Arnavutluk'tan Notlar: Tiran ve Durres

Balkanlar gezimin ilk ülkesi olan Kosova’yı geçen bölümde BALKAN ÜLKELERİ GEZİ NOTLARI - KOSOVA (PRİŞTİNE) başlığıyla (http://www.kamudanhaber.com/balkan-ulkeleri-gezi-notlari-kosova-pristine-makale,2471.html) adresinde veya daha çok fotoğrafla (http://gezimanya.com/GeziNotlari/kosova-gezi-notlari#) adresinde yayınlamıştım. Bugün 2. ülke olarak Arnavutluk’u işleyeceğiz. Tabii ki başkent Tiran ve sahil-liman kenti olan Durres’i sizlere aktarmaya çalışacağım…

TİRAN

Arnavutluk’ta gerek başkent Tiran ve gerekse de yurdun dört bir tarafı, yeşillik ve ormanlarla kaplı bir ülkedir. 

Öncelikle size Arnavutluk’un yakın çevresi ile uzaklığını aktarayım; Tiran-Prizren 177 km, Tiran-Durres 39 km, Ohrid-Tiran 136 km, Elbasan-Ohrid 92 km, Tiran-Elbasan 46 km.

Gerek Arnavutluk, gerek Kosova ve gerekse de Makedonya’da büyük bir Arnavut nüfusu var. Osmanlı dönemindeki Arnavutluk ve Arnavutlar, çevresindeki 4-5 ülkede kendini hissettiriyor. Her üç ülkede de Arnavutlar çoğunlukta ve İskender Bey heykelleri her tarafı kaplamıştır. Bu Arnavut nüfus ve İskender Bey’i sizlere aktarmadan Arnavutluk’u aktarmak eksik olur.

İskender Bey, (Arnavutça: Gergi Kastrioti-Skënderbeu, Skanderbeg) Hristiyan bir Arnavut aileden devşirme olarak alınıp yetiştirilen bir yeniçeri… Edirne’de II. Murad’ın hizmetinde bir iç oğlanı eğitimi gö­ren Gergi, Müslüman oldu ve İskender adını aldı. Osmanlı Sarayı’na alındığı zaman 18-19 yaşlarındaydı, Osmanlı ordusunda uzun yıllar hizmet edip yükselmiştir. Anadolu ve Rumeli seferlerine katılmıştır. 1443 yılında Morava Muharebesi sırasında kaçıp, sancak beyi olduğunu ilan eden sahte bir fermanla Kroya Kalesi’ni ele geçirmiştir. Bayrak olarak da Hristiyan İmparatorluklarını simgeleyen iki başlı kartalı seçer ki halen Arnavutluk’un bayrağı budur. İskender Bey liderliğiyle Arnavutları birleştirir ve Osmanlıları defalarca yenilgiye uğratır. Osmanlılar, İskender Bey’in ölümünden (1468) ancak 10 yıl sonra Arnavutluk’u tekrar ele geçirebilmişlerdir.

Para birimi Lek’tir. Madeni paralar 5, 10, 20, 50, 100; Lek Banknotlar 200, 500, 1000, 2000 şeklindedir. 1 Dolar=101,40 Lek 1 Euro= 140,89 Lek 1 TL=45,75 Lek’tir. 
Prizren-Tiran arası yaklaşık olarak 3-3,5 saat sürmektedir. 177 km yol daha az bir sürede gidilebilir ama önceki yazımda da belirttiğim gibi burada ülkeler arası da olsa taşımacılık dolmuş düzeniyle yürümektedir. Yol üstündeki her duraktan veya her yerleşim yerinden yolcu alınmasına şaşılmamalıdır.
 
Prizren otobüs terminalinden hareket ettikten yaklaşık 45 dakika sonra Arnavutluk sınırına vardık. Araçlarda; muavin veya hostes görevini gören, paraları toplayan, bilet kesen bir görevli bulunmaktadır. Sınıra yaklaştığımızda o görevli pasaportları topladı. Sınırdaki kulübede görev yapan memura verdi. Biz hiç arabadan inmeden veya görevli bir memur gelip yolcuları ve bagajları kontrol etmeden 15-20 dakika sonra pasaportlarımız iade edildi.
 
