Batı Karadeniz’in en güzel beldelerinden biri olan Amasra’nın bilinen tarihi neredeyse üç bin yıl öncesine dayanıyor. Daha önceki isimlerinin Sesamos, Amastris, Samastro olduğu bilinen belde tarihi boyunca birçok medeniyete başkentlik yapmıştır. Belde görüldüğü üzere oldukça küçük ve dar bir arazide kurulduğu için her yeni gelen medeniyet bir öncekine ait yapıları yıkarak veya üstüne inşa ederek var olmuştur. Milattan önce bu bölge Kraliçe Amastris tarafından 16 yıl boyunca yönetilmiş ve ilk ad Sesamos’u almıştır, aynı zamanda Symoikismos Siteler Birliği’nin de başkenti olmuştur. Kraliçe Amastris bağımsızlığını ilan ettiğinde şehre de adını vermiştir. Kraliçenin egemenliğinde bu şehir oldukça görkemli bir hale gelmiş; tapınaklar, agoralar, akropol ve şehir surları ile bambaşka bir kente dönüşmüş.
MÖ 70 yılında bölge Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiş. Satraplıklarla yönetilmeye başlayan bölgede Amasra, eyaletin Pontus bölümümün başkenti olmuş. MS 98-117 yılları arasında, İmparator Traianus döneminde, Amasra’yı Roma yollarına bağlamak adına büyük imar çalışmaları yapılmış. Tiyatro, tapınaklar, eyalet sarayı yapılarak şehir dönemin modern kent görünümüne kavuşmuştur. MS 395 yılında Roma İmparatorluğu Doğu-Batı (Roma-Bizans) olarak ikiye ayrıldığında Amasra Bizans sınırları içinde kalmıştır.
Bizans egemenliğiyle birlikte en iyi dönemine girmiştir. Haçlı Savaşları’nda da arada kalan bu küçük belde en son tekrar Bizans hâkimiyetinde kalmıştır. Bizans İmparatorluğu’nun zayıflamaya başladığı dönemlerde kentteki Cenova etkisi görülmektedir. İmparator Cenovalılarla bir antlaşma yaparak güçlerinin kendisine katılması karşılığında Amasra’yı onlara bırakmıştır. Cenova hâkimiyetine girdikten sonra kent aynı zamanda bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Tam bir koloni haline gelen kentin stratejik konumu da oldukça iyi değerlendirilmiş, hem askerî üs, hem de esir ticaretinden kereste ihracatı için kullanılmıştır.
15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in görüp beğendiği ve ünlü “Lala Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?” sözünü söylediği yer de Amasra’dır. Amasra’nın fethinden itibaren Türk kültürü bölgenin yaşayışına hâkim olmuş.
Günümüze ulaşan eserler de genellikle Cenova döneminden kalma yapılardır. Antik şehirlerden kalan parçaların hala toprak altında olduğu bilinmektedir. Bu kalıntılar da Amasra’nın turizm değerini oluşturur. Türkiye’nin dört bir yanından bu antik eserleri görmeye, Batı Karadeniz’in temiz havasına ve doğasına milyonlarca turist gelmektedir. Amasra’yı Amasra yapan Kraliçe Amastris’in mermere oyulduğu iddia edilen havuzu ve Direkli Kaya, yüksek yerlerden denize girmeyi seven ve efsanelere ilgi duyanlar için görülmesi gereken bir noktadır. Amasra Kalesi ve Küçük Kilise’de Cenova izlerini bulabilir, şehrin tarihine olan merakınızı gidebilirsiniz. Amasra Müzesi’nde sergilenen hem Helenistik dönemlerden hem de Osmanlı döneminden arkeolojik ve etnografik bulgular çok ilginizi çekecek. Her yıl içinde tuttuğu nemi yapraklarından damlatan halk arasında “Ağlayan Ağaç” olarak bilinen ağaç yine turistler tarafından ilgi çeken bir nokta. Roma İmparatoru adına yaptırılan Kuşkayası Anıtı’nı ziyaret edebilir, şehrin birçok farklı medeniyete başkentlik ettiğine gözlerinizle şahit olabilirsiniz.
Tarihî değerlerinin yanı sıra Amasra’da popüler kültürümüze ait ögeleri de bulabilirsiniz. Barış Akarsu ile de özdeşleşmiş olan bu şehirde mezarına gidip kendisini anabilirsiniz. Amasra’da doğa yürüyüşleri yapabilir, hava ve su sıcaklığına göre denize girebilirsiniz. Çekiciler Çarşısı’nda Amasra’ya özgü ahşap işlerinden satın alabilir ve atölyeleri gezebilirsiniz. Bu çarşıda el emeği ürünlerden kendiniz ve sevdikleriniz için satın alabilirsiniz. Aynı zamanda yöresel tatlara merakı olanlar Amasra’da taze balık yiyebilir, ünü sınırları aşan Amasra Salatasını ve yoğurt tatlısını tadabilirler. Semt pazarlarından alabileceğiniz taze meyve sebze veya el yapımı reçeller de Amasra’dan dönerken yanınızda götürmek isteyeceğiniz ürünlerdendir.
Her mevsim ayrı bir güzellik sunan Amasra’yı ister yazın ister kışın ziyaret edebilir ve hava koşullarına göre yapabileceğiniz farklı aktivitelerden keyif alabilirsiniz. Amasra’da düşündüğünüzün aksine sıkılmazsınız; özellikle yaz aylarında merkez tarafı ve sahil capcanlı olur. Çoğu büyük şehirden özel araç veya otobüsle ulaşım sağlayabileceğiniz bu belde bir hafta sonunu geçirmek için oldukça idealdir. Şehrin kalabalığından bunalıp kendisine kısa bir izin vermek isteyenler için Amasra çok iyi bir seçim olabilir. Aynı zamanda büyük şehirlere nispeten konaklamanın da yeme içmenin de daha ucuz olduğu bu belde öğrencilerin ve sırt çantalı gezginlerin de dostu. Sunduğu bin bir güzelliği, hem doğayı hem de kültürel mirası aynı tatilde deneyimleyebileceğiniz için Amasra listenizin bir köşesinde kesinlikle bulunmalı.
Tanıtım Videosu: