Atitlan Gölü ve Santiago de Atitlan: Panajachel

Atitlan Gölü kenarındaki Panajachel kasabasına vardığımız gibi valizlerimizi doğruca otele bıraktık. Panajachel’e halk arasında Hippitenango diyorlar. Tenango’nun anlamı “bir şeyin çok olduğu yer” Zamanında bu kasaba hippilerin popüler bir bölgesiymiş bu nedenle de halk buraya Hippilerin çok olduğu yer anlamında Hippitenango diyor.

Valizleri otele bıraktıktan sonra buradaki rehberimiz Domingo bizi otelden aldı. Domingo bir mestizo ve çok sıcakkanlı ve efendi bir gençti. Önce göl kenarına gittik ve motorlara bindik. Motorda can yeleği takmak zorunlu.

Göl olduğuna aldanmayın oldukça dalgalı. Bu gölü Guatemala halkı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul ediyorlar. Maksimum derinliği 340-350 metre olan gölün çevresi volkanik dağlar ile çevrili. Gölün içinde 4 çeşit balık yaşıyor. Suyun rengi ise gün içinde gökyüzü mavisinden, turkuaz ve zümrüt yeşiline kadar değişebiliyor.

1934 yılında bu gölü ziyaret eden Aldous Huxley, Atitlan Gölü ve çevresini İtalya’daki Como Gölü’ne benzetmiş. Hatta etrafındaki volkanlardan ötürü burayı daha etkileyici bulur. Tabii bu bölgenin bir diğer önemli özelliği göl kıyılarındaki yerleşimlerde halen Maya kültürünün devam ediyor olması. Bu nedenle Atitlan Gölü ve çevresi Guatemala’nın en fazla turist çeken yerlerinden.

Gölde med-cezir oldukça kuvvetli oluşuyor. Atitlan Gölü, San Pedro, Toliman ve Santa Clara diğer adı ile Atitlan volkanlarının aktif olduğu dönemde oluşmuş. Bazı maceracı turistler için gölü çevreleyen volkanların zirvesine yürüyüş turları da organize ediliyor. 
Bir diğer tur ise göl çevresindeki kasabalara yapılan günü birlik geziler. San Pedro, Santiago, San Antonia, Palapo kasabaları en fazla ziyaretçi çeken yerler. Bu kasabalardan her biri Maya kültürünü günümüzde de yaşatıyor olsa da alt toplulukları farklı özelliklere sahip. Mesela Maya alt gruplarını en net kıyafetlerinden ayırabiliyorsunuz. Mesela bir köyde yaşayan halkın neredeyse tamamı mavi çizgili giysi giyiyor. Bir başka köy ise üzerinde kuş desenleri olan bambaşka bir motif giyiyor. Her alt kol birbirinden farklı renk ve desenlerde kıyafetlere sahip. Bu alışkanlık İspanyollar zamanından beri varmış. Hatta bu şekilde giyime İspanyollar teşvik etmiş. Çünkü giyimlerine göre kişinin nereli olduğu ve hangi etnik gruba ait olduğunu anlayabiliyorlarmış. Mesela Santiago kasabasındaki kadınların giydikleri kıyafetlerde bluzlar yukarıdan aşağı dikine çizgili.

Hatta İspanyolları destekleyenlerin giydiği kıyafetlerdeki renkler ile desteklemeyenlerin giydiği kıyafetlerin renklerinin farklı olduğu da görüşler arasında.

Gölde yaptığımız 1 saatlik yolculuk sonrası Santiago kasabasına ulaştık. Uzun adı ile söylemek gerekirse Santiago de Atitlan diyebiliriz.

Aslında burası oldukça geniş bir yerleşim. İlk olarak karnımızı doyurmak üzere tekneden indiğimiz yere çok yakın mesafedeki Posada de Santiago restoranına geldik.

Burası göle bakan konumu ile çok hoş bir restoran.

Benim favorim biftekli peynirli tortilla ve de yanında yerel bira idi.

Bunun yanında fajita da deneyenler arasında çok tutuldu. Hele de yemek sonrası gelen tatlılar! Yöresel olmasa da browni üstü vanilyalı dondurmasını kesinlikle öneririm.

Santiago’da 2005 senesinde büyük bir kasırga olmuş. Kasırganın hemen sonrasında ise yüzlerce insanın ölümü ile neticelenen büyük bir toprak kayması yaşanmış.

Santiago’nun yaşadığı en büyük felaket bu değil elbet. 1960’da başlayıp 1996’da son bulan iç savaş sırasında Santiago’da yaşayan yerli halk gerillaları desteklediği gerekçesiyle hükümet askerleri tarafından çok şiddetli bir şekilde cezalandırılmış. Çoğu kişi askerler tarafından öldürülmüş. Bu anlamda köyün acı bir tarihi var.
 
Yemek ardından aynı Uzakdoğu’da da yaygın olarak kullanılan tuktuklara binerek Santiago’nun merkezine ulaştık. Yolda giderken hep tek ya da iki katlı binaların olması oldukça dikkat çekici.
 
Kasabanın merkezinde ilk olarak Katolik kilisesini ziyaret ettik. 1549 senesinde inşa edilmiş olan kilisenin diğer bilinen adı ise Apostal Kilisesi.

Zamanında bu bölgeye yerleşen İspanyollar Maya kökeninden gelen halka sempatik görünmek ve Hristiyanlığın çok hoşgörülü bir din olduğunu söyleyerek dini empoze etmek için Kilise içerisinde pek çok Maya figürünün kullanılmasına ve Mayalara ait heykellerin yer almasına izin vermişler. Bu nedenle kilise duvarlarında asılmış bezden bebekler bile görmek mümkün.

Ayrıca yerel halk bu kilisenin zemininde bir delik olduğunu ve bu deliğin de dünyanın merkezi olduğunu savunuyorlar.
 
Kilisenin hemen çıkışına doğru duvara ipler ile asılmış bir rahibe ait resim var. Bu resim zamanında halka çok baskı yapıldığını söyleyerek İspanyollara karşı duran rahibe aitmiş. Tabii fazla sürmeden bu kişi suikaste kurban gitmiş.

O dönemde rahip 20 çiftçi tarafından korunuyormuş. Ancak İspanyollar rahibe ulaşmak için önce 20 çiftçiyi öldürmüşler, ardından da rahibi. Rahip de vasiyeti üzerine kiliseye gömülmüş. Ama öldürüldüğü yere de bu olayın anısına büyük bir haç dikilmiş.
 
Bu kilisede aynı zamanda Mayaların sigara içen azizi Mashimon’nun da heykelleri yer alıyor. Hatta kilisenin hemen dışında sağ tarafta Mashimon’a ayrılmış sarı renkteki ev yer alıyor.

Ama asıl kaldığı evi ayrıca ziyaret edeceğiz. Kilisenin dışı oldukça sakin. Yerel kıyafetleri içerisinde ürün satmak isteyenler var sadece etrafta. Bu teyze de onlardan biri : ) Oldukça sıcakkanlı bir halk : )

Buradan sonra daracık sokaklardan ilerliyoruz. Sokaklarda sağlı sollu rengârenk tezgâhlar var. İsterseniz yerel kıyafet bakabilir, isterseniz el yapımı takılardan alabilirsiniz. Seçenek o kadar çok ki…

Hele de el yapımı tablolar müthişti. Hemen iki tane aldım : )

Biraz daha devam ettiğimizde sebze meyve pazarına giriyoruz. Oldukça fazla çeşitte tropik meyve var. Ancak özellikle bu kısımda yerel halk fotoğraf çektirmek istemiyor.

Sonunda Mashimon’un tutulduğu eve gidiyoruz. Mashimon’u ayrı bir yazıda anlatacağım ancak burada da kısa da olsa değinmek gerek. Mashimon özellikle Batı Guatemala’nın yüksek bölgelerinde Maya kökeninden gelen halk tarafından kabul gören bir kabul gören bir aziz.
 
İnananlar Mashimon’a gidip dileklerini yerine getirmesini istiyorlar. Ama giderken de yanlarında alkollü içki ve sigara götürüyorlar. Çünkü Mashimon’un en sevdiği şeyler bunlar.

Yanında oturan iki kişi ise Mashimon’un bakımından sorumlu. Yani gelen sigaraları ve içkiyi Mashimon’a içiriyorlar. Her sene Mashimon’un bakımından maddi imkânı sınırlı bir aile sorumlu oluyormuş. Biz de Mashimon’u 2014 senesindeki evinde ziyaret ettik.

Biz gittiğimizde burada dilek dileyen bir çift vardı. Tabii sonra ne oldu bilinmez ama benim asıl hayret ettiğim bize rehberlik eden eğitimli kişinin ve otel sahibinin de bu duruma inanıyor olmasıydı. Hatta rehberimiz buraya seyahate gelip Mashimon ile dalga geçen 3 Amerikalının hikâyesini anlatınca da epey şaşırmıştım. Kısaca hikaye şöyle: 3 Amerikalı arkadaş gelir, Mashimon’u ziyaret eder, saçma bulur dalga geçer. 3 arkadaştan fotoğraf çekenin tüm Mashimon pozları yanmış, diğeri mide spazmı geçirmiş, bir diğeri düşüp kafasını yarmış.
 
Neyse ki benim çektiğim pozlar eksiksiz çıktı. Ama dönerken gölde yakalandığımız fırtına esnasında “acaba Mashimon’un gazabına mı uğruyoruz?” diye düşünmeden edemedim.
 
Gölde tekrar Panajachel’e oldukça yorucu ve ürkütücü 2 saati bulan yolculukjla ulaştık. Giderken 1 saat süren yol dönüşte fırtınanın etkisiyle 2 saati buldu.
 
Bu çevrede San Antonio köyü de oldukça rağbet görüyormuş. Burada yaşayan halk Maya etnik kökeninden gelen Tz’utujil’ler. En bilindik yeri ise San Thomas kilisesi. Alınması önerilen hediyelikler dokuma ürünler. Ancak maalesef fırtına çıkınca biz ziyaret edemedik : (
 
Panajachel’e döndüğümüzde akşam olmuştu.

Önce otele gittik. Bana yine bir sürpriz yaptılar. Birkaç gün önce olan doğum günümde pasta bulamayan gezi ekibimiz : ) bana pasta bulamayınca çok sevdiğim için bir teker peynir almışlar ve üzerine mum koyup teker peyniri dilim dilim yedik : ) En değişik doğum günü pastamdı. Ama çok lezzetliydi.

Ardından Panajachel’in ana caddesinde yürüyüşe çıktık.

Ancak bir anda elektrikler kesilince etraf zifiri karanlık oldu. Telefonlarımızın ışığı ile otele dönüş yolunu bulduk. Biraz dinlenme sonrası ertesi sabah Antigua için hazırız.
 Görüşmek üzere…

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni