Kamboçya’nın başkenti ve en büyük şehri olma özelliğine sahip olan Mekong Nehri kıyısına kurulmuş Phnom Penh (Punon Pen) Fransız koloni döneminden kalma eski bir şehirdir. II. Dünya Savaşı’ndan önce 1870’li yıllarda Uzakdoğu’nun Paris’i olarak bilinen şehir yakın tarihte yaşadığı şiddet dolu günlerin izlerinden kurtulup, tarihî mimarisiyle turizm açısından değerlenir hale gelmeye başladı. Fransız sömürgesinde kalmış olsa da Uzakdoğu’nun en güzel özelliklerini yansıtan Phnom Penh insanların Uzakdoğu’yu deneyimlemek için daha fazla tercih etmeye başladığı bir yer haline geldi.
Phnom Penh’in tarihine bakacak olursak şehrin adını Penh adlı bir rahibenin hikâyesinden aldığını görüyoruz. Penh adlı rahibe bir gün Mekong Nehri’nde bir Koki ağacı ve ağacın içerisinde 4 bronz ve bir taş Buddha heykeli bulur. Rahibe bulduğu bu taşları nehrin kuzeydoğusunda bulunan evine doğru taşır ve orada bulduğu bronz ve taşlarla birlikte 5 Buddha heykelini diker. Bu heykeller daha sonrasında halk arasında tapınak olarak kullanılmaya ve anılmaya başlar. 27 metre uzunluğundaki bu tapınaklar o dönemde Wat Phnom Daun Penh olarak adlandırılırken bu isim günümüze Phnom Penh olarak ulaşmış olup şehre ismini kazandırmıştır.
1432 yılından itibaren yüzyıllarca kralların üzerinde hak iddia edip savaştığı şehir 1866 yılında King Norodom I ile birlikte Kamboçya’nın resmi başkenti statüsünü kazanmıştır ve yönetim için şehrin ünlü sarayı “Royal Palace” inşa edilmiştir.
Phnom Penh 1870’li yıllarda Fransız kolonisi haline gelmiştir ve o dönemde Fransızlar birçok otel, okul, hapishane, postane, banka, adalet sarayı açarak ve tüm altyapı sistemini kurarak şehri kırsallıktan kurtarıp metropolleşmeye yaklaştırmışlardır.
Şehrin acı hikâyesine sebep olan Vietnam Savaşı esnasında Kızıl Kmerler diye adlandırılan bir radikal komünist hareket ortaya çıkar ve liderleri olan Pol Pot şehirdeki insanların ve özellikle çocukların ölümüne sebep olarak siyasi fikrini uygulamaya çalışır ve Kamboçya Soykırımı gerçekleşir. Bu soykırıma Vietnam yanlısı Kamboçyalı komünistler son verir. Phnom Penh’de bulunan “Ölüm Tarlaları” adlı müze dünyaca meşhurdur ve birçok insan Kamboçya’ya gittiğinde burayı görmeden dönmez.
Phnom Penh Kamboçya’nın güneyinde kalır ve Tonle Sap, Mekong ve Bassac Nehirlerini içine alan bir coğrafyadadır. Bu nehirler aynı zamanda şehrin doğal kaynaklarıdır. Nehir kenarındaki ovalardan oluşan şehir aşırı yağmurlu dönemlerde sel tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir bu yüzden Phnom Penh seyahatinin zamanı iyi düşünülmelidir. Mayıs-ekim arası şehirde Muson yağmurları görülür, şehrin gezmek için en uygun havaya sahip olduğu aylar ise ekim sonundan aralık ortasına kadardır. Bu tarihlerde şehir ortalama bir sıcaklık ve kuru havaya sahiptir, en fazla turist ziyareti yine bu aylarda gerçekleşir.
Şehre gelen turistlerin odak noktası Tonlé Sap Nehri’nin kıyısıdır. En ünlü restoranlar, gezilip görülecek tarihî yapılar buradadır. Sakin bir hava sunan nehir kıyısı, doğayla iç içe olmak ve şehri gezip görmek için iyi bir konuma sahiptir. Şehirleşme genelde nehirlerin etrafında gerçekleşmiştir ve bu şehirleşme Phnom Penh’in Kamboçya için aynı zamanda ekonomik açıdan da bir başkent olduğunu göz önüne sunarken hemen arka sokaklarında yerel halkın daha dağınık bir yerleşimde yaşaması etnik bir çeşitlilik sunar: Şehir merkezinde mağaza gezerken hemen yakınındaki yerel pazarlardan alışveriş yapabilmeniz gibi.
Phnom Penh’e ait özelliklerden birisi de şehir ulaşımında kullanılan tuk-tuklardır. Şehri açık havada gezip görebileceğiniz bu açık taksiler bir motorlu taşıttır ve 2-4 kişiliktir. Uzak Doğu’da sıkça kullanılan bu ulaşım aracının yanında otobüsler, nehirde vapurlar, normal taksiler ve tren ağı da bulunmaktadır.
Tarihî yapıları, sömürge görmesiyle oluşmuş kültürel çeşitliliği, Asya mutfağının değişik tatları, alışveriş alternatifleri, renkli ve yerel insanları, tapınakları, nehir kıyıları ile size egzotik bir hava sunacak olan şehir Asya’da gidilebilecek en güzel şehirlerden biridir. Şehri bisikletle dolaşmak, Uzak Doğu tatlarını ve masajını deneyimlemek, nehirde tekne turlarına katılmak seyahatinize unutulmaz anlar ekleyecek deneyimler olabilir. Büyük bir soykırıma uğramış şehrin nasıl yeniden dirildiğini görmek kendinizi iyi hissettirecektir. İyi bir rehberle tüm bu geçmişin tarihini dinleyebilir, ülkeyi keşfedebilirsiniz. Bu acı tarih içinizi çok sıkarsa şehrin en işlek bulvarında ve nehir kenarında bulunan çeşitli barlarda gecenin tadını çıkarabilir, müzik dinleyebilir, eğlenebilirsiniz. Phnom Penh birçok etkinliğe olanak sağlayan bir şehir olarak size tüm sıcakkanlılığıyla yaklaşacaktır.
Tanıtım Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=TsWBgfqSJm4