Ben şaşmıştım. Ne doğru dürüst bir kontrol ve ne de karşı ülkenin kontrolü yapıldı. Bir tek noktadan vurulan mühürle biz Arnavutluk topraklarına basmış olduk.
 
Bu ülkeleri geri kalmış sayarlar. Ancak ilk durduğumuz benzin istasyonu olan dinlenme tesisinde işin hiç de öyle olmadığını gördüm. Gayet nezih bir işletme, her tarafın pırıl pırıl olduğunu gördüm. Hâlbuki Gürcistan’da Batum-Tiflis arası giderken dinlenme yerinin ilkelliğini anlatamam!

O kadar ki girmek istediğim tuvalette ne duvar, ne kapı ve ne de bir musluk olduğunu görmüştüm ve kullanmaktan vazgeçmiştim. Öyle ki yarım metre yükseklikte ayrılan duvarla tuvaletler birbirinden ayrılmış, kapısı da yok. Şaşmıştım.
 
Ancak buranın Gürcistan ile kıyaslanmayacağını gördüm. Yol üzeri her taraf ormanlık… Her taraf yemyeşil… Neredeyse kara toprak parçası yok gibi…
 
3-5 saatlik yolculuktan sonra, ben garajlardan İskender Bey Meydanı’na yakın otelime nasıl gideceğimi hesaplarken; otobüs bizi meydanın bir arka caddesi, Rruga Ded Gjo Luli Caddesi’nin başında meydanı gören bir ucunda indirdi. İçimden şoföre teşekkür etmek geldi.
 
Yalnız inince elimdeki haritayı tam şehre oturtamadım. Otelin; heykelin ön tarafında mı, arka tarafında mı kaldığını kestiremedim. Bir beyden İngilizce yardım istedim. Allah’tan mükemmel de İngilizcesi varmış. Biraz tereddüt ettikten sonra, benim elimdeki haritada işaretlediğim yere bakarak oteli de bildiğini söyledi ve tarif etti. Ülkemi sordu. Türk deyince “Gardaş hoş geldin” dedi. Bu bölgede her ırkın Türklere bir yakınlığı var. Makedon da olsa Arnavut da olsa Türk’ü “Gardaş” olarak kabul ediyorlar. Yakınlık Arnavutlarda daha fazla… Üstelik neredeyse yarısı Türkçe biliyor. Arnavutlar üzerinde Osmanlı’nın etkisi daha kalıcı olmuş.

Tiran’ın oldukça büyük bir Skanderbeg (İskender Bey) Meydanı var. Burada, yukarıda anlattığım gibi meydanın tam ortasında Arnavutluk’un milli kahramanı İskender Bey (Skanderbeg)’in at üzerinde bir heykeli var. Bu şehir meydanı ve merkezi, Taksim meydanı büyüklüğünde bir meydandan oluşuyor. Şehrin geniş caddeleri, bu meydana bağlanıyor. Sağ tarafında 18. yüzyıldan kalma Ethem Bey Camii yer alıyor. Uzun zamandır müze olarak kullanılan bu cami, benim gidişimde zaman zaman kapansa da namaz vakitlerinde ezan okunan ve namaz kılınan bir camii olarak görev yapmaktaydı. Caminin hemen bitişiğinde yine 18. yüzyıldan kalma saat kulesi, karşısında ise Ulusal Tarih Müzesi bulunmaktadır. Müze civarında da kafe ve restoranlar bulunmakta… Zaten Tiran’ın gezip görülebilecek tarihi ve turistik yerleri de bu meydanın çevresinde yer almaktadır.

Meydanın bir cadde altının sağ tarafında yeni mimariyle yapılmış, oldukça büyük bir Resurrection of Christ Ortodoks Katedrali bulunmakta, solunda ise Blloku Mahallesi yer almaktadır. Bu Blloku Mahallesi’ne komünizm ve Ethem Bey zamanında sıradan halkın girmesi yasakmış. Komünist parti mensuplarına tahsis edilmiş bir bölgeymiş. Ethem Bey öldükten sonra halka açılmış, binalar rengârenk boyanmış; şimdilerde ise neredeyse şehrin en lüks kafelerinin yer aldığı ve gece hayatının yaşandığı bir bölge halini almış.
 
Katedralden sola Blloku Mahallesi’ne doğru dümdüz ilerlediğiniz zaman karşınıza önce yakınlarda Parku Kombetar (büyük park) sonra girişinde Cumhurbaşkanlığı’nın mütevazı köşkünün yer aldığı National Park ve parkta biraz ilerledikten sonra Tiranlıların özellikle yaz aylarında vaktini geçirdiği, yürüyüş yaptığı, mısırcıların ve kuruyemişçilerin ürünlerini sattığı Yapay Göl çıkar karşınıza… Oksijen depolamak ve gezinti yapmak için mükemmel bir yer… Ben hava müsait olmadığı halde epeyce gezdim ve göl kenarındaki kafeye oturup çay ve kahvemi yudumladım. Burada özellikle istemezseniz size limonlu, oraya özel ve değişik bir sallama çay geliyor. İtiraf ediyorum ki tadını beğendim. Üstelik oralarda bizdeki gibi kazık atma olayı da yok. Fiyatlar gayet mütevazı… Öyle bir yerde çayı 1-1,5 liraya içtim ki sudan ucuz denir. Oysa ben 10 yıl önce Kadıköy’de balonun altındaki kafede ufacık bardak bir çayı 2 TL’ye, Eminönü’nde yeni caminin arkasındaki çay bahçesinde bir dondurmayı 6 TL’ye yemiştim ki yediğim kazığı halen unutamıyorum.

Park’tan dönüşte sağa doğru ilerlerseniz; Parku Kombetar’ı, Qemal Safa Stadyumu’nu, kale yıkıntılarını, Kisha Ortodoks Katedrali’ni ve Piramit Kültür Merkezi’ni göreceksiniz. 
 
Tiran ile ilgili anlatacaklarım bunlardan ibarettir. Yani meydanın etrafını detaylı gezerseniz; Tiran’ın en güzel, turistik ve tarihi yerlerini gezmiş ve görmüş olacaksınız…

Arnavutluk’ta tek kişilik bir otel odası 20-30 Euro’dan başlar. Çift kişilik biraz daha güzel odalar da 30-50 Euro arasındadır. Ben hemen İskender Bey Meydanı ve Ethem Bey Camii’ne yakın Star Hotel’de kaldım. Tam birinci sınıf olmasa bile merkezde oluşu ve o paraya o kalite bakımından bulunmazdır. Ben pazarlıkla 25 Euro’ya kaldım. Odada 2 tane çift kişilik yatak, TV, mini bar, masa, sandalye, banyo ve tuvalet bulunmaktaydı.
 
Burada sözünü edemeden geçemeyeceğim… Otelin bir görevlisi Türk Koleji’nde okumuş bir gençti. Bana oldukça yakınlık ve ilgi gösterdi.
 
Tiran’dan Üsküp’e veya Struga’ya gidecek arabalar, İskender Bey Meydanı’nın hemen karşısındaki (heykelin baş tarafının baktığı yön) Boulevard Zoğu isimli bulvardaki 103 numaralı binanın 1. katından alınacak biletle hemen bina önünden kalkıyor. Tiran-Makedonya (Sturga) = 121 km ve 13 Euro = 26 TL.
 
Durres minibüsleri de onun yan sokağından ve otobüsler de o yolu kesen 2 bina ötedeki yoldan geçiyor.
 
Arnavutluk’ta Benzin 185 Lek, Mazot 175 Lek. Yani Benzin 185/145=1,27 Euro = 3,81 TL. Mazot 175/101=1,73 Dolar = 3.46 TL. Tiran-Struga = 121 km. 13 Euro = 26 TL’dir.
 
Bu ülkelerin petrolü mü var ki bizden ucuz satıyorlar? Ulaşım ve hayat daha ucuz? Hele bir dahaki bölümde inceleyeceğimiz Makedonya’da çok daha ucuz…

GÖRÜLEBİLECEK YERLER
 
İskender Bey Meydanı, Ethem Bey Camii, Enver Hoca’nın kendisi için yaptırdığı bir mezar yeri olmasına rağmen ölümünden sonra kültür merkezi olarak kullanılan Piramit Kültür Merkezi, National Park ve Yapay Göl, Resurrection of Christ Ortodoks Katedrali, Kisha Ortodoks Katedrali ve müze görülebilecek yerlerden birkaçıdır. 

