Annapurna, Nepal'de Pokhara şehrinden ulaşabileceğiniz en yüksek noktası 8091 metreyi bulan Himalayalar'a ait dağ grubu. Burada 8.000 metrenin üzerinde bir doruğun haricinde 13 tane 7000 metreyi bulan zirve var. Annapurna ana kampına yapacağımız trekking için sabah erkenden Buda Havayolları ile Katmandu'dan Pokhara’ya uçtuk (60 USD). Havaalanında daha evvelden anlaştığımız rehberimiz Gokharna bizi karşıladı.
Otele beraber gittik (Trekkers Inn) ve önümüzdeki 9 günün planını yaptık. Gokharna gerçekten bilgili, güvenilir bir rehbere benziyordu ve İngilizcesi de hiç fena değildi. Annapurna Trekkingi'ni isteyen tek başına da yapabilir veya bir gruba da katılabilir. Biz bir rehber ile yola çıkmaya karar vermiştik. Rehberimizin günlük ücreti 22 dolardı. Yola çıkmadan evvel biraz şehri gezdik. Bisiklet kiralayıp Devi Şelalelerini görmeye gittik. Biraz köylerini gezdik ve ertesi gün için çantamızı hazırladık.
Annapurna base camp trekkinginin ilk gününde Nayapul’dan Banthanti köyüne yürüdük. Bu 7 saatlik bir yürüyüş ve gerçekten dik bir çıkış. İlk etapta 1070 metredeki Nayapul’dan 1340 metredeki Sudame köyüne oradan da 2000 metredeki Ulleri’ye vardık. Buradan da 2100 metredeki Banthanti köyüne yürüdük. Geceyi burada geçirdik. Annapurna trekkingi boyunca köyden köye geçiş yapıyorsunuz. Köy dediğim 5-6 ev de olabilir. Buraların yerlileri küçük konaklama imkânları sunuyor ve yemek veriyor. Fiyatlar tabii çok uygun ve yemekler çok leziz. Elbette odalar son derece basit. Sadece bir yatak ve yorgan. Duşlar tuvaletler basit ve ortak. Ama her şey temiz.
Odamızdan manzara şahane
İkinci günümüzde Banthanti’den Ghorepani’ye yürüdük. 4 saatlik bir yürüyüştü. İlk güne nazaran oldukça kolaydı ve sonunda 8K dağlara ilk bakışımızı attık. Muhteşem.
Üçüncü gün Gurjung köyüne yürüdük Gurjung’a yürümeden evvel sabah 4’de kalktık ve karanlıkta kafa lambalarımızı takıp 3120 metredeki Poon Hill’e tırmanmaya başladık. Amacımız gündoğumundan evvel tepeye varıp güneşin 8K’lık dağları turuncuya boyamasını izlemekti. Dondurucu soğuğa rağmen hayatımın en güzel anlarından biriydi. Manzara eşsizdi.
Daha sonra yine aşağı indik ve 9 saatlik bir trekking sonunda Gurjung köyüne vardık. Oldukça yorucu bir gün olmuştu. Akşam yemeğinden sonra 6 gibi uyuduk sanırım. Zaten elektrik yok ışık yok, yapacak pek bir şey yok bir de yorgunluk insan tavuk gibi uyuyor. Bir de günün sürprizi olarak odaya varıp çorabımı çıkardığımda birden ayak bileğimden yere kana doymuş bir sülük düştü. Evet, bu trekking sırasında bol bol karşılaşabileceğiniz bir şey sülükler. Benim için bir ilkti ve ilk görüşte bayağı bir huzursuz oldum ama sonunda kendimi bunu tedavi olarak kullananlar var diye avutarak bu fikre alışmaya başladım. Daha sülüklerle çok karşılaşacaktık. Duşlarda da her zaman dikkat etmek gerek. Duşa girdiğiniz an kuytuda bekleyen sülükler ısınızı hissedip size doğru yürümeye başlıyorlar. Sizi köşeye sıkıştırıyorlar. Yollarda da oturup dinlenmek istediğiniz yerlere dikkat etmeniz gerekiyor. Sonuçta her yerinizden çıkabilirler. Benim botumun içine girmeyi bırak çorabımın içine bile girmiş. Hala nasıl becerdi anlayamadım.
Odalar hep bu şekil. Son derece sade ama yeterli.
Dördüncü günümüzde Bmboo köyüne gittik. 8 saatlik bir trekkingdi. Bu yolda Chomrong köyünden geçiyorsunuz. Bu köye gitmek için önce binlerce basamak iniyorsunuz sonra onları teker teker tekrar çıkıyorsunuz. Tam bir diz işkencesi.
Beşinci günümüz Deurali köyüne doğruydu. 4 saatlik bir trekking ama sadece tırmanış olduğu için oldukça yorucu. Burada kaldığımız yer pek güzel değildi ama sonuçta bir gece ve öyle yorgunduk ki her yerde uyurduk.
Altıncı gün Annapurna Base Camp’e vardık. Artık yükseklik hastalığı etkisini gösterebiliyor. O yüzden yavaş hareket etmek, yavaş yürümek gerek. Sonuçta oksijen az, tutumlu olmalıyız. Bol bol su içmek yardımcı oluyor ve sonunda 4130 metredeki kampa vardık. Bu inanılmaz bir mutluluktu. İnsan kendini gökyüzüne o kadar yakın hissediyor ki... Kamp yerinde Koreli turistler vardı. Bu turistlerden biri doktordu. Benim de biraz dizim ağrıyordu. O da bana akupunktur tedavisi yaptı gönüllü olarak. Biraz iyi geldi açıkçası. Burada ayrıca çok eğlenceli bir Kanadalı ile tanıştık. Yaklaşık 2 metre olan bu genç o kadar hızlı yürüyordu ki herkesin 3 günde yaptığı yolu 1 günde yaparak Nepal’de ün saldı neredeyse. Köylüler bile ondan bahsediyordu. Gece ayı seyrettik. Harikaydı. Şanslıydık ki akut yükseklik hastalığına falan yakalanmadık.
Yedinci gün sabah 4’te kalktık ve bu sefer daha yakından güneşin dağları boyayışını izledik. Daha sonra dönüş yolculuğu başladı. 7 saatlik bir trek sonunda Bamboo köyüne döndük.
Sekizinci gün Jhinu köyüne gittik. Burada ayrıca termal banyolar var biz de biraz dinlenmek için bu banyolara yürüdük. Bu küçücük banyo kaldığımız yerden yarım saatlik bir iniş mesafesindeydi ve köylüler terliklerinizle gidebilirsiniz dediler. Büyük hata. Hepimizin ayakları sülük doldu inene kadar. Sonra Nepallilerin yardımı ile temizledik bu sülükleri. Dönüş yolunda korkudan o dik çıkışı koşar adım bitirdim ve sülükler beni yakalayamadan tepeye vardım. Ama çoğunluk yine sülüklenmisti.
Bir de değinmeden edemeyeceğim Nepal’de dağlarda bir köpek türü gördüm. O kadar güzel o kadar tatlı ki... Onları da bol bol sevdim.
Nepal’in çok güzel çok tatlı köpişleri
Köylerden birinden geçerken bir sürü keçi yavrusu ile karşılaştık. Hangisine sarılacağımı şaşırdım. Çok tatlılardı çok, daha yeni doğmuşlardı.
Son gün Nayapul’a geri döndük. Toplam 5 saat sürdü. Buradan otobüse binip Pokhara‘ya vardık. Bu dokuz gün benim için harika geçti. Sanki ruhumu arındırdım. Saatler süren yürüyüşler bir meditasyon gibiydi (Trekking yaparken konuşmayı pek sevmem). Sanki daha sabırlı daha sakin olmayı öğrendim. Karmamı düzelttim ya da ben öyle düşünmek istedim. Yaptığım en güzel şeyler listesinde ön sıralarda.
Pokhara’da bir gün daha dinlenerek geçirdik. Ertesi gün sabah 4’te önceden anlaştığımız bir taksi ile Katmandu’ya döndük. Aslında Katmandu-Pokhara arası 200 km. Ama yollar o kadar kötü ki yaklaşık 7-8 saat sürüyor. Katmandu’dan uçağa binip Delhi’ye döndük. Buradan Hindistan’ın Kerala bölgesine geçtik.
Diğer seyahat notlarım için: www.awaynbeyond.com