Kuzey Afrika’da bulunan Tunus, Akdeniz'e kıyısı olan bir Arap İslam ülkesidir. Tunus, Mağrip Bölgesi'nin en küçük ülkesi olup, Sicilya Boğazı ile Avrupa kıtasından ayrılır. Bu nedenle Sicilya yıllar boyu Kartaca Medeniyeti ve Roma İmparatorluğu arasında büyük önem arz etmiştir.
Tunus kuzey ve doğusunda Akdeniz’e sınırdır. Aslında ülkeyi 3 bölümde değerlendirmek gerekir;
Başkent Tunis’in de içinde yer aldığı Kuzey bölgesi, en verimli topraklara ve Akdeniz kıyısındaki geniş kumsallara sahiptir. Bu bölgenin öne çıkan yerleşimleri Tunis, Hammamet, Port El Kantaoui, Sousse, Monastir, El Kef ve Kairouan’dır.
Gabes körfezi kıyı şeridi olan kesim yine Akdeniz’e kıyısı olan Gabes ve Sfax gibi kentlere ev sahipliği yapan bölgedir.
Güney kesim ise Sahra Çölü’nün hakim olduğu bölgedir. Buradaki önemli kentler ise Tozeur, Douz ve Gafsa olarak sayılabilir.
Tunus, Kuzey Afrika’da Mısır ve Fas ile birlikte turizmi en gelişmiş ülkelerdendir. Çünkü ülkede çöl safarisinden, antik kalıntılara, geleneksel çarşılardan, geniş kumsallara, golf sahalarından mağara ve falezlere kadar çok çeşitli alternatif bulunmaktadır.
Biz ilk olarak Kartaca Havaalanına iniş yapıyoruz. Havaalanı adını, uzun süre bu topraklarda hüküm süren Kartaca Medeniyeti’nden alıyor. Kartaca Uygarlığı, Fenike kökenlidir. Zamanın büyük medeniyetlerinden olan Kartacalılar, Sicilya ve İspanya'ya kadar koloniler kurmuşlardır. Yeni kurulmakta olan Roma İmparatorluğu için ilk gerçek tehditi Kartacalılar oluşturmuşlardır. Tarihte bu iki medeniyet arasında pek çok savaş da gerçekleşmiştir. Bu savaşlardan en önemlileri ise M.Ö. 264 – 241 arasındaki Pön Savaşları’dır. Pön sözcüğü, Latince'deki “Punicus” sözcüğünden türetilmiştir, anlamı ise "Kartacalı"dır. Bu savaşlar, Akdeniz deniz ticaretini ele geçirmek ve elde tutmak için yapılmıştır. Üç evre olarak gerçekleşen savaşlar, döneminin bilinen en geniş çaplı savaşlarıdır. Ancak bu savaşlardan sonra Kartacalılar yenilerek Tunus’tan sürülmüşler ve Tunus, Roma egemenliğinde bir Afrika Eyaleti olarak yönetilmiştir. Ülke daha sonra Bizans hakimiyetine girmiştir.
1556’da Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis Gafsa’yı, 1558’de Kairouan’ı ele geçirmişler ve böylece ülke Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu dönemde Barbaros Hayreddin Paşa, İspanya’daki Endülüslü Müslümanlardan 100.000 kadarını kurtararak Kuzey Afrika’ya getirmiştir. 1574’te Tunus kenti de ele geçirilince Osmanlı’nın bir eyaleti durumuna gelmiştir. Osmanlı hakimiyetine ise Fransızlar son vermiştir. Fransızlar burada 80 sene hakimiyet kurmuşlar ve ülke 1956 senesinde bağımsızlığını ilan etmiştir.
Ancak halen ülkede Fransız etkisi görülebiliyor. Bir çok Tunuslu ana dili gibi Fransızca konuşabiliyor. En verimli topraklar ve en iyi yatırımlar halen Fransızlarda. Fransızlar’ın yönetimi döneminde zaman zaman ayaklanmalar olmuş, ama bunlar kanlı şekilde bastırılmış.
