığı müzede birbirinden güzel fotoğraf kareleri yakalamanız mümkün.

Kaymakamlar Müzesi

Cinci Hamamı ve Cinci Han

Kaymakamlar Gezi Evi’nin ardından gezebileceğiniz iki özel ve güzel mekândan bahsedeceğiz şimdi size. Tarihi Cinci Hamamı ya da halk arasında bilinen adıyla Yeni Hamam, 17. yüzyıl Osmanlı döneminin en güzel hamam örneklerinden biri. Kazasker Safranbolulu Cinci Hoca (Karabaşzade Hüseyin Efendi) tarafından yaptırılan kesme taşlarla inşa edilmiş ve etkileyici bir de kubbeye sahip. Tarihi Cinci Hamamı’nı ziyaret etmenin bir güzel tarafı da hala hizmete açık olması, bu da günün yorgunluğunu sıcak sularda atabileceğiniz anlamına geliyor.

Tarihi Çarşı’da gezintiniz devam ediyor. Bu kez sırada hamam ile aynı ismi paylaşan ve aynı yüzyıla tarihlenen bir han var: 2 katlı ve 63 odalı Cinci Han.

Tam ortasında havuzlu bir avlu, avluya açılan iki katlı revakların ardında odalar, güneybatısında ise ahır bölümü olan hanın en göze çarpan yanı kesinlikle benzersiz ahşap ve taş işçilikleri. Hanın giriş kapısı ve kilidi de Türk demir işçiliğinin ilginç bir örneği olması bakımından önem taşır. Cinci Han, otantik atmosferiyle ziyaretçilerine güzel fotoğraflar sunmakla kalmaz, restoranındaki geleneksel Safranbolu lezzetleriyle mükemmel bir yemek vadeder. Atmosferden etkilenip burayı biraz daha uzun deneyimlemek isteyenler için ise hanın hala konaklama hizmetinin olduğu bilgisini verelim.

Safranbolu Yemeniciler Arastası (Lonca Çarşısı)

Kent merkezinde, Sinop kervan yolu üzerinde bir konaklama noktası olan Cinci Han, Asya-Avrupa ana ticaret yolunu Karadeniz’e bağlayan önemli bağlantılardan biri haline gelince, hanın etrafında da zaman içerisinde çeşitli üretim mekânları ile dolar. Demir-bakır işçiliği, saraçlık, ayakkabıcılık gibi iş kolları, Lonca düzenine uygun bir şekilde ara sokaklara dağılır. İşte Safranbolu’nun meşhur Yemeniciler Arastası böyle doğar.

Bugün hala çarşının her sokağı, o sokaktaki zanaatçıların adı ile anılmaya devam ediyor ve hala bu geleneği sürdüren dükkânların varlığı mutluluk verici. Hala kentin önemli ticaret noktalarından biri olan Yemeniciler Arastası, 48 ahşap dükkânıyla pek çok hediyelik eşya, el dokuması kilim, el yapımı sanat eserleri ve yöresel ürünlerin satıldığı turistik bir çarşı. İsmini de, bir tür ayakkabı olan yemenicilikten almıştır ve hafta sonları gezilebilen bir yemenicilik müzesine sahiptir. Son olarak bu çarşının Milli Mücadele döneminde ordumuzun ayakkabı ihtiyacını karşılamış olduğunu da belirterek bir diğer önemli noktaya geçelim.

Safranbolu Kahve Müzesi

Müze demişken, Safranbolu’nun en çok ziyaret edilen müzesinden bahsetmemek olmaz: Kahve Müzesi. Üstelik bu güzel taş-ahşap bina, aynı zamanda Türkiye’nin de ilk kahve müzesi. Malum, bizde Türk kahvesi dendiğinde akan sular durur, öyle ki bu değer UNESCO tarafından bir kültürel miras kabul edilerek koruma altına alındı. O halde bizim de bir kahve müzemiz olmasın mı?

Güzel Safranbolu konaklarından birinde yüzlerce yıllık kahve değirmenlerinden el yapımı fincanlara kadar, kahve ile ilişkili birçok obje sergileniyor. Ancak asıl etkileyici olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün kahve fincanını görebilecek olmanız.

Müzeyi gezdiniz, canınız da haliyle kahve çekti. Gezinize devam etmeden önce, ülkenin en ilginç müzelerinden birinin kafeteryasında kahve molası vermek oldukça keyifli olacaktır.

Kaçak Cami

Halk tarafından “Kaçak Cami” olarak bilinen Lütfiye Cami, Akçasu Mahallesi’nde yer alıyor. Cami Muslubeyoğlu Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi tarafından 1880 yılında yaptırılmış. Oldukça sade bir yapıya sahip olan caminin ilginç bir hikâyesi var.  Camiye neden kaçak dendiğini düşünmüş olmalısınız. İşte hikâye de tam olarak buradan çıkıyor. Cami, Akçasu Deresi’nin üzerine kurulan bir kemere oturtulmuş. Caminin altından geçen dere yaz aylarında bazen kururmuş. E tabii kuruyan su doğal olarak artık akamazmış. Suyun kesilmesine ise halk “su kaçtı” dermiş. Bu sebeple caminin adı Kaçak Cami olarak kalmış. Hatta caminin bulunduğu mahalleye bile zaman zaman kaçak dendiği olurmuş. Caminin yanında mahalle kahvesi ve mahalle mektebi bulunuyor. Yani insanlar hem ibadetlerini ediyor, hem kahve kültürünü yaşatıyor hem de eğitim alabiliyor. Bu üç şeyi de bir araya getirmeyi başarmış bu özel camiyi görmenizi tavsiye ederiz.