DURRES
 
2 gün başkent Tiran’ı gezdikten sonra 3. gün sahil ve liman kenti olan ve de Tiran’a çok yakın bir yer olan Durres’i gezmek istedim.
 
Dediğim gibi Durres minibüsleri de Bluvard Zoğu’nun sonuna doğru yan sokaktan, otobüsler de o yolu kesen iki bina ötedeki yoldan geçiyor.
 
Yaklaşık 39 km olan yolda şehirler neredeyse birleşmiş. Dolmuşlar merkezde sahile 500-600 metre mesafede yolcularını bırakıyor. Giderken de hemen yolun karşısındaki duraklardan tekrar Tiran’a gidiyorlar.
 Dolmuştan indikten sonra şehrin ana caddelerinden ve oraya göre 2 büyük alışveriş merkezinin önünden geçerek sahile vardım. Varmamla hayal kırıklığına uğradım. Çünkü ben giderken yanımda deniz şortumu da götürmüştüm ve dünyanın birçok yerinde yüzdüğüm denizler arasına Adriyatik’i de katmak istemiştim. Fakat ne mümkün! Deniz kirli, sahil diye bir şey de yok. Hemen yanında yer alan limanı geçip, bir de şehrin diğer sahil tarafını görmek istedim. O da mümkün olmadı. Demir parmaklıklarla çevrilmiş liman ve yanındaki yoldan ileriye doğru 3-4 km gittiğim halde bir türlü limanı geçemedim. Nerdeyse tüm sahili uzunlamasına kaplamış. Halkın, denizi görme ve girme imkânı kalmamış. Çok yürüyüp yorulduğumda geri dönmek istedim. Geri dönerken kestirmeden gideyim diye kendimi gümrük alanının ve tır parkının içinde buldum. Oradan tekrar geldiğim yola da çıkmak imkânsızdı. Tekrar giriş yaptığım kapıdan sessizce çıkarak, yine eski sahil kısmına geçtim. Kıyıda tarihi bir Ortodoks Kilisesi ile Eski Kale’den kalma bir tarihi kule var. Oradan şehrin içine girerek tepeye yapılmış, güzel bir camii olan Fatih Camii’ni gördüm. Fotoğrafladım ve içini gezdim.

Durres’de 2-3 saat kaldıktan sonra büyük bir hayal kırıklığı ile tekrar Tiran’a döndüm. Allah’tan gidip Durres’de kalmamışım… Çünkü planım; 1 gün Tiran’da kaldıktan sonra, 2 günü de daha güzel olduğunu tahmin ettiğim Durres’de geçirmekti. Sonra fikir değiştirdim. Otel falan değiştirmeden günübirlik gitmek istedim. İyi ki de öyle yapmışım… Buraya gitmek isteyenlere tavsiyem: “Arnavutluk’un başka yerine gidin”.

Yorumlar

11 Eki 2024, Cuma - 03:14
Durresde denize girememiş olmanız sizin gerçekten sahili bulamamanızla alakalı sıfır bütçe ile gidip tüm sahilin liman olduğunu düşünmeniz ise çok çiğ çünkü durresin tamamı kumla kaplı bir sahil ve otel işletmelerinin yanı sıra otelde kalmayanlar içinde giriş yapılabilen bir yer.Bu sayfayı gezdiğim yerler için referans alırken gezi yaparken düşünce fakirliğinizin farkına vardım ve yanlış yorumlarda buluduğunuzu gördüm lütfen bir ülkeye yorum yaparken hakkını verin ve yanlış yönlendirmelerde bulunmayın.
Fetullah İnam

Yazar Hakkında

Fetullah İnam

1954 Bitlis-Tatvan doğumluyum. 1966'dan beri Ankara'da ikamet etmekteyim. Üniversite mezunu olarak halen Yazarlık yapmaktayım.