Tunus’un ithalat ve ihracatında Fransa’nın yeri hale büyük bir paya sahip. Genel olarak bir tarım ülkesi olan Tunus topraklarının %55'i tarıma elverişli. Ancak bunun da sadece %35’i ekilebilir topraklardan oluşuyor. Tunus, zeytincilikte dünyadaki ilk 10 ülkeden biridir. Aynı zamanda bağcılık da gelişmiştir. Ürettiği zeytin, zeytin yağı ve şarabı büyük bölümünü Fransa’ya ihraç ediyor. En önemli şarap markaları Chateau Elissa Mornag, Domaine Atlas Ifrikia Mornag, Carignan/Syrah Punique Domaine Atlas Mornag’dır.
Yerel rehberimiz Ahmet, şakır şakır Fransızca konuşuyor. Tunus’un resmi dili ise Arapça. Ülkenin güneyinde yaşayanlar ise Berberice konuşuyorlar. Halkın %99’u Müslüman, %1’lik kısımı ise burada yaşayan İtalyan ve Fransız ağırlıklı yabancılar oluşturuyor.
Otelimiz, kilometrelerce uzanan kumsalların ve lüks otellerin bulunduğu Hammamet bölgesinde. Ancak uçağımız çok erken indiğinden vakit kaybetmemek adına ilk olarak başkent Tunis’e giderek gezimize başlıyoruz.
İlk olarak Tunis kentine 4 km mesafede yer alan Bardo müzesine gidiyoruz. İçinde hem antik dönemden günümüze kadar kalan buluntular sergileniyor, hem de büyükçe bir mozaik koleksiyonu bulunuyor. Burada dünyanın en küçük ve değerli mozaiğini de görebilirsiniz.
Ardından 18. Yy Osmanlı dönemindeki hayatın ve kültürün anlatıldığı Dar Ben Abdullah müzesine gidiyoruz. Ama Bardo müzesinden sonra çok etkilemediğini söylemeliyim. Oldukça ufak bu müze, bizim kültürümüze çok uzak olmadığı için eğer vaktiniz kısıtlı ise atlayabileceğiniz yerlerden.
1882 senesinde yapılmış olan St. Vincent de Paul Katedrali koloniyal dönemden kalma en önemli yapılardan biri.
Tunus’un en büyük camisi olan Zitouna Cami (Jemaa ez-Zitouna) ise 8. Yy’dan kalma bir yapı. Ancak tüm Tunus genelinde olduğu gibi bu caminin de minaresi sonradan 19.yy’da eklenmiş. Minaresi kare ve bizdeki minarelere göre daha kısa.
Caminin çevresinde ise çarşı alanı var. Buradaki satıcılardan deve derisinden yapılan ürünlerden ya da Tunus’a özgü kuş kafeslerinden satın alabilirsiniz.
Kartaca medeniyeti çok verimli topraklarda yer aldığından tarih boyunca çok fazla savaşa maruz kaldığından bahsetmiştim. Tabii bu nedenle de şehri savunmak için farklı metodlar geliştirmişler. Özellikle de döneminde en gelişmiş uygarlık olan Roma imparatorluğu ile sürekli bir güç mücadelesi içinde olduklarından güçlü bir savunma da oluşturmak durumunda kalmışlar. O dönemde Sicilya, iki taraf için de büyük öneme sahipmiş. İki taraf ta bu adayı stratejik öneminden dolayı fethetmek istiyorlarmış.
Kartacalılar tarafından oluşturulan liman bölgesi iki aşamadan oluşuyor. İlki normal kare planlı bir liman. Ama buraya giren savaş gemileri ileride bir kanal daha görüyorlar. Bu kanaldan geçilince çember şeklindeki ikinci limana ulaşıyorlar. Buradan savaş gemileri girdiğinde kare planlı limana açılan kapı kapatılıyor ve gemi çember liman içinde kapana kıstırılıyormuş.