kacak-cami-lutfiye-cami.jpg

Saklı Cennet Taş Değirmeni

Safranbolu’nun merkezinden çok uzaklaşmadan, akan suların sesleri eşliğinde kahve içmek ister misiz? İşte böyle bir yer arıyorsanız Saklı Cennet Taş Değirmeni tam size göre. Çünkü hoş bir terası bulunan bu yer, en az Kristal Teras kadar güzel.

sakli-cennet-asagidaki-nehir-basi-kanyondan-kopru-manzarasi.jpg

Girişi ücretli olan mekândaki kanyona ister asansörle inin isterseniz de yürüyerek. Ancak unutmayın asansörün olduğu yer aynı zamanda teras bölümü. Terasın altından geçen nehir şehirdeki kanyonlara ait. Yani aslında terastayken bir akarsuyun üzerinde bulunuyorsunuz. Dilerseniz buraya sabahın erken saatlerinde gelip kahvaltı yapabilirsiniz. Kanyonun köprü manzarası eşliğinde ailenizle bir şeyler içip manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Dinlenmek için ufak bir kaçamak yapmak isterseniz Saklı Cennet doğru adres olabilir.

sakli-cennet-asansor.jpg

Bağlar Mahallesi

Safranbolu’nun vadi içindeki en yüksek bölgesinde bulunduğu için Bağlar Mahallesi diğer bölgelere göre hep daha ferahtır. Yaz aylarındaki serinliği ile bölge halkının dilinden düşmez. Bu sayede mahallede yaz düğünleri, toplu kutlamalar ve etkinlikler bolca yapılır.  Ayrıca mahalledeki çocukların ve gençlerin çokça tükettiği Bağlar Gazozu da oldukça meşhur. Buraya gelirseniz o meşhur taşlı sokakların arasında Bağlar gazozundan içerek gezebilir, etraftaki evleri inceleyebilirsiniz. Ev demişken, Bağlar Mahallesi’ndeki evler geleneksel Safranbolu Evleri’nin özelliklerini taşıyor.  Vadiye bakan evler birbirine çok yakın olmasına rağmen birbirinin manzarasını asla kesmeyecek şekilde inşa edilmiş. Genellikle üç katlıdır, ahşap veya taştan oluşur. Tipik Safranbolu evlerini görmek, mahalle kültürünü ve ruhunu hissetmek istiyorsanız Bağlar Mahallesi’ni görmenizi tavsiye ederiz.

Safranbolu’da Yemek Turu

Safranbolu’nun evleri kadar geleneksel yemekleri de oldukça kıymetli. Sokaklarda gezerken yorulduğunuzda yemek molası vermek isteyebilirsiniz. İşte yemeğinizi nerelerde yemelisiniz ve neleri tatmalısınız, biraz da bunlardan bahsedelim.

Safranbolu’nun merkezinde oturabileceğiniz pek çok restoran var. Özellikle Cinci Han’ın arkasına konumlanmış mekânlar geleneksel lezzetleri tatmanız için güzel yerler. Genellikle çoğu aile işletmesi. Bu yüzden kendinizi sıcak bir ortamda hissediyorsunuz. Atiş Butik Restaurant, Nil Yörem Mutfak, İmren Lokum Konak gibi mekânlar bunlardan yalnızca birkaçı. Çoğunlukla standart bir menüye sahip olan bu mekânlarda tadabileceğiniz lezzetlerin listesi bir hayli uzun.

safranbolu-yoresel-yemekleri-restoran-tepeden-gorunum.jpg

Bu lezzetlerin başını tabii ki safranlı pilav çekiyor. Safran bu bölgede bolca yetiştirildiği için yöre halkı tarafından sıkça tüketilen baharatlardan bir tanesi.  E tabii sofraların vazgeçilmezi safran, pilava ve daha birçok yemeğe katılıyor. Buradaki restoranların hemen hemen hepsinde bulabileceğiniz safranlı pilavı, safranlı zerdeyi tatmanızı öneririz.

Bir diğer meşhur yemek buraya has bir mantı türü olan peruhi. Dışarıdan baktığınızda klasik bir mantı gibi dursa da peruhi çok daha farklı. İçerisine et yerine şırınga ile keş koyuluyor ve öyle pişiriliyor. Keşin ne olduğunu bilmiyorsanız şöyle açıklayalım; süzme yoğurdun kurutulmasıyla elde edilen bir peynir çeşidi. Takdir edersiniz ki mantıya da ilginç bir hava katmış. Safranbolu’da neredeyse her yerde bulabileceğiniz peruhiyi mutlaka denemelisiniz.

Hamur işi sevenler için bir diğer lezzet ise Safranbolu Bükmesi. Kavrulmuş kıyma, soğan, ıspanak, pazı gibi malzemeler pidenin iç harcı olur. Fırından çıkartılınca üzerine tereyağı sürülmüş bir şekilde masanıza getirilir. Restoranlarda genellikle yanında kiren şerbeti ikram edilir. Safranbolu’da mevlitlerde ve toplu buluşmalarda konuklara ikram edilen yemeklerin başında gelir.

Buradaki restoranlarda saydığımız yemekler dışında keşkek, kuyu kebabı gibi lezzetleri de bulabilirsiniz. Dilerseniz Osmanlı şerbeti veya Bağlar gazozu ile yemekten sonra ağzınızı tatlandırabilirsiniz. Afiyet olsun…