Liman bölgesinden sonra Roma döneminden kalan hamamlara geliyoruz. Deniz kenarındaki hamamlar, askerler yani denizciler için yapılmıştır. Çünkü bu insanların kente geldiklerindeki ilk ihtiyaçları temizlenme ihtiyacı. Bu nedenle bu devasa hamamların pek çok girişi var.
Tunus’un merkezindeki Enternasyonel otel bir buluşma noktası gibi. Tunus’un en önemli caddesi ise adını 30 sene cumhurbaşkanlığı yapmış olan Habib Burgiba’dan alıyor. Habib Burgiba caddesi, Paris’teki Şanzelize’nin daha ufak bir modeli.
Bu caddenin sonunda aynı Paris’te olduğu gibi zafer takı var. Buna Fransız Kapısı (Bab Bahr) deniliyor. 1848’de yapılan kapının diğer tarafı ise eski şehir yani medina bölgesi. Burada çok sayıda hediyelik eşya dükkanı, Tunus yöresel sanatlarının satıldığı mağazalar bulabilirsiniz. Tunus’taki diğer önemli kapı ise Bab Saadoun. Bu kapı ilk olarak 1350 senesinde yapılmış sonrasında 1881’de restore edilmiş.
Genelde dini bayramlarda insanlar evde aileleri ile olduğundan kent daha sakin oluyormuş. Şehirde dolaşırken bir çok kadın polis olması dikkatimizi çekiyor. Tunus öyle bir yer ki, Müslüman bir ülke ama sokaklarda şortla bile dolaşsanız kimse bir şey demiyor.
Buradan sonra başkentin merkezine 20 km mesafede yer alan Sidi Bou Said kasabasına gidiyoruz. Beyaz badanalı, mavi kapılı ve pencereli evlerin yan yana dizili olduğu bir bölge burası. Biraz Mikanos, biraz Santorini, biraz da Bodrum gibi.
Burada nefis bir seyir terası var. Manzara muhteşem. Kafelerde bile doğal ortama uyumlu olması adına tabureler mavi renkte. Tepeden meşhur liman bölgesi görülüyor. Bu bölge de Unesco tarafından koruma altında.
Ardından “Avukat’ın Evi” diye adlandırılan ancak müze olarak kullanılan bir eve gidiyoruz. Dönemin ünlü avukatlarından biri evini müze haline getirmiş. Burada bir Tunuslu’nun evi ve günlük yaşamı heykeller ile canlandırılmış. Oldukça geniş olan evde, evlilik hazırlığında kına yakılışı, kütüphanede çalışma, yemek odasında yemek yeme, oturma odasında sohbet gibi pek çok konu işlenmiş. Bir de kışlık bahçesi bulunuyor.
Tunus’ta kapı girişlerinde parmakları bitiştirilmiş el figürünün sıklıkla kullanıldığını göreceksiniz. Bizdeki nazarlık gibi.
Evin tavanları muazzam, bembeyaz bombeli tavanları var. Bazı bölümlerinde ara ara hoş motifleri ile vitray kullanılmış. Buradan vitrayın rengine bürünen güneş ışığı içeriye giriyor.
Avlusu oldukça renkli ve geniş. Burada devasa bir kuş kafesini görüyoruz. Kuş kafesleri Tunus’ta çok revaçta. Tel ile ince ince işlenen kafesler hediyelik olarak alınabilecek en güzel şeylerden. Tek problem taşımanın zor olması.
Avluda bize Tunus’a özgü meşhur nane çaylarından ikram ediliyor. Oldukça tatlı olan nane çayları çok da lezzetli. Günün yorgunluğunu kuş sesleri arasında naneli çayımızı içerek atıyoruz.
Tunus'ta deniz, yemek ve müzelerle ilgileniyorsanız Palais Bayram ve Dar Ben Gacem otellerini tercih edebilirsiniz.